18-04-2024 05:15

İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 02/01/2023
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
.stripslashes($urun->baslik).

Hazırlayan: Diş Hekimi Müzeyyen Topçu Tan

Seyahat etmek bir tutkudur. Gezginler seyahat edecekleri şehirleri ilgi alanlarına göre seçer. Kimi kültür ve sanat ağırlıklı şehirleri tercih ederken, kimi tarih kitabından çıkmışçasına eski şehirleri, kimi plajları veya göz kamaştırıcı manzaraları olan şehirleri, kimi ise gastronomi şehirlerini gezer… Eşim Ömer Tan ile gezginlik mertebesine ulaştık diyemesem de fırsat bulduğumuzda yeni yerleri keşfetmeyi severiz. Bu bazen bir seminer için yaptığımız seyahattir bazen de akraba veya arkadaş ziyareti… Gittiğimiz gezilerde şehirlerin dokusunu keşfederken vaktimiz elverdiğince müzeleri, sanat galerilerini, tarihi mekanları ziyaret eder, yemek ve müzik kültürlerini inceleriz. ‘Söz uçar yazı kalırmış’, dolayısıyla ben de biriktirdiğimiz bu anılar uçup gitmesin diye yazıyorum. Gezi yazılarım siz değerli Kocaeli Life okurlarına bir nebze olsun rehber oluyorsa, ne mutlu bana… Osijek’i keşfetmeye hazırsanız, başlıyorum anlatmaya… Keyifli okumalar.

***

Hırvatistan (Resmi adıyla Hırvatistan Cumhuriyeti); Orta Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz’in kesişme noktasında bulunan, parlamenter sistemle yönetilen bağımsız bir devlet. Bosna- Hersek, Macaristan, Karadağ, Sırbistan ve Slovenya ile sınırı olan Hırvatistan, Yugoslavya’nın dağılmasıyla 1991’de bağımsızlığını ilan etti ve bağımsızlığını kazanabilmek için Sırp kontrolü altındaki Yugoslav Halk Ordusu ve yerel Sırp güçleri ile 4 yıl boyunca savaştı. Başkenti Zagreb olan Hırvatistan, 20 idari bölgeden oluşuyor. Osijek şehri bu bölgelerden Osijek-Baranja bölgesinde bulunuyor. Bölgenin idari, mali ve endüstriyel merkezi ve Hırvatistan’ın dördüncü büyük şehri. Osijek tarih boyunca; nehir kenarı olması sebebiyle ulaşımın, ticaretin kolay olması ve doğal güzelliğiyle –ki hala metrekare bazında baktığınızda yeşil alanı oldukça fazla- birçok medeniyetin tercih ettiği bir bölge olmuş. Tuna Nehri’nin bir kolu olan Drava Nehri’nin kıyısına kurulan şehre ilk yerleşimin M.Ö. 4. yüzyılda İliryalılar, daha sonra Keltler tarafından yapıldığı biliniyor. Sonrasında Romalılar tarafından koloni yerleşkesi olarak yönetilmiş. Romalılar dönemindeki ismi Mursa olarak geçiyor. 1353-1472 döneminde şehrin malikleri Macar soylularıymış. Bu ailelerin soyu tükenince 1493’te şehir Macar Krallığı başkenti Buda’da bulunan bir rahibe manastırına geçmiş. Şehrin Macarca ismi Eszek olmuş. Osmanlılar, 1526’da Mohaç Seferi sırasında Uyluk kuşatması ile şehri savaşmadan teslim almış ve 150 yıldan fazla hüküm sürmüş. Osmanlı zamanında şehir Ösek ismini almış. 1687’de Avusturyalılar tarafından ele geçirilen şehir Avusturya İmparatorluğu’nda ‘Özgür Kraliyet Şehri’ ilan edilmiş. Bu sefer ismi Almanca Esseg olmuş. Avusturyalılar şehrin Osmanlı niteliğini yok edip, Osmanlıları ve Katolik olmayan Macarları bu şehirden uzaklaştırıp yerine Almanca konuşan göçmenleri ve Katolik Hırvatları yerleştirmiş. İmparatorluğun çöküşünden sonra ise Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler Krallığı’nın bir parçası ve sonrası kısa keseyim Yugoslavya’nın dağılmasıyla Hırvatistan… İnsanın yazarken kafası karışıyor. ‘Kimler geldi, kimler geçti’ şarkısı tam bu şehre göre. Osijek, kelime olarak su seviyesinin düşmesi anlamına gelen Hırvatça bir kelime olan ‘oseka’ dan türemiş. Şehrin gelgitler nedeniyle bataklık sularının altında kalmasını engellemek amacıyla yüksek bir zeminde konumlandırılması nedeniyle bu isim verilmiş.  Aslında şehrin isminin hangi dilde ya da ne olduğu değil de şehirde yaşayan insanların çektiği sıkıntıyı düşündüm. Gerçi bizde de iktidar değiştikçe, sokakların ismi değişiyor ama şehrin isminin yanında şehri yöneten ülkelerin değişmesi vahim bir durum olsa gerek!

Nasıl gidilir?

Biz Osijek’e Macaristan’ın Szeged şehrinden, arabayla günübirlik gittik. Bildiğim kadarıyla İstanbul’dan Osijek’e direkt uçuş yok, Zagreb’ten aktarmalı gidiliyor. Sırf Osijek’i görmek için seyahate çıkar mısınız bilmem ama Zagreb’e gidip, oradan tekrar uçağa binmek yerine, zamanınız müsaitse otobüs ya da trenle geze geze ya da Hırvatistan’a komşu ülkelerden birine yaptığınız seyahat esnasında trenle ulaşabilirsiniz. Biz Szeged’den yaklaşık 3 saat uzaklıkta olan şehre, yol yapımı sebebiyle 4- 4,5 saatte varabildik. Bu gecikmeyle programımızda biraz aksama olsa da 1-2 eksik dışında genelde görmek istediğimiz yerleri görebildik. Osijek’i tam manasıyla keşfetmek için 2 gün ayırmanız yeterli.

Para birimi

Hırvatistan’ın para biriminin Kuna (HRK) olduğunu arabamızı park ederken hatırladık. AB üyesi olduğu için euro kullanılıyor zannediyorduk. Halbuki daha önce Hırvatistan’ın Dubrovnik şehrine gitmiştik ama orada euro ve kredi kartı ile gereksinimlerimizi karşıladığımız için hiç Kuna almamıştık. Yoldan geçen bir kadına parayı nerede çevireceğimizi sorduk ama ne İngilizce ne Macarca biliyordu. Otomata park parasını attı. Euro vermek istedik kabul etmedi, çok şaşırdık. Belki laf anlatana kadar parayı vermek kolayına geldi belki de atalarından miras Osmanlı kültürü vardı, kim bilir? Biz de ona yiyecek ve içecek ikram ettik. Farklı dillerde konuşulsa da vücut diliyle de anlaşılabileceğinin bir örneğini daha yaşayarak Osijek halkı hakkında ilk izlenimlerimiz olumlu oldu. Karşılıklı şükran ve teşekkür sözcükleri ile şehir merkezine doğru yürümeye başladık. Şehir, tarihi korunmuş Tvrda, Retfala ve Visnjevac bölgelerinden oluşuyor. Tarihi bölgenin ve şehir merkezinin birçok caddesi araç trafiğine kapalı. Şehir içi toplu taşıma çoğunlukla tramvaylarla sağlanıyor. Biletlerini otomatlardan ya da tramvayın sürücüsünden satın alabiliyorsunuz.

Bir başka seçenek ise bisikletle dolaşmak. Hırvatistan’da da gezdiğimiz diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi her zaman gıpta ile anlattığım şehrin tamamını çevreleyen geniş bisiklet yolları var. Mimarisi güzel bir şehirde gezmek, tıpkı bir müze ya da sanat galerisinde gezmekten farksızdır. Yürüdüğünüz sokaklar, gördüğünüz binalar bir eserdir adeta. Her binanın önünde durup en ince ayrıntısına kadar incelemek istiyor insan. Mimar değilim ama nedense estetik veya sıra dışı binalar ilgimi çekmiştir hep, hele bir de eskiyse... Belki de başkasını hiç cezbetmiyordur; onun da merakı marka çantaların, mücevheratların olduğu vitrinlerdir. Ezcümle; eğer mimariye meraklıysanız ve fotoğraf çekmeyi de seviyorsanız, Osijek’te fotoğrafını çekeceğiniz çok sayıda mimari yapı bulabilirsiniz. Şehir ciddi savaşlara maruz kalmasına rağmen binaların fazla hasar görmemesi, mimari dokunun bozulmaması büyük bir şans. Gerçi yıkılsa da muhtemelen aynısını inşa ederlerdi. Zaten okuduğum bir makalede Hırvat Koruma Enstitüsünün binaları sistematik olarak takip ettiğini, restorasyonu yapılacak evler için arşivlerdeki belgelere bakarak, duvarlardaki sıva ve boya tabakalarını bile sondajlayıp her şeyi eskine birebir uygun yaptırdığını öğrendim… Şehirde; zenginlerin şatafatlı Art Nouveau evlerinin yanı sıra orta halli ya da yoksullara ait olduğu belli olan sade evler de derme-çatma değil, cetvelle çizilmiş kadar düzgün ve ahenkli. Bu da şehre verilen değeri gösteriyor. Yeni tarz binalar da- çok estetik değiller belki ama- arada kaynıyor. Bizim şehirlerdeki gibi keşmekeş içinde değiller en azından... Yüzyıl önce şehri planlayanların bugün yapılmışçasına geniş caddeleri tasarlaması, ne kadar vizyoner olduklarını gösteriyor ayrıca. Trafik sıkışıklığı yok, sakin, hava da uygunsa gez gezebildiğin kadar. Hava demişken bölgede hava yazları ılık, kışlar soğuk ve karlı geçiyor. Hava yıl boyu parçalı bulutlu. Yazları ortalama sıcaklık 29°C, nadiren 34°C’nin üzerine çıkıyor. Kışları ortalama -3°C, nadiren -10°C’nin altında olabiliyormuş. Biz sonbaharda gitmiştik. Hava sıcaklığı iyiydi ama hava pusluydu ki zaten yıl boyu parçalı bulutlu diye belirtmiştim.

Gillming- Hengl Evi

Osijek’in, Barok ve Art Nouveau tarzında inşa edilen binaları, kültürel miras niteliğinde. Şehrin planlanması, 1900’lü yılların başında Viyana ve Münih’te eğitim görmüş Osijekli mimar ve inşaatçılar tarafından yapılmış. Projede Avusturyalı ve Macar tasarımcılar da yer almış. Özellikle Europska avenija (Avrupa Caddesi)’deki görkemli evleri dönemin sanayicileri, toprak sahipleri ve ünlü avukatları yaptırmış. Proje başladıktan sonra tüm binalar üç yıl kadar kısa bir zamanda inşa edilmiş. O zamanın teknolojisini düşününce bu kadar kısa zamanda bu kadar estetik ve günümüze kadar sağlam kalan binaların yapılması şaşırtıcı. İnşa edilen ilk ev 1904’ten kalma Nayer evi, sonuncusu ise 1906’da tamamlanan Gillming-Hengl evi. Ev Viyanalı mimar Gotthilf tarafından tasarlanmış. Her evin bir hikayesi, bir yaşanmışlığı var elbette. Ben en çok Schmidt evini beğendim ama araştırdığımda en çok karşıma çıkan ‘Gillming- Hengl evi’ oldu. En son yapılan ev olduğu için mi, en çok tanınan aile olduğu için mi, yoksa politik sebeplerden dolayı mı bilmiyorum. Gillming ailesi bu sarayvari evi kızları Matilda’ya düğün hediyesi olarak vermiş (Tam bu noktada ‘Ne şanslı insanlar var’ diye düşünüyor insan). Zamanın ünlü avukatı ve noteri Dr. Vjekoslav Hengl (Daha sonraları belediye başkanlığı da yapmış) ile evlenen Matilda, eşiyle birlikte partizan hükümetin evi kamulaştırdığı 1945’e kadar burada yaşamış (Aslında o kadar da şanslı değilmiş ama yine de 40 yıl az zaman değil). Günümüzde şehir ve üniversite kütüphanesi tarafından işletiliyor.

Tvrda (Kale)

Hırvatistan’daki en iyi korunmuş ve en büyük Barok yapı topluluğu olan Tvrda, Drava Nehri’nin kıyısında inşa edilmiş bir Habsburg (Avusturya Hanedanı) Yıldız Kalesi. Yıldız kaleler; eski tip tahkimatlara göre daha alçak ama daha kalın surlara sahip olan yıldız şeklinde yapılan ve kuşatılması çok zor olan kaleler. Yapımına 1687’de başlanan kalenin, 1735’te iç şehri tamamlanmış. Osmanlı İmparatorluğu sınırındaki en büyük ve en gelişmiş Habsburg kalesi olan bu kalenin 1920’lerde duvarları ve tahkimatlarının çoğu yıkılmış. Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı sırasında da önemli hasarlar alan kalenin iç kısmı bozulmamış durumda ve şu anda kiliseler, müzeler, okullar, kamu kuruluşları, çok sayıda bar ve restorana ev sahipliği yapıyor. Dünya Anıtlar Fonu tarafından 18. yüzyıl barok idari, ticari ve askeri şehir merkezinin benzersiz bir örneği olarak tanımlanan kale, UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde.

St. Michael’s Church (Aziz Michael Kilisesi)

Aziz Michael, eski şehir Tvrda bulunan bir Roma Katolik kilisesi. 1725’te Cizvitliler, Osmanlı döneminde inşa edilen Kasımpaşa Camii’nin temelinin üzerine inşa etmeye başlamışlar. 1750’de kilise Aziz Michael’a ithaf edilmiş ve 1768 yılında yapımı tamamlanmış. 1991’de, Bağımsızlık Savaşı sırasında kilise hasar görmüş ancak 1999 yılında restore edilmiş. Kilisenin yedi sunağı var. Mohaç Meydan Muharebesinden önce yani manastır ve malikane sahiplerinin sömürgeciliği döneminde yoksullaşan ve bakımsız hale gelen Osijek, Osmanlılar tarafından alınınca imar ve inşa edilip tipik bir Balkan Osmanlı şehri haline dönüştürülmüş. Yapılan birçok cami, tekke, okul ve diğer eserlerin olduğu biliniyor ancak günümüzde yerleri tespit edilemiyor. Bunun bir sebebi de camilerin bir kısmının kiliseden çevrilmesi ve 1683’den sonra bölge kaybedilince camilerin tekrar kiliseye çevrilmesi veya hasar görüp yıkılması olabilir. St. Michael Kilisesi bu örneklerden biri.

Ante Starcevic Square (Ante Starcevic Meydanı)

Şehrin merkezinde bulunan önemli caddelerin kesişme noktasında bulunan meydan, Hırvat ulusunun babası olarak anılan siyasetçi ve yazar Ante Starcevic’in adını taşıyor. Halk dilinde Trg (kare) olarak adlandırılan meydan araç trafiğine kapalı, sadece tramvay çalışıyor. Meydanda Ante Starcevic’in heykelinin yanında bank amacıyla yapıldığını düşündüğümüz Gradani (Vatandaşlar) adlı heykel ve su gösterilerinin yapıldığı fıskiyeler var.

Cathedral of St. Peter and St. Paul  (Aziz Peter ve Aziz Paul Kilisesi)

Kilise, Dakovo (Osijek’e uzaklığı 37 km uzaklıkta bir şehir) Piskoposu Josip Juraj Strossmayer’in girişimiyle 1898 yılında inşa edilmiş. Neo-Gotik bir yapıda inşa edilen katedral, Dakovo-Osijek Roma Katolik Başpiskoposluğunun eş-katedrali ve önemli bir kutsal yapı. Kırmızı tuğla ile yapılan bina, görkemli yapısıyla dikkat çekiyor. 90 metrelik çok katmanlı kulesi ile katedral Zagreb’den sonra Hırvatistan’ın en yüksek binası ve şehrin simge yapılarından biri.

Drava Nehri sahil yolu

Nehir boyunca, restoranlar ve kafelerin bulunduğu bir yürüyüş yolu var. Yaz aylarında nehir kıyısından nehre girmek isteyenler için bir plaj düzenlenmiş. Dinlenmek, piknik yapmak ve sakin bir yer arayanlar için mükemmel bir seçenek. Ancak yaz aylarında şehirde sivrisinek istilası oluyormuş. Bataklık olunca normal tabii. Ne demiş atalarımız ‘Her güzelin bir kusuru vardır.’

