09-07-2025 15:21

Baltıkların gözdesi adalar şehri: Helsinki

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 16/09/2024
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
.stripslashes($urun->baslik).

Bu yıl, İklim değişikliğine bağlı küresel ısınmanın etkisiyle yaz mevsimi çok sıcak geçti hatta ilkbaharda bile zaman zaman 30 dereceye yaklaşan sıcaklarla baharı yaşamadan yaza girdik diyebilirim. Biz eşimle, aşırı sıcakları sevmediğimiz için yıllardır deniz tatili için eylül veya ekim aylarını tercih ediyoruz yani herkes tatilini bitirip döndükten sonra biz tatile gidiyoruz. Hem daha serin hem de daha az kalabalık…

 

6 ÜLKE 8 ŞEHİR

Bu yıl Baltık turu ne aklımızda ne de programımızda vardı aslında. Daha önce birlikte seyahat etmekten keyif aldığımız arkadaşlarımızın ağustos ayında Baltık turuna katılacağını öğrenince, eşimle birlikte bu sıcaklarda soğuk bir iklime seyahat etmenin doğru bir tercih olduğuna karar verdik.

 

ONLINE CHEK-IN ÖNEMLİ

Yurt dışına seyahatlerde üç saat önce havaalanına olmak gerekiyor. Biz 3,5 saat önce gitmemize rağmen grubumuzdan 9 kişi kuyruktayken check-in kapandı. Havayolu şirketleri gelmeyenler oluyor diye normalden fazla (10-15 kadar) bilet satışı yapıyormuş. Eğer herkes gelirse, bilet alıp da check-in yaptıramayanlara bir teklif sunuyormuş ki nitekim bizde de oldu Havayolu şirketi konaklama, yeme içme hizmetlerini karşılayıp ertesi gün başka uçakla yolluyormuş. Biz grup olduğumuz için bu teklifi kabul etmedik ama gençlerden oluşan Hintli bir grup, üste azımsanmayacak bir miktar para da isteyip, seve seve kaldılar. Kıssadan hisse, uçakla seyahate çıkacaksanız, online check-in (Uçuşunuzdan önceki 24 saat ile 90 dakika arasında yapılıyor) yapmanızı tavsiye ederim. Bir önemli konu daha var: Bavulların kaybolması! Aslında herkesin başına gelebilir. Bu seyahatimizde de epey bir uğraşıdan sonra uçağa kabul edilen dokuz arkadaşımızın başına geldi. Ne yazık ki bavulları gelmedi. Muhtemelen İstanbul’da kalan yolcuların bavullarını da indirmediler. Ertesi gün tekrar havaalanına bavul almaya gidildi, bir sürü stres ve zaman kaybı yaşadık! Yolculuğa çıkmadan önce her ihtimale karşı sırt çantanıza yedek giysi koymayı ihmal etmeyin deyip bir yazıya sığmayacak kadar uzun, hareketli, maceralı Helsinki, Tallinn, Riga, Vilnius, Varşova, Krakow, Wroclaw, Leipzig şehirlerini içeren Baltık gezisi yazıma, Helsinki ile başlıyorum. Keyifli okumalar…

 

 

BALTIK DEVLETLERİ

Grupça biraz moralsiz başlayan maceralı yolculuğumuzda daha başka sorun çıkmamasını umarak, yaklaşık 3,5 saat süren uçak yolculuğunun ardından Vantaa Havalimanı’na vardık. Bizi karşılayan otobüsümüze binip, otelimize vardık. Otelimizin ana binası Orta Çağd’dan kalma (Odalar sonradan yan tarafa ilave edilmiş) bir yapı olduğu için epey hoşumuza gitti. Odalara bavullarımızı bırakıp hemen şehri keşfe çıktık zira Helsinki’de bir gece kalacaktık. Otel merkeze yakın ve hava 23.30’a kadar aydınlık olduğu için yürüyerek epey keşif yaptık. Aslında Helsinki’yi anlatmadan önce biraz Baltık devletlerinden bahsetmeliyim zira turumuz Baltık Turu… ‘Baltık devletleri’ tabiri genellikle aralarında tarihi ve coğrafi birliktelik bulunan Baltık Denizi’ne kıyısı olan Estonya, Letonya ve Litvanya’yı kastetmek için kullanıyor ancak II. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği’nin başı çektiği Doğu Blok ve ABD’nin başı çektiği NATO kuvvetleri arasındaki jeopolitik gerginlikten (soğuk savaş) sonra bölgede meydana gelen jeopolitik değişimlerin tesis edilebilmesi, ülkeler arası ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla 5-6 Mart 1992 tarihlerinde Baltık Denizi Devletleri Konseyi (CBSS) kurulur. Bu konseye İsveç, Finlandiya, Norveç, Danimarka, İzlanda, Rusya, Polonya ve Almanya da katılır. Üyelerden Danimarka, Norveç ve İzlanda’nın Baltık Denizi’ne kıyısı yok ancak aynı kültür ve tarih birlikteliği nedeniyle konseyde yer alıyorlar (Rusya, 2022’de üyelikten çekilmiş). Kısaca Baltık ülkelerinden bahsettikten sonra Helsinki’ye kaldığımız yerden devam edelim.

 

 

FİNLANDİYA/HELSİNKİ

Dünyanın en mutlu ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Finlandiya; Kuzey Avrupa’da, İskandinavya Yarımadası’nda yer alan bir Baltık ülkesi. Finliler, Finlandiya’ya bataklıklar ülkesi anlamına gelen ‘Suomi’ diyorlar. Yerel isminden de anlaşılacağı gibi bir zamanlar bataklıklar hatta yoksulluklar içinde kıvranan bir ülkeymiş Finlandiya ama günümüzde tüm dünyanın gıpta ile baktığı, halkının yüksek refah içinde yaşadığı, tertemiz, yemyeşil ve güvenli bir ülke…  Ülkenin güneyinde, Finlandiya Körfezi’nin kıyısında yer alan başkenti ve en büyük şehri, Helsinki. 300’den fazla adasıyla, bir adalar şehri olan Helsinki; Uusimaa bölgesinin eğitim, finans, siyasal ve kültürel merkezi.  12. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar İsveç hakimiyetinde kalan Finlandiya’nın Helsinki şehri, 16. yüzyılda İsveç Kralı I. Gustav tarafından Estonya’nın Tallinn şehrine rakip olması için kurulmuş ama istenen başarı yakalanamamış. 1800’lerin başında İsveç ve Rusya arasında geçen savaşı kazanan Rusya, başkenti Turku şehri olan Finlandiya topraklarına el koymuş. Rus İmparatorluğu, Finlandiya Büyük Dukalığı’nı kurduktan sonra St. Petersburg şehrine daha yakın olması sebebiyle Helsinki’yi başkent yapmış. Çar Alexander, Alman mimar Carl Ludvig Engel ile Finli mimar Johan A. Ehrenström’ü görevlendirerek şehri yeniden tasarlatmış. Dolayısıyla Helsinki diğer Avrupa başkentlerine nazaran daha yeni bir şehir ve Avrupa’daki Neo-klasik mimariyi yansıtan en güzel şehirlerden biri. Helsinki, 1952 Yaz Olimpiyatları ve 2007’de Eurovision Şarkı Yarışması gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapma onuruna da sahip olmuş, 2000 yılında Avrupa Kültür Başkenti ve 2012 yılında da Dünya Tasarım Başkenti seçilmiş.

 

 

HELSİNKİ TREN GARI

Helsinki’nin önemli yapılarından biri olan ana tren istasyonu ve idari binaları, Fin art nouveau akımının en iyi örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Mimar G. Eliel Saarinen tarafından tasarlanan binanın giriş kapsının iki yanında, ellerinde fener tutan dört devasa heykel ve yan tarafında yüksekliği elli metreye yakın olan bir saat kulesi dikkat çekiyor ki Helsinkililer saatlerinin ayarını bu saate göre yaparlarmış. Tren garının bulunduğu yer Helsinki’nin bütün ulaşım ağının birleştiği alan olduğu için her gün binlerce ziyaretçinin akınına uğruyor.

 

 

KÜTÜPHANELER ÜLKESİ

Finlandiya, çok kaliteli ve verimli bir kütüphane sistemine sahip, her bölgede belediye veya şehir kütüphanesi bulunuyor. Finlandiyalılar kütüphaneleri sadece kitap ödünç alınan yer olarak değil, kendi evlerinin oturma odası gibi gördükleri için kütüphane ziyaretlerini yaşamın ayrılmaz bir parçası sayıyorlar ve dünyanın en aktif kütüphane kullanıcıları arasındalar. Finlandiya’daki eğitimin ne kadar yüksek seviyede olduğunu mutlaka duymuşsunuzdur. Ülkenin neredeyse yüzde yüz olan okuryazarlık oranı, Finlandiyalı öğrencilerin okullarda, eğitim çalışmalarında gösterdiği başarı elbette tesadüf değil. Ülkede yaşayan herkes okul öncesi eğitimden başlayarak yüksek öğrenime kadar eşit, ücretsiz ve kaliteli bir eğitim alıyor. Bir zamanlar çok fakir bir ülke olan Finlandiya’nın, eğitim ve milli seferberlik ile 50-60 yıl içinde her bakımdan güçlü bir ülke haline gelmesine şaşmamak lazım. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Rus yazar ve din adamı Grigoriy S. Petrov’un, bu yükselişi anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabın, okul müfredatlarına konulmasını istemiştir. Bir zamanlar bizde de Köy Enstitüleri vardı değil mi?

 

 

OODI HELSİNKİ MERKEZ KÜTÜPHANESİ

Neyse konu başka yere gitmeden gelelim Oodi Merkez Kütüphanesine… Finlandiya Parlamento Binası ve diğer sivil kurumların çevrelediği Kansalaistori Meydanı’na inşa edilen ilginç tasarımlı kütüphanenin hemen parlamento binasının karşısına yapılmasının bir sebebi varmış: Ömür boyu öğrenmeyi, aktif vatandaşlığı, demokrasiyi ve ifade özgürlüğünü teşvik etmek gibi şartları olan Finlandiya Kütüphane Yasası’nı hükümete anımsatıp, halk ile arasındaki ilişkiyi olması gerektiği gibi sürdürebilmesi… 17 bin 250 m² alanda yüz binden fazla kitabın bulunduğu kütüphanenin tüm olanaklarını anlatmak başlı başına bir yazı konusu olabilir. Kısaca değinmek gerekirse; 3D yazıcıların, lazer kesicilerin olduğu makerspace (Bilsayar, teknoloji vb. gibi ilgi alanlarına sahip kişilerin bir araya gelerek fikir, ekipman ve bilgi paylaşıp projeler üzerinde çalışabilecekleri yer) atölyesinden tutunda, bilimsel çalışmalar yapabileceğiniz laboratuvar, görsel-işitsel kayıt stüdyoları, toplantı salonları, oyun salonları, çocuk parkı, kafe, restoran, sinema salonu gibi tüm gününüzü geçirebileceğiniz aktiviteler düşünülmüş. En üst katta dinlenebileceğiniz ve şehir manzarasını görebileceğiniz açık teras bulunuyor. Hazır kütüphanelerden bahsetmişken Fin Ulusal Destanı’na da değinmeden geçmeyelim.

 

 

KALEVELA DESTANI

Finlandiya’nın ulusal destanı olan Kalevala, 1800’lü yılların ortalarında mitolojik hikâyeler, efsane ve şiirlerin derlenmesiyle oluşmuş epik şiirler ve şarkılardan oluşuyor. Yaratılışı, Fin halkının yaşam felsefesini, dünya görüşünü, doğa ve düşmanla mücadelesini anlatan destanın büyük bölümünü, Fin fizikçi ve şair Elias Lönnrot derlemiş. Çağımızın önemli destanlarından ve dünya edebiyatına ilham olan Kalevala (Kaleva’nın Diyarı) Destanı; Rusya’nın tahakkümünde olan Finlerin, 1917 Devrimi gerçekleştiği esnada direnip, kendi bağımsızlıklarını ilan etme mücadelesine katkı sunması açısından çok önemli. Yüzüklerin Efendisi’nin yazarı Tolkien’in de kitabı yazarken destandan esinlendiği söyleniyor.

 

 

PARLAMENTO BİNASI

Pembe granitten yapılmış dış cephesi ile dikkat çeken meclis binası, 1931’de inşa edilmiş. İki yüz üyeli parlamentonun yüzde kırkı kadın. Halk, dünyadaki en yüksek kadın milletvekili oranlarından birine sahip parlamentonun meclis toplantılarının yapıldığı büyük kubbeli salonun üst katlara çıkan merdivenlerinde genel oturumları izleyebiliyormuş. Fin demokrasisinin dayanıklılığı ve sembolü olan binanın görkemli iç kısmını, gruplar önceden rezervasyon yaptırıp cumartesi ve pazar günleri, rehberle gezebiliyormuş.

 

 

HELSİNKİ MÜZİK MERKEZİ

Parlamento Binası ve Oodi Kütüphanesi’nin bulunduğu meydanda Helsinki Müzik Merkezi dikkat çekiyor. Yeni nesil cam giydirme binalardan biri olan müzik merkezi sadece etkinlikler olduğu zaman değil her zaman şehirde yaşayanların buluşup gün boyu zaman geçirdikleri bir mekan.

 

 

SENATO MEYDANI

Şehir merkezinin en eski bölümünü oluşturan; Helsinki Katedrali, Finlandiya Ulusal Kütüphanesi, eski senato binası ve Helsinki Üniversitesi rektörlük binası gibi neo-klasik mimarinin bütün özelliklerini yansıtan binalarla çevrili, büyükçe bir meydan. Meydanın ortasında Çar II. Alexander’ın heykeli var. Her yerden yürüyerek ulaşılabilen, çeşitli etkinliklerin yapıldığı meydan, her zaman çok hareketli, şehrin kalbi ve buluşma noktası. Gezginler, “Senato Meydanı’nı ziyaret etmezseniz, Helsinki’yi görmüş sayılmazsınız” der.

 

 

HELSİNKİ KATEDRALİ

Şehrin önemli sembollerinden biri olan ve hemen her sokaktan ulaşılabilen katedral, Rus Çarı I. Nikolay adına 1830-1852 yılları arasında inşa edilmiş. Alman Mimar Carl Ludvig Engel’in neo-klasik stilde tasarladığı yapıya, beyaz renk hâkim. Finlandiya’nın ulusal kilisesi olan bu ihtişamlı yapının çatısında, şehri koruduğuna inanılan 12 havarinin heykeli bulunuyor. Katedrale çıkan uzun ve geniş merdivenlerin basamakları, ziyaretçiler tarafından dinlenmek ve özellikle yaz aylarında güneşlenmek için çokça tercih ediliyor.

 

 

USPENSKİ KATEDRALİ

Kırmızı tuğla kaplı duvarları, altın kaplama soğan biçimli kubbeleri ile Rus mimarisinin Batı Avrupa’daki en güzel örneklerinden biri olan katedral, 1862-1868 yılları arasında inşa edilmiş. Açık pazara yürüme mesafesinde olan katedral, şehrin en yüksek noktasına yapıldığı için birçok noktadan görebiliyorsunuz. İçinde değerli ikonlar bulunan katedral, kayaların içine oyularak yapılan tasarım harikası Temppeliaukio Church (Kaya Kilise) ve Helsinki Katedrali ile şehirde en çok ziyaret edilen ilk üç dini yapıdan biri.

 

 

SİBELİUS PARK VE ANITI

Helsinki’nin simgelerinden biri olan anıt, ulusal besteci Jean Sibelius’un vefatından sonra Sibelius Derneği tarafından düzenlenen bir yarışma sonrası heykeltraş Eila Hiltunen’e yaptırılmış. Çeşitli çaplarda altı yüz dikey paslanmaz çelik tüpten oluşan anıt, Finlandiya’nın ilk soyut anıtıymış ve Baltık Denizi kıyısında, geniş ağaçlarla kaplı yemyeşil Sibelius Parkı’nda yer alıyor. Devasa bir org gibi görünen boruların içinden geçen hava, biz tanık olmadık ama kuvvetli rüzgarların olduğu zamanlarda ünlü bestecinin ezgilerini andıran sesler çıkartıyormuş. Avrupa’da neo-romantizmin en önemli temsilcilerinden biri olan besteci için inşa edilen anıtın yan tarafındaki kayaların üzerinde, bestecinin gençliğinin tasvir edildiği bronz büstü bulunuyor. Turistler tarafından çokça ziyaret edilen bu anıtın küçük bir versiyonu, UNESCO’nun Paris’teki genel merkezine de yapılmış.

 

EĞLENCE VE GECE HAYATI

Daha çok noel pazarları ve kuzey ışıkları ile anılan Helsinki, son zamanlarda gece hayatı ile de anılmaya başlandı. Şehir merkezinde bulunan her zevke uygun gece kulübü, canlı müzik sunan kafe ve barlar, diskolar, kulüplerle hareketli bir gece hayatından bahsediliyor. Hafta ortası çok sakin olan şehirde, özellikle yaz aylarında havanın çok geç kararmasının da etkisiyle hafta sonları sabahlara kadar eğleniliyor ve alkollü içecekler hem çok pahalı hem de devlet kontrolünde olmasına rağmen çok fazla da içki tüketiliyormuş. Öyle ki içki nedeniyle kendinden geçenleri polis -kışın donmasınlar diye- evlerine taşıyormuş. Bu kadar içtiklerine göre demek ki o kadar da mutlu değiller! Bu arada, Finlandiya rock ve metal müziğin en çok rağbet gördüğü ülkelerden biri. Çok sayıda metal grubu var (Dünyada kişi başına en çok metal grubu düşen ülke). Bu nedenle şehri gezerken mutlaka müzik yapan bir grupla karşılaşabiliyorsunuz.

 

SUOMENLİNNA

Helsinki’ye 1 kilometre mesafede bulunan Suomenlinna, sonradan birbirine köprülerle bağlanmış altı adaya inşa edilmiş kale ve burçlardan oluşuyor. Altı kilometre uzunluğa sahip surların içerisinde bulunan kışlalar ve tarihi binalarla adeta bir garnizon kasabası konumunda. Suomenlinna Kalesi, 18. yüzyılın başlarında Rus istilasına karşı, İsveçliler tarafından inşa edilmiş ancak yine de Rus istilası engellenememiş. İsveç İmparatorluğu’nun tarihte bilinen en büyük kalesi olan Suomenlinna; II. Dünya Savaşı’nda da kullanılmış, 1973’den sonra sivil yönetim altına girmiş. Günümüzde Unesco Dünya Mirası Alanları Listesi’nde yer alan kale; tarihi binaları, müzeleri, kafeleri, piknik alanları ile hem turistlerin hem de Helsinkililerin tercih ettikleri; spor, yürüyüş ve piknik yapmak için hafta sonlarını geçirdikleri bir lokasyon. Limandan kalkan teknelerle 15 dakika kadar süren yolculukla varılan adalara yayılmış kalede birkaç saat geçirmek keyifli olurdu ancak bizim programımızda yoktu. Zamanınız varsa mutlaka uğrayın.

 

 

AÇIK PAZAR

Dünyaca ünlü markalar ve Finlandiya’nın yerel mağazalarının bulunduğu Stockmann adlı alışveriş merkezinde aradığınız her şeyi bulabilirsiniz ama alışveriş ve yeme-içme konusunda en çok tercih edilen yer açık ve kapalı pazarın bulunduğu alan. Baltık Denizi kıyısındaki, pazar alanının bulunduğu büyükçe meydan, Helsinki Belediye Binası başta olmak üzere yerel mimarinin tüm güzelliklerini gözler önüne seren yapılarla çevrelenmiş. Binaları en ince ayrıntısına kadar inceleyip, hafızanıza yerleştirdikten sonra beyaz ve turuncu tentelerin bulunduğu pazar alanına doğru yürüyorsunuz. Turuncu tentelerde sebze-meyve (Hepsi aynı boyda, aynı parlaklıkta sanki kuyumcu vitrini gibi), Fin mutfağına özgü yiyecek, içecek ve sokak lezzetleri satılıyor. Restoranlara göre oldukça ucuz olduğu için turistlerin rağbet gösterdiği bir alan. Hemen oradaki masa-sandalyelerde oturup yiyebilirsiniz. Hem rehberin hem de satıcıların uyarısı, martılara dikkat etmeniz zira buradaki martılar denizde balık avlamak yerine elinizdeki yiyeceği kapmakla meşgul! Bu vesile ile dondurma yiyen martı da görmüş olduk. Pazarın beyaz tenteli bölümüne geçtiğinizde ahşaptan ve geyik boynuzlarından yapılmış hediyelik eşyalar, el işleri, magnet, şapka, tişört vb. gibi hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Ahşaptan yapılmış moomin kupalar, karelya turtası ve fazer çikolatası meşhur. Pazarın ortasında Carl L. Engel tarafından yapılan Helsinki’nin en eski kamusal anıtı olan Keisarinnankivi (İmparatoriçe Taşı) dikilitaşı bulunuyor.

 

 

KAPALI PAZAR

Açık pazarın hemen yanında yer alan kapalı pazar, mimarisi ve iç dekorasyonu ile otantik bir yer. Geyik ve ayı eti dahil olmak üzere her çeşit et, şarküteri, balık, peynir meyve-sebze, vb. satılan ve ayak üstü bir şeyler atıştırılabileceğiniz bir mekan. Barselona veya Budapeşte’deki kapalı pazarları gördüyseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Esnaf lokantası gibi daracık dükkanlarda sıkış tepiş oturarak bir şeyler atıştırabiliyorsunuz. Biz somon balığı çorbasını denedik. Ünlü restoranlarda belki daha lezzetlidir ama bence abartılacak bir lezzet değildi.   

 

 

YEME-İÇME

“Fin mutfağının olmazsa olmazı ne?” derseniz, herhalde “Patates” derim. Zira balığın, kırmızı etin, tavuğun, geyik etinin, çorbanın hatta makarnanın yanında patates görüyorsunuz. Bir zamanlar bizim yeşil mercimekler gibi stok fazlası mı var bilemedim. Şaka bir yana ringa balığı, sosis, alabalık, somon balığı çorbası en çok tüketilen yiyecekler. Geyik eti ve ayı eti konserveleri -her yerde satıldığına göre- sadece turistler için değil sanırım, onlar da tüketiyor. Dünyada en çok kahve tüketen ülkelerin başında Finlandiya’da geliyormuş.

 

 

FİN HAMAMI

Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye gidip de Fin hamamından (Sauna) bahsetmeden geçmek olmaz. Beş milyonluk ülkede bir buçuk milyondan fazla sauna olduğu söyleniyor. Otellerde, evlerde, aklınıza gelecek hatta gelmeyecek her yerde, mesela açık pazarın yakınlarındaki dönme dolabın bir kabininde bile sauna bulabilirsiniz.

 

 

NE ZAMAN GİDİLİR?

Finlandiya’da hazirandan eylüle kadar mevsim ılık geçiyor. Ortalama sıcaklık 17°C’nin üzerinde seyrediyor. En sıcak ay olan temmuz ve ağustosta ortalama sıcaklık 13°C- 21°C düzeyinde seyrediyor ve hemen her gün yağmur yağıyor. Kasımın ortalarından martın ortalarına kadar günlük ortalama sıcaklık 2°C’nin altına düşüyor. En soğuk ay olan şubatta sıcaklık -2°C / -20°C civarında seyrederken kuzeye doğru gittikçe -30 °C’u görüyorlar. Siz siz olun Finlandiya ya da Baltık ülkelerinden birini ziyaret etmeyi düşünüyorsanız, kış aylarına kalmadan gidin ama giderken “Yaz ayındayız, ne kadar soğuk olabilir ki” demeyip yanınızda kalın giysiler ve şemsiye almayı unutmayın. Bir sonraki destinasyon Tallinn’de buluşmak üzere; seyahatiniz bol olsun…

 

 

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.