Yeni yıl yaklaştıkça yeni umutlar yeşermeye başlar içimizde… Yeni yıl için yeni kararlar alınır, yeni planlar yapılır. Sanki eski yıl geride kaldığında, yeni yılın ilk gününden itibaren her şey güllük gülistanlık olacaktır. Belki bu beklenti ile belki de yeni yıl yaklaşırken sokakların, ağaçların ışıklandırılması; evlerin, dükkânların süslenmesiyle bir sevinç, bir coşku kaplar içimizi. Akşam vakti şehir ışıl ışıl olduğunda her geçen gün kötüye giden dünyaya barışın geleceği, yeni yılda her şeyin çok güzel olacağı umudu yeşerir içimizde.
Yeni bir yüzyılın, yeni bir yılın ilk günlerinden merhaba! 2024 yılı tüm insanlığa barış, huzur, sağlık getirsin; her şey gönlünüzce olsun.
***
Birkaç yıldır sosyal mecraların da etkisiyle epey popüler olan Noel pazarlarından birine ‘bu yıl biz de katılsak’ diye düşündük ama baktık ki turlar az zamanda çok şehir hatta ülke gezmek üzerine planlanmış, çok yorucu olabileceğini düşünüp vazgeçtik. Kendi imkânlarımızla gitsek, kışın bilmediğimiz şehirlerde araba kullanmak zor olabilir. “Ne yapalım, nasıl yapalım?” derken karşıma “Drama Noel Baba Köyü Turu” tanıtımı çıkmasın mı? Drama şehrini biliyordum ama şehirde bir Noel Baba Köyü olduğunu daha önce hiç duymamıştım. Hem mesafe olarak yakın hem de bu soğuklarda oradan oraya koşturmak yok. Başladım araştırmaya…
Çocukken Almanya Stuttgart ve 2000’li yılların başlarında Macaristan’ın Szeged şehri dışında Noel Pazarı görmemiştim. Tabii bunun sebebi yurt dışı gezilerini bahar ve yaz aylarında gerçekleştirmemizdi. Araştırmalarıma göre Drama’daki Noel Baba Köyü bir Düsseldorf, bir Köln, Noel’in başkenti Strazburg, Alsace ya da Colmar’da kurulan pazarlar gibi değildi ama hafta sonunu değerlendirmek için iyi bir deneyim olur diye düşündüm.
Tam bu planları yaparken eşimin yurt dışında yaşayan kardeşi geldi ve planlar suya düştü ama ben gitmeye karar vermiştim ve macera sever arkadaşlarımdan biri olan Hilal Açan ile konuştuk, Leggo Tur’un düzenlediği “2 gün 1 gece konaklamalı Drama Noel Baba Köyü Turu” bir diğer adıyla “Drama Rüya Şehri Turu”na katıldık.
Bu turla daha önce hiç seyahat etmediğimiz ve gezinin içeriğinde Drama’nın yanı sıra Kavala ve İskeçe’nin de olması baştan tereddüt etmemize neden oldu. “İki günde bu kadar yeri gezmek yorucu olmaz mı?” “Ya kalacağımız otelin hijyeni kötüyse!” vb. gibi birçok düşünce belirdi kafamızda, o nedenle beklentimizi minimum tuttuk. Biraz bu sebepten olsa gerek biraz da tura katılanların uyumlu, rehberimizin de tecrübeli olması sayesinde seyahatimizden ziyadesiyle memnun kaldık.
Hadi gelin, Drama Noel Baba Köyü seyahatimize birlikte göz atalım.
***
Yolculuk sabah 02.00’de İstanbul Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin önünden başladı. Otobüsümüz İstanbul’un birkaç semtinde yolcularını aldıktan sonra Tekirdağ, Keşan, İpsala güzergâhını takip ederek, 06.30’da İpsala sınır kapısına vardık. Türk (İpsala) ve Yunan (Kipi) sınır kapılarındaki pasaport ve gümrük işlemlerini hızlı ve sorunsuz hallettikten sonra kahvaltı için bir tesiste yarım saat kırk beş dakika kadar mola verdik.
Saat 08.00 civarı Alexandroupoli (Dedeağaç)’deki Lidl market için bir saat, markete yürüme mesafesindeki Jumbo Alışveriş Merkezi’nde alışveriş yapmak için iki saat zaman verildi. Lidl bizim 3M Migros marketler gibi Avrupa’nın market zincirlerinden; Jumbo Market ise yine benzetecek olursak Ceyyıl gibi züccaciye ağırlıklı ev eşyaları, kırtasiye satan bir alışveriş merkezi. Aslında alacak kayda değer bir şey yok ama gitmişken gezimizi anımsatacak yeni yıl konseptli birkaç süs eşyası almadan da dönmedik.
Bize ayrılan alışveriş süresi bittikten sonra otobüsümüze binip Drama’ya vardık.
Drama
Doğu Makedonya bölgesinin en büyük şehri olan Drama, Roma’yı İstanbul’a bağlayan Egnatya Yolu* üzerinde bulunuyor. Coğrafik olarak önemli bir konumda olması ve topraklarının verimli arazilerden oluşması Drama’yı ticaret bakımından öne çıkarmış, özellikle tütün ticaretinde çok gelişmiş bir bölge olmuş. 551 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan şehir, Selanik vilayetinin sancağı yani gelir getiren bölgesiymiş. Ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra tütün üretimi Bulgaristan’a kayınca şehrin eski ihtişamı kalmamış. Eski tütün deposu şimdilerde otel olarak hizmet veriyor. Biz Drama’yı türkülere konu olan köprüsüyle biliyoruz.
Drama köprüsü bre Hasan dardır geçilmez…
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez…
Tam “Buralara kadar gelmişken, Drama Köprüsü’nü de görecek miyiz acaba?” diye düşünürken; rehberimiz Drama Köprüsü’nün gitmekte olduğumuz parka yürüme mesafesinde, türküdeki gibi oldukça dar, günümüzde yıkık ve bakımsız bir durumda olduğunu söyledi. Köprünün bir Rum tarihçinin iddia ettiği gibi Drama’ya 45 dakika uzaklıktaki Nikiforos (Nusratlar)’daki su kemeri değil, Drama merkezde olduğunu belirtti. Araştırmaya değer bir konu zira Google haritalarda baktığınızda Nusratlar’daki su kemerinin ‘Drama Köprüsü’ olduğu görülüyor. Wikipedia’da ise bu bilgiye ek olarak “Popüler bir Türk türküsüdür (halk şarkısı) ve şarkının dayandığı bir efsanedir” diye geçiyor. Anlaşılan o ki Drama’ya tekrar gidip araştırmayı yerinde yapmak gerekecek…
Drama’nın tarihi ve coğrafi konumunu konuşurken Municipal Garden of Drama (Drama Belediye Bahçesi)’ya yani Noel zamanı “Oneiroupoli of Drama (Drama Rüya Şehri)” diye isimlendirilen parka vardık. Parkı anlatmadan önce Noel pazarları hakkında birkaç şey yazmak istiyorum.
Noel Pazarı (Christmas Market)
Orta Çağı’n sonlarında Almanya’da başlayan Noel Pazarı (Christmas Market) geleneği, bugün başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Asya’dan Amerika’ya kadar dünyanın her yerinde önemli bir etkinlik olarak karşımıza çıkıyor. Noel pazarlarının tarihleri ülke ve şehirlere göre değişmekle birlikte genellikle kasımın ikinci haftası başlayıp, aralığın ikinci haftası ya da ocak ayının ilk haftasına kadar sürüyor. Noel pazarlarının kurulduğu alanlarda genellikle yeni yıl süsleriyle bezenmiş devasa bir ağaç, dönme dolaplar, atlıkarıncalar, eğlence merkezleri gibi birçok etkinliğe ev sahipliği yapan, ışıl ışıl irili ufaklı stantlar bulunuyor. Bu stantlarda el işi ağırlıklı olmak üzere resim, biblo, tekstil ürünlerinin yanı sıra başta yöresel olmak üzere yiyecek ve içecekler satılıyor. Ekonomiyi canlandırma ve sosyalleşmek için bir vesile olan pazarlar; ilk kurulduğu tarihlerde yerel halkın ilgisini çekerken daha sonra gezginleri de ağırlayan büyük bir turizm etkinliği haline gelmiş.
Elbette pazarların hepsi aynı popülerliğe ve ihtişama sahip değil. En görkemli Noel pazarları; İsviçre, Almanya ve Fransa’daki şehirlerde kurulan pazarlar ama daha önce görmediyseniz kurulduğu dönemde fırsat yaratıp renkli ve eğlenceli atmosferi ile Noel pazarlarından en az birini ziyaret etmelisiniz. Tabii bu önerim soğuk, yağmurlu veya karlı havada cadde ve sokaklarda saatlerce dolaşmayı göze alanlar için! Noel sezonunda sadece pazarlar değil aynı zamanda caddeler, sokaklar, dükkanlar, restoranlar ışıl ışıl. Hiçbir şey satın almasanız bile meydanlarda kokuları birbirine karışan sokak lezzetlerini tatmak isteyecek, yeni yıl şarkılarına eşlik edecek, farklı kültürleri yerinde gözlemleyeceksiniz.
Oneiroupoli (Rüya Şehri) Noel Köyü
Municipal Garden of Drama (Drama Belediye Bahçesi) şehrin merkezinde konumlanmış, küçük bir lunaparka sahip, içinden geçen akarsuyun üzerine yapılmış köprüler, ahşap kulübeler, renkli çitler ile sıcak ve sevimli bir tema parkı…
Drama Belediyesi 20 yıldan bu yana aralık ayının başından, ocak ayının birinci haftasını kapsayacak şekilde bu parkı Noel parkı olarak düzenliyormuş. “Drama’nın Oneiroupoli’si” yani ‘Drama’nın rüya şehri’ diye isimlendirilen park, Noel Baba, ren geyikleri, periler, elfler, goblinler, kardan adamlar, küçük prens, dans eden balerin vb. gibi figürlerle donatılmış.
Çocuklar için dönme dolaplar, atlıkarıncalar var. Parkta yerel dans gösterilerinin yapıldığı, şarkıların söylendiği bir platform da bulunuyor. Bir masal diyarını andıran park, Noel Baba’nın Evi, Peri Masalı Evi, Elflerin Atölyeleri ve Maceralar Evi ile çocukların olduğu kadar büyüklerin de ilgisini çekiyor, eğlenceli saatler geçirmesine vesile oluyor ki bizim dışımızda yani turistik amaçlı gelenlerin dışında çok sayıda erişkin de parkı dolduruyor.
Parkta; hediyelik eşyalar, renk renk şekerlemeler ve oyuncakların satıldığı stantların yanı sıra yeme-içme stantları da bulunuyor. Biz parka öğle saatlerinde girdik. Hava kapalıydı ve yağmur yağıyordu ama buna rağmen tüm parkı dolaşıp hemen her köşede fotoğraf çektirdik. Hava kararmaya başlayınca, ışıklandırılmalar açıldı, park daha da kalabalıklaşmaya başladı. Hatıra olarak ufak tefek hediyelik eşyalar aldıktan sonra parktan ayrılıp, otobüsün geleceği saate kadar biraz şehir turu yaptık. Yazımın girişinde de söylemiştim. Drama’da Noel için hazırlanan parkın, görkemli Noel pazarları gibi olmayacağını biliyordum. Tanıtım için hazırlanan broşürlerde “Noel Baba Köyü”, “Rüya Şehri” tasvirlerinin abartılı olduğunu tahmin ediyordum. Böyle düşünmesem hayal kırıklığı yaşardım açıkçası ama beklentim yüksek olmayınca, havanın soğuk ve yağışlı olmasına da aldırış etmeden, parkta arkadaşım Hilal ile çok keyifli saatler geçirdik, sırılsıklam olana kadar dolaştık.
Parkın arka kapısından çıktığımızda Eleftheria (Özgürlük) Meydanı’nda karşımıza çıkan kilisenin Osmanlı döneminde Sultan II. Beyazıt tarafından inşa ettirilen Eski Camii, şimdiki ismiyle Agios Nikolaos Kilisesi olduğunu öğrendik. Şehirdeki tüm dükkânların vitrinleri, kafelerin girişleri yeni yıl temaları ve ışıklarla süslenmişti. Hoşumuza giden bir kafede (Hug) hafif atıştırmalık bir şeyler yedik. Rehberimiz karnımızı doyurmamamızı zira akşam gideceğimiz tavernanın porsiyonlarının çok büyük olduğunu söyledi. Kafe çalışanları çok güler yüzlü ve samimi idi. Otobüsün bizi alacağı noktaya giderken ‘Drama Köprüsü’ türküsünü mırıldanıyorduk.
Drama köprüsü bre Hasan dardır geçilmez…
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez…
Drama’dan İskeçe’deki otelimize gitmek üzere yola çıktık.
Xanthi (İskeçe)
Yunanistan’ın kuzeyinde, Doğu Makedonya ve Batı Trakya Bölgesi’nde yer alan İskeçe, Drama’dan yaklaşık yarım saatlik mesafede. Ege Denizi’ne sahili olan şehir, doğusundaki Gümülcine ve Dedeağaç ile birlikte Yunanistan’da Türklerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerden biri. Daha önce eşimle İskeçe’ye birkaç kez gitmiştik ama hiç konaklamamıştık. Dolayısıyla otelleri hakkında bilgi sahibi değildim ancak vardığımızda beklediğimizden daha iyi bir otelle karşılaştık (Hotel Nestos). Odalarımıza yerleştikten sonra akşam yemeği için rahat rahat hazırlanma fırsatı bulduk. Zira Yunanistan’da tavernaların servise başlamaları saat 21.00’den önce pek mümkün olmuyor. Yeme-içme faaliyetleri gece geç saatlere kadar canlı müzik ve sirtaki eşliğinde sürüyor. Bütün tavernalarda canlı müzik yok ama önceki tecrübelerimizden de biliyorum eğer turla gidiyorsanız, mutlaka canlı müzik olan bir tavernaya götürüyorlar. Gittiğimiz otantik tavernanın ambiyansı oldukça güzeldi. Porsiyonlar rehberimizin söylediği gibi oldukça büyüktü.
Yeme-içme
Yunanistan’da tavernaların birkaç türü var. En yaygın olanı sahillerde yer alan balık ve deniz mahsullerinin ağırlıklı olduğu ‘psarotaverna’lar ve et yemeklerinin servis edildiği et tavernası anlamına gelen ‘kreatotaverna’ ya da geleneksel taverna anlamında ‘paradosiaki’ tavernalar. Ben deniz mahsulleri olan tavernaya gitmek isterdim ama tur bizi et tavernasına götürdü.
Etler lezzetli, mezeler tazeydi. Et yemiyorsanız gelen mezelerle (Grek salata, kabak kızartma, feta peyniri, peynir saganaki, cacıki vb. gibi) de doyuyorsunuz. İçecek olarak uzo, şarap veya gazlı içecek servis ediyorlar. Tavernaya otobüsle gidiliyor, otele erken dönmek isteyenler için bizim otobüs iki sefer yaptı. Belli bir saatten sonra içeride sigara içilmeye başlanınca ve ertesi sabah erken kalkılacağı için biz otele erken dönenler grubundaydık.
Sabah kahvaltıdan sonra Kavala’ya gitmek için yola çıktık. Kocaeli Life ekim sayısında Kavala’yı yazdığım için detaylı anlatmayacağım.
Kavala
Yunanistan’ın, Doğu Makedonya bölgesinde bulunan sahil şehri, aynı adı taşıyan ilin de merkezi. Tarihi dokusu ve plajlarıyla her mevsim çok sayıda turist ağırlıyor. Otobüsten sahilde indik.
Rehberimizle birlikte yürüyerek Kanuni Sultan Süleyman’ın Pargalı İbrahim Paşa adına inşa ettirdiği, günümüzde kilise olarak hizmet eden camiiyi yine Kanuni Sultan Süleyman zamanında restore edilen su kemerlerini, günümüzde otel hizmeti veren Mehmet Ali Paşa İmarethanesi, heykeli ve evini, Panagia Kilisesi’ni gördük. Fotoğraf, alışveriş, yemek ve kahve molası verildi. Zamanımız dar olduğu ve birkaç ay evvel ziyaret ettiğimiz için kaleye çıkmak yerine hediyelik eşya satan küçük dükkânları dolaştık.
Alışveriş
Tur grubumuzun yüzde doksanbeşi kadın olduğundan yazının başında bahsetmemiştim ama gezide market alışverişi olmasından anlamışsınızdır- üzerinde ‘Kavala’ yazısı bulunan ne varsa satın alınmıştır diye düşünüyorum. Biz de hepsinden alışveriş yapmasak da tüm dükkânlara girip ufak tefek alışverişler yaptık. Vitrinini çok beğendiğimiz için girdiğimiz küçük bir butikten Despina isimli çok tatlı bir hanımla can ciğer kuzu sarması olarak çıktık. Kavala’da hala kanlı Kıbrıs haritaları asılı duruyor ama görünen o ki Türk-Yunan ilişkileri her geçen gün iyiye gidiyor (Geçtiğimiz yıllarda ekonomilerinin çökmesi buna etken sanırım). Güzel bir kafede dinlendikten sonra bir sonraki destinasyon için otobüsümüze bindik ama Kavala’nın meşhur kurabiyesi alınmadan gidilir mi? Yolda “Anastasia’nın Yeri” olarak bilinen, anne kızın işlettiği büyükçe bir dükkanın önünde durduk. Başta kutu kutu kurabiye olmak üzere dükkânda ne var ne yoksa satın alarak Yunan ekonomisine biraz daha katkıda bulunan hemcinslerimize şaşkın şaşkın bakarak biz de hediyelik 1-2 paket ünlü Kavala kurabiyesi satın aldık.
Porto Lagos ve Vistonida Gölü
Lagos, Yunanistan’ın İskeçe bölgesinde, Gümülcine ile İskeçe arasında kalan Vistonida Gölü kenarında kurulmuş şirin bir köy. Flora ve fauna açısından zengin ve önemli bir göl olan Vistonida, Yunanistan’ın ikinci büyük gölü. Gölün üzerindeki iki adacığa iki kilise inşa edilmiş.
Uzun tahta bir köprü ile önce Agios Nikolaos (Saint Nicholas) Manastırı’nın olduğu adacığa oradan da yine tahta bir köprü ile Panagia Pantanassa Kilisesi’nin olduğu adacığa geçiliyor. Mavi beyaz renklerde olan kiliseler, bölgede en çok ziyaret edilen yerler arasında.
Kiliseler çarşamba hariç her gün 09:30-12:30 ve 17:30-20:00 arasında ziyaret ediliyor. Gölde çok sayıda kuş çeşidi görülüyormuş ama mevsimden dolayı olsa gerek biz sadece martı ve leylek görebildik. Gezginler “Vaktiniz varsa Lagos Köyü’nü mutlaka gezip, gölün keyfini çıkarın” diyorlar.
Bizim zamanımız kalmadığı için kiliseleri gezip, hikâyelerini dinledikten sonra suyunun şifalı olduğu söylenen sakin ve huzurlu gölü seyretmekle yetindik. Bir gün önceki buz gibi havanın aksine güneşli ve sıcak olan havanın keyfini çıkartıp; “İyi ki gelmişiz” dedik. Tekrar gelmeyi umut ederek otobüsümüze bindik ve dönüşe geçtik.
***
Muhtemelen siz bu yazımı okurken Drama’da düzenlenen Drama’nın rüya şehri etkinlikleri bitmiş olacak. Noel sezonunda binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Drama Belediye Bahçesi’nde yankılanan kahkahaların, çocukların cıvıl cıvıl seslerinin yerini sessizlik alacak. Sessiz de olsa Drama’yı görmek istiyorsanız ya da bir sonraki yıl gitmek isterseniz yazdıklarım size rehber olabilir. Eğer daha önce Yunanistan’a hiç gitmediyseniz ya da Noel Pazarı gezmediyseniz bu iki günlük turu, Drama-İskeçe- Kavala şehirleri hakkında fikrinizin olması açısından önerebilirim. Daha sonraki detaylı gezileriniz için önbilgi olabilir ancak sık sık seyahat edenler, Noel Pazarı görmek isteyenler için bu gezi hayal kırıklığı olabilir. Bu arada Sırbistan’ın Novi Sad şehrinde Noel Pazarı 15 Ocak tarihine kadar sürüyormuş. Novi Sad Katedrali’nin karşısındaki Özgürlük Meydanı’na kurulan pazar, ülkenin en eski Noel Pazarıymış. Gitmeyi düşünürseniz yağmurluk, şapka, eldiven vb. gibi kışlık aksesuarlarınızı almayı unutmayın. İyi seyahatler…
*Egnatya Yolu (Via Egnatia): MÖ II. yüzyılda Roma Cumhuriyeti tarafından inşa edilen, Roma’nın İlirya, Makedonya ve Trakya bölgelerinden geçen yoldur. Bu yol günümüzde Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan ve Türkiye topraklarından geçiyor.
NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # köşe yazısı # kavala # izmit # kocaeli # christmas market # drama köprüsü # oneiroupoli # xanthi # iskeçe # porto lagos # vistonida
Tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle gezginlerin gözde destinasyonlarından biri olan Litvanya’yı keşfedebilmek için başkent Vilnius ve Trakai’yı mutlaka ziyaret etmelisiniz
Avrupa'nın en temiz, okuryazarlık oranı ve yaşam kalitesi en yüksek ve güvenli ülkesi olan Estonya’nın başkenti Tallinn; ülkenin finans, sanayi, siyasi, kültür merkezi ve ana liman kenti olarak biliniyor. Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı listesinde olan Tallinn dünyanın en iyi on dijital şehri arasına girerek çağı yakaladığını da ispatlıyor.
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor
Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...