Pedestrian Bridge (Pedestrian Köprüsü)

Drava Nehri üzerindeki ilk köprüyü kimler yaptı bilmiyorum ama en ünlüsünü Kanuni Sultan Süleyman yaptırmış. 1566’da Macaristan’daki Zigetvar Kalesi’ni fethetmek amacıyla çıktığı sefer sırasında Darda ve Osijek şehirleri arasındaki Drava Nehri’ni ve geniş bataklığı kısa zamanda ve güvenli bir şekilde geçebilmek için mavnalar üzerine kurulmuş ahşap bir köprü inşa ettirmiş. Mimar Sinan tarafından projelendirilen 1566-1686 yılları arasında hizmet veren köprünün tahminen 6.5- 8 km uzunluğunda, 5.5 -10 metre genişliğinde olduğu tarihi kaynaklarda yer alıyor. İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan ve Sultan Süleyman Köprüsü olarak anılan köprü, o dönemde dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılmış (Batılılar Kanuni’ye boşuna ‘Muhteşem Süleyman’ dememişler). Mimar Sinan’ın bir dahi olduğunu biliyordum ama yine de 8 km. uzunluğundaki bir köprünün 17 gün gibi kısa zamanda inşa edildiğini öğrendiğimde, şaşırmaktan kendimi alamadım. Avusturyalılar 1686’da bölgeyi geri aldıklarında, Osmanlıdan korktukları için köprüyü ne yazık ki yakmışlar. Sadece tarih sayfalarındaki çizimlerde kalan köprüye ait kalas parçalarını 2008 yılında, balıkçılar tesadüfen bulmuş. Uzun araştırmalardan sonra bu parçaların Süleyman Köprüsü’ne ait kalıntılar olduğu anlaşılmış. 2013’te şehrin ekonomisini canlandırmak amacıyla köprünün bir bölümünün tekrar inşa edilmesi kararı alınmış ama son durumla ilgili güncel haber bulamadım. Kanuni Köprüsünün ihtişamından bahsettikten sonra Pedestrian Köprüsü sönük kalacak, zaten ziyaretçilerin de pek ilgisini çekmiyor ama şehirde yaşayanlar için önemli bir köprü. Yayaları karşı yaka ile buluşturan köprüyü geçtikten sonra Osijeklilerin sosyalleşme alanlarından birine ulaşıyorsunuz, yemyeşil bir doğa ve sessiz sakin büyük bir parkla kucaklaşıyorsunuz.

Nerede kalınır?

Osijek’e günübirlik gittiğimiz için otelleri araştırmamıştık ama tekrar gidersek tarihi binalarda hizmet veren otellerden birinde kalmak isterim. Popüler oteller turistler için şehrin en ilgi çekici yerlerinin bulunduğu Gornji Grad ve Tvrda’da yer alıyor. İki kişiden fazlaysanız son yıllarda yaygınlaşan airbnb’den ev kiralamak daha ekonomik olabilir.

Yeme-içme

Geniş bir mutfak kültürüne sahip olan Hırvatistan’ın lezzetleri, Türk mutfağına yakın. En çok tüketilenlerin başında ‘peka’ denilen yemek geliyor. Odun ateşinde pişirmek manasına gelen peka toprak ya da çelik kaplarda pişirilen patatesli, biberli et veya balık (güveç). Biber dolması, sarma, gözleme gibi bizim mutfağımızdaki yemeklerin dışında; farklı balık çeşitleri ile domatesin kısık ateşte kendi suyu ile pişirildiği balık yahnisini (brudet), özellikle kış aylarında mısır ve fasulye gibi malzemelerle yapılan çorbayı (manestra) deneyebilirsiniz. Tatlılarda ise en popüler olanı ülkeye Slovenya‘dan gelen ve kısa zamanda bölgenin en sevilen yiyecekleri arasına giren ‘strukli’ diyebiliriz. Süzme peynir ve ekşi krema ile yapılan bu lezzetli tatlıyı birçok kafede bulabilirsiniz. Hatta sadece bu pastayı satan kafeler ve bizim böreğimize benzeyen çok lezzetli böreklerin satıldığı küçük büfeler var. Gurmeler için yüzen restoran ve kafelerde yerel balıkçıların tuttuğu taze balıkları önerebilirim. Porsiyonlar genelde büyük ve doyurucu, siparişlerinizi verirken dikkate alın. Hırvatistan’ın içecek kültürü Antik Yunan’a kadar gidiyor. Rakija denen konyak, dünya çapında ün yapmış. Çeşitli meyveler, çerez veya ökse otu ile tatlandırılan konyak ülkede en çok tüketilen içkilerden. 300’den fazla kalite onaylı şarap üretim tesisine sahip olan ülkede ayrıca alkollü, alkolsüz bira, çeşitli meyve likörleri de üretiliyor. Alkollü içeceklerin yanı sıra Türk kahvesi, espresso, süt ile yapılan kahveler, bitki çayları da yaygın olarak tüketiliyor. Şehir geç saatlere kadar eğlenmeyi sevenler için pek uygun değil. Çok sayıda bar ve gece kulübü var ama mekanlar erken saatlerde kapanıyor. Tarihi bölgede yer alan barlar saat 23.00’e kadar açık.

Alışveriş

Hırvatistan, Dalmaçya kıyılarındaki turistik yerler haricinde diğer Avrupa ülkelerine göre daha ucuz bir ülke. Osijek alışveriş için en iyi Hırvat şehirlerinden biri olarak biliniyor. Kapucinska Caddesi, şehrin ana alışveriş merkezi diyebiliriz. Burada ucuzdan pahalıya çeşitli fiyat skalasına sahip mağazaları bulabilirsiniz. Dünya markalarının satıldığı özel butikler, büyük alışveriş merkezlerinin yanı sıra markalı ürünleri uygun fiyata alabileceğiniz outlet mağazaları, özgün hediyeliklerin, geleneksel el sanatlarının satıldığı küçük dükkanlar ve çiftçi pazarları bulunuyor. Şehrin ana meydanındaki yerel pazarda popüler yöresel ürünleri ve içkileri alışveriş merkezlerinden çok daha ucuza satın alabilirsiniz. Yöresel ürünleri yine merkezdeki Konzum adlı süpermarkette bulabilirsiniz.

Gitmeden önce bilmeniz gerekenler

*Hırvatistan’da geçmiş yıllarda hırsızlık, kapkaç gibi gibi olaylarla karşılaşılıyordu ancak günümüzde bu tür olaylara nadir rastlanıyormuş. Yine de dikkatli olmak lazım.

*1991-1995 yılları arasında yaşanan savaştan dolayı halen mayından arındırılmamış bölgeler mevcutmuş. Bu nedenle, Hırvatistan’dan geçerken ana güzergâhlardan ayrılınmaması tavsiye ediliyor.

*1 Ekim- 1 Nisan döneminde gerçekleştirilen seyahatlerde seyir halindeki araç farlarının açık olması zorunlu. Aksi durumda 300 Kuna cezası var.

*Konaklama yerlerinde ve benzin istasyonlarında çoğunlukla sadece Hırvat Kunası kabul ediliyor ama uluslararası kredi kartlarının tamamı Hırvatistan’da kullanılabiliyor.

* Hırvatistan AB üyesi ama Schengen üyesi değil. Schengen vizeniz çift girişli veya multi giriş hakkınız varsa Hırvatistan’a giriş yapabilirsiniz. Tek girişli Schengen vizeniz varsa, Hırvatistan vizesi almanız gerekir. Hırvatistan’da kapı vizesi uygulaması da mevcut değil. Hususi pasaport (yeşil) ve diplomatik pasaportlar vizeden muaf… Aslında yazacak çok şey var ama ne yazık ki bana ayrılan sayfanın sonuna geldim. Başka bir seyahatte görüşmek üzere, sağlıkla kalın.

* Yazıyı yazdığımda Hırvatistan Schengen üyesi değildi. 1 Ocak itibarı ile Hırvatistan diğer Schengen ülkeleri ile  kara ve deniz sınırlarındaki kontrolleri kaldırdı. Havalimanlarındaki kontrolleri ise 26 Mart itibarı ile kaldıracak. 28 yıldır kullandıkları para olan kunaları da imha edip euroya geçecekler.

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

2 ay önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

3 ay önce
Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…

5 ay önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

6 ay önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

7 ay önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

9 ay önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

11 ay önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

1 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

1 yıl önce
Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz

1 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

1 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

1 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

2 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

2 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

2 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

2 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

2 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

2 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

2 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

2 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

3 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

3 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

3 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

3 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

3 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

3 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

3 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

3 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

3 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu