21-04-2025 02:26

Termal turizm için cazip bir destinasyon; Macaristan

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 25/02/2025
Macaristan’ın Mako ve Hodmezövasarhely şehirleri; tarihi zenginlikleri, kültürel mirası, doğal güzellikleri, termal suları ve SPA kültürüyle keşfedilmeye değer
.stripslashes($urun->baslik).

Kış aylarında eğer kış sporlarıyla ilgilenmiyorsanız, seyahat etmek pek cazip gelmiyor insana hele de soğuklarla aranız iyi değilse. Gerçi biz kışı yaşarken, yaz aylarını yaşayan ülkeler de yok değil ancak mesafeler oldukça uzun. Yakın planda gezilecek yerler arasında Avrupa ülkeleri geliyor ki bu ülkeler de oldukça soğuk. Geriye kış aylarında seyahat etmeyi ilginç kılan Noel pazarları, bir de termal turizm kalıyor. Macaristan, termal turizm için özellikle kış aylarında cazip destinasyonlar arasında.

Hem modern hem de geleneksel unsurları harmanlayan bir yapıya sahip Macaristan’ın, başta başkent Budapeşte olmak üzere birçok şehrinde çok kapsamlı termal kaplıcalar ve SPA’lar bulunuyor. Herkesin önceliği farklı olacaktır ama eğer “Hayattayken yapılması gereken 100 şey” gibi bir listeniz varsa oraya eklemenizi tavsiye ederim: Kışın -5 derecede kar yağarken dış mekanda termal havuzda yüzmek, mutlaka denenmesi gereken bir tecrübe. “O kadar da cesur değilim” diyorsanız, tesislerin kapalı havuzlarına da girebilirsiniz. Öyleyse ziyaretçilerine hem dinlenme hem de kültürel keşifler sunan bu şehirlerden ikisini yani termal hamamlarıyla ünlü Mako ile sessizliğin ve huzurun şehri Hodmezövasarhely’yi anlatmaya başlayayım. Keyifli okumalar.

Basında veya sosyal medyada gözünüze ilişti mi bilmem ama geçen yıl yani 2024, ‘Türk-Macar Kültür Yılı’ olarak kutlandı. 1923’te imzalanan Türk-Macar Dostluk Anlaşması’nın 100. yıl dönümünü anmak amacıyla ülkemizde ve Macaristan’da ‘Yüzyıllık Dostluk ve İş Birliği’ temasıyla çeşitli kültürel etkinlikler düzenlendi. Gördüğüm kadarıyla basına yeterince yansımadı. Macaristan’la bağlantımız olmasa belki benim de dikkatimden kaçardı. Türkiye ve Macaristan’da sergiler, konserler, paneller ve festivaller düzenlendi. Budapeşte’de düzenlenen açılış programında, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası büyük bir sahne gösterisi gerçekleştirdi. Bir önemli husustan da bahsetmeden geçmeyeyim.

Şehrimizin de Macaristan ile bir bağlantısı bulunuyor. Avusturya ile savaşırken yenilgiye uğrayıp, 1701 yılında eşi ile Osmanlı Devleti’ne sığınan; Kartepe ilçesinin Karatepe Köyü’nde bir süre yaşadıktan sonra 1705 yılında ölen Macar Kralı Tökeli İmre ve eşi İliona Zrinyi için Kartepe’de bir anıt ve Seka Park’ta bir anı evi bulunuyor. Macarlar, kralları ve eşini misafir eden şehrimizi Macaristan ve Türkiye’nin kardeşliğine açılan bir kapı olarak görüyor. Macaristan’a 30 küsur yıldır gidiyoruz, nüfusu on milyonu aşmadı hatta son yıllarda daha da azaldı. Bu nedenle çok sayıda turistin ziyaret ettiği başkent Budapeşte dışındaki diğer şehirler oldukça sakin. Cittaslow (Sakin Şehir) tanımına uyan bu şehirlerde gezerken bir yerlere yetişmenin telaşını görmediğiniz için bu sakinlik ister istemez insana huzur veriyor, kafanızı dinliyorsunuz. Budapeşte’ye gittiğinizde 1-2 gün daha ayırıp, Mako ve Hodmezövasarhely’yi de mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Mako

Termal suları, tarihi dokusu ve doğa güzellikleri ile ziyaretçilerin huzur ve keyif dolu zaman geçirmesine vesile olan Mako; Macaristan’ın güneydoğusunda, Romanya’ya 10 km uzaklıktaki Csongrád ilinde sevimli bir şehir. 22 bin nüfuslu şehir, Maros Ovası ve Maros Nehri kenarında yer alıyor. Csongrád bölgesindeki Szeged, Hódmezővásárhely ve Szentes’ten sonra dördüncü büyük şehir olan Mako, Romanya ve Sırbistan sınırına yakın olması sebebiyle önemli bir ulaşım merkezi ve Macaristan’ın güneydoğu kapılarından biri. 1542 sonrası Osmanlı’nın kontrolüne giren bölge, 150 yıl boyunca Osmanlı tarafından yönetilmiş. Topraklarının neredeyse yüzde sekseni ekilebilir arazi olan Mako, soğan ve sarımsak üretimiyle dünyaca ünlü. Hem iklim hem de toprak yapısı tarım için elverişli olan bölgede 16. yüzyıldan beri soğan üretiliyor ve her yıl Makó Uluslararası Soğan Festivali düzenleniyor. Makó’da yetiştirilen sarımsağın uluslararası alanda tanınması da oldukça eski. 1873’teki Viyana Fuarı ve 1888’deki Brüksel Fuarı’ndan beri biliniyor.

Macaristan’a gittiğimizde kaldığımız Szeged şehrine 36 km uzaklıkta olan Mako’nun merkezine vardığımızda arabamızı Széchenyi Meydanı’na yakın bir yere park edip, yürümeye başlıyoruz. Görülecek yerlerin hemen hepsi şehrin merkezinde ve yürüme mesafesinde.

Yaya ve bisikletlere ayrılan yollar oldukça geniş olduğundan keyifli bir yürüyüş oluyor. Zaten nüfus az olduğu için sokaklarda insan yok denecek kadar az. Ocak ayı olmasına rağmen havanın soğukluğu rahatsız edici değil zira iklimi, Macaristan’ın diğer bölgelerinden biraz daha sıcak.

Széchenyi Meydanı

Şehrin ana meydanı olan Széchenyi Meydanı’nın iki yanında eklektik yapısı ile Korona (Taç) Oteli, Neo-Barok mimarisi ile dikkati çeken Bérpalota (Kiracılar Sarayı) ve 1854-59 yılları arasında inşa edilen eski belediye binası önemli yapılardan. Korona Oteli’nin köşesinde, 1945-1979 yılları arasında grubuyla Korona Oteli’nin restoranında müzik yapan Macarların ünlü müzisyeni Mihály Fátyol’un bronz heykeli var.

Heykelin kaidesinde yazan “Kim kemanı ile yüzlere bu kadar gülümseme verirken, aynı zamanda gözlerinden yaş akmasını sağlayabilir?” sözleri; müzisyenin başarısını, 30 yılı aşkın çaldığı müessesede ne kadar sevildiğini anlatıyor. Fatyol’un heykelinin yanındaki sandalyeye oturup bir fotoğrafla anı ölümsüzleştiriyoruz. Otelin yanında geniş bir meydan var ve yıl boyu birçok etkinlik bu meydanda düzenleniyor.

Kahramanlık Anıtı

Széchenyi Meydanı’nda dikkat çeken yapılardan biri de Kahramanlık Anıtı.  Anıt, I. Dünya Savaşı’nda kahramanlık gösteren askerlerin anısına yapılmış. Heykeltraş Janos Pasztor’un eseri olan anıtın kaidesinin yanlarına savaşta ölen askerlerin isimleri yazılmış. Kaidenin üstünde cesur bir adam, yaralı bir askere destek verirken, alt yanda sağlı sollu kadın ve erkek heykelleri var.

Elinde bir asa tutan erkek heykel, ülkesi için her zaman çalışmaya hazır olan Macar adamını, kucağında çocuklar olan kadın heykel ise barışı, doğurganlığı, çocuklarıyla birlikte yaşadığı evin huzurunu anlatan anneyi temsil ediyormuş.

Bérpalota binasının hemen yanındaki dar sokaktan içeri girdiğimizde karşımıza oldukça ilginç bir mimariye sahip devasa bir kompleks çıkıyor.

Hagymatikum Termal Spa ve Sağlık Merkezi

Makovecz Meydanı’nda yer alan bu yapı dünyaca ünlü Hagymatikum (Soğan) Termal Spa ve Sağlık Merkezi. Ödüllü sanatçı Imre Makovecz tarafından tasarlanan yapı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. Soğan formundan esinlenerek yapılmış olan bu devasa yapıyı, uzay gemisi veya antik tapınağa benzetenler de oluyor. Termal suyunun sağlık üzerindeki olumlu etkileri tescillenmiş olan bu tesiste açık ve kapalı havuzlar, saunalar ve masaj hizmetleri bulunuyor. Turistlerin vazgeçilmezlerinden biri haline gelen kaplıca hem ruhsal ve fiziksel dinlenmek hem de şifa bulmak için kışın ziyaret edilen önemli yerlerden biri. Kaplıcanın şifa etkisini görmek için tüm kaplıcalarda olduğu gibi en az bir hafta kalmak gerekir.

Su istasyonları

Makó şehir merkezinde, Csipkesor mağazasının önünde dar bir parkta tekne formunda yapılar görünce haliyle ne olduklarını merak ediyoruz. Bunlar paslanmaz çelik malzemeyle kaplı, cepheleri çini rölyeflerle süslenmiş, önü ve arkası ahşap kepenklerle kapatılmış beş adet su istasyonuymuş. Parkta Macar büyüklerinin büst heykelleri ve bir de Macaristan’ın ünlü porselen fabrikalarından Zsolnay’ın yaptığı porselen kaideli bir çeşme var. ‘Gerçek İncilerin Yolu’ projesi kapsamında yapılmış ama fazla zamanımız olmadığı için detaylarını inceleyemedim, artık bir sonraki ziyaretimde incelerim… Yürümeye devam ettiğimizde karşımıza belediye binası çıkıyor.

Belediye Sarayı

Beyaz sütunlarıyla antik tapınakları anımsatan yapı, ilk önce Barok tarzda inşa edilmiş daha sonra klasik tarzda yeniden inşa edilerek bugünkü şeklini almış. Sarayın önünde anıt heykellerin bulunduğu park var. Anıtlardan biri ilk Macar Cumhurbaşkanı Lajos Kossuth’a ait.

 

Belediye binasının yan tarafında da yine dikkat çeken bir heykel grubu görüyoruz. Hukukçu ve devlet adamı Lajos Návay’ın sağında ve solunda oturan figürlerle tasvir edildiği anıt heykel, János Pásztor’un eseri.

Şehrin önemli yapılarından biri de ülkemizde de tanınan, 1936 yılının kasım ayında konferans ve konserler vermek üzere Türkiye’ye gelen, Adana, Mersin, Ankara, Osmaniye yörelerinde araştırma ve incelemeler yaparak derlemeler hazırlayan, çağdaş Türk müziğine büyük katkılar sağlayan Bela Bartok’un adını alan müzik okulu ve heykeli.

Bartok Müzik Okulu ve Heykeli

Günümüzde Bela Bartok Müzik ve Sanat İlkokulu olarak faaliyet gösteren iki katlı okulun önünde dünyaca ünlü besteci, piyanist, Doğu Avrupa ve Ortadoğu halk müziği koleksiyoncusu Bela Bartok’un heykeli de bulunuyor. Bartok’un gerçek boyutundan biraz daha büyük, şapkalı ve elleri ceplerinde tasvir edilen heykeli, şehirdeki diğer birçok heykel gibi şehrin yerlisi Imre Varga tarafından yapılmış. Heykelin üç kopyası daha var; biri Budapeşte’deki Bartok Anıt Evi’nin bahçesinde, biri Macaristan’ın Siofok şehrinde ve diğeri Paris’te.

Kalvin Caddesi boyunca yürümeye devam ettiğimizde eski Reform Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Şehrin yeniden kurulmasından bu yana bu alan şehrin reformcu kesiminin merkezi olmuş.

Eski Reform Kilisesi

18. yüzyılda inşa edilen ve Mako’nun en güzel Barok anıtlardan biri olan kiliseye zaman içinde birkaç bölüm ilave edilmiş. Bugün 47 metre yüksekliğindeki kulesi ile ünlü. Günümüzde ibadete açık olan kilisenin etrafında Kalvin Tarihi Eğitim Merkezi gibi yapılar da bulunuyor.

 

Tarih ve kültür

Mako’nun tarihi, zengin bir geçmişe sahip. Kentin merkezinde yer alan Mako Müzesi, bölgenin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek için mükemmel bir yer. Müzede sergilenen eserler ve belgeler, ziyaretçilere Mako’nun tarihi hakkında derinlemesine bilgi sunuyor. Ayrıca, kasabanın tarihi yapıları arasında yer alan Reform Kilisesi ve çeşitli antik yapıların geçmiş izlerini günümüze taşıyor.

Şehre dünya çapında ün kazandıran ‘soğan’ bitkisinin sanatsal temsili olarak yapılan soğan heykeli, soğan çiçeğini anımsatan fıskiyeli havuz ve Imre Makovecz tarafından tasarlanan, içinde sinema ve tiyatrosu ile bir kültür merkezi olan Soğan Evi (Hagymaház)’nden bahsetmeden geçmeyeyim.

Mako, doğa severlerin de ziyaretlerinden ziyadesiyle memnun kalacakları bir şehir. Çok sayıda parklar, yeşil alanlar, doğa gezintisi parkurları bulunuyor. Yürüyüş ve bisiklet turları için de oldukça ideal. Özellikle bahar ve yaz aylarında Maros Nehri kıyısında yer alan alanlar, sakin bir doğa yürüyüşü ve piknik yapmak isteyenler için uygun. Doğanın tadını çıkarırken kuş sesleri eşliğinde huzur bulabilirsiniz.

Hódmezővásárhely

“Kunduz çayırı pazar yeri” anlamına gelen Hódmezővásárhely, Szeged şehrine bir saat, Mako şehrine ise yarım saat mesafede. Mako ve Hodmezövasarhely çok yakın olmasına rağmen hava erken karardığı için her iki şehir için ayrı ayrı günler ayırdık ama yaz aylarında gidilirse her iki şehir aynı gün hızlıca gezilebilir. Arkeolojiye meraklıysanız iki gün ayırmanızı tavsiye ederim zira şehirde 6 bin yıl önce yerleşim olduğuna dair arkeolojik kalıntılar bulunuyor. Orta Çağ’dan kalma yirmiden fazla köy ve kilise kalıntıları bulunan şehirde yaklaşık 1500 etnografik, arkeolojik, yerel ve görsel eserden oluşan eşsiz bir koleksiyon, şehirdeki Tornyai János Arkeoloji Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.

Şehir 15. yüzyılda birkaç küçük kasabanın birleşmesi ve çiftlik pazar alanlarının oluşmasıyla birlikte büyümüş. Csongrád’dan Csanád’a giden yola yakın olması da ticari gelişme açısından bir avantaj olmuş. Geçmişte şehrin nüfusunun yüzde yetmişi tarım ve hayvancılıkla geçinirken günümüzde yerli ve yabancı turistik ziyaretlerin artması sonucu turizm sektörüne ağırlık verilmeye başlanmış.

Müzeler, kiliseler, heykeller, parklar ve yüzme havuzlarıyla dikkat çeken şehrin merkezine girdiğinizde binaları görünce hayranlıkla karışık bir şaşkınlık yaşıyorsunuz. Dantel gibi işlenmiş binaların her biri ayrı bir sanat eseri gibi. Yine arabamızı park edip, şehri yürüyerek keşfetmeye başlıyoruz.

Kossuth Meydanı

Şehrin tarihi ve kültürel yaşamının merkezinde yer alan ana meydan; Kossuth Meydanı. Eklektik ve Neo-Barok binalarla çevrili meydan, sessiz ve huzurlu. Sessizliği yalnızca saat başlarında çalan çan sesi bozuyor. Meydandaki büyük parkta Noel için kurulan pazar stantları kapanmış ama Noel ağacındaki süslerin bir kısmı hala duruyor. Parka girdiğinizde, karşınıza Belediye Sarayı ve I. Dünya Savaşı Anıtı çıkıyor. Vásárhely, I. Dünya Savaşı esnasında çok kayıplar vermiş ve büyük acılar yaşamış. Bunun anısına 1938’de János Pásztor’un yaptığı devasa, mermer kaideli, heybetli bir heykel dikilmiş.

 

I.Dünya Savaşı Anıtı

Şaha kalkmış atının üzerinde cesur bir hussar (15. ve 16. yüzyıllarda Orta Avrupa’da hafif süvari eri), sağ elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırmış, savaşta tasvir ediliyor. Kaidenin ön yüzünde “1914-1918’de her şeyi feda edenler için” yazarken, yan taraflarında yine savaş anlarını tasvir eden kabartmalar yer alıyor. Savaşta ölen askerlerin isimleri heykelin önünde kilim gibi boylu boyunca serilmiş metal bir kaideye lazer kesimle yazılmış. Ölenlerin arasında “Török (Macarca Türk demek)” soyadlarını da görüyoruz. Savaş ne kadar kötü bir şey değil mi? Şu güzelim dünyada kardeş kardeş yaşamak varken dünyayı yönetenler neden hala savaşır, neyi paylaşamıyorlar, anlayamıyorum!

Belediye Sarayı (Mayor’s Office)

Heykelin heybetli duruşu Belediye Sarayı’nın gösterişini biraz kırsa da Neo-Barok ve Rokoko unsurlarının ince ve növenyi (sebze) süslemeleri bir araya gelerek eklektik bir görsel şölene dönmesini engelleyemiyor. Hódmezővásárhely Belediye Sarayı’nı, Macaristan’daki en güzel belediye binalarından biri yapıyor. 1893 yılında inşa edilen bina dış cephe süslemeleri dışında, taş işçiliği ve kulesiyle de tanınıyor (Biz gittiğimizde bina tadilattaydı). Tarihi bir sembol olmanın yanı sıra günümüzde de aktif olarak kullanılan bir kamu binası olan yapı aynı zamanda önemli etkinliklere ve törenlere de ev sahipliği yapıyor. İçinin de en az dışı kadar gösterişli olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Kossuth Meydanı’nda bir çan

Meydanda dolaşırken karşımıza devasa bir çan çıkıyor. “Nedir, ne değildir?” diye araştırırken öğrendik. Hikayesi şöyle: 18 Ocak 1894’te törenle açılışı yapılan belediye binasının kulesi, 76 yıl sonra, 4 Eylül 1970 akşamı elektrik tesisatında çıkan bir arıza sebebiyle yanmış (Hatta altı ay sonra da binanın içinde yangın çıkmış). Yangında çatlayan ve kullanılamaz hale gelen, bin kilodan fazla ağırlığı olan (Alt çapı 120 cm) devasa çan helikopter yardımıyla indirilerek şehrin ana meydanına yerleştirilmiş…

Şehri dolaşırken karşılaştığımız her biri birbirinden güzel sanat eseri gibi binalardan en çok beğendiğimi anlatmak istiyorum.

Kaszinó Egylet (Beyler Kulübü)

Art Nouveau tarzı özellikleri, üçgen çatısı ve yuvarlak pencereleriyle şehrin en karakteristik yapılarından biri olan Beyler Kulübü binası, Macar toplumunun eğitimli sınıfı için 1896’da inşa edilmeye karar verilmiş. Şehrin ileri gelenleri sosyal eğlencenin yanı sıra kamu yararına yönelik hedefler hakkında fikir alışverişinde bulunmak, ortak çıkarları güçlendirmek ve aidiyet duygusunu geliştirmek düşüncesiyle bir iletişim merkezi inşa etmek istemiş. Tasarımı Gyula Sándy tarafından yapılan bina 1901 yılında tamamlanmış, günümüzde Gençlik Evi’ne ev sahipliği yapıyor.

Yine şehirde dolaşırken karşımıza birçok heykel çıkıyor. İçlerinde en beğendiğim mermer kaideli bir çeşmenin üzerindeki heykel ilgimi çekiyor.

Sürahili Kız Heykeli

20. yüzyılın başlarında yaşamış olan ünlü Macar Heykeltıraş János Pásztor (1881–1945) tarafından yapılan bronz Sürahili Kız Heykeli, 1908 yılından beri Kossuth Meydanı’ndaki çeşmeyi süslüyor.

Lenin Anıt Müzesi

Temmuz 2006’da açılan Anıt Müze, 1945-1990 arasındaki dönemin adaletsizliklerini anlatan yüzlerce nesne ve binlerce fotoğrafı kapsıyor. Sosyalist döneminin baskılarının şehirde yaşayan insanlar üzerinde yarattığı travmaları tarihsel süreçlerle anlatıyor. Bir tankı andıran müzenin yan tarafında oturan bir Lenin heykeli ziyaretçileri karşılıyor.

Eski Reform Kilisesi

Kossuth Meydanı’nın yanındaki Eski Reform Kilisesi şekil ve Barok tarzındaki beyaz kulesi ile alışılagelmiş kiliseler gibi görünse de iç kısmı önemli marangozlar ve inşaat ustaları tarafından yapılmış ve diğer kiliselerden farklı. Aynı zamanda savunma yapısı olarak da hizmet veren kule 1713 yılında kerpiçten yapılmış olan kilisenin yanına yapılmış. Şehrin en eski tuğla binası olan gövdesi ise 1720-1723 yılları arasında inşa edilmiş.

Yerel lezzetler

Macar mutfağı, baharatlı ve lezzetli yemekleriyle tanınır. Gulaş yemeği veya çorbası, halászlé (balık çorbası) ve paprika (kırmızı biber) öne çıkan yiyecekler. Ayrıca üzerine sarımsak, tereyağı, rendelenmiş peynir, ekşi krema veya çeşitli şarküteri ürünleri eklenerek servis edilen hamur işi Lángos’u; Macar mutfağının geleneksel tatlılarından olan ve özellikle yılbaşında yapılan haşhaş tohumları ya da cevizle doldurulmuş rulo şeklindeki beigli tatlısını veya uzun şişlere sarılarak pişirilen kürtőskalács tatlısını deneyebilirsiniz. Mako ve Hódmezővásárhely’nin yerel restoranlarında ve Macar mutfağının en güzel örneklerini tadabilir, lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.

Alışveriş

Macaristan porselenlerinin dünya çapındaki ününü mutlaka duymuşsunuzdur. Porselenlerinin yanı sıra bazı şehirlerde küçük seramik fabrikaları da oluyor. Gitmeden önce ziyaret edeceğiniz şehirde bu fabrikalardan olup olmadığını araştırırsanız eğer çok güzel yerel seramik objeler alabilirsiniz.

Macaristan’ın güzel, düzenli, temiz ve huzurlu iki şehrini anlattım sizlere; kim bilir belki bir gün yolunuz düşer. Bazen en güzel anılar, en beklenmedik yerlerde gizlidir. Seyahatiniz bol olsun!

Dip Not: Eşim Ömer Tan ile Macaristan’a her gittiğimizde bizi krallara layık şekilde ağırlayan, yaz-kış demeden ülkede basmadık toprak bırakmayacak kadar bizi gezdiren, kültürünü, müziğini sevdiren, iyi yürekli ve dost eltim Piroska Tan ve kayınbiraderim Enver Mustafa Tan’a sonsuz teşekkürlerimle.