HAZIRLAYAN: DİŞ HEKİMİ MÜZEYYEN TOPÇU TAN
Sırbistan, resmi adıyla Sırbistan Cumhuriyeti, Güneydoğu Avrupa ile Balkanların arasında kalan bir ülke. Kuzeyde Macaristan, batıda Hırvatistan ve Bosna-Hersek, güneybatıda Karadağ, güneyde Kuzey Makedonya, doğuda Romanya ve Bulgaristan ile çevrili. Başkenti ve en büyük şehri Belgrad, ülkenin en popüler destinasyonu olarak yoğun ilgi görüyor. Ülkenin ikinci büyük kenti Novi Sad, Balkanların en eski kentlerinden biri olan Niş de en çok ziyaret edilen şehirlerinden. Sakin, huzurlu ve doğayla baş başa bir tatil yaparken, Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek isterseniz eğer Subotica’yı tercih etmelisiniz. Subotica’ya birkaç günlük tatil için gidebileceğiniz gibi Balkan turu yaparken de uğrayabilirsiniz.
Eski Taş Çağı’ndan beri insan yerleşiminin bulunduğu Sırbistan toprakları 6. yüzyılda Slav göçüne uğrar. Erken Orta Çağ’da; Bizans, Frank ve Macar krallıklarına haraçgüzarlık yapan birçok bölgesel devlet kurulur. 13. YY’da tanınan Sırp Krallığı, 14. YY’ın başlarında Sırp İmparatorluğu adıyla en geniş sınırlarına ulaşır. 16. yüzyılın ortalarında Osmanlılar günümüz Sırp topraklarının tümünü ele geçirir. Osmanlı hakimiyeti zaman zaman Habsburg (Avusturya Hanedanı) Monarşisi tarafından kesintiye uğrar. Habsburglar, Voyvodina’dan başlayarak 17. yüzyıl sonlarından itibaren Merkez Sırbistan’a doğru genişler. 19. yüzyıl başlarındaki ‘Sırp İsyanları’ ile bölgenin ilk meşruti ulus devleti kurulur. I. Dünya Savaşı’ndaki kayıplar ve eski Habsburg kraliyet toprağı Voyvo- dina’nın Sırbistan Krallığı ile birleşmesinin ardından ülke diğer Güney Slav uluslarıyla Yugoslavya’yı kurar ve varlığını 1990’lardaki Yugoslav Savaşları’na dek sürdürür. Yugoslavya’nın dağılması sürecinde, Sırbistan’ın Karadağ ile kurduğu birlik 2006’da dağılınca, 1918’den bu yana Sırbistan ilk kez egemen bir devlet olur.
Subotica şehri; Sırbistan Cumhuriyeti’nin kuzeyinde, Pannonian (Panonya) Havzası’nda, Tuna ve Tisa nehirleri arasında, Palic Gölü’nün yakınında yer alıyor. Sırbistan’ın Voyvodina özerk eya- letindeki Kuzey Backa Bölgesi’nin idari merkezi ve en büyük ikinci şehri. Macaristan sınırından yaklaşık 10 ki- lometre uzaklıkta olan şehir; 150 yıla yakın Osmanlı İmparatorluğu’nun haki- miyetinde kalmış, bu dönemde Sobotka (Zabadka/Zabatka) adıyla anılmış. Subotica, mimarisi ve etkinlikleriyle (özellikle festivaller) gündemde kalmayı başaran keyifli, sakin bir şehir. Göl ve etrafında kurulu kasaba ile çok talep gören Palic ise doğal dokusuyla oldukça etkileyici bir bölge... Dinlenmek için de ideal bir şehir olan Subotica aynı zamanda tüm yıl boyunca gerçekleştirilen festivaller, etkinlikler, konserler ve kültürel yaşam için ziyaret ediliyor.
Subotica’da şehirlerarası havaalanı yok, bu nedenle Belgrad ya da Budapeşte’ye (Her iki havaalanı da iki saatlik mesafede) uçmanız gerekiyor. Belgrad ve Budapeşte’den tren, otobüs ya da araba kiralayarak Subotica’ya varabilirsiniz. Biz Subotica’ya Macaristan’ın güneyindeki Szeged şehrinden gittik (Bir gezi yazımda Szeged’i de yazmak istiyorum). Eşimin kardeşi Enver Tan, 34 yıldır Szeged’de yaşıyor ve bir Macar (Piroska Tan) ile evli. Bu nedenle Macaristan’a hemen yer yıl gideriz (Ne yazık ki pandemi bu rutinimizi bozdu). Macaristan küçük bir ülke; gezmeye kalkınca, güneyden kuzeye 4 saat, doğudan batıya 4 saatte bitiyor. Gide gele Szeged’i neredeyse sokak sokak gezdiğimiz; başta bizim için önemi olan Mohaç, Peç, Zigetvar vb. gibi şehirler olmak üzere bütün şehirlerine defalarca gittiğimiz ve görülecek yer kalmadığı için Macaristan’a sınır ülkelere de gidiyoruz. Bu ülkeler o kadar yakın ki mesela Szeged-Viyana arası Ankara-İstanbul arası kadar. Hırvatistan’ın Osijek şehri 2.5 saat, Romanya’nın Arad şehri 1 saat, Subotica ise 45 dakika... Anlayacağınız Macaristan’da yaşayan biri canı sıkılınca akşam yemeği ya da çay kahve için komşu ülkelere gidebilir. Bu nedenle bizim de Macaristan’a her gittiğimizde başka bir ülkeyi de görme şansımız oluyor.
***
Macaristan (Tompa) ile Sırbistan arasındaki sınır kapısı Kelebija’da araçların yanı sıra ayağında şıpıdık terlik, elinde naylon torbalarla markete alışverişe gitmiş de dönüyor gibi geçenleri görünce imrenmek mi lazım, şaşırmak mı bilemedim. Aslında AB üyesi sınır kapılarında gümrükten geçmiyorsunuz ama Sırbistan henüz AB üyesi olmadığı için gümrük kontrolü var. Bununla beraber kuyruk ve bekleme yok, sakin bir kapı (Gurbetçiler için alternatif bir kapı). Sırbistan’ın önemli şehirlerinden Subotica, Art Nouveau* tarzında inşa edilmiş en fazla binaya sahip olan benzersiz bir şehir. Özellikle belediye binası ve sinagog olağanüstü güzellikte. Bu binalar Budapeşteli Marcell Komor ve Dezső Jakab tarafından inşa edilmiş.
İlk olarak 1881 yılında bir terim olarak ortaya çıkan Art Nouveau; zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımı. Art Nouveau için binayı masalsılaştırmanın akımı da diyebiliriz. Aynı zamanda festivaller ve kongre turizminin aranan şehirlerinden biri olan Subotica’da, görülmesi gereken yerler:
TRG SLOBODE (ÖZGÜRLÜK MEYDANI)
Şehrin en geniş meydanı olan Özgürlük Meydanı’nda Art Nouveau binaların yanı sıra Sırp imparatorlarından Jovan Nenad’ın heykeli, görkemli belediye binası, ulusal tiyatro bulunuyor. Yine meydanda sanat eserlerini süsleyen Macarların ünlü zsolnay porse- lenlerinden yapılan yeşil çeşme, mavi çeşme ve havuzların olduğu yeşil alanlar insanların buluşma noktası olmuş. Yıl boyunca çeşitli konserlerin verildiği meydanda pazarlar da kuruluyor.
1908-1912 yılları arasında inşa edilen bina seramik çiçekleri, ferforje işleri, vitray pencereleri ile göz dolduruyor. Binanın 45 metre yüksekliğindeki gözlemevi unutulmaz Subotica manzarası sunuyor.
1854 yılında Subotica’daki ilk anıtsal kamu binası olarak inşa edilen tarihi Ulusal Tiyatro, devlet koruması altında tarihi anıt ilan edilmesine rağmen, 2007 yılında yıkılıp yeniden inşa edilmiş, olağanüstü kültürel değere sahip bir anıt.
1893 yılında Budapeşteli bir duvar ustası tarafından inşa edilen görkemli binanın bir mimar değil duvarcı ustası tarafından tasarlanmış olması turistler için de oldukça dikkat çekici.
Art Nouveau mimarisini sevenlerin ziyaret etmesi gereken önemli binalardan biri de şehir müzesine ev sahipliği yapan Dömötör ailesinin eski sarayı. Küçük ama görülmeye değer bu yapının içinde resim galerileri, ahşap heykeller, farklı ülkelerin yaşam biçimlerini gösteren eserler bulunuyor. Binayı gezerken Suboticalı sanatçıların ve önde gelen ailelerin geniş koleksiyonu ile Subotica’nın geçmişine sanatsal tur yapmış oluyorsunuz.
St. Theresa of Avila Katedrali (1797), Fransisken Manastırı (1723), 18. yüzyıldan kalma Doğu Ortodoks kiliseleri ve 20. yüzyılın başlarından kalma Macar Art Nouveau Subotica Sinagogu şehrin ilgi çeken turistik noktaları olarak öne çıkıyor.
Gözlerden uzak, sessiz sakin bir yer arıyorsanız, Palic tam size göre... Voyvodina eyaletinin başlıca turistik yerlerinden biri olan Palic, Palic Gölü panoramasıyla dikkat çeken bir kasaba. Subotica’ya 8 kilometre uzaklıkta olan Palic; kafa dinlemek, keyifli yürü- yüşler yapmak için en uygun yer. Gölün yakınında bulunan, değişik bitki örtüsüne sahip büyükçe bir park ve ilgi çekici binalar görülmeye değer. 5.5 kilometre uzunluğunda olan ve 3.8 kilometrekarelik bir alanı kaplayan gölün ortalama derinliği 2 metre. Göl, çok sayıda kuşun yuva yaptığı kuş adalarıyla tanınıyor. Üç adet plajı var ama göle giriliyor mu bilmiyorum çünkü son zamanlarda suyun kirlendiğini, rehabilitasyon çalışmalarının yapıldığını öğrendim. Fakat yelken ve kano yapmak için ideal.
Palic Gölü’nün yanındaki parkta kaplıca kompleksi bulunuyor. Bu kompleksin göle bakan kısmında bulunan, Art Nouveau tarzında, 1912 yılında inşa edilen Grand Terrace, turistlerin uğrak yeri ve aynı zamanda çevredeki en önemli kongre merkezi. Kongre, konferans, toplantı, sergi ve etkinliklerin yapıldığı üç ayrı salona sahip.
Ana yolun yanında bulunan Palic Su Kulesi, Palic’in simgelerinden biri.
Büyük Teras’ın önünde, aynı döneme ait ve aynı tarzda, en küçük Art Nouveau binası olan Müzik Köşkü bulunuyor. Zamanın ruhuna uygun olarak, gezinti konserleri için kullanılmış ve hala kullanılıyor. Palic’teki Art Nouveau binalarının inşaatının tamamlanmasının bir parçası olarak dikilen anıt çeşme, gölün atmosferine mükemmel uyum sağlıyor. Büyük Teras, Su Kulesi, Kadınlar Lido ve Müzik Köşkü, huzur ve sessizlik, Palic’i ideal bir alan haline getiriyor. Palic’de konaklamak isterseniz, lüks otellerin yanı sıra restore edilmiş konforlu villalar,pansiyonlarda var. Restoranlar, barlar, spor ve dinlenme alanları ile eğlence ve kültür gezisini bir arada deneyimleyebilirsiniz.
Subotica, rahat atmosferinin yanı sıra iyi yemekleri, kaliteli şarapları ve brendileri ile tanınıyor. Şehirde, elma, armut, ayva, kayısı ve üzümlerin yetiştiği büyük meyve bahçeleri ve üzüm bağları var. Turizm kurulunun organize ettiği şarap imalathanelerine gezi tur- ları düzenleniyor. Sırbistan mutfağının, Balkan mutfaklarından olması sebebiyle Türk mutfağı ile ortak noktası çok. Zira çok uzun yıllar birlikte yaşanmışlık var. Sırbistan mutfağında, Türklere özgü kebap, güveç, sarma, baklava ve börek gibi birçok ürünü görmek mümkün. Bunun yanı sıra Alman, Macar, Karadağ, Boşnak ve diğer mutfakların farklı kültür ve gelenekleriyle harmanlanmış lezzetler de ortaya çıkmış. Gastronomi konusunda sunum ve lezzet çeşitliliği su götürmez. Subotica’ya kadar gitmişken her biri ayrı bir ambiyansa sahip müze tadındaki çiftliklerden en az birini mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ziyaret etmeden önce randevu alınması gereken bu otantik çiftlik evlerinde, konaklama ve yeme-içme hizmetleri de sunuluyor.
NASIL ARANDI: #kocaeli # kocaelilife # kocaelinindergisi # kocaelidergisi # subotica # gezi # geziyazisi # artnouveau
Avrupa'nın en temiz, okuryazarlık oranı ve yaşam kalitesi en yüksek ve güvenli ülkesi olan Estonya’nın başkenti Tallinn; ülkenin finans, sanayi, siyasi, kültür merkezi ve ana liman kenti olarak biliniyor. Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı listesinde olan Tallinn dünyanın en iyi on dijital şehri arasına girerek çağı yakaladığını da ispatlıyor.
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor
Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...