Artık herkesin televizyondaki yarışmadan aşina olduğu Dominik Cumhuriyeti’ni hem yakından görmek hem de yarışma heyecanını yaşamak, tabii bunun yanında muhteşem güzellikteki filmlere konu olan Karayip Adaları’nın tadını çıkarmak için ailece düştük yollara.
Kanala ait bir tur ve turdakiler için özel olarak kaldırılan bir uçakla 13 saatlik yolculuğun ardından ‘La Romana’ya indik. Gittiğimiz tarihlerde Türkiye’ye soğuk hava hâkimken, bizi tropik sıcak bir havanın karşılaması çok heyecan vericiydi. İndikten hemen sonra Dominik’in en turistik yerlerinden olan Punta Cana’ya doğru yola çıktık. Zira otelimiz de burada yer alıyordu.
Dominik Cumhuriyeti’nde yer alan Punta Cana, sık sıralanan palmiye ağaçlarıyla ve insanın ayağından kayıp giden incecik kumsallarla süslü bir cennet. Yağmur ormanlarının içindeki lüks tatil köyleri, Atlas Okyanusu ve Karayip Denizi’nin kesişimindeki turkuaz renkli denizi, harika plajları ve kültürel hayatı ile Punta Cana, Dominik Cumhuriyeti’nin en ilgi çeken tatil beldelerinden birisi.
ISSIZ BİR ADADA
Çok geniş bir alana kurulmuş, birçok hayvanın serbest dolaştığı, okyanus kenarındaki Catalonia Beach & Golf Resort adlı otelimizi çok beğendik. Uzun bir yolculuk ve jetlağın da etkisiyle ilk günümüzü otelimizde geçirdik. Ertesi gün dünyaca ünlü bir ada olan Saona Adası’na doğru katamaranla yola çıktık. Yol boyunca Dominik yerlileri eşsiz dansları ve eğlenceleriyle bize harika anlar yaşattı. Saona Adası’na vardığımızda ancak filmlerde görebileceğimiz ‘ıssız ada’ diye tabir edilen benzersiz bir doğa ve su rengiyle karşılaştık. Bütün günümüzü adada kum ve güneşin tadını çıkararak geçirdik.
Dönüşte okyanusun ortasında doğal bir havuz olan bir noktada teknemiz durdu ve suya atladık. Anakaraya çok uzak olmamıza rağmen berrak bir suda yürüyebildiğimiz bir alandı. Üçüncü günümüzü ise Punta Cana merkezinde geçirdik. Puro yapımının liderleri arasında olan bu köyde elle sarılan puroların yapımına şahit olduk.
MAVİ TAŞ ÇOK POPÜLER
Dominik Cumhuriyeti, puronun yanı sıra kendilerinin “mavi taş” diye adlandırdıkları doğal taşıyla da oldukça popüler. Bu taştan yapılmış aksesuarlar ve takılar tam bir görsel şölen. Üstelik fiyatları da gayet uygun. Dominik denilince akla gelen bir diğer özellik ise şeker kamışı tarlaları. Ülkenin her yerinde kocaman bu tarlalardan görmeniz mümkün. Bizim tatlılarımız biliyorsunuz ki şeker pancarından üretilir. Burada ise durum farklı. Şeker içeren her şey şeker kamışından elde ediliyor ve bizim alıştığımız tattan biraz daha tatlı olarak hissediliyor.
Dünyanın en büyük rom üretimi de Dominik’te yapılıyor ve tabii ki şeker kamışı kendini leziz romlarda hissettiriyor.
Punta Cana’da ayrıca kakao tarlaları çok geniş yer tutuyor. Bu tarlalar ve kakao yapımını da görme fırsatı bulduk.
SURVIVOR HEYECANI
Yeni günde artık Survivor yarışması heyecanı bizi bekliyordu. Tur ekibi olarak yarışmacılarla aynı parkurda turnuvalara katılma imkanı bulduk. Herkes klasmanına uygun rakiplerle yarışmak üzere ailece Survivor’a dahil olduk. Eşim Hüseyin üçüncü olarak bizi gururlandırdı. Televizyondan izlediğimiz gerçek parkurlarda bu heyecanı yaşamak çok güzel bir anıydı. Ertesi gün Survivor yarışmacılarıyla bir araya gelip, tanışma fırsatı bulduk. Merak edenler ve inanmayanlar için söyleyeyim; gerçekten açlar ve canla başla yarışıyorlar. Ödül oyunlarını canlı izleme fırsatı bulduğumuz gün gerçekten farklı bir deneyimdi.
Gezimizin son günü ülke içinde yer alan, sadece çok zenginlerin oturduğu ve pasaportla girebildiğiniz ilginç bir yere gittik. Altos de Chavon isimli kasaba gerçekten çok gizemliydi. Altos de Chavon’un 1970’lerde inşa edilmiş olması çok ilginç çünkü sanki Ortaçağ’da bir kasabada gezdiğiniz izlenimini veriyor.
“Akdeniz mimarisi ve kolonyal mimari özelliği olan bir yer inşa etsek nasıl olur” fikrinden yola çıkılarak ünlü mimarlara dizayn ettirilmiş adeta replika bir kasaba. Burası sadece bir replika olmanın ötesinde Chavon Nehri’ne nazır nefes kesen manzarası ve çok zekice yapılmış mimarisiyle bir kültür–sanat merkezi. İçinde koskocaman bir amfi tiyatro, otel, restoran ve artık ikonikleşmiş bir de küçük bir kilise var.
BÜYÜLÜ BİR YER
Dominik Cumhuriyeti’nin tadı gerçekten damağımızda kaldı. Tekrar tekrar gitmek isteyebileceğimiz büyülü bir yerdi. Güvenlik ve yemek konusunda sıkıntı yaratmayan bir ülkeydi. Bölgenin en popüler lezzeti ‘La Bandera Dominicana’ denilen yemek, günün en önemli öğünü olan öğlen yemeğinde yeniliyor. Pirinç, fasulye, et, sebze ve kızarmış muzdan oluşan bu tabak günün kalan kısmı için bol bol enerji içeriyor. Diğer popüler yemeklerden biri de İspanyol tarzı yapılan ve pirinçle servis edilen ‘Sancocho’. Ülkede zaten genel olarak İspanyol kültürü hakim ve ana dilleri de İspanyolca. Türkiye’deki oteller gibi her şey dahil sistemle çalışan otellerde dünya mutfağına ait her çeşit yemek bulunduğundan beslenme konusunda bir sıkıntı çekmeyeceğinizi düşünüyorum.
Kristof Kolomb’un yeni dünyayı keşfinde ilk ayak bastığı yer Bahamalar’da San Salvador Adası; daha sonra Küba’nın kuzeyini gezmiş ve Dominik Cumhuriyeti’ne geçmiş. Dominik son yıllarda geçirdiği değişim zinciriyle Karayipler’in en lüks tatil mekanlarından biri hâline gelmiş. Dünya Turizm Örgütü istatistiklerine göre Dominik Cumhuriyeti, Karayipler’in en popüler turizm yeri. Bize de bu güzelliği ziyaret etmek düştü. İsteyen herkesin darısı başına.
Dergimizin köşe yazarlarından Esin Alçıoğlu, ailesi ve dostlarıyla birlikte çıktığı gezide bu kez Mısır’ın Şarm El Şeyh bölgesini keşfetti. Alçıoğlu, “Mısır’ın Bodrum’u” olarak nitelendirdiği bu çok özel destinasyonla ilgili izlenimlerini Kocaeli Life okurlarıyla paylaştı
İzmit Rotary Kulübü’nün düzenlediği Çanakkale gezisine katılanlar bu büyük destanı adeta iliklerine kadar hissederek yaşadı. İzmit Rotary Kulübü üyelerinden, dergimizde yer ay yayımlanan ‘Minik Kalpler’ sayfasının mimarı, yazar Esin Alçıoğlu, Çanakkale izlenimlerini Kocaeli Life için kaleme aldı. “Ben ne kadar anlatsam da bir şeyler eksik kalır. Bu yüzden imkânı olan herkesin Çanakkale’ye ilk fırsatta gitmesini tavsiye ediyorum” diyen Esin Hanım, özellikle çocukların milli bilinç kazanması için bu toprakları görmesi gerektiğini belirtiyor. Şimdi sözü Esin Hanım’a bırakalım ve onun kaleminden Çanakkale ruhunu birlikte keşfedelim.
İlimizin tanınmış iş adamlarından, EGDAŞ firmasının ortaklarından Hüseyin Alçıoğlu, eşi Esin Alçıoğlu ve oğulları Arel ile birlikte Londra’ya çıkarma yaptı. Tarih boyunca kraliyet ihtişamı, kültürel çeşitliliği ve eşsiz atmosferiyle dünya çapında bir cazibe merkezi haline gelen Londra gezisini Esin Alçıoğlu, Kocaeli Life okurları için kaleme aldı. Gotik katedrallerden zarif köprülere, tarihi saraylardan çağdaş sanat galerilerine kadar geçmişin izlerini modern yaşamla harmanlayan bu büyüleyici şehri merak ediyorsanız, başlıyoruz.
Vize kuyruklarında, konsolosluk kapılarında sürünmeden kolayca gidebileceğiniz Katar, kollarını açmış sizi bekliyor. Basra Körfezi’ne doğru uzanan bir yarımada ülkesi olan Katar, ışıl ışıl gökdelenleri, yemyeşil parkları ve modern sanatlara verdiği önemle Orta Doğu ülkeleri hakkındaki ön yargıları yerle bir ediyor
Dergimizin yazarlarından Esin Alçıoğlu, geçtiğimiz günlerde 2 haftalık Amerika seyahatine çıktı. Eşi Hüseyin Alçıoğlu ve oğlu Arel ile birlikte Güney Amerika’yı adım adım gezen Esin Hanım, izlenimlerini Kocaeli Life okurları için kaleme aldı
İhtişamlı mimarisi, muhteşem residansları, sıra dışı AVM’leri, şık caddeleri, çölü ve kumsallarıyla lüksün doruklarda yaşandığı Dubai, ‘en’lerin bir araya toplandığı muhteşem bir şehir
Maldiv Adaları; turkuaz rengi denizi, bembeyaz kumsalları, tropik ormanları ve sessizliğiyle romantizmi doruklarda yaşamak isteyenlere rüya gibi bir tatil vaat ediyor
Yazan: Esin Alçıoğlu
Yazan: Esin Alçıoğlu
harika