16-07-2025 00:28

Balkanların Rio’su İskeçe Karnavalı

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 29/05/2024
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
.stripslashes($urun->baslik).

İskeçe; Yunanistan'ın kuzeyinde, Batı Trakya'da aynı adı taşıyan bölgenin merkezi olan bir şehir. Osmanlı zamanında Eskije ya da İsketye olarak anılan şehrin ismi, yerel Slavların bölgeye verdiği Skeča isminden geliyor. Günümüzde şehre biz ‘İskeçe’ derken, Yunanlılar ‘Xanthi’ diyor. Gümülcine (Komotini) ve Dedeağaç (Alexandroupolis) illeriyle birlikte İskeçe; Yunanistan'da Türklerin en yoğun olarak yaşadığı bölge. 

Yunanistan’a gitmek için biz İpsala sınır kapısını kullanıyoruz. (İpsala’ya göre yolunuz biraz uzar ama Pazarkule/Kastanies Sınır Kapısı da özellikle yaz ayları ya da karnaval zamanı alternatif olabilir) Kipi sınır kapısından geçerek Meriç (Evros) bölgesinden Yunanistan’a giriliyor. Dedeağaç, Gümülcine güzergahı takip edilerek 1 saat 45 dakika süren bir yolculukla İskeçe’ye varılıyor. Yakın olması sebebiyle ya da orada yaşayan akrabalarını ziyaret etmek amacıyla, ülkemizden hafta sonu tatilini İskeçe’de geçiren çok sayıda vatandaşımız oluyor.    

İskeçe

İskeçe küçük bir şehir, denize kıyısı yok. Deniz tatili için tercih edilmeyebilir lakin tarihe meraklı olanların ilgisini çekebilir. Zira Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip. Old Town (Yunanca Palia Poli) yani eski şehir İskeçe’nin tarihi merkezi durumunda. Bu bölgede Osmanlı döneminden kalma birçok konak ve bina bulunuyor.

Şehrin ortasındaki Plateia Kendriki (Merkez Meydan/Demokrasi Meydanı)’de, Osmanlı döneminde Hacı Emin Ağa tarafından yaptırılan Saat Kulesi (Clock Tower) yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta duruyor. Kafeler, barlar ve restoranlar ile çevrili meydan, şehrin buluşma noktası durumunda. Tarih kokan ara sokaklarda Osmanlı konaklarına rastlıyorsunuz. 

Şehrin tamamını bir günde gezmek mümkün. Görülmesi gereken başlıca yapılar: Cathedral of St. Sophia (Azize Sofia Katedrali), Folklore and Historical Museum of Xanthi (Halk ve Tarih Müzesi), The House of Shadow (Gölge Evi). Zamanınız müsaitse, Türklerin yoğun olduğu kafe ve tavernaların bulunduğu Plateia Antika (Antika Meydanı)’yı da ziyaret edebilirsiniz. 

***

Eşimle birlikte, Yunanistan seyahatlerimiz esnasında birkaç kez İskeçe’ye uğramış, arkadaşlarımızı ziyaret etmiş, onlarla zaman geçirmiştik. Geçtiğimiz aralık ayında ise “Drama Noel Baba Köyü” gezimizde, İskeçe’de konaklamıştık. İskeçe’yi az çok tanımıştık ama genelde yaz ve sonbahar aylarında gittiğimiz için her yıl şubat sonu mart başı yapılan ve son yıllarda dünya çapında ilgi çeken karnavallar arasında yer alan İskeçe Karnavalı’nı görme şansımız olmamıştı. “Rio Karnavalı” olarak ünlenen karnavalı merak ediyordum, ilginç bir deneyim olacağını düşünüyordum. Karnavalın en renkli olan son iki gününü, bu yıl bir fırsat yaratıp görmek için araştırmalara başladım.

İskeçe Karnavalı

Yunanistan'ın hatta Balkanların en meşhur karnavalı olan İskeçe Karnavalı aslında dini motifleri olan ve Paskalya öncesi, baharın gelişini kutlamak için düzenlenen bir karnaval. 

Dini motifleri beni ilgilendirmiyor ama denize kıyısı olmayan küçük bir şehrin turizme ciddi katkı sunan bir karnaval düzenlemesi ilgimi çok çekiyordu. Müzik, dans, renkli ve ilginç kostümler ile eğlence dolu bir kutlama. Şubat sonu mart başı gibi bir döneme denk gelen karnavalın hazırlıkları aylar öncesinden başlıyor. Sadece İskeçeliler değil çevre şehirlerde de halk kostümlerini, maskelerini hazırlayıp, makyajlarını planlıyor; iki hafta boyunca şehir bir maskeli baloya ve eğlence merkezine dönüyor. Konserler, stand up gösterileri, kültür konuşmaları, derneklerin geleneksel yemeklerinin canlı müzik eşliğinde sunumu, folklor gösterileri, el sanatları, kostüm sergileri, resim ve maske yapım atölyesi, çocuk karnaval geçidi vb. gibi sayamadığım etkinliklerle dolu iki hafta... Karnavalın en önemli günü son gün gerçekleşen kostümlü geçiş töreni. Şehir özellikle son iki gün birçok ülkeden gelen ziyaretçi akınına uğruyor ve caddelerde, sokaklarda adım atacak yer bulamıyorsunuz. 

Karnavalı araştırırken; karnavalın, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türkleri Helenleştirme projesi olarak görenler olduğunu fark ettim. Doğruluk payı vardır yoktur; bilemem ama İskeçe’de yaşayıp, Helen kültüründen etkilenmeyip, on beş gün süren festival ile Helenleşiliyorsa enteresan! Dediğim gibi beni ilgilendiren kısmı, geçtiğimiz yıllarda ekonomik kriz yaşayan Yunanistan’a ve tarımla geçinen İskeçe’ye turizm açısından da ciddi katkı sunan karnavalın nasıl yapıldığını görmek, farklı bir kültür ve ambiyansa tanıklık etmekti. Belki şehrimizde de böyle bir karnaval ya da şenlik düzenlenir de biz de bacalı fabrikaları azaltırız, kim bilir!    

İskeçe Karnavalı’nın hikâyesi

Gelelim yaklaşık iki bin yıllık bir geleneği yaşatan karnavalın dini motiflerle süslü hikâyesine: Hz. Meryem’in oğlu İsa’nın, büyüdüğünde peygamber olacağına dair söylentiler çıkmaya başlar, bu söylentilerden dönemin Romalı yönetimi rahatsız olur. Halk arasında Hz. İsa’nın öldürüleceği konuşulmaya başlanır. İsa’nın askerler tarafından tanınmaması için herkes çocuklarının yüzünü boyar. Böylece hiçbir çocuk birbirinden ayırt edilmez hale gelir. Çocuklar günlerce boyalı bir şekilde dolaşır. Onuncu günün sonunda söylentilerin asılsız olduğu anlaşılır. İsa’nın ölümden kurtulmasına sevinen halk, bütün gün boyunca eğlenir ve eğlencenin sonunda çocuklarını yıkarlar. Bu adet günümüze kadar gelir. İnsanlar son gün yüzlerini boyayıp çılgınlar gibi eğlenir, maskeli kostümler giyer ve gecesinde yıkanıp huzurlu ve tertemiz yeni bir pazartesiye uyanır.

Nasıl gitmeli?

Karnavala gitmek için birden fazla seçenek var. İsterseniz birkaç günlük bir program yapıp İskeçe’ye yakın Kavala, Drama, Selanik gibi civar şehirleri görüp, festival günü İskeçe’ye geçersiniz; ister geçit töreninin olduğu gün yani karnavalın son günü günübirlik bir program yaparsınız. Ülkemizden karnavala gitmek için iki günlük ya da günü birlik turlar var. Biz, turla gitmeyi düşünmedik. Hem kendi aracımızla gitmenin, koştur koştur gezmek yerine; istediğimiz yerde, istediğimiz kadar kalmanın özgürlüğünü sevdiğimizden hem de gitmek istediğimiz farklı lokasyonlar olduğundan; turla gitmek çok cazip gelmedi. 

Mesela Kavala’ya defalarca gitmemize rağmen Kavala’ya 20 dakika mesafedeki Yunanistan'ın en önemli arkeolojik alanlarından biri olan Philippi Antik Kenti’ni görmeye zaman bulamamıştık. Bu seyahatimizde burayı görmek istiyordum. Bu düşüncemi yıllardır birçok seyahati birlikte gerçekleştirdiğimiz ve gittiğimiz seyahatlerde çok eğlendiğimiz arkadaşlarımız, komşumuz Canan ve Hüseyin Acurman ile paylaştım. Olumlu yanıt alınca otel rezervasyonu için araştırmaya başladım. Karnavala iki ay vardı ancak İskeçe’deki otellerin yüzde doksanı dolmuştu. İskeçe’de yaşayan diş hekimi arkadaşım Hasan Malkoç’u aradım. “Geç kalmışsınız, oteller neredeyse bir yıl öncesinden ayrılmaya başlıyor” dedi. Tavsiye ettiği oteller de dolu olup, geriye kalan otellerin sağlıklı olup olmadığına karar veremediğimiz için Acurman’ların ocak ayında Kavala’da kaldıkları ve çok temiz buldukları yeni yapılmış olan otele (Urban Bay Hotel & SPA) gitmeye karar verdik. Üstelik otel odaları mutfaklıydı. Kavala, İskeçe’ye 45-50 dakika mesafedeydi ama zaten Philippi Antik Kenti’ni görmek için Kavala’ya gidecektik… 

Kavala’da da otellerin % 75’i doluydu. Karnavalın dünyaca ünlü olduğunu ve karnaval zamanı İskeçe’yi çok turistin ziyaret ettiğini biliyordum ama civar şehirlerin de dolup taşacağını tahmin etmiyordum. Demek ki karnaval zamanına yakın otel rezerve etmek istesek, yer bulamayacaktık! Rezervasyonumuzu cuma ve cumartesi gecesi kalacak şekilde yaptık.    

Aleksandropolis ve Porto Lagos

Gelelim seyahatimize: Perşembe sabaha karşı yola çıktık, Yunan sınırına geçtikten sonra İpsala sınır kapısına yarım saat mesafedeki Dedeağaç (Aleksandropolis)’a uğrayıp, biraz deniz kenarında dolaştık. Liman şehri olan Dedeağaç’ın sembolü; şehrin her yerinden görülen deniz feneri. Deniz fenerinin denizde değil de caddede olması enteresan! Muhtemelen zamanla deniz doldurulmuş, fener de caddenin kenarında kalmış… Ülkemize yakınlığı sebebiyle turizm amaçlı gezilerin yanında Dedeağaç’a günübirlik alışveriş turları da düzenleniyor.

Dedeağaç’tan sonraki durağımız Vistonida Gölü kenarında kurulmuş küçük bir kasaba olan Porto Lagos oldu. Aralık ayında gittiğimiz Drama Noel Turu seyahatimizde bölgeyi ilk defa görmüş ve hayran kalmıştım. Buralara kadar gelmişken, Porto Logos’u bir daha görmeden olmazdı. Deniz ile iç içe olan gölün ortasındaki küçük adacıklara inşa edilmiş ve uzun ahşap köprüyle ulaşılan Agios Nikolaos ile Panagia Pantanassa kiliselerinin bahçesindeki banklarda oturup gölün güzelliğini seyredip, fotoğraflarımızı çektikten sonra Kavala’ya gitmek üzere yola revan olduk. 

Kavala

Kavala’ya ’ya vardığımızda otelimize yerleşmeden, yanındaki marketten alışverişimizi yaptık.  Odalarımıza yerleşip bir şeyler atıştırdıktan sonra Kavala merkeze gidip sahilde yürüyüş yapıp, bir kafede çay-kahve içtik… 

Cumartesi sabahı kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık, istikamet; Philippi Antik Kenti… Dünya miras listesinde olan antik kent düşündüğümüzden çok daha ilgi çekiciydi, dolayısıyla tahminimizden daha uzun zaman geçirdik. Neyle karşı karşıya kalacağımızı bilmediğimiz için sabah çıkarken termoslarımıza kahve hazırlamıştık ama gerek kalmadı, zira hem yemek yenecek restoran hem de yemyeşil çimenlerin üzerinde, açık havada çay-kahve içilebilecek kafe vardı. Philippi şehrinin merkezinde de biraz vakit geçirdikten sonra, kalbimizi antik kentte bırakarak İskeçe’ye doğru yola çıktık. Akşam yemeği için arkadaşlarımızın daha önce gittiği ve çok beğendiği Pilima (Keçilli) Köyü’ndeki restorana gittik zira İskeçe’ de o kalabalığın içinde umduğumuzu bulamayabilirdik. Rodop Dağlarının eteğinde, ormanlık alan içinde kurulu olan bir Türk Köyü olan Keçilii’ye biraz dolambaçlı yollardan gidiliyor ama görmekte yarar var. İşletmecisinin Türk olduğu şirin, otantik restoranda daha önce yemediyseniz oğlak çevirmeyi deneyebilirsiniz ancak gitmeden önce sipariş vermeniz gerekiyor. Restoranın tam karşısında yer alan camiyi görüp, restorandakilerin Türkçe konuştuğunu duyunca kendinizi memlekette hissediyorsunuz.   

Cumartesi akşamı şenliği

Keçilli’den 15-20 dakika süren yolculuktan sonra İskeçe’ye vardık. Arabayı merkeze yakın bir yere park etmek istesek de yer bulamadık. Gördüğümüz bütün yol kenarları, otoparklar hınca hınç doluydu. Birkaç tur attıktan sonra şans eseri bir yer bulduk. Hava kararmaya başladığı için merkeze ne kadar mesafede olduğumuzu kestiremedik. Konser sandığımız yüksek sesli bir müziğin olduğu tarafa yürüdük. Konser değil, devasa boyutta bir kolondan müzik yayını yapıldığını gördük. Önümüze çıkan trafiğe kapalı caddede çeşit çeşit kostümler giymiş, maskeler takmış gruplar halinde yürüyen gençlerin peşine takıldık. Ara ara ilginç gruplara denk gelince fotoğraf çektirdik. 

Cadde boyunca epey yürüdükten sonra -ki bu esnada belirli aralıklarla kurulmuş ses sistemlerinden, yüksek volümlü müzik yayını devam ediyordu- nihayet saat kulesini gördük ve şehrin merkezi olan Demokrasi Meydan’ına geldiğimizi anladık. Meydanda bir konser veriliyordu ki kolonlardan gelen müziğin kaynağını bulmuş olduk. Genç-yaşlı, kadın-erkek, çoluk-çocuk dans ediyordu. Çocukların ellerinde balonlar, oyuncaklar, şekerler; gençlerin ellerinde içecekler çılgınca eğleniyorlar ya da meydandaki kafeleri doldurmuş, o gürültüde sohbet etmeye çalışıyorlardı. 

Bir kısım insan da kostümleriyle karnaval geçit törenine katılmış; düdüklerle, kahkahalarla yürüyorlardı. Meydanda ışık, duman, havai fişek gösterileri yapıldı. Bol bol video ve fotoğraf çektikten sonra caddenin kalan kısmını da yürüyüp geri döndük. Sabaha kadar süren karnaval hakkında okuduğumuz birkaç makale ve izlediğimiz bir iki video dışında fazla bilgimiz yoktu, böylece bir fikir edinmiş olduk. Büyük gün ertesi gündü, burada gördüğümüz kostümlü insanalar dışında kırk kadar dernek özel kıyafetleriyle korteje katılacaktı. Aracımızın olduğu yere dönerken neredeyse gece yarısı olmuştu ama yüksek sesli müzik yayını hala devam ediyordu. “Bölgede oturanlar bangır bangır çalan bu müzikten rahatsız olmuyorlar mıydı?” diye sorduktan sonra “Herhalde mahalle sakinleri evde oturacak değil; ya caddelerde kostümleri ile dolaşıyorlar ya da meydandaki eğlencededirler” diye noktayı koyduk. 

Büyük karnaval geçit töreni

Karnavalın en renkli günü (pazar) olan kostümlü büyük geçit töreni; saat 13:30’da başlıyormuş. Kahvaltı sonrası toparlanıp, otelden çıkışımızı yaptık, İskeçe’ye doğru yola çıktık. Eğer İskeçe merkezde kalmayıp, bizim gibi başka şehirden gelirseniz; pazar günü şehir merkezine aracınızla girmek zor. Polis yolları kapatıyor ve şehrin dışındaki büyük bir parka yönlendiriyor. Aracınızı orada bırakıp, shuttle (servis aracı)’larla merkeze gidiyorsunuz ama biz alternatif bir yol bulup, merkeze kadar gittik hatta merkeze araçlar sokulmadığından olsa gerek, kolayca park yeri bile bulduk. 

Geçit töreninin yapıldığı meydana giderken, karnaval kostümü satan mağazalardan hala alışveriş yapan insanlar vardı. Yol boyunca çeşitli kostümler giymiş insanlar, meydana doğru yürüyordu. Saat kulesinin olduğu meydana geldiğimizde hem meydan hem de geçidin yapılacağı caddenin etrafı sağlı sollu, tıklım tıklım dolmuştu. O anda, geçidi yakından görmek için ya erken gelip yer kapmak ya da meydanı gören bir binadaki kafe (var mı bilmiyorum)’den izlemek gerektiğini anladık. Müzik eşliğinde geçecek olan kortej için hazırlanan caddeye giriş ve çıkışlar olmasın diye barikatlar kurulmuş, saatler öncesinden herkes yerini almış bekliyor.  

İskeçe’ye “bin bir rengin şehri” de deniliyor. Meydandaki genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek herkesi rengarenk ve ilginç kıyafetleriyle görünce, nedenini anladım. Her karnavalda aynı mı bilmiyorum ama o kadar hıncahınç kalabalıkta üstelik su gibi içki içildiği halde herhangi bir kavgaya rastlamadık. Tam tersine herkes çok mutluydu. 

Korteje ayrılan caddede yürüyenler, gruplar halinde temaları belirlenmiş profesyonel kostümler giymişler. Düdük çalarak, dans ederek, izleyenleri selamlayarak yürüyorlar. Açıkçası niyetimiz olmadığı için korteje katılma kuralları var mı yok mu, araştırmadım. Yüksekte olmadığımız için uzunluğunu da kestiremedim ama geçit töreni 4-5 saat sürüyor. Gerçi dans ederek ve selamlayarak gittikleri için kortej de sık sık duraksamalar oluyor. Bu duraksamalar esnasında ben de barikattan geçip, kostümüm olmasa da kortejin içine sızdım ve biraz danslara eşlik ettim. 

Korteji balık istifi gibi izleyenlerin dışında ara sokaklardaki kafeler de tıklım tıklım doluydu. Meydandaki Türk kahvehanesinde çay içtik, Türklerle sohbet ettik. Kahvehanedeki televizyondan canlı yayınlanan töreni biraz daha izleyip kalktık. Tören saat 19:00’da Kosynthos Nehri üzerindeki köprünün civarında toplanılarak festivalin en önemli ritüeli olan kukla *Tzaros’un yakılmasıyla son buluyormuş. Akşam saatlerinde de havai fişek gösterileri devam ediyormuş ama sınırda beklememek için erken ayrılmak zorundaydık.  

Karnavala gitmek istiyorsanız dikkat etmeniz gerekenler:

- Karnaval zamanı İskeçe’de olmak istiyorsanız, en çok dikkat etmeniz gereken şey; zamanlama. Turla değil de kendi imkânlarınızla gidecekseniz eğer yazımın başında da belirttiğim gibi otel rezervasyonunuzu aylar öncesinden yapmanızda fayda var. Hatta gürültüden hoşlanmıyorsanız, şehrin merkezine uzak bir konaklama yeri olsun! 

- Karnaval zamanı restoranlarda yer bulmakta zorlanabilir ya da istediğiniz kalitede hizmet alamayabilirsiniz. O nedenle mutfağı olan bir konaklama yeri tercih ederseniz, bu sorunu nispeten ekarte etmiş olursunuz.

- Karnavalın son iki günü yani cumartesi ve pazar günleri gümrüklerde çok uzun kuyruklarla karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle hafta sonu yoğunluğuna kalmamak için perşembe veya cuma günü gidip, pazartesi günü dönmenizi tavsiye ederim. Böylece hem karnavalın önemli olan son iki gününün tamamını izlemiş olursunuz hem de İskeçe’yi ve yakın çevresini gezebilirsiniz.

-Pazar günleri birçok market kapalı oluyor, market alışverişlerinizi pazar gününe bırakmayın. 15:00 ile 17:00 arası Yunanlıların siesta saatleri olduğunu unutmayın!

Seyahatle kalın…

* Tzaros’un yakılışı: “Karnavalın kralı” da denilen temsili kuklanın bir çalı yığınının üzerine yerleştirilerek yakılması geleneği. Bu ritüel, tarihte Doğu Trakya’dan gelen göçmenler tarafından başlatılmış. Geleneğin, yaz boyunca insanları bit ve pireden koruduğuna inanılıyor.  

NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # köşe yazısı # izmit # kocaeli # gümülcine # iskeçe # karnaval # dedeağaç

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.