Ege Denizi’nin en kuzeyinde yer alan Thassos, Türkçe adıyla Taşoz ya da Taşöz Adası, İstanbul’dan karayolu ile ulaşabileceğimiz en yakın Yunan adalarından biri. Kolay ulaşımın yanı sıra muhteşem kumsalları, berrak denizi ve Yunanistan’ın en yeşil adası olması nedeniyle pandemi öncesi ‘yurt dışı yaz tatili’ listesine ilk alınan yerlerden biriydi. Thassos Adası’na geçmeden önce küçük bir hatırlatma yapmakta fayda var. Kocaeli Life dergisinin temmuz sayısı gezi yazımı hazırlarken (https://www.kocaelilife.com/yunanistanin-5-buyuk-adasi-sakiz-adasi-10663/), Yunan Adalarına giden feribot seferlerinin ne zaman başlayacağını yetkililere sormuş ve ‘30 Haziran’ yanıtını almıştım. Konuyla ilgili bir gelişme olup olmadığını kontrol ettiğimde, Yunanistan’ın ülkemize yönelik seyahat yasaklarını 5 Ağustos 2021 tarihine kadar uzattığını öğrendim. Pandemi nedeniyle iki yıldır neredeyse hiçbir yere gidemediğimiz için kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte daha önce gittiğimiz ve hayran kaldığımız Thassos Adası’na bu yaz tekrar gideriz diye düşünüyorduk ancak bu yaz da Yunan Adalarına gitmek imkansız gibi gözüküyor. Üstelik delta varyantı, delta plus varyantı gibi her ay yeni varyantların çıktığını duydukça bize yine eski gezileri anlatmak kalıyor. Sağlıklı günlerde seyahat edebilmek, yeni yerler keşfedebilmek ümidiyle; keyifli okumalar.
Diğer Yunan adalarını genellikle Türkçe ismiyle anarken, Taşöz’dan bahsederken nedense ‘Taşöz’ yerine ‘Thassos’ dediğimi fark ettim, yazımın devamında da Thassos ismini kullanacağım. Yurt dışına hiç arabayla çıkmadıysanız eğer, Thassos Adası’ndan başlayabilirsiniz (Tabii sınırlar açıldıysa). Hem maceralı hem de bu pandemi günlerinde daha güvenli bir seyahat yapmış olursunuz. Ancak araba ruhsatının yanı sıra uluslararası ehliyet (Yeni çipli ehliyetler uluslararası ehliyet yerine geçiyor), yeşil kart sigortası, seyahat sigortası gibi gerekli belgeleri önceden hazırlamayı unutmayın! Araçla yurt dışına çıkmak için gerekli evrakların yanı sıra arabada bulundurulması gereken araç gereçleri de ihmal etmezseniz, gideceğiniz ülkenin trafik kurallarına da biraz çalışırsanız (Aman hız sınırını aşmayın!) gerisi kolay. Google amca sizi gitmek istediğiniz yere götürüyor.
İklimi ve coğrafi güzelliğiyle dikkati çeken Thassos Adası’nın ismi, adada krallığını kuran Finike Kralı Aginoras’ın oğlu Thassos’tan geliyor. İdari olarak Kavala bölgesinin bir parçası olan Thassos’ta havaalanı yok. Havayolu ile gitmek isterseniz en yakın havaalanı Kavala’da. Karayoluyla gitmek için ya İpsala ya da Pazarkule sınır kapılarını kullanmak gerekiyor. Biz İstanbul, Tekirdağ, Malkara ve Keşan’ı takip ederek gelinen İpsala sınır kapısını tercih ettik. Aslında Pazarkule sınır kapısı fazla tercih edilmediği için daha sakin oluyormuş ama yol sanki biraz daha uzuyor gibi. İstanbul – Tekirdağ – Keşan - İpsala - Dedeağaç (Alexandroupoli) - Gümülcine (Komotini) - Keremetli (Keramoti) rotasında yaklaşık 6-7 saatlik bir araç ve feribot yolculuğu ile Thassos’a ulaşılıyor.
İpsala sınır kapısına geldiğimizde TIR’lardan oluşan uzun kuyruğu görünce korktuk ama daha önceki seyahatlerimizden bildiğimiz için TIR’ları sollayarak çıkış kapısına yakın, fazla uzun olmayan bir araç kuyruğuna girdik. Yurt dışı çıkış pulumuzu önceden aldığımız ve gerekli evrakları tamamladığımız için gümrükten geçişimiz çok uzun sürmedi. Yunan gümrüğünde de fazla kalmadık. Gümrükten çıkar çıkmaz sağ tarafta bulunan büfe gibi bir yerden vinyet (vignette) almak için durduk. Yunanistan’a girdikten sonra paralı otoyol için gerekli olan vinyet kartını alıp aracınızın camına yapıştırmanız gerekiyor. Aslında Avrupa’nın neredeyse tamamında, seyahat ettiğiniz ülkeye girer girmez vinyet almanız zorunlu. Eğer vinyet kartınız yoksa ciddi cezalar yiyebilirsiniz.
Gümrükten geçişler oldum olası rahatsız eder beni, bazen saatlerce beklenir. Ancak işlemler bitip otoyola girince rahatlıyor insan ve tatil moduna girebiliyor. Yunanistan’a her gittiğimizde mutlaka orada yaşayan fakülteden arkadaşlarımı ararım, onlarla buluşup hasbıhal ederiz. Geçmiş dönem Rodop milletvekili olan mütevazı arkadaşımız diş hekimi Ayhan Karayusuf’un kahvesini içerken, biraz Türk-Yunan ilişkilerini konuşuruz. İskeçe’de yaşayan yine sınıf arkadaşım, geçmiş dönem İskeçe ((Xanthi) Belediyesi Meclis Üyesi diş hekimi Hasan Malkoç ve sevgili eşi Hülya ile hasret gideririz. Sağ olsunlar her seferinde bizi ağırlarlar. Yine sınıf arkadaşım diş hekimi Tuncay Çavuş ve eşimin sınıf arkadaşı Dr. Adem Hacı Ahmet… Her biri hem mesleklerinde hem de yaşadıkları ortamda fark yaratan bu değerli arkadaşlarımıza selam olsun. Pandemi nedeniyle uzun zamandır görüşemesek de anmadan geçemedim.
Thassos’a giderken Ayhan’ı aradım. “Şapçı’dayım (Sapes), bir etkinlik hazırlıyoruz. Gümrükten çıkıp otobana girdikten 70 km. sonra gelen kavşaktan sağa sapın, çamlıkta bekliyorum sizi” dedi. Bir adres bu kadar kolay olamaz herhalde diye “Yakında başka neler var? Benzinlik adı olur, banka olur, değişik bir yapı vs. bir yer adı söyle sen bana…” desem de yine aynı sözleri duyunca, “Böyle adres mi olur, çamlık nedir ya? Koskoca kasabada başka yerde ağaç yok mu sanki? Nasıl bulacağız şimdi?” diye tüm yol boyunca söylendim durdum. “Neyse gidince tekrar ararım” dedim ama aramaya gerek kalmadı. Gerçekten de Ayhan’ı elimizle koymuş gibi bulduk. Yani Şapçı’ya giderken bizim gibi karmaşık yollar, çıkmaz sokaklar, şekilsiz şemalsiz binalar yoktu. O gün bu gündür ‘Şapçı’da bekliyorum’ sözü aramızda espri olarak kaldı.
Thassos, Kavala’nın 20 km güneydoğusunda yer alıyor. Selanik ile arası ise 220 km. Thassos Adası’na feribotların kalktığı iki liman var; Keramoti ve Kavala limanları. Keramoti’den kalkan feribotlar Thassos Adası’nın merkezi olan Limenas’a; 30- 40 dakikada varıyor. Kavala’dan kalkanlar ise Skala Prinos’a gidiyor, yolculuk 1 saat 15 dakika sürüyor. Keramoti’den kalkan feribot daha ucuz ve yolculuk kısa sürdüğü için daha çok tercih ediliyor. Rotamızda Skala Prinos da var ancak ilk iki gün kalacağımız otel Limenas’ta olduğu için Keramoti’den kalkan feribota binmek üzere limana geldik.
Karadan ayrılıp Ege’nin lacivert sularında ilerleyen feribotu epeyce bir müddet martılar takip ediyor. ‘Bunun sebebi etçil olan martıları simit, ekmek gibi unlu mamullere alıştırmış olmamız mı acaba?’ derken irice bir martı bir Yunanlının uzattığı patates kroketi kaptı. Meğerse martılar çok obur kuşlarmış, ne bulurlarsa yerlermiş hatta plastik şişeleri bile. Mideleri plastiği sindiremediği için de tok olduklarını zannedip yemezler ve açlıktan ölürlermiş. Son zamanlarda ölü martıların, balıkların, kaplumbağaların midelerinden çıkan plastikler bunu kanıtlıyor. Gemideki diğer yolcularla birlikte martılara yiyecek atarken ‘Denizi ve doğayı çöp kutusu niyetine kullanmaktan ne zaman vazgeçeceğiz acaba?’ diye söylenmeden edemedim. Martılar sayesinde yolculuk nasıl geçti, fark etmedik bile… Feribot Thassos’un merkezi Limenas’a yaklaştığında hava kararmaya başlamıştı. Otelimize yerleşip, sahilde bulunan restoranların birinde akşam yemeğimizi yedik.
Thassos’a gelmeden önce her gezi öncesi yaptığım gibi dersime çalışıp; gezilecek, görülecek yerleri tespit etmiştim. Çünkü kısıtlı bir zaman diliminde adayı keşfederken; güzelliği dillere destan olan kumsallarında güneşlenip, kimi yerde zümrüt yeşili kimi yerde turkuaz mavisi ama dibi hep cam gibi görünen denizinde yüzüp, tarihi kalıntıları da görmek istiyorduk.
Limenas’taki otelimiz apart oteldi ve dört kişinin rahat rahat kalabileceği kadar büyüktü. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra keşfimize en çok görmek istediğimiz Saliara kumsalındaki Marble Beach (Mermer Plaj)’ten başlamak istedik. Dağlık ve kayalık bir coğrafyası olan ada zengin mermer yataklarına sahip ve Thasos, antik çağlarda ve Bizans dönemi boyunca mermer ihraç etmesiyle biliniyor. Mermer yataklarıyla dolu adanın bu kadar yeşil kalması ve adadaki hepsi birbirinden güzel onlarca plajın tertemiz olması takdire şayan tabii ki! Marble Beach, yakınında mermer ocağı olması sebebiyle her yeri kaplayan beyaz mermer tozları ve turkuaz rengi denizi ile Maldivler’i anımsatıyor. Bu nedenle ilgimizi çekmişti. Çok güzel bir plaj ama diğer plajlara göre biraz küçük. Erken saatlerde gittiğinizde tenha, öğleden sonra kalabalıklaşıyor. Plajdaki tesisten yiyecek ve içecek ihtiyacınızı karşılarsanız; otopark, şezlong, şemsiye parası vermiyorsunuz. Biz eylül ayının ortalarında gittiğimiz için hınca hınç dolu değildi. Sanırım temmuz ve ağustos aylarında pek çekilmez. Yolu da biraz meşakkatli… Plajda birkaç saat geçirdikten sonra diğer plajlara gitmek üzere ayrıldık. Bir iki bakir plajda vakit geçirdikten sonra ikinci merak ettiğimiz plaj olan Golden Beach’e vardık. Bu arada dağlardan geçen yolda zaman zaman durup muhteşem pitoresk manzaraları seyredip, fotoğraflarını çektik.
Skala Panagia’ya 4 km uzaklıktaki Golden Beach (Altın Plaj); adını aldığı geniş altın rengi kumu, kristal berraklığındaki sığ sularıyla ünlü bir koy. Bu arada adada birçok yerin isminin ‘skala’ ile başlaması ilgimi çeki. Araştırınca İtalyanca ‘merdiven’ anlamına gelen skalanın neden kullanıldığını öğrendim: Eski zamanlarda ticaret için gelen gemiler, kayalıklar nedeniyle limana yaklaşamayınca açıkta bekletilip, merdivenler ile gemilere ulaşım sağlanırmış, bu isim ön eki o zamanlardan kalmış ve hala kullanımda... Golden Beach, denizdeki ikiz kayaları olan ve dalış için tercih edilen ‘Monopetri’ kayalığı ile dikkati çekiyor. Balıkçı teknelerinin bulunduğu korunaklı bir liman ve Vathis, Vathi gibi küçük ama keşfedilmemiş doğal plajlar var. Monopetri’nin karşısında, eski çağlarda adanın korsan gemilerini gözlemlediği Vigli adında küçük bir tepe bulunuyor. Panoramik deniz manzarasına sahip Vigli tepesine çıktığımızda, denizin mavisini çam ağaçlarının yeşili ile birleştiren muhteşem manzarayı görünce nutkumuz tutuldu. Ertesi günün tamamını burada geçirmeye karar verdik. Tepedeki restoranda bir şeyler atıştırıp istemeye istemeye yola çıktık. Golden Beach’te çok iyi turizm alt yapısına sahip otel, apart otel, restoran ve tavernalar var. Adanın en yüksek dağı olan Ipsarion yüzerken görkemli bir şekilde tam karşınızda duruyor.
Yolculukla geçen ilk günü saymazsak Thassos’ta dolu dolu 3 gün geçirdik. Ancak deniz sezonu olduğu için görmeyi planladığımız tarihi kalıntıları bir başka sefere bıraktık. Güneye yakın bir yerde bulunan Başmelek Mihail Manastırı’nı ziyaret edip, otelimize batı tarafındaki yoldan geri dönme kararı aldık.
Theologos Köyü’nde bulunan manastır, Thasos’un en büyük, en meşhur manastırı olarak biliniyor. Burası Ortodoksların çok önemli bir ibadet merkezi… Bir uçurumun ucuna inşa edilmiş, sahip olduğu müthiş deniz manzarası ve boşluk insanın başını döndürüyor. Erkekler de dahil içeriye şortla, kısa kollu giysilerle ve baş açık giremiyorsunuz. Bizim yanımızda uzun kollu giysilerimiz yoktu ama içeriden verdiler. Yüksek sesle konuşmak ve fotoğraf çekmek yasak. Orada bulunan küçük dükkandan anı olarak manastırdaki rahibelerin yaptığı porselen objelerden satın aldık. Akşam yemeğini Limenas’taki Simi Restoran’da yedik. İnternetten önerilen popüler restoranlar arasındaydı. Yunanistan’ın geleneksel yemekleri –ki bizim yemeklerin neredeyse aynısı- deniz mahsulleri taze ve lezzetli, hizmet iyiydi.
Ertesi günü, Golden Beach’in eşsiz plajında kah yüzerek, kah güneşlenerek, Vigly tepesinde dinlenerek geçirdik. Güzel şeyler çabuk bitermiş, biz de bu güzel günün nasıl geçtiğini anlayamadık. Kalbimizi Golden Beach’te bırakarak Skala Prinos’a gitmek üzere yola çıktık.
Thassos’un ikinci önemli limanının bulunduğu Prinos, adanın kuzeybatısında, Limenas’a 14 km uzaklıkta. Sığ ve berrak denizi, beyaz kumları, mavi bayraklı plajı, Dasyllio adı verilen çam ormanıyla ünlü. Prinos’taki otelimiz (Hotel Socrates) deniz kenarında olduğu için denize buradan girdik. Akşamüzeri Prinos’u keşfetmek, ufak tefek hediyelik eşyalar almak, sahilde yürüyüş yapmak için çıktık. Sahilde gün batımını izledikten sonra akşam yemeği için geleneksel yemekler sunan yerel bir restoran olan Taverna Zorbas’a geçtik. Yemekler ve hizmet iyiydi.
Sabah kahvaltısından sonra Kavala’ya gitmek üzere feribota bindik… Kavala’daki izlenimlerim bir başka yazı konusu…
Thassos küçük bir ada ancak neolitik çağa dayanan köklü bir tarihi var. Değerli mermer yatakları nedeniyle tarih boyunca birçok medeniyet tarafından yönetilmiş. Fenikeliler, Persliler, Spartalılar, Atinalılar, Romalılar, Bizanslılar, Sarezen Müslümanları, Cenevizliler, Osmanlılar, Ruslar tekrar Osmanlılar derken en nihayet 1912 Balkan Savaşı sırasında Yunanistan yönetimine geçmiş…
Bu nedenle Thassos, deniz tatilinin yanı sıra kültürel gezi tutkunları için de uygun bir destinasyon. Arkeolojik kalıntıları, tarihi dokusu korunmuş dağ köylerini, müze, manastır ve kiliseleri gezmek, doğa yürüyüşleri yapmak için en az bir hafta kalmak gerekir. Doğal olarak 3 günlük gezi bize yetmedi, görmek istediğimiz yerler kaldı.
Thassos’a tekrar gidince yapılacaklar listesi:
• Denize çok yakın doğal bir yüzme havuzu olan Giola Lagünü’nü görmek
• Limenas’taki Thassos Antik Tiyatrosu’nun olduğu tepeye tırmanıp şehir manzarasını seyretmek
• Adanın güney doğusunda yer alan arkeolojik yapıları ve manzarası methedilen Aliki Beach’e gitmek
• Adanın iç kısımlarındaki otantik köyleri dolaşmak
• Thasos Adası’nın en güzel vakit geçirilebilecek plajı olduğu söylenen Paradise Beach’de güneşi batırmak...
NASIL ARANDI: #müzeyyentopçutan #geziyazısı #geziyazarı #dişhekimi #thassos #yunanistan #skalaprimi #kutsalarhangelos #simirestoran #tavernazorba #gezmek #mekan #yemeiçme #restoran #goldenbeach #feribot #dtayhankarayusuf #şapçı #kocaeli
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...
Vinetka denilen otoban ücreti Bulgaristan’da geçerli Selanik e kadar kaç kere gittim ilk defa sizden duyuyorum otoban üzerinde gişeler var ücret ordan ödeniyor bilginize❗️
Mart sonunda gitmeyi planladığımız bir güzergah Thassos , bu bilgiler çok işime yarayacak, teşekkürler