09-07-2025 10:18

Dünyayı iyilik kurtaracak

2020-10-12    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2020-10-12
.stripslashes($urun->baslik).

Hazırlayan: Diş hekimi Müzeyyen Topçu TAN

 

2020 yılının başından beri; yaşamımızı, alışkanlıklarımızı, kısaca her şeyimizi değiştiren, dünyamızı allak bullak eden bir sürecin içerisindeyiz ve şaşkınız! Bunca yıldır izlediğimiz, çoğunu abartılı bulduğumuz filmlerin neredeyse aynısını yaşıyoruz şimdi. Bir yıl önce ‘Covid 19 diye bir virüs çıkacak, salgın olacak, herkes -tüm dünya- sokaklarda maske takarak dolaşacak’ dense ‘Hadi canım ancak filmlerde olur, biz ne salgınlar atlattık’ der, inanmazdık değil mi? Aslında bilim adamları hep bugünleri anlattı da biz kulak arkası ettik. Sözüm meclisten dışarı; doğanın verdikleriyle yetinmedik, açgözlü davrandık, yok ettik, talan ettik, etmeye de devam ediyoruz. Belki doğa bizden öç alıyor belki de filmlerde gördüğümüz virüslerle yapılan dünya savaşları başladı. Artık hepimiz şunu biliyoruz ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!  Tüm bu yaşadıklarımızdan ders çıkarmalıyız; doğayı daha çok sevmeliyiz, korumalıyız, elimizdekilerin kıymetini bilmeliyiz, daha az tüketmeliyiz hatta üretmeliyiz, paylaşmalıyız…

Dünya ve ülkemiz salgın hastalıkla uğraşırken gezi yazısı yazmak, okumak fuzuli gelebilir ancak eskiye dönebilmek için morale, umuda da ihtiyacımız var; öyle değil mi? Bu duygu ve düşüncelerle pandemi nedeniyle neredeyse tamamını evde geçirdiğimiz bu yazın son demlerinde yaptığımız tatili sizlerle paylaşmak istedim.   

 

 

Salgın başladığında, bütün kurallara harfiyen uyan bendeniz sandım ki karantina döneminde herkes evde kalacak, böylece pandemi bitecek. Tabii yaşadığımız ülke hatta çok gelişmiş ülkelerde bile bu böyle olmadı ne yazık ki! Haziranda kısıtlamalar kaldırılınca; giysi satan mağazaların önünde oluşan kuyruğu gördüğümde, testi pozitif çıkanlar maskesiz bir şekilde dolaşırken yakalandığında, yapılan anketlere bakıp neredeyse ülkenin yarısının korona virüsün varlığına inanmadığını ya da abartıldığını düşündüğünü öğrendiğimde ne kadar cahil, vurdumduymaz bir toplumda yaşadığımıza bir kez daha kanaat getirdim. Hele ki tatil beldelerindeki hıncahınç dolu plajları, kırları, bayırları görünce bu yaz tatile gitmenin çok riskli olduğunu düşünüp, ailecek hiçbir yere gitmemeye karar verdik. Ancak bir ahbabımızın Bodrum Akyarlar’daki devre mülklerine bu yıl gitmeyeceğini öğrenince ‘Acaba biz gitsek mi, gitmesek mi?’ diye bayağı kafa patlattıktan sonra “Gidelim, eğer kalabalık bir ortamsa, arabaya atlar Ege’nin muhteşem koylarına sahip Bodrum’da elbet boş bir yer bulur, denize gireriz, o da olmazsa balkonda otururuz” dedik, düştük yollara.

Biz bu kadar ince düşünürken haziran ayı itibariyle şehirlerarası yasağın kalkmasını ‘pandemi bitti’ gibi algılayıp çılgın gibi tatile çıkanların, ağustosun sonları olmasına rağmen hala yolları, dinlenme tesislerindeki lokantaları tıklım tıklım doldurmasına, sosyal mesafe kurallarını da pek önemsememesine şaşırdık.  Pandemi başladığından beri gözlemlediğim bir şey var ki bir kısım insan hijyen kurallarına ve sosyal mesafeye aşırı dikkat ederken, bir kısım da umursamıyor bile (Zaten yapılan anketler de bunu kanıtladı). Yakınlarından biri virüsü kapana kadar da umurunda olacağını sanmıyorum ya neyse! Biz yolda durmamak için yiyeceğimizi, içeceğimizi ayarladık, sadece benzin almak için durduk. 

Belki bu kadar dikkat etmemiz paranoyakça gelebilir ama koronavirüsün bugüne kadar olan tüm virüslerden çok farklı olması, aşı ve tedavi yöntemlerinin tam bilinmemesi, bulaşma yolunun çok kolay olması ve yakalandığında süründürmesi, bu kadar dikkatli olmamıza neden oldu.

 

 

 

Eski adı Kefoalonia olan Akyarlar, Bodrum Yarımadası’nın güneybatı ucunda, merkezden yaklaşık 20 km uzaklıkta şirin bir belde. Daha önce mavi tura katılmak için marinasına gitmiştik ama tamamını dolaşma şansımız olmamıştı. Akyarlar’ın her daim pırıl pırıl olan deniz suyunun kendi kendini temizleme özelliği varmış. Nasıl saymışlar bilmiyorum ama suyun günde yedi kez yer değiştirdiği için temiz olduğu söyleniyor.

Bu temiz ve güzel koy, dünyanın en güzel 15 koyu arasında gösteriliyor. Kos (İstanköy) Adası’na uzaklığı ise 3 mil. Mavi tur dönüşü Kos’a da gitmiş, bir gece kalıp, gezmiştik. İyi ki de gitmişiz çünkü hem pandemi hem de Yunanistan ile olan gerginlik yüzünden şimdi sınırlar kapalı…

Sosyal mesafe kurallarına uyarak bir-iki arkadaşımızı ziyaret etmemizin, birkaç kez markete gitmemizin dışında –ki market alışverişimizi, büyük marketlerden ve müşterilerin az olduğu saatlerde yaptık- deyim yerinde ise izole bir on beş gün geçirdik. Kendi yemeğimizi kendimiz yaptık, çayımızı kahvemizi balkonumuzda içerek tarihçi Herodot’un dünyanın en güzel gökyüzüne sahip olduğunu söylediği Halikarnasos (Bodrum)’da cırcır böceklerinin sesleri eşliğinde gökyüzünü seyrettik. Tıbbın babası Hipokrat’ın doğduğu Kos Adasın’na bakarak pandeminin bir an önce bitmesini diledik. Akşamları indiğimiz Akyarlar ve Turgutreis’de yürüyüş yapmanın dışında hiçbir sosyal aktivitemiz olmadı.

 

Market alışverişlerine giderken, Gürece’den (Mahallenin adı halen mevcut olan yarımadaya hakim eski bir kaleden geliyor. Bu kaleden gözetleme yapıldığı için adı Görücü imiş daha sonradan Gürece olarak değişmiş ) geçerken,  Ayşe Arman’ın ‘İyilik Atölyesi’ni gördük. “Açık mıdır, değil midir? Uğrasak Sakajewa adlı iyilik kolyelerinden alabilir miyiz?” derken, üçüncü geçişimizde şansımızı denemek istedik. En kötü ihtimalle köyü gezeriz, bizim için değişiklik olur diye düşündük. Arabayı park edip Güreceli bir amcanın ‘Nerden gelir, nereye gidersin?’ muhabbetinden ve Gürece hakkında bilgi aldıktan sonra yolun karşısına geçtik. Atölyenin önüne gelince, bir de ne görelim. Ayşe Arman, Mami’si (Ayşe Arman yazılarında, Alman asıllı olan annesinden Almanca ‘anne’ anlamına gelen Mami diye bahseder) ve yardımcısı Maribel ile atölyeden bir şey almaya gelmiş, kapıyı açıyor. Tesadüfün böylesi... Çok şaşırdık ve sevindik tabii.

Ayşe Arman’ı -şimdi ayrıldı ama- Hürriyet Gazetesi’ndeki cesur köşe yazılarından, röportajlarından tanırsınız. Peki, İyilik Atölyesi’nde ürettikleri ‘Sakajewa’ adı verilen kolyelerin, iyiliğe vesile olduğunu biliyor musunuz? Ben de basından öğrenmiştim ve ufacık da olsa katkıda bulunmak için bu kolyelerden almak istiyordum. Ayşe Arman’ın hobi olarak başladığı ve sivil toplum kuruluşlarıyla, şirketlerle, belediyelerle işbirliği yaparak ürettiği kolyeler, yapılan bağışlar ile STK’lara kaynak yaratıyor. Pandemi onu durdurmamış, çalışmalarını sosyal medyadan yapmaya devam ediyor. Haziran, temmuz, ağustos gibi kısa bir zaman diliminde 120 bin liralık kaynak yaratmış. İki buçuk yılda ise 1.8 milyon lira. Takdire şayan değil mi? Destek sunduğu STK’lar arasında; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Pi Kadın Kanserleri Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, hayvan barınakları, engelli dernekleri gibi kuruluşlar var. Kolyeleri tekli ya da üçlü satın alabiliyorsunuz ya da grup olarak internetten canlı yayınla atölye çalışmasına katılabiliyorsunuz. Bu iyilik hareketinin daha da büyümesine katkı sunmak isteyenler için iletişim adresi: sakajewa@sakajewa.com

Güzel bir sohbetin ardından, kolyelerimi seçtim, günün anısına ‘iyilik bulaşıcıdır’ pozumuzu verdik. Zülfü Livaneli’nin ‘Dünyayı güzellik kurtaracak’ şarkısını ‘Dünyayı iyilik kurtaracak’ şeklinde değiştirip söyleyerek atölyeden ayrıldık. İyilik adına okyanusta bir damla olabildiysem ve size de bulaştırabilirsem ne mutlu bana.

Dip not: Maskeler fotoğraf çektirirken çıkarıldı.

 

 

NASIL ARANDI: #ayşe arman # müzeyyen topçu tan # iyilik kolyeleri atölyesi # hürriyet gazetesi

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.