“Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir” der bir Bosna Atasözü lakin bir yıldır görüyoruz ki tek engel kapı eşiği değilmiş! Hayatımızı altüst eden Covid 19 pandemisinde vakalar azalacağına her geçen gün artıyor. Çember iyice daralmaya başladı! Bu yazıyı yazarken; tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak iki hafta kısmi kapanma uygulamasına geçildi. “Tam kapanma tavsiyesi olacak mı, olmayacak mı?”, “Seyahat kısıtlaması gelecek mi, gelmeyecek mi?” tartışması sürüyor. Yani değil tatile çıkmak evden adım atmasak yeridir. Umarım siz bu yazıyı okurken gerekli önlemler alınmış ve vaka sayıları düşmeye başlamış olur. Tez zamanda sağlıklı günlere kavuşmayı dileyerek; eşim Ömer Tan’la birlikte önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz Sardegna, Sardinia ya da dilimize yerleşmiş haliyle Sardunya Adası seyahatimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
★ ★ ★
Akdeniz’de bulunan, İtalya’ya bağlı olan Sardunya Adası, en çok ziyaret edilen adalar arasında yer alması sebebiyle ilgimizi çeken lokasyonlardan biriydi. Yine bir iş seminerini fırsat bilerek Sardunya’yı tanımak üzere düştük yollara…
İtalya’nın 120 mil batısında, Tunus’un kuzeyinde yer alan Sardunya; tarih boyunca Fenikeliler, Kartacalılar, Cenevizliler, Romalılar, Vandallar, Ostrogotlar, Fatımi Devleti, İspanya, Avusturya gibi birçok kavim ve ülke tarafından kuşatılmış ya da hüküm sürülmüş. II. Dünya Savaşı sonrası ise özerk bölge ilan edilmiş vedört ilçeye bölünmüş.
Yönetim merkezi Cagliari olan Sardunya Adası, İtalya’nın en güzel tatil yerlerinden biri olarak kabul ediliyor. Yıl boyunca çok fazla ziyaretçisi olan adanın, geçmişte bir dağın zirvesi olduğu düşüncesinin de ziyaretçi sayısını artırdığı söyleniyor.
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsallı koyları, birbirinden güzel plajları olan ada, aynı zamanda muhteşem bir doğa zenginliğine sahip. Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin ilgi alanına da giren Sardunya, koruma altına alınan çok sayıdaki tabiat parkına ev sahipliği yapıyor.
Tipik Akdeniz iklim özelliklerini taşıyan Sardunya’da, mayıs- kasım ayları arasında denize rahatlıkla girilebiliyor. Deniz odaklı bir tatil amaçlanıyorsa bu aylar tercih edilmeli ancak tarihi yerler de gezilecekse bahar ya da kış ayları daha uygun olur. Haziran, temmuz ve ağustos, adanın en kalabalık ve en sıcak olduğu aylar. Adayı ayrıntılı bir şekilde gezmek isterseniz iki hafta ayırmak gerekir zira Sardunya, Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya’dan sonra ikinci büyük ada ve gezilecek görülecek çok yer var. Biz nisan ayının son haftasında 6 günlüğüne gittik. Deniz ve havuzlar bana biraz serin geldi. Adayı keşfetmek için ulaşım aracı olarak otobüs ve treni kullanabileceğiniz gibi motosiklet ya da araba da kiralayabilirsiniz.
Sardunya denilince akla ilk gelen yer Avrupa jet sosyetesinin ve dünya çapında ünlülerin uğrak yeri haline gelen liman şehri Porto Cervo imiş. Zümrüt sahilleriyle (Costa Smeralda) ünlü olan Olbia ve ve Alghero da adanın diğer önemli turistik şehirlerindenmiş ancak bizim Sardunya seyahatimiz seminer odaklı olduğu ve konaklayacağımız Forte Village tatil köyü güneyde olduğu için daha ziyade adanın güney kısmını dolaşabildik.
Adada uluslararası uçak trafiği için 3 uluslararası havaalanı var ancak Türkiye’den direkt uçuş yok. Önce Roma’ya gidip, oradan gideceğiniz şehirlere aktarma yapmanız gerekiyor. İtalya, Fransa, Korsika Adası ve İspanya üzerinden feribotla da gidilebiliyor. Roma’nın Civitavecchia limanından Sardunya Adası’na direkt feribot var. Bizim uçuşumuz özel uçuş olduğu ve gideceğimiz tesis adanın güneyinde olduğu için direkt başkent Cagliari’deki, Cagliari Elmas Havaalanı’na indik. Yaklaşık 40 dakika sonra konaklayacağımız, Sardunya’nın tatil köylerinden biri olan Forte Village Resort’a vardık.
Sardunya’nın en iyi plajlarına sahip olmasıyla tanınan Santa Margherita di Pula’nın kıyısında yer alan Forte Village Resort; yemyeşil tropik bahçeler içerisinde 8 otel, 13 villa ve 40 süitten oluşan oldukça büyük bir tesis. Benim en çok hoşuma giden tarafı ise yeşili ve çevreyi koruma konusundaki duyarlılıkları oldu. Doğayı bozmadan inşa edilen binalar, sürdürülebilir enerjiyi bile tasarruflu kullanmaları, geri dönüşüme önem vermeleri, kendilerine ait baraj ile tarım yaptıkları yaklaşık 50 hektarlık bahçeyi sulamaları, atık suları arıtarak tekrar kullanıma sundukları halde suyu idareli kullanmaları, mümkün olan en az deterjanı kullanmaya çalışmaları gibi özellikleri gerçekten takdire şayan. Bir tesisin yerel ekonomiyi ve kültürü desteklemek ve gelecek nesillere iyi bir miras bırakabilmek için bu kadar özverili olması sözle anlatılacak gibi değil…
Gurme mutfaklarında hazırlanan yemeklerde kullanılan deniz ürünleri yerel balıkçılardan, sebzeler ise tesisin sebze bahçelerinden ya da yerel çiftliklerden temin edildiği için son derece taze. Ayrıca kalabalık bir bahçıvan kadrosuna sahip olan tesis, biyoçeşitlilik konusunda koruma projelerine de katkı sunuyor. Yetiştirilen üç bin bitki türüne her yıl yeni bitki çeşitleri ekleniyormuş…
Forte Village, tropik bahçeleri, dağ ve deniz manzaralı odaları, havuzları, plajı, spor tesisleri ile doğaseverlere, ailelere hitap ederken; gece hayatını ve eğlenmeyi sevenler için de açık hava barları, 400 kişinin dans edebileceği gece kulübü, konserlerin, şovların icra edildiği devasa açık hava tiyatrosu mevcut. Yelken, rüzgar sörfü, tüplü dalış gibi su sporları ve etkinliklerle de sporseverler için cazip bir yer olma özelliği taşıyor. Kısacası tesise girdiğinizde başka yere gitme ihtiyacı hissetmiyorsunuz. İlk günümüz devasa tesisi tanımakla ve deniz kenarında geçti. Çevreye duyarlı olması, ekolojik ayak izlerini takip etmesi benim için tek başına yeterliydi ama odamıza yerleştikten sonra tesisi keşfetmek için gezerken rastladığımız flamingolar ve daha önce hiç görmediğimiz bitki örtüsü bizi hem mutlu etti hem de şaşırttı. Bu arada tesise araçla girmek yasak, ulaşım elektrikli araçlarla ya da bisikletlerle gerçekleşiyor. Ne diyeyim; darısı bizim ülkemizdeki tesislerin başına…
Akşam yemeğinden sonra eğlence parkında katıldığımız gokart yarışı ve bowling müsabakaları oldukça eğlenceli geçti.
(Kırsal turizm)
Ertesi günü tesisteki aktivitelere katılarak ve deniz kenarında geçirdik. Akşam yemeği için agro turizm (Agroturismo) adı verilen tarım çiftliklerindeki restoranlardan biri olan Is Morus’a gitmek için hazırlandık. Sardunya mutfağını keşfetmenin en keyifli yolunun, devletin desteklediği, aynı zamanda butik otel hizmeti de veren bu çiftlikleri ziyaret etmek olduğu söyleniyor. Is Morus Çiftliği, Forte Village Resort’tan 5 dakika uzaklıkta, adanın en önemli arkeolojik sit alanları arasında yer alan Pula (Nora) tatil beldesinde. Çok sayıda otel ve plaja sahip muhteşem sahilleri, yemyeşil manzarası ile dikkati çeken Pula, Sardunya’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri… Antik kentin kalıntılarına uygun bir şekilde inşa edilen konforlu ve otantik bir çiftlik olan Is Morus Çiftliği ise doğanın içinde olmayı, köy hayatını sevenlerin tercihi oluyor.
Sardunya’da akşam yemekleri epey geç saatlerde (dokuz- dokuz buçuk gibi) başlıyor. Yemek başlayana kadar geleneksel Sardunya evlerinin yaşatıldığı adeta küçük bir köy olan çiftliği dolaştık. Her detayın düşünüldüğü, geleneklere atıfta bulunulan evlerde; makarna yapan, dikiş diken, yün eğiren, peynir yapan kadınları; demir ve ahşap işleri yapan, etleri hazırlayıp pişiren erkekleri gördük. Aperitif bir şeyler atıştırırken, yerel müzik yapan müzisyenleri dinledik, geleneksel dans ve atlı gösterileri izledik. Atlıların çarpıcı akrobasi performanslarını izledikten sonra Sardunya mutfağının kokuları ve renkleriyle hazırlanmış masalara geçtik.
Tipik bir Akdeniz adası olan Sardunya’nın mutfağı zeytinyağlılar, sebze ve meyveler, deniz ürünleri ağırlıklı ama aynı zamanda adanın iç kısmında tarım ve hayvancılık yapıldığı için buna dayalı bir mutfak. Tarihten gelen değişik kültürlerin de etkisiyle, zengin bir yeme içme geleneği oluşmuş. Sosları, peynirleri, makarnaları, pizzaları, tatlıları, kurabiyeleri meşhur... Zengin bir mutfağa sahip olan Sardunya’da akşam yemekleri adeta bir şölen niteliğinde ve uzun saatler sürüyor. Masaya ilk olarak adaya özgü lezzetli peynirler, ev yapımı sucuklar ve mezelerden oluşan başlangıçlar; daha sonra makarna, pizza, peynirli ravioli gibi hamur işleri geliyor. Ana yemekte biz genellikle balık ve deniz mahsulleri tercih ediyoruz ancak deniz mahsulleri sevmiyorsanız çok lezzetli et yemekleri de var, etin menşeini sormayı ihmal etmeyin derim. Zira Sardunya’yı araştırırken bir makalede okumuştum; domuzun yanı sıra at ve eşek eti de rağbet gören etlerdenmiş! Adada et ve balık ürünleri kadar makarna tüketimi de oldukça fazla.
En çok sevilen makarnalardan biri de erişteye benzeyen fettuccine. Bunun yanı sıra hem tatlı hem tuzlu olarak hazırlanan ince, gevrek diskler şeklinde olan pane carasau denilen adaya özgü ekmek, morina balığı ile hazırlanan ricetta baccala alla triestina, fregula cun còciula (istiridyeli irmik), sebzelerle pişirilen dana inciği (osso buco) en çok tercih edilen lezzetler. Sardunya kurabiyeleri de meşhur.
Adanın en büyük şehri, turizmin yanı sıra sanayi sektörü de gelişmiş bir liman şehri olan başkent Cagliari’yi daha yakından tanımak, tarihi dokusu hakkında fikir sahibi olmak, yöresel olarak üretilen seramik çanak çömlek, dantel örtü gibi ürünleri satın almak için otobüsle Cagliari’ye hareket ettik. Şehrin merkezine giderken bölgenin doğal güzelliklerini de görmüş, panoramik bir tur yapmış olduk. Tarihi milattan öncesine dayanan bu şehrin tarihi binaları, rengarenk evlerin bulunduğu dar sokakları gezerken, bir nevi tarihte yolculuk yaptık diyebilirim. Mevsim olarak yürümeye elverişli bir hava olduğu için marina, kale, katedral, alışveriş derken yorulduk. Şehrin en önemli meydanlarından biri olan tarihi Yenne Meydanı’nda (Piazza Yenne) bir kafede oturup soluklandık.
Akşam yemeğinde yerel müzisyenlerin yaptığı müziği ve dansçıların gerçekleştirdiği dans gösterilerini izlerken sürpriz doğum günü pastasının gelmesiyle gecemiz eğlenceli bir doğum günü partisine dönüştü.
★ ★ ★
Sayılı gün çabuk geçermiş. Her sabah 07.00’de su aerobiği ile başlayan günler deniz-havuz, yürüyüş-spor, yeme- içme, kokteyl- gala gecesi, dans-eğlence, toplantı, etkinlikler derken göz açıp kapayana kadar geçti. Doğal güzellikleriyle ünlü adada gezeceğimiz, göreceğimiz birçok yer kaldı. Sardunya’ya tekrar gidersek görmek istediğimiz yerler:
• Ünlü plajlarından biri olan Cala Luna Plajı
• Kendine has mimarisi ve ortasından geçen nehirle ilgi çeken gözde yerlerden biri olan Bosa Kasabası
• Zümrüt sahili Costa Smeralda’nın incisi Porto Cervo
• Arkeolojik ve tarihi zenginliği ile ün kazanmış olan Barumini
• İki milyon yıl önce oluşmuş, İtalya’nın en büyük deniz mağaralarından ve Akdeniz’deki en büyüleyici doğa mücevherlerinden biri olarak bilinen Neptün Mağarası
Eski günlerdeki gibi seyahat edebilme dileği ile sağlıcakla kalın…
NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan #ömer tan #diş hekimi #gezi #ada #tenerife #tatil #sahi #plaj #deniz #sardunya adası #cagliari #sardunya kurabiyeleri
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor
Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...