Tatil için bu kez rotamızı İspanya’ya çevirdik. Hayalimiz hem deniz sezonunu açmak hem de İspanya’nın tarihi dokusunu keşfetmekti. Bunun için risk almadık ve yılın 300 günü güneşli olan Malaga kentini seçtik. Dört saatlik direkt uçuşla İstanbul’dan Malaga’ya ulaştık. Endülüs Özerk Topluluğu’nda yer alan bu liman kentine iner inmez içimiz ısındı. İlk durağımız Gibralfaro Kalesi oldu.
GIBRALFARO KALESİ
Gibralfaro Kalesi, Malaga Dağları’nın uzantısı olan bir tepe üzerine 929 yılında Cordoba Halifesi 3. Abd-al-Rahman tarafından inşa ettirilmiş. Adını, yerine yapıldığı Fenike deniz fenerinden alan askeri yapı, günümüzdeki haline Granada Sultanı 1. Yusuf’un talimatıyla gerçekleştirilen yenileme çalışmalarının sonucunda ulaşmış. Deniz seviyesinden 130 metre yükseklikteki kaleyi haftanın 7 günü ziyaret edebilir, Malaga kentinin ve Akdeniz’in muhteşem manzarasını izleyebilir, bu manzarada harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
PICASSO MÜZESİ
16. yüzyılın başlarında inşa edilen Buenavista Sarayı’nda ziyaretçilerini ağırlayan Picasso Müzesi, Endülüslü sanatkârların önayak olmasıyla 2003 yılında kurulmuş. Üvey kızının ve torununun bağışladığı, Picasso’nun tüm yaratıcı dönemlerini yansıtan 204 parçalık koleksiyona sahip müzede ayrıca kütüphane ve sanatçıya ait dokümanlar ile fotoğrafların bulunduğu arşiv bölümleri yer alıyor. Öğrencilik yıllarımda Türkiye’de de Picasso sergisini gezme fırsatı bulmuştum fakat itiraf etmeliyim ki yerinde gördüğüm bu eserler ve hikâyeleri kadar beni etkilememişti.
TEATRO ROMANO
Milattan önce 1. yüzyılda inşa edilen Teatro Romano (Roman Theatre), Alkazaba Kalesi’nin girişinde yer alıyor. Kentin en eski tarihi yapısı olarak kayıtlara geçen tiyatro, şehrin Roma egemenliğinde olduğu dönemden kalan tek yapı konumunda. Yürürken, şehrin tam merkezinde yer alan tiyatronun yanından geçmek çok keyifli.
MARBELLA
İlk günümüz böylelikle bitti ve otelimizin olduğu Marbella’ya doğru yola çıktık. Planımız bir gün gezmek bir gün otelde kalıp, deniz ve güneşin tadını çıkarmaktı. O yüzden konakladığımız Marbella’yı da uzun uzun anlatmak isterim ama o güzelliği yansıtabilir miyim bilmiyorum.
Marbella, İspanya’nın en göz alıcı şehri olarak kabul edilir ve tekrar tekrar en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri. Öte yandan hareketli bir şehirle karışık plaj tatili arayan çiftleri, grupları ve aileleri cezbeden harika bir tatil yeri. Güney İspanya’nın Costa del Sol bölgesinde yer alan Marbella, Malaga ilindeki Endülüs bölgesinin bir parçası. Başınızı nereye çevirirseniz çevirin, 26 km’lik Akdeniz plajları ve golf sahalarına hakim Sierra Blanca Dağları’nın büyüleyici manzarası sizi karşılıyor. Seçkin barlar, restoranlar ve gece kulüpleri bulabileceğiniz Marbella, lüks yatların yanı sıra lüks yemek mekânlarına da ev sahipliği yapıyor.
RONDA VE BEYAZ EVLER
Marbella’ya sadece bir saat mesafede yer alan bu büyüleyici İspanyol kasabası yalçın bir dağın yamacına çizilmiş gibi duruyor. Yükseklik korkusu olanların bacaklarını titreten bir uçurumu seyrederek gidilebilen kasaba, El Tajo Kanyonu’nun iki ayrı yamacına kurulmuş. Bu iki yakayı birbirine, alt katları bir zamanlar hapishane olarak kullanılan tarihi bir köprü bağlıyor. 120 metre derinliğinde akan Guadalevín Nehri ise kanyonu tam ortadan ikiye bölmüş ve kasabaya nefes kesen bir manzara kazandırmış.
Ronda ayrıca İspanya boğa güreşlerinin de doğduğu yer olarak biliniyor. 1785 yılında yapılan Plaza de Toros, İspanya’nın en eski ve en güzel boğa güreşi arenası. 5000 kişilik seyirci kapasitesine sahip arenada ayrıca bir müze bulunuyor. Her ne kadar bu arenada boğa güreşi izleyemeseniz de İspanya kültürüne özgü bu alanda bulunmak, seyirci sıralarında oturmak, boğa güreşlerinin özel gösterişli aksesuarlarını izlemek heyecan verici. Yılda bir kez yalnızca eylül aylarında yapılan güreşlerine ilgi hala oldukça fazlaymış.
İspanya, dünyada zeytinyağı konusunda bir numara olarak bilinir. Ronda’da aynı zamanda müze olarak tasarlanan bir zeytinyağı fabrikasını da ziyaret ettik. Yerel yağları tadarken zeytinyağı ve ürünlerini satın alma fırsatı bulduk.
Ronda; tarihi, çok özel coğrafi yapısı, sevimli bembeyaz evleri, daracık parke taşlı sokakları, manzaralı kafeleriyle kalbimizde hep yer alacak.
YEME-İÇME
Ülke sınırlarını aşmış, adeta globalleşmiş yemekleri var İspanya’nın. Belki bazılarını ilk kez duyacaksınız, bazılarını restoranlarda denemiş olabilirsiniz. Hatta belki bazıları mutfağınızda bile pişiyordur. Bu arada tabii ki hepsinden bahsedemeyeceğim ama belli başlılarını tanıtmak istiyorum.
PAELLA
İspanya ile aynı cümlede bu ismi mutlaka duymuşsunuzdur. Bir çeşit pilav diyebileceğimiz paella asla bir yan ürün değil ana yemeğin ta kendisi! Zeytinyağı ve pirinç, yemeğin ana malzemeleri. Diğer eklenecekler tercihe göre değişiyor. Deniz ürünleri, tavuk, et ya da sebze ile pişirilebiliyor. Paella severlerin en favorisi salyangoz ile yapılanı.
GAZPACHO
İspanya’da akşam yemeği yiyecekseniz ve açılışı çorba ile yapmak isterseniz, bu gazpacho olmalı. Pişirilmeyen bu çorba soğuk olarak ikram ediliyor. Sarımsak, domates, tuz ve soğanla yapılan bu soğuk çorbanın ana malzemesi domates. İspanya’da en çok tercih edilen yemeklerden biri.
TAPAS
‘İspanya’nın en meşhur yemeği nedir?’ diye sorsanız, tapas kesinlikle ilk sıralarda yer alır. Bu lezzet, İspanyol yemekleri içinde kendine ‘atıştırmalık’ grubunda yer bulmuş. Bizde olsaydı kesinlikle meze olarak tüketirdik. İspanyollar genelde içki yanında tercih ediyor, ana yemekle birlikte de yenebiliyor ama daha çok acıkma anlarında ve ara öğünlerde tüketiliyor. Ülkemizde de bazı restoranlarda farklı çeşitlerini bulabilir, deneyebilirsiniz. Aslında bizdeki görüntüsü kanepe. Evde de et, mantar, pastırma gibi ürünler kullanarak, envai çeşit tapas hazırlayabilir, sıcak ya da soğuk şekilde afiyetle yiyebilirsiniz.
QUESSEDILLA
İtiraf etmeliyim ki ailece favorimiz buydu. Çünkü bizim dürümleri anımsatıyordu. İçine başta peynir olmak üzere birçok malzemenin doldurulmasıyla yapılan yemek, yarım ay şeklinde servis ediliyor. Quesadilla sözcüğü, İspanyolca’da peynir anlamına gelen queso sözcüğünden türemiş.
SANGARIA
Sangria meyveli bir şarap kokteyli. Tipik olarak içinde kırmızı şarap, meyve parçaları, şeker veya bal gibi bir tatlandırıcı, rom ya da votka gibi kuvvetli bir içki bulunuyor.
Sımsıcak temmuz günlerinden yaza bir merhaba daha…
Bursa, tarihi zenginliği, doğal güzellikleri, eşsiz lezzetleri ve sürprizlerle dolu köşeleriyle bize unutulmaz birkaç gün yaşattı
Dergimizin köşe yazarlarından Esin Alçıoğlu, ailesi ve dostlarıyla birlikte çıktığı gezide bu kez Mısır’ın Şarm El Şeyh bölgesini keşfetti. Alçıoğlu, “Mısır’ın Bodrum’u” olarak nitelendirdiği bu çok özel destinasyonla ilgili izlenimlerini Kocaeli Life okurlarıyla paylaştı
İzmit Rotary Kulübü’nün düzenlediği Çanakkale gezisine katılanlar bu büyük destanı adeta iliklerine kadar hissederek yaşadı. İzmit Rotary Kulübü üyelerinden, dergimizde yer ay yayımlanan ‘Minik Kalpler’ sayfasının mimarı, yazar Esin Alçıoğlu, Çanakkale izlenimlerini Kocaeli Life için kaleme aldı. “Ben ne kadar anlatsam da bir şeyler eksik kalır. Bu yüzden imkânı olan herkesin Çanakkale’ye ilk fırsatta gitmesini tavsiye ediyorum” diyen Esin Hanım, özellikle çocukların milli bilinç kazanması için bu toprakları görmesi gerektiğini belirtiyor. Şimdi sözü Esin Hanım’a bırakalım ve onun kaleminden Çanakkale ruhunu birlikte keşfedelim.
İlimizin tanınmış iş adamlarından, EGDAŞ firmasının ortaklarından Hüseyin Alçıoğlu, eşi Esin Alçıoğlu ve oğulları Arel ile birlikte Londra’ya çıkarma yaptı. Tarih boyunca kraliyet ihtişamı, kültürel çeşitliliği ve eşsiz atmosferiyle dünya çapında bir cazibe merkezi haline gelen Londra gezisini Esin Alçıoğlu, Kocaeli Life okurları için kaleme aldı. Gotik katedrallerden zarif köprülere, tarihi saraylardan çağdaş sanat galerilerine kadar geçmişin izlerini modern yaşamla harmanlayan bu büyüleyici şehri merak ediyorsanız, başlıyoruz.
Karayipler’in en popüler turizm destinasyonlarından Dominik Cumhuriyeti’ne giden EGDAŞ firmasının ortaklarından Hüseyin Alçıoğlu, eşi Esin Alçıoğlu ve oğulları Arel, Survivor yarışmasını izlemekle kalmadı, yarışmacılarla aynı parkurlarda turnuvalara katılarak, büyük bir heyecan yaşadı. Esin Alçıoğlu, ‘büyülü bir yer’ diye tanımladığı Dominik Cumhuriyeti gezisini Kocaeli Life için kaleme aldı.
Vize kuyruklarında, konsolosluk kapılarında sürünmeden kolayca gidebileceğiniz Katar, kollarını açmış sizi bekliyor. Basra Körfezi’ne doğru uzanan bir yarımada ülkesi olan Katar, ışıl ışıl gökdelenleri, yemyeşil parkları ve modern sanatlara verdiği önemle Orta Doğu ülkeleri hakkındaki ön yargıları yerle bir ediyor
Dergimizin yazarlarından Esin Alçıoğlu, geçtiğimiz günlerde 2 haftalık Amerika seyahatine çıktı. Eşi Hüseyin Alçıoğlu ve oğlu Arel ile birlikte Güney Amerika’yı adım adım gezen Esin Hanım, izlenimlerini Kocaeli Life okurları için kaleme aldı
İhtişamlı mimarisi, muhteşem residansları, sıra dışı AVM’leri, şık caddeleri, çölü ve kumsallarıyla lüksün doruklarda yaşandığı Dubai, ‘en’lerin bir araya toplandığı muhteşem bir şehir
Maldiv Adaları; turkuaz rengi denizi, bembeyaz kumsalları, tropik ormanları ve sessizliğiyle romantizmi doruklarda yaşamak isteyenlere rüya gibi bir tatil vaat ediyor
Yazan: Esin Alçıoğlu
Yazan: Esin Alçıoğlu