Kış aylarında eğer kış sporlarıyla ilgilenmiyorsanız, seyahat etmek pek cazip gelmiyor insana hele de soğuklarla aranız iyi değilse. Gerçi biz kışı yaşarken, yaz aylarını yaşayan ülkeler de yok değil ancak mesafeler oldukça uzun. Yakın planda gezilecek yerler arasında Avrupa ülkeleri geliyor ki bu ülkeler de oldukça soğuk. Geriye kış aylarında seyahat etmeyi ilginç kılan Noel pazarları, bir de termal turizm kalıyor. Macaristan, termal turizm için özellikle kış aylarında cazip destinasyonlar arasında.
Hem modern hem de geleneksel unsurları harmanlayan bir yapıya sahip Macaristan’ın, başta başkent Budapeşte olmak üzere birçok şehrinde çok kapsamlı termal kaplıcalar ve SPA’lar bulunuyor. Herkesin önceliği farklı olacaktır ama eğer “Hayattayken yapılması gereken 100 şey” gibi bir listeniz varsa oraya eklemenizi tavsiye ederim: Kışın -5 derecede kar yağarken dış mekanda termal havuzda yüzmek, mutlaka denenmesi gereken bir tecrübe. “O kadar da cesur değilim” diyorsanız, tesislerin kapalı havuzlarına da girebilirsiniz. Öyleyse ziyaretçilerine hem dinlenme hem de kültürel keşifler sunan bu şehirlerden ikisini yani termal hamamlarıyla ünlü Mako ile sessizliğin ve huzurun şehri Hodmezövasarhely’yi anlatmaya başlayayım. Keyifli okumalar.
Basında veya sosyal medyada gözünüze ilişti mi bilmem ama geçen yıl yani 2024, ‘Türk-Macar Kültür Yılı’ olarak kutlandı. 1923’te imzalanan Türk-Macar Dostluk Anlaşması’nın 100. yıl dönümünü anmak amacıyla ülkemizde ve Macaristan’da ‘Yüzyıllık Dostluk ve İş Birliği’ temasıyla çeşitli kültürel etkinlikler düzenlendi. Gördüğüm kadarıyla basına yeterince yansımadı. Macaristan’la bağlantımız olmasa belki benim de dikkatimden kaçardı. Türkiye ve Macaristan’da sergiler, konserler, paneller ve festivaller düzenlendi. Budapeşte’de düzenlenen açılış programında, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası büyük bir sahne gösterisi gerçekleştirdi. Bir önemli husustan da bahsetmeden geçmeyeyim.
Şehrimizin de Macaristan ile bir bağlantısı bulunuyor. Avusturya ile savaşırken yenilgiye uğrayıp, 1701 yılında eşi ile Osmanlı Devleti’ne sığınan; Kartepe ilçesinin Karatepe Köyü’nde bir süre yaşadıktan sonra 1705 yılında ölen Macar Kralı Tökeli İmre ve eşi İliona Zrinyi için Kartepe’de bir anıt ve Seka Park’ta bir anı evi bulunuyor. Macarlar, kralları ve eşini misafir eden şehrimizi Macaristan ve Türkiye’nin kardeşliğine açılan bir kapı olarak görüyor. Macaristan’a 30 küsur yıldır gidiyoruz, nüfusu on milyonu aşmadı hatta son yıllarda daha da azaldı. Bu nedenle çok sayıda turistin ziyaret ettiği başkent Budapeşte dışındaki diğer şehirler oldukça sakin. Cittaslow (Sakin Şehir) tanımına uyan bu şehirlerde gezerken bir yerlere yetişmenin telaşını görmediğiniz için bu sakinlik ister istemez insana huzur veriyor, kafanızı dinliyorsunuz. Budapeşte’ye gittiğinizde 1-2 gün daha ayırıp, Mako ve Hodmezövasarhely’yi de mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Mako
Termal suları, tarihi dokusu ve doğa güzellikleri ile ziyaretçilerin huzur ve keyif dolu zaman geçirmesine vesile olan Mako; Macaristan’ın güneydoğusunda, Romanya’ya 10 km uzaklıktaki Csongrád ilinde sevimli bir şehir. 22 bin nüfuslu şehir, Maros Ovası ve Maros Nehri kenarında yer alıyor. Csongrád bölgesindeki Szeged, Hódmezővásárhely ve Szentes’ten sonra dördüncü büyük şehir olan Mako, Romanya ve Sırbistan sınırına yakın olması sebebiyle önemli bir ulaşım merkezi ve Macaristan’ın güneydoğu kapılarından biri. 1542 sonrası Osmanlı’nın kontrolüne giren bölge, 150 yıl boyunca Osmanlı tarafından yönetilmiş. Topraklarının neredeyse yüzde sekseni ekilebilir arazi olan Mako, soğan ve sarımsak üretimiyle dünyaca ünlü. Hem iklim hem de toprak yapısı tarım için elverişli olan bölgede 16. yüzyıldan beri soğan üretiliyor ve her yıl Makó Uluslararası Soğan Festivali düzenleniyor. Makó’da yetiştirilen sarımsağın uluslararası alanda tanınması da oldukça eski. 1873’teki Viyana Fuarı ve 1888’deki Brüksel Fuarı’ndan beri biliniyor.
Macaristan’a gittiğimizde kaldığımız Szeged şehrine 36 km uzaklıkta olan Mako’nun merkezine vardığımızda arabamızı Széchenyi Meydanı’na yakın bir yere park edip, yürümeye başlıyoruz. Görülecek yerlerin hemen hepsi şehrin merkezinde ve yürüme mesafesinde.
Yaya ve bisikletlere ayrılan yollar oldukça geniş olduğundan keyifli bir yürüyüş oluyor. Zaten nüfus az olduğu için sokaklarda insan yok denecek kadar az. Ocak ayı olmasına rağmen havanın soğukluğu rahatsız edici değil zira iklimi, Macaristan’ın diğer bölgelerinden biraz daha sıcak.
Széchenyi Meydanı
Şehrin ana meydanı olan Széchenyi Meydanı’nın iki yanında eklektik yapısı ile Korona (Taç) Oteli, Neo-Barok mimarisi ile dikkati çeken Bérpalota (Kiracılar Sarayı) ve 1854-59 yılları arasında inşa edilen eski belediye binası önemli yapılardan. Korona Oteli’nin köşesinde, 1945-1979 yılları arasında grubuyla Korona Oteli’nin restoranında müzik yapan Macarların ünlü müzisyeni Mihály Fátyol’un bronz heykeli var.
Heykelin kaidesinde yazan “Kim kemanı ile yüzlere bu kadar gülümseme verirken, aynı zamanda gözlerinden yaş akmasını sağlayabilir?” sözleri; müzisyenin başarısını, 30 yılı aşkın çaldığı müessesede ne kadar sevildiğini anlatıyor. Fatyol’un heykelinin yanındaki sandalyeye oturup bir fotoğrafla anı ölümsüzleştiriyoruz. Otelin yanında geniş bir meydan var ve yıl boyu birçok etkinlik bu meydanda düzenleniyor.
Kahramanlık Anıtı
Széchenyi Meydanı’nda dikkat çeken yapılardan biri de Kahramanlık Anıtı. Anıt, I. Dünya Savaşı’nda kahramanlık gösteren askerlerin anısına yapılmış. Heykeltraş Janos Pasztor’un eseri olan anıtın kaidesinin yanlarına savaşta ölen askerlerin isimleri yazılmış. Kaidenin üstünde cesur bir adam, yaralı bir askere destek verirken, alt yanda sağlı sollu kadın ve erkek heykelleri var.
Elinde bir asa tutan erkek heykel, ülkesi için her zaman çalışmaya hazır olan Macar adamını, kucağında çocuklar olan kadın heykel ise barışı, doğurganlığı, çocuklarıyla birlikte yaşadığı evin huzurunu anlatan anneyi temsil ediyormuş.
Bérpalota binasının hemen yanındaki dar sokaktan içeri girdiğimizde karşımıza oldukça ilginç bir mimariye sahip devasa bir kompleks çıkıyor.
Hagymatikum Termal Spa ve Sağlık Merkezi
Makovecz Meydanı’nda yer alan bu yapı dünyaca ünlü Hagymatikum (Soğan) Termal Spa ve Sağlık Merkezi. Ödüllü sanatçı Imre Makovecz tarafından tasarlanan yapı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. Soğan formundan esinlenerek yapılmış olan bu devasa yapıyı, uzay gemisi veya antik tapınağa benzetenler de oluyor. Termal suyunun sağlık üzerindeki olumlu etkileri tescillenmiş olan bu tesiste açık ve kapalı havuzlar, saunalar ve masaj hizmetleri bulunuyor. Turistlerin vazgeçilmezlerinden biri haline gelen kaplıca hem ruhsal ve fiziksel dinlenmek hem de şifa bulmak için kışın ziyaret edilen önemli yerlerden biri. Kaplıcanın şifa etkisini görmek için tüm kaplıcalarda olduğu gibi en az bir hafta kalmak gerekir.
Su istasyonları
Makó şehir merkezinde, Csipkesor mağazasının önünde dar bir parkta tekne formunda yapılar görünce haliyle ne olduklarını merak ediyoruz. Bunlar paslanmaz çelik malzemeyle kaplı, cepheleri çini rölyeflerle süslenmiş, önü ve arkası ahşap kepenklerle kapatılmış beş adet su istasyonuymuş. Parkta Macar büyüklerinin büst heykelleri ve bir de Macaristan’ın ünlü porselen fabrikalarından Zsolnay’ın yaptığı porselen kaideli bir çeşme var. ‘Gerçek İncilerin Yolu’ projesi kapsamında yapılmış ama fazla zamanımız olmadığı için detaylarını inceleyemedim, artık bir sonraki ziyaretimde incelerim… Yürümeye devam ettiğimizde karşımıza belediye binası çıkıyor.
Belediye Sarayı
Beyaz sütunlarıyla antik tapınakları anımsatan yapı, ilk önce Barok tarzda inşa edilmiş daha sonra klasik tarzda yeniden inşa edilerek bugünkü şeklini almış. Sarayın önünde anıt heykellerin bulunduğu park var. Anıtlardan biri ilk Macar Cumhurbaşkanı Lajos Kossuth’a ait.
Belediye binasının yan tarafında da yine dikkat çeken bir heykel grubu görüyoruz. Hukukçu ve devlet adamı Lajos Návay’ın sağında ve solunda oturan figürlerle tasvir edildiği anıt heykel, János Pásztor’un eseri.
Şehrin önemli yapılarından biri de ülkemizde de tanınan, 1936 yılının kasım ayında konferans ve konserler vermek üzere Türkiye’ye gelen, Adana, Mersin, Ankara, Osmaniye yörelerinde araştırma ve incelemeler yaparak derlemeler hazırlayan, çağdaş Türk müziğine büyük katkılar sağlayan Bela Bartok’un adını alan müzik okulu ve heykeli.
Bartok Müzik Okulu ve Heykeli
Günümüzde Bela Bartok Müzik ve Sanat İlkokulu olarak faaliyet gösteren iki katlı okulun önünde dünyaca ünlü besteci, piyanist, Doğu Avrupa ve Ortadoğu halk müziği koleksiyoncusu Bela Bartok’un heykeli de bulunuyor. Bartok’un gerçek boyutundan biraz daha büyük, şapkalı ve elleri ceplerinde tasvir edilen heykeli, şehirdeki diğer birçok heykel gibi şehrin yerlisi Imre Varga tarafından yapılmış. Heykelin üç kopyası daha var; biri Budapeşte’deki Bartok Anıt Evi’nin bahçesinde, biri Macaristan’ın Siofok şehrinde ve diğeri Paris’te.
Kalvin Caddesi boyunca yürümeye devam ettiğimizde eski Reform Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Şehrin yeniden kurulmasından bu yana bu alan şehrin reformcu kesiminin merkezi olmuş.
Eski Reform Kilisesi
18. yüzyılda inşa edilen ve Mako’nun en güzel Barok anıtlardan biri olan kiliseye zaman içinde birkaç bölüm ilave edilmiş. Bugün 47 metre yüksekliğindeki kulesi ile ünlü. Günümüzde ibadete açık olan kilisenin etrafında Kalvin Tarihi Eğitim Merkezi gibi yapılar da bulunuyor.
Tarih ve kültür
Mako’nun tarihi, zengin bir geçmişe sahip. Kentin merkezinde yer alan Mako Müzesi, bölgenin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek için mükemmel bir yer. Müzede sergilenen eserler ve belgeler, ziyaretçilere Mako’nun tarihi hakkında derinlemesine bilgi sunuyor. Ayrıca, kasabanın tarihi yapıları arasında yer alan Reform Kilisesi ve çeşitli antik yapıların geçmiş izlerini günümüze taşıyor.
Şehre dünya çapında ün kazandıran ‘soğan’ bitkisinin sanatsal temsili olarak yapılan soğan heykeli, soğan çiçeğini anımsatan fıskiyeli havuz ve Imre Makovecz tarafından tasarlanan, içinde sinema ve tiyatrosu ile bir kültür merkezi olan Soğan Evi (Hagymaház)’nden bahsetmeden geçmeyeyim.
Mako, doğa severlerin de ziyaretlerinden ziyadesiyle memnun kalacakları bir şehir. Çok sayıda parklar, yeşil alanlar, doğa gezintisi parkurları bulunuyor. Yürüyüş ve bisiklet turları için de oldukça ideal. Özellikle bahar ve yaz aylarında Maros Nehri kıyısında yer alan alanlar, sakin bir doğa yürüyüşü ve piknik yapmak isteyenler için uygun. Doğanın tadını çıkarırken kuş sesleri eşliğinde huzur bulabilirsiniz.
Hódmezővásárhely
“Kunduz çayırı pazar yeri” anlamına gelen Hódmezővásárhely, Szeged şehrine bir saat, Mako şehrine ise yarım saat mesafede. Mako ve Hodmezövasarhely çok yakın olmasına rağmen hava erken karardığı için her iki şehir için ayrı ayrı günler ayırdık ama yaz aylarında gidilirse her iki şehir aynı gün hızlıca gezilebilir. Arkeolojiye meraklıysanız iki gün ayırmanızı tavsiye ederim zira şehirde 6 bin yıl önce yerleşim olduğuna dair arkeolojik kalıntılar bulunuyor. Orta Çağ’dan kalma yirmiden fazla köy ve kilise kalıntıları bulunan şehirde yaklaşık 1500 etnografik, arkeolojik, yerel ve görsel eserden oluşan eşsiz bir koleksiyon, şehirdeki Tornyai János Arkeoloji Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.
Şehir 15. yüzyılda birkaç küçük kasabanın birleşmesi ve çiftlik pazar alanlarının oluşmasıyla birlikte büyümüş. Csongrád’dan Csanád’a giden yola yakın olması da ticari gelişme açısından bir avantaj olmuş. Geçmişte şehrin nüfusunun yüzde yetmişi tarım ve hayvancılıkla geçinirken günümüzde yerli ve yabancı turistik ziyaretlerin artması sonucu turizm sektörüne ağırlık verilmeye başlanmış.
Müzeler, kiliseler, heykeller, parklar ve yüzme havuzlarıyla dikkat çeken şehrin merkezine girdiğinizde binaları görünce hayranlıkla karışık bir şaşkınlık yaşıyorsunuz. Dantel gibi işlenmiş binaların her biri ayrı bir sanat eseri gibi. Yine arabamızı park edip, şehri yürüyerek keşfetmeye başlıyoruz.
Kossuth Meydanı
Şehrin tarihi ve kültürel yaşamının merkezinde yer alan ana meydan; Kossuth Meydanı. Eklektik ve Neo-Barok binalarla çevrili meydan, sessiz ve huzurlu. Sessizliği yalnızca saat başlarında çalan çan sesi bozuyor. Meydandaki büyük parkta Noel için kurulan pazar stantları kapanmış ama Noel ağacındaki süslerin bir kısmı hala duruyor. Parka girdiğinizde, karşınıza Belediye Sarayı ve I. Dünya Savaşı Anıtı çıkıyor. Vásárhely, I. Dünya Savaşı esnasında çok kayıplar vermiş ve büyük acılar yaşamış. Bunun anısına 1938’de János Pásztor’un yaptığı devasa, mermer kaideli, heybetli bir heykel dikilmiş.
I.Dünya Savaşı Anıtı
Şaha kalkmış atının üzerinde cesur bir hussar (15. ve 16. yüzyıllarda Orta Avrupa’da hafif süvari eri), sağ elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırmış, savaşta tasvir ediliyor. Kaidenin ön yüzünde “1914-1918’de her şeyi feda edenler için” yazarken, yan taraflarında yine savaş anlarını tasvir eden kabartmalar yer alıyor. Savaşta ölen askerlerin isimleri heykelin önünde kilim gibi boylu boyunca serilmiş metal bir kaideye lazer kesimle yazılmış. Ölenlerin arasında “Török (Macarca Türk demek)” soyadlarını da görüyoruz. Savaş ne kadar kötü bir şey değil mi? Şu güzelim dünyada kardeş kardeş yaşamak varken dünyayı yönetenler neden hala savaşır, neyi paylaşamıyorlar, anlayamıyorum!
Belediye Sarayı (Mayor’s Office)
Heykelin heybetli duruşu Belediye Sarayı’nın gösterişini biraz kırsa da Neo-Barok ve Rokoko unsurlarının ince ve növenyi (sebze) süslemeleri bir araya gelerek eklektik bir görsel şölene dönmesini engelleyemiyor. Hódmezővásárhely Belediye Sarayı’nı, Macaristan’daki en güzel belediye binalarından biri yapıyor. 1893 yılında inşa edilen bina dış cephe süslemeleri dışında, taş işçiliği ve kulesiyle de tanınıyor (Biz gittiğimizde bina tadilattaydı). Tarihi bir sembol olmanın yanı sıra günümüzde de aktif olarak kullanılan bir kamu binası olan yapı aynı zamanda önemli etkinliklere ve törenlere de ev sahipliği yapıyor. İçinin de en az dışı kadar gösterişli olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Kossuth Meydanı’nda bir çan
Meydanda dolaşırken karşımıza devasa bir çan çıkıyor. “Nedir, ne değildir?” diye araştırırken öğrendik. Hikayesi şöyle: 18 Ocak 1894’te törenle açılışı yapılan belediye binasının kulesi, 76 yıl sonra, 4 Eylül 1970 akşamı elektrik tesisatında çıkan bir arıza sebebiyle yanmış (Hatta altı ay sonra da binanın içinde yangın çıkmış). Yangında çatlayan ve kullanılamaz hale gelen, bin kilodan fazla ağırlığı olan (Alt çapı 120 cm) devasa çan helikopter yardımıyla indirilerek şehrin ana meydanına yerleştirilmiş…
Şehri dolaşırken karşılaştığımız her biri birbirinden güzel sanat eseri gibi binalardan en çok beğendiğimi anlatmak istiyorum.
Kaszinó Egylet (Beyler Kulübü)
Art Nouveau tarzı özellikleri, üçgen çatısı ve yuvarlak pencereleriyle şehrin en karakteristik yapılarından biri olan Beyler Kulübü binası, Macar toplumunun eğitimli sınıfı için 1896’da inşa edilmeye karar verilmiş. Şehrin ileri gelenleri sosyal eğlencenin yanı sıra kamu yararına yönelik hedefler hakkında fikir alışverişinde bulunmak, ortak çıkarları güçlendirmek ve aidiyet duygusunu geliştirmek düşüncesiyle bir iletişim merkezi inşa etmek istemiş. Tasarımı Gyula Sándy tarafından yapılan bina 1901 yılında tamamlanmış, günümüzde Gençlik Evi’ne ev sahipliği yapıyor.
Yine şehirde dolaşırken karşımıza birçok heykel çıkıyor. İçlerinde en beğendiğim mermer kaideli bir çeşmenin üzerindeki heykel ilgimi çekiyor.
Sürahili Kız Heykeli
20. yüzyılın başlarında yaşamış olan ünlü Macar Heykeltıraş János Pásztor (1881–1945) tarafından yapılan bronz Sürahili Kız Heykeli, 1908 yılından beri Kossuth Meydanı’ndaki çeşmeyi süslüyor.
Lenin Anıt Müzesi
Temmuz 2006’da açılan Anıt Müze, 1945-1990 arasındaki dönemin adaletsizliklerini anlatan yüzlerce nesne ve binlerce fotoğrafı kapsıyor. Sosyalist döneminin baskılarının şehirde yaşayan insanlar üzerinde yarattığı travmaları tarihsel süreçlerle anlatıyor. Bir tankı andıran müzenin yan tarafında oturan bir Lenin heykeli ziyaretçileri karşılıyor.
Eski Reform Kilisesi
Kossuth Meydanı’nın yanındaki Eski Reform Kilisesi şekil ve Barok tarzındaki beyaz kulesi ile alışılagelmiş kiliseler gibi görünse de iç kısmı önemli marangozlar ve inşaat ustaları tarafından yapılmış ve diğer kiliselerden farklı. Aynı zamanda savunma yapısı olarak da hizmet veren kule 1713 yılında kerpiçten yapılmış olan kilisenin yanına yapılmış. Şehrin en eski tuğla binası olan gövdesi ise 1720-1723 yılları arasında inşa edilmiş.
Yerel lezzetler
Macar mutfağı, baharatlı ve lezzetli yemekleriyle tanınır. Gulaş yemeği veya çorbası, halászlé (balık çorbası) ve paprika (kırmızı biber) öne çıkan yiyecekler. Ayrıca üzerine sarımsak, tereyağı, rendelenmiş peynir, ekşi krema veya çeşitli şarküteri ürünleri eklenerek servis edilen hamur işi Lángos’u; Macar mutfağının geleneksel tatlılarından olan ve özellikle yılbaşında yapılan haşhaş tohumları ya da cevizle doldurulmuş rulo şeklindeki beigli tatlısını veya uzun şişlere sarılarak pişirilen kürtőskalács tatlısını deneyebilirsiniz. Mako ve Hódmezővásárhely’nin yerel restoranlarında ve Macar mutfağının en güzel örneklerini tadabilir, lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.
Alışveriş
Macaristan porselenlerinin dünya çapındaki ününü mutlaka duymuşsunuzdur. Porselenlerinin yanı sıra bazı şehirlerde küçük seramik fabrikaları da oluyor. Gitmeden önce ziyaret edeceğiniz şehirde bu fabrikalardan olup olmadığını araştırırsanız eğer çok güzel yerel seramik objeler alabilirsiniz.
Macaristan’ın güzel, düzenli, temiz ve huzurlu iki şehrini anlattım sizlere; kim bilir belki bir gün yolunuz düşer. Bazen en güzel anılar, en beklenmedik yerlerde gizlidir. Seyahatiniz bol olsun!
Dip Not: Eşim Ömer Tan ile Macaristan’a her gittiğimizde bizi krallara layık şekilde ağırlayan, yaz-kış demeden ülkede basmadık toprak bırakmayacak kadar bizi gezdiren, kültürünü, müziğini sevdiren, iyi yürekli ve dost eltim Piroska Tan ve kayınbiraderim Enver Mustafa Tan’a sonsuz teşekkürlerimle.
NASIL ARANDI: #diş hekimi müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # macaristan # seyahat
Efsanelerle dolu Antik Yunanistan’ın zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfederken, yeni yıla hazırlanan modern Yunanistan’a doğru zamanda bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?
Tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle gezginlerin gözde destinasyonlarından biri olan Litvanya’yı keşfedebilmek için başkent Vilnius ve Trakai’yı mutlaka ziyaret etmelisiniz
Avrupa'nın en temiz, okuryazarlık oranı ve yaşam kalitesi en yüksek ve güvenli ülkesi olan Estonya’nın başkenti Tallinn; ülkenin finans, sanayi, siyasi, kültür merkezi ve ana liman kenti olarak biliniyor. Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı listesinde olan Tallinn dünyanın en iyi on dijital şehri arasına girerek çağı yakaladığını da ispatlıyor.
İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.
Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…
Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz
Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…
Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…
Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün
Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…
Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi
Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor
Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz
Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek
Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges
Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos
Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz
Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre
Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz
Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız
Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir
Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti
Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?
Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…
Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor
Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır
Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor
Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor
Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri
Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...