30-04-2025 09:12

Antik efsanelerin izinde bir keşif: Yunanistan

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 16/01/2025
Efsanelerle dolu Antik Yunanistan’ın zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfederken, yeni yıla hazırlanan modern Yunanistan’a doğru zamanda bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?
.stripslashes($urun->baslik).

Bir yıl daha göz açıp kapayana kadar geldi geçti. Dünyamızın maruz kaldığı hastalıklar, savaşlar, ekonomik krizler gibi negatif atmosferlerden beynimizi biraz olsun uzaklaştırabilmek, yeni kültürler tanımak, ilginç yerler keşfetmek ve bilgimizi arttırmak için kendimize yapacağımız en güzel yatırım: Seyahat etmek… “İyi de seyahat etmek için para lazım” dediğinizi duyar gibi oldum. Aslında seyahat etmek için büyük bütçeler ayırmanıza gerek yok. Alışkanlıklarınızı kontrol edin; her gün yaptığınız halde size pozitif bir katkı sağlamayan, sağlığınızı negatif etkileyen alışkanlıklarınızı bırakıp, onlara harcadığınız paraları bir kenara koyun. O birikimlerle nerelere gidebileceğinize inanamayacaksınız! Yeni yılda sağlık, mutluluk ve seyahat dolu günler dilerim. Her şey gönlünüzce olsun.      

Yılın bu zamanlarında sıcağı sevenler; Güneydoğu Asya, Orta Amerika, Avustralya ve Afrika’daki ülkelere kaçıyor. Tabii o kadar yol yapmışken, biraz uzun kalmak lazım. O nedenle biz, soğuk da olsa kışın yakın mesafelere seyahat ediyoruz. Son yılların trendlerinden olan “Noel Pazarları Turları”na katılmak eğlenceli oluyor. Geçen yıl Yunanistan’ın Drama şehrinde kurulan Noel pazarını ziyaret ederek, izlenimlerimi siz değerli okurlarla paylaşmıştım. Bu yıl da Romanya’daki pazarları görmek istiyordum ancak seyahat arkadaşlarımdan olan Nurten Kartal araştırmaları esnasında 6 günlük “Yunanistan İncileri” turundan bahsetti. İncelemelerimiz sonucunda, bu turun oldukça cazip olduğunu gördük.

Gerçi tur kapsamındaki birçok şehri daha önceleri ziyaret etmiştim ama Yanya, Parga, Preveze vb. gibi tarihimiz açısından önem arz eden şehirleri, Korint Geçidi’ni ve sarp kayaların üzerine inşa edilmiş manastırlarıyla göz kamaştıran Meteora’yı daha önce görmemiştim. Atina ve Selanik’teki Noel pazarlarını da gezebileceğimizi görünce hem kültür hem Noel pazarı turu yani bir taşla iki kuş vurmak için ideal bir seyahat diye düşündük. Tek sorun o kadar uzun bir yolculuğu otobüsle katetmek zor olabilirdi ama birkaç ay önce yaptığımız Baltık turunda otobüsle çok uzun yollar gitmiştik. Deneyim ve tecrübelerimize dayanarak tura kaydımızı yaptırdık. Biz İzmit’ten katıldığımız için ilk durak olan İstanbul Kadıköy’den otobüse bindik. Birkaç noktadan yolcu aldıktan sonra Tekirdağ – Malkara – Keşan – İpsala yol güzergahını izleyerek İpsala sınır kapısına ulaştık. İpsala ve Yunanistan Kipi sınır kapısındaki çıkış işlemlerinin ardından Yunanistan’a giriş yaptık. Kahvaltı molası verdikten sonra Meteora’ya doğru yola koyulduk. Gümrüklerde fazla kuyruk yoksa İstanbul’dan Meteora’ya varmak yaklaşık dokuz, molaları da sayarsanız on saat sürüyor. O kadar saati otobüste geçiremem derseniz, Atina’ya veya Selanik’e uçup, oradan trenle veya araç kiralayarak geçebilirsiniz.

Meteora

Meteora, Yunanistan’ın Kalambaka kasabası yakınlarında bulunan kayalık bir bölge. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde Ortodoks rahipler inzivaya çekilmek üzere bölgedeki kayaların üzerlerine manastırlar inşa etmiş. Hristiyanlık inancına göre manastırlar ne kadar yüksekte olursa, Tanrıya o kadar yakın olduklarını düşündüklerinden, bu sarp kayalıklara ulaşım olmasa da yirmi dört adet manastır inşa etmeyi başarmışlar. Günümüzde manastırların sadece altısı ayakta kalmış ve bu yapılar Athos Dağı’ndan sonra Yunanistan’da bulunan en önemli manastırlar olarak kabul ediliyor. UNESCO Dünya Mirasları Listesinde de yer alan manastırların inşa edildiği kayalık bölge, milyonlarca yıl önce denizin altındaymış, zamanla suların çekilmesiyle bu devasa kayalar ortaya çıkmış. Rahipler yıllar boyunca manastırlara, ipten yapılmış ağ asansörler ile yukarı çekilerek veya zipline tarzı düzeneklerle karşıdan karşıya geçerek ulaşmış. Bölgeyi ziyaret edenlerin sayısı arttıkça ve teknoloji ilerlemeye başlayınca taşları oyarak merdivenler yapmışlar. Günümüzde dar da olsa asfalt bir yol bulunuyor. Otobüsümüzle manastırlardan birini ziyaret edip, fotoğraflarımızı çektikten sonra yalçın kayalıkların üzerindeki bu dünya harikası yapıları arkamızda bırakarak Kalambaka kasabasına iniyoruz. Bir tesiste öğle yemeğimizi yiyerek Yanya’ya hareket ediyoruz.

Yanya

Yunanistan’ın Epir bölgesindeki en büyük şehir olan Yanya (Yunanca ismi Ioannina)’ya varmak yaklaşık iki saati buluyor. Osmanlı’nın önemli bir sancak merkezi olan Yanya, aynı zamanda Tepedelenli Ali Paşa’nın şehri olarak da biliniyor. Şehre girdiğimizde bizi sakin ve huzurlu manzarasıyla Yanya (Pamvotida) Gölü karşılıyor. Gölün ortasında, teknelerle ulaşılabilen küçük bir ada bulunuyor. Göl kenarında bulunan kafe ve restoranlar Noel için süslenmiş, ışıl ışıl parlıyor. Uzun çınar ağaçlarının sıralandığı yolu geçerek deniz seviyesinden 520 metre yüksekte, bir yarımadanın üzerine kurulan şehri keşfetmeye başlıyoruz. “Yanya Aslanı” olarak da bilinen Yanya Valisi Ali Paşa’nın adına yaptırılan Aslanpaşa Camii, Fethiye Camii, Ali Paşa Türbesi, Bizans Müzesi, Osmanlı Kale İçi, Yanya Valisi Osman Fevzi Paşa tarafından II. Adbülhamid adına 1800’lerin sonlarında yaptırılan Yanya Saat Kulesi’ni gördükten sonra hediyelik eşya satan küçük dükkanlardan alışveriş yapıyoruz. Girdiğimiz bir tatlıcıda bize ait olan şerbetli tatlılarımızın hemen hepsini görüyoruz, üstelik isimlerini de sahiplenmişler! Şehir turumuz sonrasında konaklayacağımız otelimize geçiyoruz. Sabah kahvaltısından sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı Pargalı İbrahim Paşa’nın da doğduğu Parga kasabasına doğru yola çıkıyoruz.

Parga

Yunanistan’ın Epir bölgesinde, Preveze idari bölgesindeki küçük bir şehir olan Parga; daracık sokakları, rengarenk taş evleri, tertemiz plajları, tarihi ve mitolojik öğeleriyle görülmesi gereken destinasyonlardan biri. On beşinci yüzyılda, şehre hakim bir tepenin üzerinde kurulmuş olan Orta Çağ kalesi tüm heybetiyle konumunu koruyor. Şehrin dar sokaklarını dolaşıp, sahildeki kafelerde çay, kahve içtikten sonra Preveze’ye gitmek üzere şehirden ayrılıyoruz.

Preveze

Yunanistan’ın kuzeybatısında yer alan şehir, Preveze bölgesel biriminin merkezi ve Adriyatik Denizi’ne kıyısı bulunuyor. Tarihi dokusu, güzel plajları ve lezzetli mutfağıyla son yıllarda popülaritesi artan şehir, keşfedilmesi gereken bir destinasyon. Hepimizin ismini tarihimizdeki “Preveze Deniz Zaferi”nden bildiği, 1538’de Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması’nın, Haçlı Donanması’nı bozguna uğrattığı ve Akdeniz’de Osmanlı Donanması’na karşı koyabilecek bir donanmanın kalmadığı, Türk hakimiyetinin başlamış olduğu deniz muharebesine adını veren bölge; Preveze… İyonya kıyılarındaki en büyük ve yoğun limana ve marinaya sahip şehri dolaştıktan sonra; kimimiz sahilde, kimimiz ara sokaklardaki restoranlarda öğle yemeğimizi yiyoruz. Nafpaktos’a Osmanlı dönemindeki adıyla İnebahtı’ya gitmek için otobüsümüze geçiyoruz.

Preveze’den, İnebahtı’ya giderken, Yunanistan’ın en büyük körfezlerinden biri olan Arta (Ambracian) Körfezi’nin iki yakasını bağlayan Preveze-Aktio Denizaltı Tüneli’nden geçiyoruz ki 1570 metre uzunluğundaki bu tünel, feribotla karşıya geçme mesafesi ve zamanını büyük ölçüde kısaltan Yunanistan’daki tek deniz altı tüneli.

İnebahtı

Yunanistan’ın Etolya-Akarnanya bölgesinde, Korint Körfezi’nin kuzeyinde yer alan bir liman kasabası olan İnebahtı; 1571 yılında Osmanlı Donanması’nın yenilgiye uğradığı İnebahtı Deniz Muharebesi’nin yapıldığı bölge. Eski Limanı, Liman Tahkimatları, Venedik Kalesi, Fethiye Camii, Eski Evleri, Botsaris Kulesi Müzesi, Giorgos Anemogiannis ve Miguel de Cervantes Heykeli ile görülmeye değer şirin bir kasaba. Nafpaktos’da görülecek yerleri keşfedip, güneşi batırdıktan sonra Patras’a gitmek için otobüsümüze biniyoruz. Şehre gelirken yakınından geçtiğimiz dünyanın en uzun asma köprülerinden biri olan Rio Antirrio Köprüsü (Charilaos Trikoupis) ile Korint Körfezi’ni geçerek Mora Yarımadası’na varıyoruz. Rehberimiz hava karardığı halde köprünün ışıklarının yanmamasına dikkat çekiyor ve Yunanlıların enerji tasarrufu yaptığından bahsediyor. Aklıma ‘Köprüyü aydınlatmak için yol güzergahında çokça karşımıza çıkan güneş tarlalarından neden faydalanmıyorlar?’ sorusu geliyor ancak rehberimizin anlatımını kesmek istemiyorum. Nafpaktos’a 18 km uzaklıkta olan ve gece konaklayacağımız Patras şehrine varıp, otelimize yerleşiyor ve şehri dolaşmak için zaman kaybetmeden dışarı çıkıyoruz.   

Patras

Osmanlı döneminde Ballıbadira veya Balya diye adlandırılan şehir; Yunanistan’ın güneybatısında, Korint Körfezi ile Akdeniz’in birleştiği noktada yer alıyor. Atina ve Selanik’ten sonra ülkenin üçüncü büyük şehri olan Patras, ülkenin en büyük limanlarından birine sahip. Şehirden kalkan feribotların Yunanistan ve İyon Adaları ile İtalya arasında bağlantı sağlaması, şehrin önemini arttırıyor. Sabah kahvaltıdan hemen sonra şehirden ayrılacağımız için hava karanlık olsa da mümkün olduğunca Patras’ı tanımaya çalışıyoruz. Rehberimizin tarifi ile Noel pazarının kurulduğu meydanı buluyoruz. Meydanda çocuklardan oluşan koronun şarkılarını dinleyip, Noel stantlarını gezdikten sonra otelimize dönüyoruz. Sabah erken saatte kahvaltımızı yapıp, otelden ayrılıyor ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonraki ilk başkenti olan Nafplion’a hareket ediyoruz.

Nafplion

Mora Yarımadası’nda bulunan bir sahil şehri olan Nafplion; Argolis bölgesel biriminin başkenti ve önemli bir turizm merkezi. Antik çağda kurulan şehir, efsaneye göre Denizler Tanrısı Poseidon ve Argos Prensesi Danaos Amymone’nin oğlu Nafplios tarafından kurulmuş. Orta Çağ’da önemli bir liman kenti haline gelen şehir tarih boyunca; Venedik, Osmanlı, Helen egemenliğinde kalmış. Bu nedenle her döneme ait tarihi eserle karşılaşabiliyorsunuz.

Şehrin önemli yapıları olan Venedik (Palamidi) Kalesi, denize inşa edilmiş Bourtzi Kalesi, Yunanistan’ın ilk parlamento binası olarak hizmet veren, bugün sanat etkinlikleri(!) icra edilen Ağa Paşa Camii, saat kulesi, Osmanlı döneminde inşa edilmiş, çeşmeler ve hamam, Üç Amiraller Meydanı’nı gördükten sonra serbest zamanda rengarenk evlerin olduğu şirin sokaklara dalarak şehri keşfetmeye çalışıyoruz. Bulduğumuz marketten alışveriş yaparak, meydandaki kafede bir şeyler atıştırıyoruz. Serbest zaman sonrası sahilde bizi bekleyen otobüsümüze binerek başkent Atina’ya doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Korint (Corinth) Kanalı’nda mola veriyoruz. Ülkenin kuzey kara topraklarını Mora Yarımadası’ndan ayıran, Ege ve İyonya denizini birbirine bağlayan 6.5 kilometre uzunluğundaki yapay kanalı görüp, fotoğrafladıktan sonra Atina’ya devam ediyoruz.

Atina

Şehre girerken bakımsız, neredeyse yıkılmak üzere olan binaları görünce şaşırmamak elde değil, bir Avrupa başkentine hiç yakışmıyor! İçlerinde güzel mimarileri ile dikkat çeken tarihi binalar da var ancak bomba düşmüş gibi harap durumdalar. Turizmle geçinen bir ülkenin başkentine yakışmayacak görüntüler ki sanırım Avrupa Birliği’nin restore etmesini bekliyorlar. Otobüsümüz şehrin merkezine doğru giderken Atina’nın diğer yüzünü böylece görmüş oluyoruz. Rehberimiz Akropol’ün şehrin her tarafından görülebilmesi için Atina’da gökdelen yapımına müsaade edilmediğinden bahsediyor. Yeri gelmişken Atina’nın en önemli antik yapı kalıntılarından olan UNESCO Dünya Mirasları listesindeki Atina Akropolisi’nden bahsedeyim.

Atina Akropolisi

M.Ö. 5. yüzyılda kentin koruyucusu olarak kabul edilen ve şehre ismini veren Yunan tanrıçası Athena’nın onuruna Atina’ya hakim yüksek bir kayalık üzerine inşa edilen Akropolis, “yüksek şehir” ya da “tepedeki şehir” anlamına geliyor. Büyük mimari ve tarihi önemi olan, birçok antik yapı kalıntılarını içeren Atina Akropolü, tüm akropollerin en bilineni olduğu için “Akropolis” denilince akla ilk gelen Atina Akropolis’i ve ana tapınağı Parthenon oluyor. Akropoldeki yapıları anlatmak başlı başına bir yazı konusu olduğu için şehir turumuza kaldığımız yerden devam edeyim.

Panepistimiou (Üniversite) Caddesi boyunca uzanan binaları panoramik olarak görüyoruz. Bu binalardan en önemli olanları: Nümismatik Müzesi, Atina Üniversitesi, Ulusal Kütüphane, 1926’de kurulan, kökeni Platon Akademisi’ne dayanan Yunanistan’ın ulusal akademisi ve araştırma enstitüsü olan Atina Akademisi.

Parlamento Binası

İlk durağımız, Syntagma (Anayasa) Meydanı üzerinde bulunan Parlamento Binası oluyor zira binanın önündeki meçhul asker anıtında nöbet tutan askerlerin saat başı gerçekleştirdikleri nöbet değişimi seremonisini kaçırmak istemiyoruz. Binanın önündeki duvarlarda sağlı sollu savaşa gidip dönemeyen askerlerin öldükleri şehirlerin isimlerinin yazılı olduğu bronz tabelalar asılı.

Sağ taraftaki duvarda Afyonkarahisar, Sakarya, Eskişehir, Bursa vb. gibi şehirlerin isimleri yazılı. Tören bitince izlemek için gelen kalabalık dağılıyor. Syntagma Meydanı yakınındaki Ermou Caddesi’nden geçerek 1862’de inşa edilen Yunanistan tarihinin önemli simgelerinden biri olarak kabul edilen, Yunan Ortodoksluğunun manevi merkezi olan Atina Metropolitan Katedrali’ni ziyaret ediyoruz. Ardından Roma Agorası’nın olduğu bölgeye yürüyoruz. Antik kalıntıları fotoğraflayıp, Atina’nın en eski yerleşim yeri olan ünlü Plaka bölgesine geçiyoruz.

Plaka

Plaka, şehri ziyaret edenlerin en çok tercih ettikleri yer olduğu için oldukça kalabalık. Arnavut kaldırımlı sokakları, neoklasik yapıları, kafe ve dükkanları ile cazibe merkezlerinden biri haline gelmiş. Merdivenlerle çıkılan Mnissikleous Sokağı ise gençlerin en çok tercih ettiği yer. Sağlı sollu kafelerin, restoranların olduğu sokakta oturacak yer bulmak zor, merdivenler bile dolu. Şehri keşfetmeye Avissinias Bit Pazarı’nın kurulduğu çarşıyı geçerek devam ediyoruz. Çarşıda alışveriş yapıldıktan sonra şehrin en turistik ve kalabalık meydanı olan Monastiraki Meydanı’na çıkıyoruz. Meydanda Neoklasik tarzda inşa edilmiş metro istasyonu, Tzisdarakis Camii ve Panagia Pantanassa Kilisesi dikkat çeken yapılardan bazıları. Meydanın fotoğraflarını çektikten sonra son yıllarda sosyal medyada çok popüler olan Little Kook’a gidiyoruz.

Little Kook

Little Kook abartılı ve konsept dekorasyonu ile dikkat çeken, tatlı ve kokteyl ağırlıklı hizmet veren iki katlı kafe diye biliyorum ama kafenin olduğu sokağa adım attığımızda sanki tüm sokak Little Kook’a aitmiş gibi süslenmiş. Havanın da kararmasıyla, süslemelerin daha parlak ve ışıltılı göründüğü sokakta kendinizi Alice Harikalar Diyarı masalına girmiş gibi hissediyorsunuz. Çalışanların masal kahramanları gibi giyindiği mekanda oturacak yer yok. Birkaç kare fotoğraf çektikten sonra daha sakin bir yerde akşam yemeğimizi yiyip otelimize gitmek üzere otobüse biniyoruz…

Hava kararmış olmasına rağmen otelimize dönerken tarihi Olimpiyat Stadyumunun önünde durup birkaç kare fotoğraf çektiriyoruz. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Selanik’e gitmek üzere otelimizden ayrılıyoruz. Atina’dan Selanik’e giderken bize Ege Denizi ve paralelinde Eğriboz Adası uzun bir süre eşlik ediyor. Yine Antik Çağ’daki 12 Tanrının, tepesindeki bulutların üzerinde yaşadığına inanılan Yunanistan’ın en yüksek dağı olan Olimpos Dağı’nı görüyor ve baba Zeus’a selam yolluyoruz. Türkülere konu olmuş Vardar Ovası ve Vardar Nehri’nden geçerken, tüm otobüs Ata’mızın da sevdiği “Vardar Ovası” türküsünü söylüyoruz. Beş saatten fazla olan Atina-Selanik yolu göz açıp kapayana kadar bitiyor.    

Selanik

M.Ö. 315 yılında kurulan ve tarih boyunca Romalılar, Bizanslılar, Osmanlılar ve Yunanlılar tarafından yönetilen şehir, her dönemde önemli ticari bölge ve limanlardan biri olmuş. Şehrin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması kültür ve uygarlık alanında öne çıkmasına vesile olmuş. I. Balkan Savaşı’nda dramatik olarak kaybettiğimiz Selanik günümüzde Yunanistan’ın en büyük ikinci şehri… Şehre girdiğimizde, güzergah tek yön olduğu için önce şehrin koruyucusu Aziz Dimitri’ye adanmış, Bizans döneminden kalma Aziz Dimitri Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Aziz Dimitri’nin şehit edildiği Roma hamamı kalıntıları üzerine inşa edilmiş olan kilise, 1491-1912 arasında cami olarak da hizmet vermiş. Sonraki ziyaretimiz; Cumhuriyetimizin kurucusu yüce önderimiz Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev. Rehberimiz evin restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olduğunu söylemişti ancak bahçesine girebilir miyiz umuduyla evin zilini çalıyoruz ama kapıyı açan ya da yanıtlayan olmuyor. Ata’mızın evinin önünde hatıra fotoğraflarımızı çektirip, yola devam ediyoruz. Selanik’in önemli tarihi yapıları olan Zafer Takı, Rotunda Kilisesi, Hamza Bey Camii, Bey Hamamı (Paradisos Hamamı), Galerius Kemerini, Büyük İskender Heykelini panoramik olarak gördükten sonra şehrin en büyük, en popüler meydanı olan tarihi Aristotales Meydanı’nın başında inip kordona doğru yürümeye başlıyoruz. Her yer Noel ve yeni yıl için süslenmiş; ışıl ışıl. Batı felsefesinin babalarından olan Aristotales’in heykelinin yanına geldiğimizde duraklıyoruz. Aristo’nun ayak baş parmağına dokunmak uğur getiriyormuş; inanmasak da biz de parmağını tutarak fotoğrafımızı çektirip, sahile doğru yürümeye devam ediyoruz. Selanik’in ve sahil şeridinin İzmir’e benzediğini duymuşsunuzdur. Rehberimiz bulunduğumuz noktadan görülen Beyaz Kale ve Selanik Limanı’nı hakkında bilgiler verdikten sonra, şehri keşfetmek ve alışveriş için serbest zaman veriyor. Selanik’i daha önce birkaç kez ziyaret ettiğim için hem Noel pazarını fotoğraflamak hem de yeni yıl konseptli hediyelik eşyalar almak için alışveriş yapmayı tercih ediyorum. Otelimize yerleştikten sonra tur arkadaşlarımız akşam yemeği için günlerdir heyecanla bekledikleri tavernaya gidiyorlar. Taverna eğlencesini sevmediğim ve daha önceki tecrübelerimden belli bir saatten sonra ortamda sigara içildiğini bildiğim için ben katılmıyorum. Zevkler ve renkler tartışılmaz!  (Selanik ile ilgili ayrıntılı anlatımı Kocaeli Life 2021 Kasım  “Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik” yazımda bulabilirsiniz)

Kavala

Seyahatimizin son günü Selanik’ten Kavala’ya doğru yola çıkıyoruz. Bir gün önce on binden fazla adım atıp, gece geç vakitlere kadar dans ettikten sonra “sabah uyanamazlar” dediğim grubun hepsi sabah 07.00’de kahvaltıda hazır zira her gün olduğu gibi 08.15’te teker dönecek! Birkaç istisna dışında gruptaki herkes elli yaş üstü ve tur boyunca kimseden “yoruldum” sözcüğü duymadım; grubu bir kez daha tebrik ediyorum. Seyahat etmek aynı zamanda insanı dinçleştiriyor demek ki…   

İki saat sonra Batı Trakya’nın en önemli merkezlerinden biri olan Kavala’ya geliyoruz. Tarihi M.Ö. 600’lü yıllara dayanan Kavala; 1387’den 1912 yılına kadar Osmanlı egemenliğinde kaldığı için şehirde dolaşırken çokça Osmanlı’nın izlerine rastlıyoruz. Aziz Nikola Kilisesi (Kanuni Sultan Süleyman tarafından İbrahim Paşa adına yaptırılan camii) Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi ve heykeli, günümüzde otel olarak kullanılan imaret, su kemeri, Halil Bey Camii ve Külliyesi, kale, eski Osmanlı evleri, limanı ve diğer tarihi yapılarıyla birkaç gün ayrılması gereken bir şehir; Kavala. Daha önce Kocaeli Life 2023 Kasım sayısında “Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala”, 2024 Ocak sayısında “Noel’in rüya şehri: Drama”, 2024 Mayıs sayısında “Balkanların Rio’su İskeçe Karnavalı” gezi yazılarımda Kavala ve Porto Lagos’u yazdığım için detaylara girmeyeceğim. Şehri hızlıca dolaşıp, bir kafede kahve ve çaylarımızı yudumladıktan sonra Porto Lagos’a doğru yola çıkıyoruz. Yolda klasik Kavala kurabiyesi alışveriş molası verildikten sonra Vistonida Gölü üzerindeki iki küçük adada inşa edilmiş olan ve ahşap köprülerle geçilen Agios Nikolaos ve Panagia Pantanassa Kiliseleri ziyaret edip, güzel yurdumuza dönmek üzere Yunanistan Kipi Kara Hudut Sınır Kapısına doğru hareket ediyoruz.

Yeme içme

Yunan mutfağı ile Türk mutfağı çok benzerlikler ihtiva ediyor. Bu nedenle Yunanistan’da yeme içme konusunda fazla zorluk çekilmiyor. Soğan, domates ve feta peynirinin başrolde olduğu Yunan salatası ve cacıki sofraların olmazsa olmazı. Benim tercihim her zaman deniz ürünleri olsa da etleri de oldukça lezzetli. Kabak sevmeyenler için kabağı sevdirecek çıtır kabak kızartmasını öneririm. Karbonhidratlarla aranız iyiyse Ispanaklı böreklerini denemenizi tavsiye ederim, çok başarılılar. Servis konusunda çok yavaş olsalar da lezzet ve tazelik konusunda her daim iyiler. Milli içecekleri uzo, yerel şarap ve bira üretimi de yapıyorlar. Bir de bizim Türk kahvesine “Yunan kahvesi” diyorlar, tek farkı daha büyükçe fincanlarda servis edilmesi.

*Dip Not: Bu seyahate çıkarken açıkçası programda yazan şehirlerin çoğunu sadece otobüs ile panoramik olarak göreceğimizi düşünmüştüm ama şehirlerin neredeyse tamamını yakından gördük ve bilgi sahibi olduk. Turu satın aldığımız şirketin hazırladığı programın dolu dolu olması, rehberimiz Ali Aldemir’in detaylı anlatımları (Bir dönem Atina’da yaşamış olmasının, ülkeyi ve insanını iyi tanımasının etkisi vardır diye düşünüyorum), tura katılan herkesin uyumlu olması, kaldığımız otellerin beklentilerimizin üzerinde konforlu olması neticesinde; eğlenceli ve bilgi dolu bir seyahat oldu. Emeği geçen rehberimize, kaptanlarımız Eren Erdem, Murat Kırcıl'a ve birlikte seyahat ettiğimiz arkadaşlara teşekkür ediyor, başka seyahatlerde buluşmak üzere, seyahatle kalın diyorum.

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Termal turizm için cazip bir destinasyon; Macaristan

Macaristan’ın Mako ve Hodmezövasarhely şehirleri; tarihi zenginlikleri, kültürel mirası, doğal güzellikleri, termal suları ve SPA kültürüyle keşfedilmeye değer

2 ay önce
Litvanya’nın kalbinde: Vilnius’tan Trakai’a

Tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle gezginlerin gözde destinasyonlarından biri olan Litvanya’yı keşfedebilmek için başkent Vilnius ve Trakai’yı mutlaka ziyaret etmelisiniz

5 ay önce
Baltıkların masal şehri; Tallinn

Avrupa'nın en temiz, okuryazarlık oranı ve yaşam kalitesi en yüksek ve güvenli ülkesi olan Estonya’nın başkenti Tallinn; ülkenin finans, sanayi, siyasi, kültür merkezi ve ana liman kenti olarak biliniyor. Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı listesinde olan Tallinn dünyanın en iyi on dijital şehri arasına girerek çağı yakaladığını da ispatlıyor.

7 ay önce
Baltıkların gözdesi adalar şehri: Helsinki

İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.

8 ay önce
Yeşil ile mavinin dans ettiği ada Samos

Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.

9 ay önce
Heykeller şehri Üsküp

Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.

11 ay önce
Balkanların Rio’su İskeçe Karnavalı

Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.

1 yıl önce
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

1 yıl önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

1 yıl önce
Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…

2 yıl önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

2 yıl önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

2 yıl önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

2 yıl önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

2 yıl önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

2 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

2 yıl önce
Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz

2 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

2 yıl önce
İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir

3 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

3 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

3 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

3 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

3 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

3 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

3 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

3 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

3 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

4 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

4 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

4 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

4 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

4 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

4 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

4 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

4 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

4 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

4 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu