19-04-2024 17:24

Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 15/03/2023
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
.stripslashes($urun->baslik).

Fransa’nın başkenti ve Île-de-France Bölgesinin merkezi olan Paris, 17. yüzyıldan beri Avrupa'nın en önemli finans, diplomasi, ticaret, moda, gastronomi, bilim, kültür ve sanat merkezlerinden biri. Haliyle bu kadar çok özelliği olan bir şehri birkaç sayfada anlatmak mümkün değil demiştim şubat sayımızda ( https://www.kocaelilife.com/avrupanin-en-romantik-sehri-paris-11324/ linkinden yazımın 1. Bölümüne ulaşabilirsiniz). Kaldığım yerden yazıma devam ediyorum. Keyifli okumalar.

Paris’i gezerken; görkemli binalar, meydanları birbirine bağlayan uzun ve geniş caddeler, devasa parklar, anıt ve heykeller ile adeta bir açık hava müzesinde bulursunuz kendinizi. 19. yüzyılda III. Napolyon tarafından görevlendirilen Haussmann tarafından yapılan kentsel dönüşüm ile tarihi binaların da olduğu 12 bine yakın bina yıkılmış ve şehir 17 yıl boyunca şantiye halinde kalmış ama milyonlarca insanı kendine çeken bugünkü halini almış. Gelelim Paris’te gezilecek, görülecek yerlere…

   

Avenue des Champs-Élysées (Şanzelize Caddesi)

Paris’e gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Şanzelize. Şehrin en güzel ve ünlü caddesine ‘lüksün diğer adı’ deniliyor. Cadde üzerinde dünyanın en ünlü markalarının satıldığı mağazalar, turistik eşyaların satıldığı dükkanlar, lüks ve etnik restoranlar, kafeler bulunuyor. 2 km uzunluğunda, 70 m genişliğinde olan bu caddeye, sağlı sollu uzanan dikdörtgen formda budanmış at kestanesi ağaçları farklı bir hava katıyor. Bir ucunda Paris’in ünlü meydanlarından Concorde, diğer ucunda ise şehrin kapısı olan Arc de triomphe de l’Étoile (Zafer Takı) yer alıyor. Ayrıca yol boyunca Louvre Sarayı, Tuileries Bahçesi ve Luksor Dikilitaşı görülebilir. Fransa’nın ve Paris’in en önemli tarihlerinin kutlamaları Şanzelize’de yapılıyor. Burada çok sayıda film de çekilmiş. Caddeyi yürüyerek dolaşmak en güzeli. Biz birkaç kez yürüyerek dolaştığımız caddeyi bir seferinde (temmuz ayında gittiğimiz) de iki kişilik tenteli, sürücüsü olan bisikletle turladık. Tavsiye ederim çok eğlenceli.   

Arc de triomphe de l’Étoile (Zafer Takı)

1805 yılında Austerlitz savaşında galip gelince Fransız askerlerine “Evinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz” diye seslenen Napolyon Bonapart, 18 Şubat 1806 tarihinde Zafer Takı’nın inşaatını başlatmış. Anıtın yapımını Fransız mimar Jean Chalgrin üstlenmiş. 1810 yılında Rus İmparatorluğu’na karşı savaşan Napolyon, anıtın yapımına ara vermiş. Louis-Philippe’in ülkenin başına geçmesiyle 1832 yılında inşaata yeniden devam edilmiş ve 1836 yılında bitirilmiş. İnşaatın son dönemlerindeki mimarlar Fransız Louis-Robert Goust ve Jean-Nicolas Huyot. Zafer Takı, 29 Temmuz 1836’da Temmuz Devrimi’nin 6. yıl dönümü kutlamalarında açılmış. Zafer Takı’nın altında I. Dünya Savaşı’nda ölen Fransız askerler için meçhul asker mezarı (Tombe du Soldat Inconnu) bulunuyor. Mezarın üzerinde 1923’ten beri hiç sönmeyen meşale yanıyor; savaş gazileri ve dernekler tarafından meşalenin ateşi, her akşam saat 18.30’da tazeleniyor. Bu rutine 14 Haziran 1940 günü yani Alman askerlerinin Paris’e girdiği gün bile ara verilmemiş. Zafer Takı’nın üzerinde yer alan seyir terasına çıkıp şehrin manzarasını da seyredebilir, güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.

Musée du Louvre (Louvre Müzesi)

‘Sanatın başkenti’ olarak kabul edilen Paris’te 200’e yakın müze bulunuyor. Bu müzelerin içinde en ünlüsü Louvre Müzesi. Yılda 8 milyondan fazla ziyaretçisi olan Louvre, dünyanın en büyük sanat müzesi olarak kabul ediliyor. Sekiz bölümden oluşan Louvre’da, antik çağdan modern zamanlara kadar pek çok değerli eser bulunuyor. Müze o kadar büyük, eserler o kadar çok ki her eserin önünde bir-iki dakika dursanız müzeyi tam anlamıyla gezmek birkaç ayı buluyor. Bu sebepten dolayı gitmeden önce görmek istediğiniz eserleri tespit edip, planlamanızı ona göre yapmalısınız (Leonardo da Vinci’nin yaptığı, dünyanın en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilen Mona Lisa da bu müzede sergileniyor). Müze biletlerinizi Paris’e gelmeden online almakta fayda var zira müzenin günlük ziyaretçi kotası var ve biletler haftalar öncesinden tükeniyor. Bir tam günü ayırırsanız müze hakkında en azından bir fikriniz olabilir. Biletinizi gitmeden satın alsanız bile güvenlik kontrolü nedeniyle kapıda uzun bir kuyrukla karşılaşabilirsiniz. Özellikle pandemi döneminde bu kontroller daha da artmış durumda. Müzenin dört girişi var. Genelde giriş için cam piramidin olduğu ana giriş tercih edildiği için burası daha kalabalık oluyor. Fazla kuyruk beklemek istemiyorsanız diğer kapıları denemenizi tavsiye ederim. Müzenin gezdiğimiz bölümlerinde beni en çok etkileyen Antik Mısır Bölümü oldu. 50 binden fazla eserin sergilendiği Louvre, Kahire Müzesi’nden sonra en büyük Mısır koleksiyonunun bulunduğu müze unvanını taşıyor. Fransız’lar Mısır’ın yarısını müzeye taşımışlar; neredeyse piramitleri de getireceklermiş. Salı günleri kapalı olan müze 14 Temmuz Bastille Günü’nde ücretsizmiş.

Paris bölgesinde gezilecek diğer yerler

Başlarken bir nevi açık hava müzesi olduğundan bahsettiğim Paris’te o kadar çok müze ve sanat galerisi var ki belki şehirde yaşayanlar bile tamamını gezememiştir. Musée d’Orsay (Orsay Müzesi), Grand Palais des Champs-Elysees (Büyük Saray), Petit Palace (Küçük Saray), Picasso Müzesi, Musée de l’Orangerie (Limonluk Müzesi), Rodin Müzesi başta olmak üzere her birinin anlatımı sayfalarca sürecek görkemli mimari yapılar ve barındırdıkları değerli eserlere fırsatınız olursa zaman ayırın. Ama en önemlisi muhteşem akustiğe sahip opera binası Palais Garnier’da mutlaka bir dinletiye katılın.

Dolaşırken Panthéon (şehrin koruyucu azizesi Geneviève’e ithaf edilen kilise)’a rastlarsanız mutlaka içine girin. Günümüzde anıt mezar halini alan yapıda, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünün ilk kez gökyüzü gözlemlerinden bağımsız olarak ispatlandığı Foucault Sarkacını görün… Capetians Kraliyet Sarayı’nın kalıntıları üzerine inşa edilen en eski Fransız hapishanesi La Conciergerie de Paris’in gotik salonlarını dolaşıp, sıra dışı sırlarını öğrenin.

Paris sadece görkemli tarihi binaları, sarayları, köprüleri ile değil yeşil alanları ile de ünlü. Şehri dolaşırken her biri birbirinden güzel 450’ye yakın park ve bahçe ile karşılaşabilirsiniz ama ülkenin en güzel saraylarından biri olan Lüksemburg Sarayı’nın 25 hektarlık devasa bahçesi Jardin du Luxembourg ya da Jardins du Trocadero (Trocadero Bahçeleri)’da zaman geçirmek sizi iyi hissettirecektir. Bahçe dediğime bakmayın içerisinde en az sanat galerilerindeki kadar heykel ve sergileri barındıran bu parklarda çimenlere uzanıp “C’est la vie” (Hayat Budur) şarkısını mırıldanabilirsiniz.

Disneyland

Disneyland Paris (Euro Disney Resort); Paris’in doğusunda Marne-la-Vallée semtinde, 2 bin hektarlık devasa bir alanda kurulmuş Disney temalı bir eğlence parkı. Avrupa’nın en çok ziyaret edilen parkı olan Disneyland Paris; 1992 yılında açılan Disneyland Park ve 2002 yılında açılan Walt Disney Studios olmak üzere iki tema parkı, Disney ürünlerinin satıldığı mağazalar, restoranlar, kafeler, oteller, golf sahası ile çeşitli eğlence merkezlerini kapsıyor. Çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çeken etkinliklerin yer aldığı parkta eğlence sabahtan akşama kadar sürüyor. Parka girerken alınan biletle kompleksteki tüm oyuncaklar, etkinlikler ücretsiz ama özellikle yüksek sezonda uzun kuyrukları beklemeyi göze almalısınız.

Paris merkezden Disneyland yaklaşık 30 dakika uzaklıkta. Disneyland’ı tanımak ve yaşamak için bir gün kesinlikle yetmez. En az 3-4 gününüzü ayırıp Disney otellerinden birinde kalırsanız, ziyaretiniz anlamlı olur. Giriş biletlerini internetten ya da kaldığınız otelden alırsanız giriş kuyruğunda zaman kaybetmemiş olursunuz. Çocuklarınız yoksa bile bu büyüleyici ve masalsı atmosferi tecrübe etmelisiniz. Biz Disneyland seyahatimizde, Disney’s Newport Bay Club otelinde kaldık. Büyük bir yapay göl olan Lake Disney (Disney Gölü) kıyısında 1920’lerin denizcilik detaylarıyla tasarlanmış bir otel. Otelin içerisinde kendinizi gemide, odanızda ise kamarada hissetmeniz için her türlü eşya ve objeyi kullanmışlar. Hatta gölün kenarına deniz feneri inşa etmişler. Disney Park’a yürüme mesafesinde olan otelimizden çok memnun kaldık.

Disney Park’ta o kadar çok yapılacak şey var ki ‘Hiç bana göre değil’ diye düşünüyorsanız bile kendinizi kah Disney kahramanları ile fotoğraf çektirirken, kah film sahnelerinin canlandırıldığı alanda, kah roller costerda çığlık atarken ya da Nautilus denizaltısını keşfederken bulabilirsiniz. Tüm günü dolu dolu yaşadıktan sonra akşamüstü müzik eşliğinde Disney karakterlerinin geçit törenini izlerken, içinizdeki çocuk mutlaka ortaya çıkacaktır.   

   

Le château de Versailles (Versay Sarayı)

Eğer seyahatinizin süresi yeterince uzunsa, Paris’e 17 km mesafede Versay (Versailles) şehrinde bulunan Versay Sarayı’nı ziyaret etmenizi öneririm. Tarihte birçok önemli antlaşmanın Versay’da imzalandığını okul bilgilerimizden anımsıyoruz. Şehrin dünyaca tanınması, sınırları içindeki UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde olan Versay Sarayı ve devasa büyüklükteki Versay Bahçeleri sayesinde…

Yapımına 1661’de başlanan ve günümüzde müze olarak kullanılan Versay Sarayı; 2300 odalı tipik bir Fransız şatosu. Mimarlar, dekoratörler, heykeltıraşlar, peyzaj mimarlarI tarafından o kadar özenilerek yapılmış ki birkaç yüzyıl Avrupa kraliyet aileleri için yapılan saraylara örnek olmuş ve taklit edilmiş. Duvarlarından tavanlarına kadar varak süslemelerle bezenmiş çok büyük ve gösterişli olan bu sarayın orijinal planında tuvalet yok. Bu durum Fransızların o dönemde tuvalet alışkanlıklarını gözler önüne seriyor. O dönemde herkes istediği yerde ihtiyacını giderdiği için Paris’te sokaklar, parklar pislik ve kokudan geçilmez haldeymiş. Fransızların parfümü pis kokuları maskelemek için kullandığı hikayesini mutlaka duymuşsunuzdur. 1789 Fransız Devrimi’nden sonra saraya kral ve ailesi için sadece 9 tuvalet yapılmış. Sarayın geri kalan çalışanları ise lazımlık kullanmaya başlamış ama yasak olmasına rağmen lazımlıkları pencerelerden dışarı boşalttıkları için kokuları parfümler bile bastıramamış! O günün acısını çıkarır gibi şimdi şehirde adım başı her yerde prefabrik tuvaletleri görebilirsiniz.

 

Alışveriş

Paris, dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Buna rağmen ünlü markaların mağazaları önünde uzun kuyruklar görebilirsiniz. Biz ilk gördüğümüzde mağazada indirim olduğu için kuyruk var sandık oysa içeriye sınırlı sayıda müşteri alıyorlarmış. En ucuzu, bizim asgari ücretin üç-dört katı olan çantaları satın almak için saatlerce kuyrukta beklemek bana mantıklı gelmese de bekleyen çok. Ne diyeyim renkler ve zevkler tartışılmaz. Mutlaka biliyorsunuzdur ama yine de hatırlatayım: Fransa’da üretilen çanta, forma vb. ürünlerin replikaları ile ülkeye girmek yasak. Gümrükte fark edildiğinde hem ürüne el konuluyor hem de ceza ödüyorsunuz, aklınızda bulunsun!

Hediyelik eşya almak istiyorsanız, Seine Nehri kenarında ve Montmartre Ressamlar Tepesi’nde bulunan dükkanlarda yerel ressamların yaptığı resimleri, Paris logolu kravat, fular, şemsiye, magnet gibi hediyelik eşyaları biraz daha uyguna bulabilirsiniz.

Parfüm ve kozmetik konusuna ilgiliyseniz, Paris’in bu konuda köklü bir tarihe sahip olduğunu da duymuşsunuzdur. Turla giderseniz alışveriş için şirketin anlaşmalı olduğu uygun bütçeli mağazalara götürüyorlar.   

Yeme- içme

Fransız mutfağı çeşitliliği bakımından oldukça zengin ve dünyanın en önemli mutfaklarından biri. Paris de Fransız mutfağının en güzel lezzetlerini tadabileceğiniz şehirlerin başında geliyor. Başlangıç yemeği olarak çiğ sebzelerden yapılan atıştırmalık krudite, soğan çorbası, istiridye, kaz ciğeri, Burgonya usulü et, soslu biftek, kiş en çok tercih edilen lezzetler arasında. Fransız mutfağında yemekler genellikle tatlı veya peynir ile son buluyor. Ana yemeğin ardından tercih edilen peynir blue rokfor peyniri ama yoğun aromalı brie ve comte peyniri de Fransız mutfağının tercih edilen klasikleri arasında. Tatlı olarak ise bizim de aşina olduğumuz sufle (souffle), krem brüle (Crème Brûlée), rokoko, çikolatalı mus (mousse), ekler (éclair) tercih ediliyor.

Fransız yemek kültüründe önemli bir yeri olan, çok sevilen ve tüketilen lüks bir yiyecek olarak kabul gören salyangoz (Escargot)’dan bahsetmeden geçmeyeyim. Yine bize ilginç gelen ama Fransa’da makbul olan yiyecekler arasında kurbağa bacağı ve at eti var ki Fransa’da bu etin satıldığı özel gurme şarküteriler bulunuyor.

Yemeklerin yanında ise dünyanın en büyük şarap üreticisi olan Fransa’da üretilen şaraplar tüketiliyor. Kahvaltılarda ise çoğunlukla kruvasan (croissant) eşliğinde filtre kahve, latte, mocha gibi sütlü kahveler içiliyor. Sert kahve sevenler içinse küçük fincanda sunulan ‘Un cafe’ veya ‘Un cafe serre’ tavsiye ediliyor. Aradığınız her bütçeye uygun restoranı veya kafeyi Şanzelize’de bulabilirsiniz. Kafelerde içeceğiniz kahve veya diğer içecekleri barda içerseniz masada oturup içmekten daha uygun olduğunu ilave edeyim.

Evsizler

Paris seyahatlerimizde en tuhafımıza giden şey ise her köşe başında yatan evsizleri görmek oldu. Fransa’da yaşanan işsizliğin her geçen gün artması, sokakta yaşayanların sayısını artırmış. Yol kenarında, metroda, parkta evsizleri görebilirsiniz. Bizi en çok şaşırtan ise bir altgeçitte kendine derme çatma kulübe yapmış, egzoz gazlarının içinde demlediği çayı içen bir evsiz olmuştu. Yetkililer nasıl izin vermiş diye hayret etmiştik.

Yine bir gezinin sonuna geldik. Başka bir gezide buluşmak dileği ile sağlıcakla kalın.

NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # köşe yazısı # paris # fransa

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

2 ay önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

3 ay önce
Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…

5 ay önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

6 ay önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

7 ay önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

9 ay önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

11 ay önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

1 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

1 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

1 yıl önce
İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir

1 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

1 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

2 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

2 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

2 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

2 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

2 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

2 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

2 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

2 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

3 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

3 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

3 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

3 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

3 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

3 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

3 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

3 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

3 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu