Dünyada ve ülkemizde yaşanan felaketlerden bıktık, usandık! Herkeste bir uzaklara gitme, kafa dinleme arzusu var. ‘Pandemide nereye gidebiliriz ki?’ diye düşünüyorsanız ve daha önce gitmediyseniz, tam da bu mevsimde Bulgaristan iyi bir seçenek olabilir. Elbette bir Ege’nin, Akdeniz’in yerini tutamaz ama hem deniz hem de kültür gezisi yapabileceğiniz bir destinasyon. Ayrıca Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen para birimi leva olarak kaldığı için diğer Avrupa ülkelerine göre seyahatiniz daha ekonomik olacaktır.
Bulgaristan, tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla, müziğiyle, insanıyla güzel bir ülke… Hemen her mevsim yapabileceğiniz aktiviteler bulunuyor. Yazın 380 kilometre kıyı şeridiyle turistlerin ilgisini çeken Bulgaristan’da; Karadeniz’in dalgalı sularında yüzüp, kışın kayak merkezlerinde kayabilir ya da termal sularında şifa bulabilirsiniz. Baharda yemyeşil doğanın içinde yerel dokuları bozulmamış şirin köyleri keşfedip, Tuna Nehri ve muhteşem dağ manzaralarının görsel şölenini izlerken, ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. Sanat ve kültür ilgi alanınız ise zengin tarihinin sergilendiği müzeleri, sanat galerilerini gezebilir, müzik ve opera festivallerine katılabilirsiniz.
Yerleşimin tarih öncesi çağlarda başladığı Bulgaristan’ın kısaca tarihine bakarsak; uzun yıllar boyunca Traklar, Yunanlar ve Romalılara ev sahipliği yaptığını görüyoruz. 681 yılında I. Bulgar Devleti, 1185 yılında II. Bulgar Devleti kurulduktan kısa bir süre sonra da Osmanlı tarafından fethedilmiş, yaklaşık 500 yüzyıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalmış ve 1908 yılında bağımsız bir çarlık olmuş. 93 Harbi (1877-1878)’nden sonra III. Bulgar Devleti kurulmuş… II. Dünya Savaşı’nın ardından 1990’a kadar sosyalist rejimle yönetilmiş. Böylece Bulgaristan kültürü; Kelt, Osmanlı, Roma, Slav, Trak ve Yunan kültürlerinden etkilenerek gelişmiş.
Bulgaristan, Türk vatandaşlarına vize uyguluyor (Yeşil, kırmızı ve gri pasaport sahipleri vizeden muaf tutuluyor). Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya İstanbul’dan 1 saatlik uçuşla ulaşmak mümkün. Ancak Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Türkiye ile olan aile bağları sebebiyle sık yapılan otobüs seferleri, tur şirketlerinin düzenlediği turlar ya da özel aracınızla da Bulgaristan’a gidebilirsiniz. Gideceğiniz lokasyonun yakınlığına göre ya Edirne Kapıkule sınır kapısından ya da Kırklareli Dereköy sınır kapısından çıkış yapabilirsiniz.
Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan Burgaz, Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alıyor ve Kırklareli ile komşu. Mayıs ayından eylülün sonuna kadar denize girilebilen Burgaz, Karadeniz’in gözde sahil kentlerinden biri ancak Karadeniz’dir bu; hırçındır, sağı solu belli olmaz. Bu yaz şiddetli dalgalardan dolayı bizim Kandıra sahillerinde denize girmek sık sık yasaklandı. Belki eylülde, Karadeniz’in, insanların doğayı hor kullanmalarına olan kızgınlığı geçer ya da yorgunluktan dinginleşir. Belki de daha şiddetli olur, kim bilir? Denizin yanı sıra Burgaz’da görülmesi gereken şehrin sembolü anıtlar, kilise ve katedraller, arkeolojik kalıntı ve müze de var. Zamanınız varsa ve doğaseverseniz; kentin kuzeyinde, Karadeniz’in hemen yakınında bulunan 5 km uzunluğunda, ortasında bir kum şeridi ile ikiye bölünmüş olan Atanasovsko (Atanasovo) Tuz Gölü’nü, Bulgaristan’ın en büyük doğal gölü ve yaban hayat sığınağı olan Burgaz Gölü’nü ve Poros Ormanı’nı görmelisiniz.
Burgaz’ın büyükçe olan kent meydanının tam ortasında 18 metre yüksekliğinde ‘Sovyet Askeri’ heykeli bulunuyor. Tek bir asker heykeline ‘Alyoşa’ denildiği için heykelin ismi Alyosha Monumet. Bu heykel, II. Dünya Savaşı sırasında Burgaz’a yardıma gelen Sovyet Ordusu onuruna yapılmış. 1953 yılında dikilen heykelin alt kısmında ‘şehre gelen orduyu halkın sevgiyle karşılaması’ temalı bir kesit anlatılıyor. Ancak kimi Burgazlı bu heykel için ‘geçmişini unutma’ diyor, kimisi ise ‘geçmişini unut’ diyerek yıkılmasını istiyor. Bulgaristan’da totaliter rejimin 1989’da çökmesiyle komünist dönemde yapılmış olan pek çok ikonik anıt yerinden kaldırılmış, bir kısmı heykeller için yapılan müzeye taşınmış ama ona rağmen hala yüzden fazla anıt heykel olduğu söyleniyor. Zaten gezerken adım başı karşınıza çıkan anıt ve heykellerden bunu anlıyorsunuz. Burgaz’da 6 adet plaj bulunuyor. Bunlardan en kalabalık ve popüler olanı şehir merkezine yakınlığı nedeniyle merkez plajı… İki kilometre uzunluğundaki plajda ücretsiz duş, soyunma kabinleri, şemsiye ve şezlong imkanı bulunuyor.
Burgaz’ın simgelerinden ve ülkenin en güzel kiliselerinden biri olduğu söyleniyor. Kilise, şehir merkezinde büyükçe bir meydan olan Aziz Kiril ve Metodius Meydanı’nda... Adını Slav halkları arasında kardeş azizler, Slav alfabesinin yaratıcıları ve Hıristiyanlığın misyonerlerinden almış. Güzel bir dış cephesi var. Penceredeki vitrayları Sofya’daki St. Aleksander Nevski kilisesinin vitraylarını boyayan sanatçılar tarafından yapılmış. Burgaz her yıl düzenlenen ‘Spirit of Burgas’ gibi Bulgaristan’daki en iyi müzik festivallerinden birine de ev sahipliği yapıyor.
Nesebar, etrafı denizle çevrili olup karayla bağlantısı dar bir geçitle sağlanan Burgaz’ın eski bir sahil kasabası. Antik çağda Hıristiyanlık merkezi olarak bilinen Nesebar’ın girişinde Aziz Nikolay heykeli karşılıyor ziyaretçileri. Arnavut kaldırımlı dar sokakları ve tarihi mimarisiyle 1983 yılında UNESCO tarafından ‘Dünya Mirası’ ilan edilen antik şehri dolaştıktan sonra eşsiz deniz manzarasına sahip bir kafede kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Burgaz’ın yaklaşık 35 km kuzeyinde, Burgaz ilindeki Nesebar Belediyesi’ne bağlı bir belde. 50’li yılların sonunda Bulgar ailelerinin hafta sonlarını değerlendirmek üzere (Bizim tabirimizle yazlık ) gitmeye başladıkları Sunny Beach, şu anda turistler tarafından çok tercih edilen, Bulgaristan’ın en büyük tatil beldesi haline gelmiş. Ancak betonlaşmadan da fazlasıyla nasibini almış diyebilirim... Sunny Beach’de turistlerin ilgisini çeken bir başka alternatif ise 46 dönüme inşa edilmiş olan aquapark (su parkı).
Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısında bulunan Varna aynı zamanda ülkenin üçüncü büyük şehri… Bulgaristan’ın en büyük limanı da burada… 500 yıla yakın Osmanlı idaresinde kalan şehrin en önemli geçim kaynağı turizm ve limancılık sektörü. Varna; Zlatni Pjasaci kum plajı, Aziz Konstantin ve Elena gibi önemli plajları ile her yaz yüzbinlerce turistin uğrak yeri haline gelmiş. Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarındaki şehirlerinde her 1 Temmuz’da güneşin doğuşu plajlarda hep birlikte Uriah Heep grubunun July morning (Temmuz sabahı) şarkısı eşliğinde karşılanıyormuş. Komünizm çöktükten sonra festivale dönen bu ritüel ‘Özgür ruhların bayramı’ olarak kutlanmaya başlanmış. O tarihlerde Bulgaristan’ın kıyı şehirlerindeyseniz, erken kalkmayı unutmayın!
Bulgaristan’ın kuzey dağlarının eteklerinde yükselen ve Yantra Nehri’nin kıvrımlarıyla ikiye bölünen Veliko Tırnovo, 11. ve 12. yüzyıllarda Bulgaristan’a başkentlik yapmış. Öte yandan Bulgaristan’ın ilk anayasası 1870’de Veliko Tırnovo’da onaylanmış. Bu yüzden şehrin, ülke için ayrı bir önemi var. Ormanlarla kaplı yemyeşil tepelerden biri olan Tsarevets tepesinde restore edilerek bugüne kadar korunmuş görkemli kaleye baktığınızda ve sağlı sollu geleneksel mimariye sahip evlerin olduğu taş sokaklarında dolaştığınızda, Tırnovo’nun eski günlerine geri dönmüş gibi hissediyorsunuz. Özellikle geçmiş yüzyıllara özgü mimari tarzını koruyan Osmanlı ve Bulgar evlerinin bulunduğu General Gurko Caddesi (Ulitsa General Gurko) görülmeye değer.
Devasa bir dikilitaşın etrafında atlı üç heykel Bulgaristan İmparatorluğunun ilk üç çarını simgeliyor ve şehrin manzarası en iyi bu anıtın olduğu terastan izlenebiliyor. Yantra Nehri vadisinin ve Asen Anıtı’nın muhteşem manzarası, zamanın akışını durdurmak ve güzel fotoğraflar çekmek için çok uygun. Günün sonunda nehre bakan terasa sahip otantik bir kafede yorgunluk kahvesini yudumlarken, manzaranın tadını çıkartıp, sessizliğin sesini dinleyebilirsiniz. Kahvenin yanında lokum ikram edilirse sakın şaşırmayın zira şehir esnafının bir bölümü Türk kökenli.
Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük kenti olan Sofya; Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri. Vitosha Dağı’nın eteklerinde konumlanan şehir, her tarafı dağlarla çevrili geniş Sofya Vadisi’nde bulunuyor. Stratejik konumu nedeniyle yüzyıllardır ülkenin kültür ve ticaret merkezi olarak varlığını sürdüren bu şehir, zengin bir tarihe de sahip. İlk sakinlerinin ‘Serdi’ adlı Trakyalı bir kabile olmasından dolayı ismi; önce Serdnopolis, Roma devrinde Serdica, M.S. II. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ulpia Serdica, Bizans devrinde Triadica, IX. yüzyıldan sonra Bulgarca Sredec, 14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Saint Sophia Kilisesinden dolayı Sofia ve Osmanlı döneminde ise Sofya olarak geçer. Sofya’nın yerleşim tarihi yedi bin yıl öncesine kadar gidiyor. Şehirde ve çevresinde neolitik, kalkolitik ve bronz çağlarına ait tarihi kalıntılar bulunmuş. Büyük bir bölümü modern yapılaşmanın altında kalan Roma yerleşkesi Serdica (Antik Serdika)’nın kalıntıları, metro inşaatı sırasında bulunmuş. Şehirde çok sayıda tarihi eserin bulunmasına bağlı olarak Ulusal Arkeoloji, Müze Enstitüsü, Ulusal Doğa Bilimleri Müzesi, Ulusal Askeri Tarih Müzesi başta olmak üzere birçok müze ve ulusal sanat galerisi bulunuyor. Serdika Kalesi’nin yakınlarındaki Sofya’nın en eski binası olduğu düşünülen Aziz George Rotunda Kilisesi (St. George) ve ikonik Ortodoks kubbeleri, gösterişli altın varaklarıyla parlayan Aleksandr Nevski Katedrali şehrin en önemli dini yapılarından.
Dünyanın en büyük Ortodoks kiliselerinden biri olarak da nam salan Aleksandr Nevski Katedrali, Sofya’nın simgelerinden biri. İçerisinde 10 bin kişiyi aynı anda bulundurabilen katedral, Balkanlar’da bulunan en büyük ikinci katedral olma özelliğine sahip ve Neo-Bizans mimarisinin güzelliğini ilk günkü gibi yansıtıyor.
Sveta Nedelia Meydanı’nda, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde, sol elinde bilgeliğin sembolü baykuş, sağ elinde barışı simgeleyen defne yapraklarından yapılmış taç olan bir kadın heykeli var. Bu heykel; pagan Romalılar tarafından, Hristiyan oldukları için işkenceyle öldürülen 3 kızının acısına dayanamayıp ölen, kilise tarafından azize ilan edilen ve adına St. Sofia Kilisesi inşa edilen St. Sofia’nın heykeli. 2000 yılında meydanda bulunan Lenin heykeli Sosyalist Sanat Müzesine kaldırılıp, yerine St. Sofia Heykeli dikilmiş.
Sofya’nın merkezinde bulunan Ulusal Kültür Sarayı, mimari tasarımıyla dikkat çekiyor. Kaleyi andıran yapı; sanat sergilerine, konserlere ev sahipliği yapan çok amaçlı bir kültür merkezi…
Sofya’da, Osmanlı döneminde yapılan 32 camiden günümüze ancak 5’i erişebilmiş. Bu camilerden Seyfullah Efendi (Banyabaşı Camii) ibadete açık olan tek cami.
Sofya çok büyük bir şehir değil ve yürüyerek dolaşmak mümkün ancak müze ve sanat galerilerini, St. Sofia Kilisesini, antika pazarı, kapalı pazarları, Sofya Merkez Sinagogu ve Kadınlar Pazarını, şehre birkaç dakika mesafedeki parkları ve bahçeleri de gezmek isterseniz başkente birkaç gün ayırmanız gerekir. Tüm bu tarihi güzelliklerin yanı sıra Sovyet rejimi döneminde yapılan çok katlı sosyal konutların bakımsızlığına değinmeden geçmeyeyim.
Sofya aynı zamanda üniversiteler şehri. 6 üniversiteye sahip ve çok sayıda öğrencimiz de bu üniversitelerde öğrenim görüyor. Ayrıca Sofya’nın Vitosha Dağına yakın kayak merkezi de oldukça popüler.
Filibe, Bulgaristan’ın 2. büyük şehri. Yine Sofya gibi, Veliko Tırnovo gibi Avrupa’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olarak biliniyor. Şehir, M.Ö. 6. yüzyılda kurulmuş ve ülkenin güney bölgesinin idari, ekonomik ve kültürel merkezi olmuş. Filibe adını Makedonya Kralı II. Flip’ten almış. Antik Roma tiyatrosu, kaleleri, anıtları, kiliseleri, Osmanlı yapıları, Roma stadyumu ile UNESCO geçici miras listesinde olan şehir, 2019 yılında da Avrupa kültür başkentlerinden biri olmuş. Yeri gelmişken belirtmeden geçemeyeceğim; Bulgaristan’ın dokuz tarihi yapısı UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor.
Maritsa Nehri (Meriç)’nin yatağı boyunca, yedi tepe üzerinde yer alan Filibe’nin dar ve dolambaçlı sokaklarını herhangi bir araca ihtiyaç duymadan yürüyerek keşfedebilirsiniz. Şehrin merkezi olan Knyaz Aleksandar I Caddesi‘nde yer alan stadyumun yanı sıra Balkanlar’daki en büyük camilerden biri olan Cuma Camii, yine Osmanlıdan miras kalan Çifte Banya Hamamı, Filibe Antik Kenti, Tarih Müzesi, Stefan Stambolov Meydanı mutlaka gezilecek yerler listenizde olmalı.
Aslında Bulgaristan’la ilgili yazacak daha çok şey var ancak yer kısıtlı. ‘Nerede kalınır?’ sorusuna yanıt vermek gerekirse; Bulgaristan’da apart otel, üç yıldızlı, beş yıldızlı, eski yeni birçok otelde kaldık. Bizim için temiz olması birinci sırada yer aldığı için kaldığımız yerler eski olsa da temiz olması hoşumuza gitti. Belki şansımıza kaldığımız her yerde rahat ettik. Pandemi döneminde kendi yemeğimizi yapma şansımız olduğu için apart otelde kalmayı tercih ederiz.
Son olarak müzik konusuna değinmeden geçmek olmaz. Ortaçağa kadar uzanan müzik kültürüne sahip Bulgaristan, en başarılı halk müziği topluluğu olarak Grammy ödülü de almış. Ayrıca hemen her şehirde müzik ve opera festivalleri yapılıyor.
Başka bir seyahatte buluşmak üzere, sağlıkla kalın…
NASIL ARANDI: #müzeyyentopçutan #dişhekimi #bulgaristan #geziyazısı #burgaz #alyoshamonumentheykeli #kültür #tarih #mimari #nesebar #varna #asenanıtı #filibe #kocaeli
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...