28-04-2024 06:25

Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 05/12/2023
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
.stripslashes($urun->baslik).

Dünyanın dönüş hızı arttı mı nedir, yetişemiyoruz aylara, mevsimlere. Yaz bitti, sonbahar geldi derken, göz açıp kapayana kadar geldik sonbaharın sonuna, kasım ayına…

Sararan ve dökülen yapraklarla hüzünlüdür sonbahar; kasım ayı ise ağlayan gözleridir sonbaharın. Yazın alabildiğine mavi olan gökyüzünü kaplayan gri bulutlarla kurşun gibi ağırdır hava, şairin dediği gibi… Kasımın hüzünlü olmasının bir sebebi de büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bedensel olarak aramızdan ayrıldığı ay olmasıdır. Bulutlar, Atamızın ardından akıtırken gözyaşlarını, rüzgar üzüntüsünü, öfkesini delice eserek, tozu dumana katarak gösterir. Camları döven sağanak yağmura bakarken pencere önünde, duygulu bir ezgi geliverir aklımıza…

Manastırın ortasında,

Var bir havuz,

Canım havuz,

Bu yurdun kızları hepsi de yavuz,

Biz çalar oynarız.

Manastırın ortasında var bir çeşme,

Canım çeşme.

Bu yurdun kızları hepsi de seçme,

Biz çalar oynarız.

Manastırın ortasında var bir pınar,

Canım pınar.

Bu yurdun kızları hepsi de çınar,

Biz çalar oynarız.

Bu Rumeli türküsünü duymayan, bilmeyen yoktur sanırım. Duygulu bir ezgisi olan bu türkü; Atamızın sevdiği türkülerden biridir. Atamızın okuduğu ve şu anda müze olan Manastır Askeri İdadisi (Lise)’nin bulunduğu, türküde ismi geçen Manastır nam-ı diğer Bitola’yı anlatacağım bu sayıda...

 

***

Eşimle birlikte yıllardır büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu askeri liseyi ve Manastır şehrini merak ediyor ve görmek istiyorduk. Bu zamana kadar Selanik’e birkaç defa gittiğimiz halde Manastır’a gitmek için bir türlü fırsatımız olmadı. Neyse ki kısmet bu yıla; Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılınaymış…

100. yıl demişken; Kocaeli’de iki girişimci kadın “Kocaeli Life Dergisi”ni kurup, yıllarca başarılı bir şekilde yoluna devam edebiliyorsa, biz kadınlar bu dergide yazabiliyorsak, Cumhuriyetimizin bize verdiği hak ve özgürlükler sayesindedir. Bu vesileyle başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve yüce Türk milletinin; kanı, canı, sonsuz emekleriyle kurulan Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyor, kurucu babalarımızı sonsuz şükran, minnet ve saygıyla anıyorum. “Cumhuriyetimizi tüm değerleriyle sonsuza kadar yaşatmak, asli görevimizdir” diyerek, ziyaretimiz esnasında attığımız her adımımızda Atamızı andığımız Manastır (Bitola)’ı anlatmaya başlıyorum.

Manastır (Bitola)

Başkent Üsküp’ten sonra Kuzey Makedonya’nın ikinci büyük şehri olan Manastır (Bitola), ülkenin güneybatısındaki Pelagonya Vadisi’nin güneyinde, Yunanistan’ın 14 km kuzeyinde yer alıyor.

Şehrin Türkçe ve Arnavutça’da “Manastır” diye geçen ismi Grekçe “Monastiri” kelimesinden geliyor. Makedonca “Bitola” olan ismi ise Osmanlı döneminden sonra kullanılmaya başlanmış. Eski kilise Slavcasındaki manastır veya konut anlamına gelen “Obitel” den türetilmiş.

Güneybatı Makedonya’nın ekonomi, sanayi, tarım, eğitim ve kültür merkezi olan şehir; coğrafi olarak da önemli bir konumda yer alıyor. Balkanlar ile Orta Avrupa arasındaki geçiş güzergâhı üzerinde ve Adriyatik Denizi’ni Ege Denizi ile güneye ve Orta Avrupa’ya bağlayan önemli bir kesişme noktasında yer alıyor. Deniz seviyesinden 615 metre yükseklikte olan şehir, 2 bin 601 metre yüksekliğindeki Pelister (Baba Dağı) Dağı’nın eteklerine kurulmuş. Şehrin içinden Dragor Nehri geçiyor. Nadir bulunan çam türleriyle muhteşem bir flora ve faunaya sahip olan Pelister Dağı; milli park olmasının yanı sıra aynı zamanda kayak merkezi ile turistlerin tercih ettiği lokasyonlardan biri. Başkent Üsküp ve turistik Ohrid ile karşılaştırıldığında biraz kasaba görünümünde olsa da Makedonya’da kurulan en eski şehirlerinden biri.

Tarihçe

Şehir, M.Ö. 4. yüzyılda, tarihteki ünlü komutanlardan biri olan Büyük İskender’in babası Makedonya Kralı II. Philip tarafından kurulmuş. Şehrin ilk yerleşim yeri, Ege Denizi’ni Adriyatik’e bağlayan eski Roma yolu üzerinde bulunan Heraclea Lyncestis kenti. M.Ö. 148’de Roma kolonisi olan şehir, 476’da Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi ile Doğu Roma himayesine girmiş. 6. yüzyılın sonları, 7. yüzyılın başlarında birçok kilise ve manastırın inşasının ardından dini bir merkez haline gelmiş. 976-1014 yılları arasında Bulgarların yönetiminde olan şehir, 1014’te Çar Samuil’in ölümünden sonra yeniden Doğu Roma hâkimiyetine girmiş. 1382’de I. Murat döneminde Timurtaş Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmış ve Manastır adıyla anılmaya başlanmış. Anadolu’dan getirilen Türkmenler buraya yerleştirilmiş. 530 yıl Osmanlı idaresinde kalan şehir, Rumeli vilayetinin ileri gelen şehirlerinden biri halini almış. Balkan Savaşları başladığında 14-18 Kasım 1912’de Sırp işgaline uğramış ve Osmanlı idaresinden çıkmış. I. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Yugoslavya Krallığı’na bağlanıp, merkezi Üsküp olan Vardar eyaletine katılmış.  II. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni kurulan komünist Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri olan Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti ve nihayetinde bağımsızlığını ilan etmiş olan Kuzey Makedonya Cumhuriyeti sınırları içindedir.

Manastır Askeri İdadisi

Osmanlı döneminde Makedonya’nın önde gelen idari merkezlerinden olan Manastır, Mustafa Kemal Atatürk ve Osmanlı subaylarının yetiştiği Askeri İdadi’nin bu şehirde olması sebebiyle daha da kıymetli olmuş. 1846 yılında inşa edilip, 1847-1848’de eğitim-öğretim yılına başlayan okul, 1892 yılından itibaren yatılı okul olarak hizmet vermeye başlamış. Okulun öğrenci sayısı artınca, mevcut binası yetmemeye başlamış ve yeni bir bina inşa edilerek, 29 Ekim 1895’te resmi açılışı yapılmış. Bu okulda başta Mustafa Kemal Atatürk (1896-1899) olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasileri yetişmiş. 1909 yılının sonuna kadar eğitime devam edilen okulun binaları, 1934’ten sonra müze olarak kullanılmaya başlanmış. Günümüzde Milli Enstitü ve Müzesi olarak hizmet vermeye devam eden iki katlı bina 19. yüzyıl Osmanlı askeri mimarisinin tipik özelliklerini taşıyor. Bina girişindeki tabelada; “Çağdaş Türkiye’nin yaratıcısı ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 1899 yılında Askeri İdadi’yi bu binada bitirdi” ibaresi yer alıyor.

Dikdörtgen şekilde inşa edilen binanın ortasında açık bir avlu bulunuyor. Dış duvarlara bakan kısımlara odalar, avluya bakan kısımlara ise koridorlar yerleştirilmiş. Bütün odalar bu geniş koridorlara açılıyor. Biri uzun, diğeri kısa binada olmak üzere okulun iki giriş kapısı bulunuyor. Giriş kapıları ve avluya açılan yüksek kapılar yuvarlak kemerli şekilde inşa edilmiş. Ferforje bir kapıdan girilen bahçede çeşitli tarihi eserler ve Makedon Devrimci Örgütü’nün kurucularından olan Dame Gruev’in heykeli bulunuyor. Yine bahçenin yan tarafında birkaç top arabası sergileniyor.

Müze üç bölümden oluşuyor: Mustafa Kemal Atatürk Anı Odası, Arkeoloji Müzesi ve 19- 20. yüzyıl Kent Evi Odası. Atatürk Anı Odası, binanın üst katının sol tarafında.

Odaya girer girmez Atatürk’ün tunçtan büstü ve altında Türkçe ve Makedonca ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ yazısı karşılıyor ziyaretçilerini. Sağ tarafa dönünce tunçtan yapılmış okul üniformalı heykeli var ve altında “Mustafa Kemal Manastır Askeri İdadi öğrencisi 1896-1899” yazıyor. Bu heykel Genelkurmay Başkanlığı tarafından yaptırılmış ve Atatürk Anı Odası’na hediye edilmiş. Birkaç adım sonra bir tarafında Türk, diğer tarafında da Makedon bayrağı bulunan bir platformda büyük bir Atatürk büstü ve ön tarafında ziyaretçilerin düşüncelerini yazdıkları anı defterinin olduğu kürsüyü görüyorsunuz…

Odanın devamında 2005 yılında Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan ve Atatürk’ün hayatını anlatan Türkçe, İngilizce ve Makedonca bir belgesel izlenebiliyor.

100 metrekare civarındaki odada camekanlı vitrinlerde Atamızın büyütülüp çerçevelenmiş hüviyeti, ders notları, kılıcı, askeri kıyafetleri gibi kişisel eşyaları ve savaş çizimleri gibi orijinal belgeler sergileniyor. Çanakkale Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’un anlatıldığı tablolar, fotoğraflar, kitaplar, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılarak hediye edilen Atamızın askeri kıyafetli balmumu heykeli ve ilk aşkı Eleni Karinte’nin Atamıza yazdığı mektup...

Anı odasını gezerken duygulanmamak, hüzünlenmemek elbette mümkün değil. Atamızın ve silah arkadaşlarının, özgürlük, bağımsızlık ve vatan sevdasının temellerinin atıldığı bu okulda bulunmak, ülkemizin kaderinin değişmesine sebep olan bilgi ve bilincin bu duvarlar arasında geliştiğini düşünmek, insanı nasıl hüzünlendirmesin ki…

Anı defterine minnet dolu düşüncelerimizi ifade eden satırları yazdıktan sonra binanın sağ tarafında yer alan Arkeoloji Müzesi’ne geçiyoruz. Bu bölümünde; Bitola’daki arkeolojik kazılarda bulunan eserler sergileniyor.

Müzik aletlerinin bulunduğu büyük bir salon, resim atölyesi, Makedon halkının yerel kıyafetleri, yaşam tarzlarını anlatan ev eşyaları, objeler, resimler, fotoğraflar ve heykellerin sergilendiği 19- 20. yüzyıl Kent Evi Odalarını dolaştıktan sonra şehrin merkezini görmek için müzeden ayrılıyoruz. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra şehrin en önemli sokağı olan Sirok Sokak’ta buluyoruz kendimizi.   

    

Shirok Sokak (Şirok/Geniş Sokak)

Şehrin, ülkenin hatta Balkanlar’ın en ünlü ve en güzel caddesi olarak bilinen Shirok Sokak, kültürel miras olarak koruma altına alınmış. Şehrin merkezinde trafiğe kapalı olan bu geniş sokak, şehir parkından Magnolia Meydanı’na kadar uzanıyor.

Caddede sağlı sollu mağazalar, mütevazı dükkanlar, kafeler, restoranlar, oteller ve 19. yüzyıldan kalma neo-klasik binalar bulunuyor. Bu binaların arasında 1856 yılında Fransız misyonerler tarafından inşa edilen Katolik kilisesi, mimarisi ile öne çıkıyor. Sokaktaki evlerin bir kısmı devlete ait ancak çoğu özel mülkiyette.

Üzücü bir durum ama kanun olmasına rağmen sokakta ve şehirdeki mülk sahiplerinin çoğu bakımını yaptırmadığı için bazı binalar deyim yerindeyse dökülmeye başlamış. Gündüz sakin olan sokak, akşam saatlerinde kalabalıklaşmaya başlıyor. Gençlerin ve turistlerin yoğunlukta olduğu mekanlarda, eğlenceler geç saatlere kadar sürüyor.

Ülkemizin de arasında bulunduğu birçok ülkenin dış temsilcilikleri burada olduğu için Manastır ‘konsolosluklar şehri’ olarak da anılıyor. Bu binaların çoğu Shirok Sokak’ta.

Magnolia Square (Manolya Meydanı)

Şehrin merkezi olan meydana geldiğinizde sizi eski şehrin kurucusu olan II. Philip’in siyah mermerden bir kaidenin üzerinde, 8.5 metre yüksekliğinde, şaha kalkmış at sırtındaki heykeli karşılıyor. Heykelin hemen yanında fıskiyelerin senkronize çalıştığı Vergina Güneşi* şeklinde yapılmış bir çeşme bulunuyor. Akşamları müzik ve ışık efektleri ile fıskiyeler görsel şölene dönüyor. Meydanda dinlenmek için konulan banklara oturup soluklanırken, şehirde görülmesi gereken birçok eserin ve Osmanlı mimarisiyle yapılmış binaların bu meydana baktığını görebiliyorsunuz.

St. Dimitrij Church (Aziz Dimitrij Kilisesi)

Günümüzde Bitola’nın merkezi kilisesi konumunda olan ve bütün Hristiyan bayramlarına, düğün ve vaftiz törenlerine ev sahipliği yapan kilise olmasına rağmen Manolya Meydanı’ndan baktığınızda kiliseyi göremiyorsunuz. Bunun sebebi ise 1726’da inşa edilen ama bir yangında hasar gören şapelin yerine, Türk yetkililerden alınan özel izinle, 1830 yılında inşa edilmiş olması. O dönemde alınan izne göre, çevredeki camilerden daha alçakta, mütevazı ve sıradan bir yapı olması gerekiyordu. Dışının aksine kilisenin içi oldukça zengin bir şekilde dekore edilmiş. Kilisenin çan kulesi, Sırp Mimar Alexandar Deroko tarafından 1936’da inşa edilmiş.

Saat Kulesi

1664 yılında “Mahmut Bey” tarafından yaptırılan saat kulesi çeşitli sebeplerle harap olmuş ve 1830’da yeniden inşa edilmiş. Kesme taştan inşa edilen kule dikdörtgen bir kaideye sahip ve yaklaşık 30 metre yüksekliğinde. Tepeye yakın kısmında demir çitli bir terası olan kulenin üzerine, 1912’de Osmanlı’nın Balkanlar’dan ayrılmasıyla birlikte haç konulmuş, rakamlar Roma harflerine çevrilmiş.

Her altı saatte bir “Bitola Babam Bitola“, “Biljana Platno” gibi Makedon ezgileri çalan müzik mekanizmasının olması sebebiyle Bitola’da yaşayan insanlar güne bu şarkıyla başlayıp günün bitmek üzere olduğunu bu şarkıyla öğreniyor.

Melek Kanatlı Erkek Heykeli

Meydandaki parkta saat kulesinin hemen önünde bronzdan yapılmış melek kanatlı bir erkek heykeli görüyoruz. 2001 yılında yaşanan iç çatışmada ölenlerin anısına yapılan heykel, Bitola’nın yeniden doğuşunu ve dirilişini simgeliyor.

 

***

Osmanlı’nın 500 yıldan fazla egemenliğini sürdürdüğü Bitola’da bıraktığı çok sayıda eser ve kamu binası var. Bu eserlerin en önemlilerinden olan Askeri İdadi’den ve saat kulesinden bahsettim. Diğer önemli eserlerden bahsedecek olursak:   

Isak Dzamija (İshak Çelebi Cami)

1508-1509 yılları arasında Kadı İshak Çelebi tarafından inşa ettirilen cami, Bitola sınırları içerisindeki en büyük cami. Halk arasında İshakiye olarak da bilinen cami 50 metrelik minaresiyle dikkat çekiyor. Günümüzde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde I. dereceden kültürel miras olarak kabul edilen cami, ibadete açık.     

Jeni Djamija (Yeni Cami / Kadı Mahmud Efendi Camii)

Manastır kadısı Mahmud Efendi tarafından 1550’li yıllarda inşa ettirilen cami, saat kulesi, İshak Çelebi Camii ile birlikte kent meydanındaki üç önemli yapıdan biri. Çiçek motifli kubbeleri, iç mekanda kullanılan çinileri ile cami, Manastır’daki Osmanlı ibadethaneleri arasında en zengin süslemelere sahip. Caminin kuzeybatı ucunda 39 metre yüksekliğinde tek minaresi bulunuyor.

 

Bezisten/Covered Bazaar (Bedesten/Kapalı Çarşı)

15. yüzyılda inşa edilen bu kapalı çarşı, Rumeli Beylerbeyi, Koca Davut Paşa tarafından yaptırılmış. O dönemde sık yaşanan soygun ve yağmalardan dolayı, çarşının emniyetli olması için yapımına çok önem verilmiş ve sağlam malzemeler kullanılmış. Çarşı, II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar çeşitli eşya ve kumaşların satıldığı, kapalı çarşı olarak hizmet vermiş. Bugün modern donanımlı mağazaların bulunduğu bir ticaret merkezi olarak hizmet veriyor.

 

Heraclea Antik Kenti

Şehrin merkezine üç kilometre mesafede olmasına rağmen, zamanımız olmadığı için Heraclea Antik Kenti’ne ne yazık ki gidemedik. Çoğu toprak altında olan antik kentin tiyatrosu, bazı binaları çıkarılmış. Yer mozaiklerinin büyük çoğunluğunun sağlam çıkması sevindirici. Kazılarda bulunan eserlerin çoğu Üsküp Müzesi’nde sergileniyormuş.

Ne zaman ve nasıl gidilir?

Her mevsimi ayrı güzel olan Balkan ülkelerine gezginler; eylül-aralık ve nisan-temmuz ayları arasında gitmeyi tercih ediyor. Eğer kendi aracınızla gitmeyecekseniz, otobüslü veya uçaklı Balkan turlarına katılarak Bitola’yı ziyaret edebilirsiniz.

 

Nerede kalınır?

Bitola, ülkenin ikinci büyük şehri ama gezilecek ve görülecek yerler yürüme mesafesinde olduğu için günübirlik ziyaretle önemli noktaların çoğunu görebilirsiniz. İki-üç günde ise şehrin altını üstüne getirebilir hatta köylerini gezebilirsiniz. Biz şehre Üsküp’e giderken uğradığımız ve asıl amacımız Askeri İdadi’yi görmek olduğu için konaklamadık ama tekrar ziyaret edecek olursak, şehrin tarihi havasını soluyabilmek için Shirok Caddesi’ndeki tarihi binalarda hizmet veren otellerden birinde kalmayı tercih ederim. Ayrıca belirtmeliyim ki şehirde herkesin kesesine göre çok sayıda hotel, hostel ve kiralık ev seçenekleri mevcut…

Satırlarıma Mark Twain’in “Öğrenmek istiyorsan seyahat etmelisin” sözüyle son vermek istiyorum, sağlıklı kalın.

*Vergina Güneşi: M.Ö. 6 ve 2. yüzyıllar arasında Antik Helen ve Makedon sanatında kullanılan on altı ışın demetinden oluşan sekizgen bir yapıya sahip olan güneş sembolü.

NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # köşe yazısı # manastır # rumeli # bitola # mustafa kemal atatürk # makedonya

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

2 ay önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

4 ay önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

7 ay önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

7 ay önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

9 ay önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

11 ay önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

1 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

1 yıl önce
Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz

1 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

1 yıl önce
İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir

1 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

2 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

2 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

2 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

2 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

2 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

2 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

2 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

2 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

2 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

3 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

3 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

3 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

3 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

3 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

3 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

3 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

3 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

3 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu