09-10-2024 10:00

Balkanların Rio’su İskeçe Karnavalı

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 29/05/2024
Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.
.stripslashes($urun->baslik).

İskeçe; Yunanistan'ın kuzeyinde, Batı Trakya'da aynı adı taşıyan bölgenin merkezi olan bir şehir. Osmanlı zamanında Eskije ya da İsketye olarak anılan şehrin ismi, yerel Slavların bölgeye verdiği Skeča isminden geliyor. Günümüzde şehre biz ‘İskeçe’ derken, Yunanlılar ‘Xanthi’ diyor. Gümülcine (Komotini) ve Dedeağaç (Alexandroupolis) illeriyle birlikte İskeçe; Yunanistan'da Türklerin en yoğun olarak yaşadığı bölge. 

Yunanistan’a gitmek için biz İpsala sınır kapısını kullanıyoruz. (İpsala’ya göre yolunuz biraz uzar ama Pazarkule/Kastanies Sınır Kapısı da özellikle yaz ayları ya da karnaval zamanı alternatif olabilir) Kipi sınır kapısından geçerek Meriç (Evros) bölgesinden Yunanistan’a giriliyor. Dedeağaç, Gümülcine güzergahı takip edilerek 1 saat 45 dakika süren bir yolculukla İskeçe’ye varılıyor. Yakın olması sebebiyle ya da orada yaşayan akrabalarını ziyaret etmek amacıyla, ülkemizden hafta sonu tatilini İskeçe’de geçiren çok sayıda vatandaşımız oluyor.    

İskeçe

İskeçe küçük bir şehir, denize kıyısı yok. Deniz tatili için tercih edilmeyebilir lakin tarihe meraklı olanların ilgisini çekebilir. Zira Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip. Old Town (Yunanca Palia Poli) yani eski şehir İskeçe’nin tarihi merkezi durumunda. Bu bölgede Osmanlı döneminden kalma birçok konak ve bina bulunuyor.

Şehrin ortasındaki Plateia Kendriki (Merkez Meydan/Demokrasi Meydanı)’de, Osmanlı döneminde Hacı Emin Ağa tarafından yaptırılan Saat Kulesi (Clock Tower) yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta duruyor. Kafeler, barlar ve restoranlar ile çevrili meydan, şehrin buluşma noktası durumunda. Tarih kokan ara sokaklarda Osmanlı konaklarına rastlıyorsunuz. 

Şehrin tamamını bir günde gezmek mümkün. Görülmesi gereken başlıca yapılar: Cathedral of St. Sophia (Azize Sofia Katedrali), Folklore and Historical Museum of Xanthi (Halk ve Tarih Müzesi), The House of Shadow (Gölge Evi). Zamanınız müsaitse, Türklerin yoğun olduğu kafe ve tavernaların bulunduğu Plateia Antika (Antika Meydanı)’yı da ziyaret edebilirsiniz. 

***

Eşimle birlikte, Yunanistan seyahatlerimiz esnasında birkaç kez İskeçe’ye uğramış, arkadaşlarımızı ziyaret etmiş, onlarla zaman geçirmiştik. Geçtiğimiz aralık ayında ise “Drama Noel Baba Köyü” gezimizde, İskeçe’de konaklamıştık. İskeçe’yi az çok tanımıştık ama genelde yaz ve sonbahar aylarında gittiğimiz için her yıl şubat sonu mart başı yapılan ve son yıllarda dünya çapında ilgi çeken karnavallar arasında yer alan İskeçe Karnavalı’nı görme şansımız olmamıştı. “Rio Karnavalı” olarak ünlenen karnavalı merak ediyordum, ilginç bir deneyim olacağını düşünüyordum. Karnavalın en renkli olan son iki gününü, bu yıl bir fırsat yaratıp görmek için araştırmalara başladım.

İskeçe Karnavalı

Yunanistan'ın hatta Balkanların en meşhur karnavalı olan İskeçe Karnavalı aslında dini motifleri olan ve Paskalya öncesi, baharın gelişini kutlamak için düzenlenen bir karnaval. 

Dini motifleri beni ilgilendirmiyor ama denize kıyısı olmayan küçük bir şehrin turizme ciddi katkı sunan bir karnaval düzenlemesi ilgimi çok çekiyordu. Müzik, dans, renkli ve ilginç kostümler ile eğlence dolu bir kutlama. Şubat sonu mart başı gibi bir döneme denk gelen karnavalın hazırlıkları aylar öncesinden başlıyor. Sadece İskeçeliler değil çevre şehirlerde de halk kostümlerini, maskelerini hazırlayıp, makyajlarını planlıyor; iki hafta boyunca şehir bir maskeli baloya ve eğlence merkezine dönüyor. Konserler, stand up gösterileri, kültür konuşmaları, derneklerin geleneksel yemeklerinin canlı müzik eşliğinde sunumu, folklor gösterileri, el sanatları, kostüm sergileri, resim ve maske yapım atölyesi, çocuk karnaval geçidi vb. gibi sayamadığım etkinliklerle dolu iki hafta... Karnavalın en önemli günü son gün gerçekleşen kostümlü geçiş töreni. Şehir özellikle son iki gün birçok ülkeden gelen ziyaretçi akınına uğruyor ve caddelerde, sokaklarda adım atacak yer bulamıyorsunuz. 

Karnavalı araştırırken; karnavalın, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türkleri Helenleştirme projesi olarak görenler olduğunu fark ettim. Doğruluk payı vardır yoktur; bilemem ama İskeçe’de yaşayıp, Helen kültüründen etkilenmeyip, on beş gün süren festival ile Helenleşiliyorsa enteresan! Dediğim gibi beni ilgilendiren kısmı, geçtiğimiz yıllarda ekonomik kriz yaşayan Yunanistan’a ve tarımla geçinen İskeçe’ye turizm açısından da ciddi katkı sunan karnavalın nasıl yapıldığını görmek, farklı bir kültür ve ambiyansa tanıklık etmekti. Belki şehrimizde de böyle bir karnaval ya da şenlik düzenlenir de biz de bacalı fabrikaları azaltırız, kim bilir!    

İskeçe Karnavalı’nın hikâyesi

Gelelim yaklaşık iki bin yıllık bir geleneği yaşatan karnavalın dini motiflerle süslü hikâyesine: Hz. Meryem’in oğlu İsa’nın, büyüdüğünde peygamber olacağına dair söylentiler çıkmaya başlar, bu söylentilerden dönemin Romalı yönetimi rahatsız olur. Halk arasında Hz. İsa’nın öldürüleceği konuşulmaya başlanır. İsa’nın askerler tarafından tanınmaması için herkes çocuklarının yüzünü boyar. Böylece hiçbir çocuk birbirinden ayırt edilmez hale gelir. Çocuklar günlerce boyalı bir şekilde dolaşır. Onuncu günün sonunda söylentilerin asılsız olduğu anlaşılır. İsa’nın ölümden kurtulmasına sevinen halk, bütün gün boyunca eğlenir ve eğlencenin sonunda çocuklarını yıkarlar. Bu adet günümüze kadar gelir. İnsanlar son gün yüzlerini boyayıp çılgınlar gibi eğlenir, maskeli kostümler giyer ve gecesinde yıkanıp huzurlu ve tertemiz yeni bir pazartesiye uyanır.

Nasıl gitmeli?

Karnavala gitmek için birden fazla seçenek var. İsterseniz birkaç günlük bir program yapıp İskeçe’ye yakın Kavala, Drama, Selanik gibi civar şehirleri görüp, festival günü İskeçe’ye geçersiniz; ister geçit töreninin olduğu gün yani karnavalın son günü günübirlik bir program yaparsınız. Ülkemizden karnavala gitmek için iki günlük ya da günü birlik turlar var. Biz, turla gitmeyi düşünmedik. Hem kendi aracımızla gitmenin, koştur koştur gezmek yerine; istediğimiz yerde, istediğimiz kadar kalmanın özgürlüğünü sevdiğimizden hem de gitmek istediğimiz farklı lokasyonlar olduğundan; turla gitmek çok cazip gelmedi. 

Mesela Kavala’ya defalarca gitmemize rağmen Kavala’ya 20 dakika mesafedeki Yunanistan'ın en önemli arkeolojik alanlarından biri olan Philippi Antik Kenti’ni görmeye zaman bulamamıştık. Bu seyahatimizde burayı görmek istiyordum. Bu düşüncemi yıllardır birçok seyahati birlikte gerçekleştirdiğimiz ve gittiğimiz seyahatlerde çok eğlendiğimiz arkadaşlarımız, komşumuz Canan ve Hüseyin Acurman ile paylaştım. Olumlu yanıt alınca otel rezervasyonu için araştırmaya başladım. Karnavala iki ay vardı ancak İskeçe’deki otellerin yüzde doksanı dolmuştu. İskeçe’de yaşayan diş hekimi arkadaşım Hasan Malkoç’u aradım. “Geç kalmışsınız, oteller neredeyse bir yıl öncesinden ayrılmaya başlıyor” dedi. Tavsiye ettiği oteller de dolu olup, geriye kalan otellerin sağlıklı olup olmadığına karar veremediğimiz için Acurman’ların ocak ayında Kavala’da kaldıkları ve çok temiz buldukları yeni yapılmış olan otele (Urban Bay Hotel & SPA) gitmeye karar verdik. Üstelik otel odaları mutfaklıydı. Kavala, İskeçe’ye 45-50 dakika mesafedeydi ama zaten Philippi Antik Kenti’ni görmek için Kavala’ya gidecektik… 

Kavala’da da otellerin % 75’i doluydu. Karnavalın dünyaca ünlü olduğunu ve karnaval zamanı İskeçe’yi çok turistin ziyaret ettiğini biliyordum ama civar şehirlerin de dolup taşacağını tahmin etmiyordum. Demek ki karnaval zamanına yakın otel rezerve etmek istesek, yer bulamayacaktık! Rezervasyonumuzu cuma ve cumartesi gecesi kalacak şekilde yaptık.    

Aleksandropolis ve Porto Lagos

Gelelim seyahatimize: Perşembe sabaha karşı yola çıktık, Yunan sınırına geçtikten sonra İpsala sınır kapısına yarım saat mesafedeki Dedeağaç (Aleksandropolis)’a uğrayıp, biraz deniz kenarında dolaştık. Liman şehri olan Dedeağaç’ın sembolü; şehrin her yerinden görülen deniz feneri. Deniz fenerinin denizde değil de caddede olması enteresan! Muhtemelen zamanla deniz doldurulmuş, fener de caddenin kenarında kalmış… Ülkemize yakınlığı sebebiyle turizm amaçlı gezilerin yanında Dedeağaç’a günübirlik alışveriş turları da düzenleniyor.

Dedeağaç’tan sonraki durağımız Vistonida Gölü kenarında kurulmuş küçük bir kasaba olan Porto Lagos oldu. Aralık ayında gittiğimiz Drama Noel Turu seyahatimizde bölgeyi ilk defa görmüş ve hayran kalmıştım. Buralara kadar gelmişken, Porto Logos’u bir daha görmeden olmazdı. Deniz ile iç içe olan gölün ortasındaki küçük adacıklara inşa edilmiş ve uzun ahşap köprüyle ulaşılan Agios Nikolaos ile Panagia Pantanassa kiliselerinin bahçesindeki banklarda oturup gölün güzelliğini seyredip, fotoğraflarımızı çektikten sonra Kavala’ya gitmek üzere yola revan olduk. 

Kavala

Kavala’ya ’ya vardığımızda otelimize yerleşmeden, yanındaki marketten alışverişimizi yaptık.  Odalarımıza yerleşip bir şeyler atıştırdıktan sonra Kavala merkeze gidip sahilde yürüyüş yapıp, bir kafede çay-kahve içtik… 

Cumartesi sabahı kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık, istikamet; Philippi Antik Kenti… Dünya miras listesinde olan antik kent düşündüğümüzden çok daha ilgi çekiciydi, dolayısıyla tahminimizden daha uzun zaman geçirdik. Neyle karşı karşıya kalacağımızı bilmediğimiz için sabah çıkarken termoslarımıza kahve hazırlamıştık ama gerek kalmadı, zira hem yemek yenecek restoran hem de yemyeşil çimenlerin üzerinde, açık havada çay-kahve içilebilecek kafe vardı. Philippi şehrinin merkezinde de biraz vakit geçirdikten sonra, kalbimizi antik kentte bırakarak İskeçe’ye doğru yola çıktık. Akşam yemeği için arkadaşlarımızın daha önce gittiği ve çok beğendiği Pilima (Keçilli) Köyü’ndeki restorana gittik zira İskeçe’ de o kalabalığın içinde umduğumuzu bulamayabilirdik. Rodop Dağlarının eteğinde, ormanlık alan içinde kurulu olan bir Türk Köyü olan Keçilii’ye biraz dolambaçlı yollardan gidiliyor ama görmekte yarar var. İşletmecisinin Türk olduğu şirin, otantik restoranda daha önce yemediyseniz oğlak çevirmeyi deneyebilirsiniz ancak gitmeden önce sipariş vermeniz gerekiyor. Restoranın tam karşısında yer alan camiyi görüp, restorandakilerin Türkçe konuştuğunu duyunca kendinizi memlekette hissediyorsunuz.   

Cumartesi akşamı şenliği

Keçilli’den 15-20 dakika süren yolculuktan sonra İskeçe’ye vardık. Arabayı merkeze yakın bir yere park etmek istesek de yer bulamadık. Gördüğümüz bütün yol kenarları, otoparklar hınca hınç doluydu. Birkaç tur attıktan sonra şans eseri bir yer bulduk. Hava kararmaya başladığı için merkeze ne kadar mesafede olduğumuzu kestiremedik. Konser sandığımız yüksek sesli bir müziğin olduğu tarafa yürüdük. Konser değil, devasa boyutta bir kolondan müzik yayını yapıldığını gördük. Önümüze çıkan trafiğe kapalı caddede çeşit çeşit kostümler giymiş, maskeler takmış gruplar halinde yürüyen gençlerin peşine takıldık. Ara ara ilginç gruplara denk gelince fotoğraf çektirdik. 

Cadde boyunca epey yürüdükten sonra -ki bu esnada belirli aralıklarla kurulmuş ses sistemlerinden, yüksek volümlü müzik yayını devam ediyordu- nihayet saat kulesini gördük ve şehrin merkezi olan Demokrasi Meydan’ına geldiğimizi anladık. Meydanda bir konser veriliyordu ki kolonlardan gelen müziğin kaynağını bulmuş olduk. Genç-yaşlı, kadın-erkek, çoluk-çocuk dans ediyordu. Çocukların ellerinde balonlar, oyuncaklar, şekerler; gençlerin ellerinde içecekler çılgınca eğleniyorlar ya da meydandaki kafeleri doldurmuş, o gürültüde sohbet etmeye çalışıyorlardı. 

Bir kısım insan da kostümleriyle karnaval geçit törenine katılmış; düdüklerle, kahkahalarla yürüyorlardı. Meydanda ışık, duman, havai fişek gösterileri yapıldı. Bol bol video ve fotoğraf çektikten sonra caddenin kalan kısmını da yürüyüp geri döndük. Sabaha kadar süren karnaval hakkında okuduğumuz birkaç makale ve izlediğimiz bir iki video dışında fazla bilgimiz yoktu, böylece bir fikir edinmiş olduk. Büyük gün ertesi gündü, burada gördüğümüz kostümlü insanalar dışında kırk kadar dernek özel kıyafetleriyle korteje katılacaktı. Aracımızın olduğu yere dönerken neredeyse gece yarısı olmuştu ama yüksek sesli müzik yayını hala devam ediyordu. “Bölgede oturanlar bangır bangır çalan bu müzikten rahatsız olmuyorlar mıydı?” diye sorduktan sonra “Herhalde mahalle sakinleri evde oturacak değil; ya caddelerde kostümleri ile dolaşıyorlar ya da meydandaki eğlencededirler” diye noktayı koyduk. 

Büyük karnaval geçit töreni

Karnavalın en renkli günü (pazar) olan kostümlü büyük geçit töreni; saat 13:30’da başlıyormuş. Kahvaltı sonrası toparlanıp, otelden çıkışımızı yaptık, İskeçe’ye doğru yola çıktık. Eğer İskeçe merkezde kalmayıp, bizim gibi başka şehirden gelirseniz; pazar günü şehir merkezine aracınızla girmek zor. Polis yolları kapatıyor ve şehrin dışındaki büyük bir parka yönlendiriyor. Aracınızı orada bırakıp, shuttle (servis aracı)’larla merkeze gidiyorsunuz ama biz alternatif bir yol bulup, merkeze kadar gittik hatta merkeze araçlar sokulmadığından olsa gerek, kolayca park yeri bile bulduk. 

Geçit töreninin yapıldığı meydana giderken, karnaval kostümü satan mağazalardan hala alışveriş yapan insanlar vardı. Yol boyunca çeşitli kostümler giymiş insanlar, meydana doğru yürüyordu. Saat kulesinin olduğu meydana geldiğimizde hem meydan hem de geçidin yapılacağı caddenin etrafı sağlı sollu, tıklım tıklım dolmuştu. O anda, geçidi yakından görmek için ya erken gelip yer kapmak ya da meydanı gören bir binadaki kafe (var mı bilmiyorum)’den izlemek gerektiğini anladık. Müzik eşliğinde geçecek olan kortej için hazırlanan caddeye giriş ve çıkışlar olmasın diye barikatlar kurulmuş, saatler öncesinden herkes yerini almış bekliyor.  

İskeçe’ye “bin bir rengin şehri” de deniliyor. Meydandaki genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek herkesi rengarenk ve ilginç kıyafetleriyle görünce, nedenini anladım. Her karnavalda aynı mı bilmiyorum ama o kadar hıncahınç kalabalıkta üstelik su gibi içki içildiği halde herhangi bir kavgaya rastlamadık. Tam tersine herkes çok mutluydu. 

Korteje ayrılan caddede yürüyenler, gruplar halinde temaları belirlenmiş profesyonel kostümler giymişler. Düdük çalarak, dans ederek, izleyenleri selamlayarak yürüyorlar. Açıkçası niyetimiz olmadığı için korteje katılma kuralları var mı yok mu, araştırmadım. Yüksekte olmadığımız için uzunluğunu da kestiremedim ama geçit töreni 4-5 saat sürüyor. Gerçi dans ederek ve selamlayarak gittikleri için kortej de sık sık duraksamalar oluyor. Bu duraksamalar esnasında ben de barikattan geçip, kostümüm olmasa da kortejin içine sızdım ve biraz danslara eşlik ettim. 

Korteji balık istifi gibi izleyenlerin dışında ara sokaklardaki kafeler de tıklım tıklım doluydu. Meydandaki Türk kahvehanesinde çay içtik, Türklerle sohbet ettik. Kahvehanedeki televizyondan canlı yayınlanan töreni biraz daha izleyip kalktık. Tören saat 19:00’da Kosynthos Nehri üzerindeki köprünün civarında toplanılarak festivalin en önemli ritüeli olan kukla *Tzaros’un yakılmasıyla son buluyormuş. Akşam saatlerinde de havai fişek gösterileri devam ediyormuş ama sınırda beklememek için erken ayrılmak zorundaydık.  

Karnavala gitmek istiyorsanız dikkat etmeniz gerekenler:

- Karnaval zamanı İskeçe’de olmak istiyorsanız, en çok dikkat etmeniz gereken şey; zamanlama. Turla değil de kendi imkânlarınızla gidecekseniz eğer yazımın başında da belirttiğim gibi otel rezervasyonunuzu aylar öncesinden yapmanızda fayda var. Hatta gürültüden hoşlanmıyorsanız, şehrin merkezine uzak bir konaklama yeri olsun! 

- Karnaval zamanı restoranlarda yer bulmakta zorlanabilir ya da istediğiniz kalitede hizmet alamayabilirsiniz. O nedenle mutfağı olan bir konaklama yeri tercih ederseniz, bu sorunu nispeten ekarte etmiş olursunuz.

- Karnavalın son iki günü yani cumartesi ve pazar günleri gümrüklerde çok uzun kuyruklarla karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle hafta sonu yoğunluğuna kalmamak için perşembe veya cuma günü gidip, pazartesi günü dönmenizi tavsiye ederim. Böylece hem karnavalın önemli olan son iki gününün tamamını izlemiş olursunuz hem de İskeçe’yi ve yakın çevresini gezebilirsiniz.

-Pazar günleri birçok market kapalı oluyor, market alışverişlerinizi pazar gününe bırakmayın. 15:00 ile 17:00 arası Yunanlıların siesta saatleri olduğunu unutmayın!

Seyahatle kalın…

* Tzaros’un yakılışı: “Karnavalın kralı” da denilen temsili kuklanın bir çalı yığınının üzerine yerleştirilerek yakılması geleneği. Bu ritüel, tarihte Doğu Trakya’dan gelen göçmenler tarafından başlatılmış. Geleneğin, yaz boyunca insanları bit ve pireden koruduğuna inanılıyor.  

NASIL ARANDI: #müzeyyen topçu tan # gezi yazısı # köşe yazısı # izmit # kocaeli # gümülcine # iskeçe # karnaval # dedeağaç

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Baltıkların gözdesi adalar şehri: Helsinki

İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.

3 hafta önce
Yeşil ile mavinin dans ettiği ada Samos

Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.

2 ay önce
Heykeller şehri Üsküp

Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.

4 ay önce
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

8 ay önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

10 ay önce
Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…

11 ay önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

1 yıl önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

1 yıl önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

1 yıl önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

1 yıl önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

2 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

2 yıl önce
Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz

2 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

2 yıl önce
İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir

2 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

2 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

2 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

2 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

2 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

3 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

3 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

3 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

3 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

3 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

3 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

3 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

3 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

3 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

3 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

4 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

4 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

4 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

4 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu