05-06-2025 07:39

Bir Bursa hikayesi

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 03/06/2025
Bursa, tarihi zenginliği, doğal güzellikleri, eşsiz lezzetleri ve sürprizlerle dolu köşeleriyle bize unutulmaz birkaç gün yaşattı
.stripslashes($urun->baslik).

Yoğun tempolu hayatın içinde kısa ama anlamlı bir mola vermek istedik. 11 yaşındaki oğlumuz Arel’i, Bursa’daki GUHEM (Gökmen, Uzay Havacılık ve Eğitim Merkezi) kampına gönderince, biz de bu vesileyle şehrimize yalnızca 1,5 saat mesafedeki Bursa’yı yeniden keşfetmeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız…

Çünkü Bursa, tarihi zenginliği, doğal güzellikleri, eşsiz lezzetleri ve sürprizlerle dolu köşeleriyle bize unutulmaz birkaç gün yaşattı. İznik’in huzur veren göl kıyısından Cumalıkızık’ın taş sokaklarına, Koza Han’ın tarihi dokusundan Uludağ’ın serin tepelerine kadar uzanan bu yolculuğu sizinle de paylaşmak istedik.

İZNİK

Bursa’ya doğru yola çıktığımızda, İznik tabelasını fark edince rotamızı aniden değiştirdik ve ilk durağımız İznik oldu. Göl kıyısında, doğa ile tarihin iç içe geçtiği muhteşem manzarasıyla bizi büyüleyen bu şirin ilçede kısa bir mola verdik. Antik çağda Nikea adıyla bilinen İznik, döneminin en önemli yerleşim yerlerinden biriymiş. Özellikle Hristiyanlık tarihinde büyük bir öneme sahip olan Nikea, zamanla Türklerin bölgeye yerleşmesiyle halk arasında “İznik” olarak anılmaya başlanmış.

Hristiyan dünyası için önemini hâlâ koruyan İznik, yakın zamanda dünya gündemine yeniden taşındı. Hayatını kaybeden Papa Francis’in, yeni seçilecek papaya vasiyeti, göreve gelir gelmez İznik’i ziyaret etmesiydi. Yeni Papa Robert Prevost’un da açıkladığı üzere bu anlamlı ziyaretin yakında gerçekleşmesi bekleniyor.

Milattan önceki dönemlere uzanan köklü geçmişiyle İznik, 325 yılında I. Konstantin’in de katılımıyla gerçekleşen Birinci İznik Konsili’ne ev sahipliği yapmış. Bu toplantı, Hristiyanlık tarihinde bir dönüm noktası olarak anılıyor. Ayrıca Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul’u kaybetmesinin ardından hanedan üyelerinin burada toplanarak İznik Latin İmparatorluğu’nu kurduğu, daha sonra da bu oluşumun İstanbul’u yeniden fethederek, Bizans İmparatorluğu’nun dirilişine zemin hazırladığı biliniyor.

Tarih boyunca birçok unvana layık görülen İznik, aynı zamanda tarihte ilk altın paranın basıldığı yer olarak da biliniyor ve bu yönüyle “Altın Şehir” olarak anılıyor. İznik’in taşlarında, göl kıyısında esen rüzgârında, geçmişin izleri hâlâ canlı bir şekilde hissediliyor.

Şehir içinde ulaşım oldukça kolay. Ancak hafta sonları hem yerli hem de yabancı turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle araç trafiğinde belirgin bir artış yaşanabiliyor. Bu yüzden, eğer kendi aracınızla gidiyorsanız, aracınızı uygun bir noktaya park edip İznik’i yürüyerek keşfetmenizi tavsiye ederim. Zaten şehir çok büyük değil; yürüyerek rahatça gezilebilir. Üstelik yürürken İznik’in büyüleyici tarihi dokusunu daha yakından hissedecek, dar sokaklarında geçmişin izlerine tanıklık edeceksiniz.

Hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle zengin bir mirasa sahip olan İznik, göl kenarında yapacağınız kısa bir yürüyüşle bile sizi kendine hayran bırakabilir. Roma Tiyatrosu’nu, görkemli Yeşil Camii’yi ve şehri çepeçevre saran tarihi surları mutlaka görmenizi öneririm.

SÜRPRİZLER ŞEHRİ

İznik’te geçirdiğimiz dolu dolu yarım günün ardından yeşilin, tarihin ve sürprizlerin şehri Bursa’ya doğru yola koyulduk. Şehre vardığımızda ise ilk işimiz enerji toplamak oldu. Bursa’ya gelip de meşhur İskender kebabını tatmadan dönmek olmazdı! Tabağa dökülen kızgın tereyağının o cezbedici sesi ve buram buram yayılan kokusu hâlâ aklımda…

Bu lezzeti en otantik haliyle deneyimlemek isterseniz, mutlaka tarihi İskendercileri tercih etmenizi öneririm. Hem damak tadınıza hitap edecek hem de Bursa’nın yeme-içme kültürünü yerinde yaşamanızı sağlayacak.

TARİHİN İÇİNDEN GEÇMEK

Dönüşte Tophane’ye uğradık. Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinde geçmişin izlerini hissettik. Sonrasında Koza Han’da kısa bir mola verdik. İpeğin izini sürebileceğiniz bu tarihi han, Bursa’nın dokusunu en iyi yansıtan yerlerden biri. Hanın üç girişi bulunuyor, kuzey cephesindeki girişinde görkemli bir kapısı var. Hanın iç avlusunun ortasında bir şadırvan, onun üzerinde bir mescit yer alıyor.

Orhan Camii, Emir Han, Ulucami gibi şehrin genişlemesini sağlayan yapılardan sonra Koza Han’ın aynı hat üzerinde inşa edilmiş olması, ticarete desteğin devam ettiğini gösteriyor. Koza Han, 15. Yüzyıl’dan beri uluslararası bir ticaret ve alışveriş merkezi. Koza Han’da asırlardır çok farklı ülke ve milletlerden tüccarların iş yerleri var. Yakın döneme değin içerisinde koza pazarının kurulduğu yapı günümüzde de ticari canlılığını koruyor. Koza Han, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak ilan edilen alan içerisinde yer alıyor.

Gelelim Tophane’ye… Tophane, Bursa’ya tepeden bakan, tarih kokan bir semt. Ana caddeden ayrılıp, artık kafelerle donatılmış Bursa surlarının arasından yukarı doğru çıkmaya başladık. Yemyeşil, çok güzel bir patika burası. Manzarası harika ama biraz yorucu olduğunu itiraf etmeliyim. Önce şehir merkezindeki alışveriş merkezi, sonra Çatal Fırın Üst Geçidi ve uzaklardan bize gülümseyen Yeşil Türbe, patika boyunca bize eşlik etti. Yukarı çıktığımızda biraz soluklanıp bir şeyler içtik ve Bursa’yı tepeden doyasıya seyrettik. ‘Bir şehir nasıl hem bu kadar beton hem bu kadar yeşil olabilir?’ diye düşünmeden edemedik. Hemen arkamızda saat kulesi vardı. Bu saat kulesi, 1800’lü yıllarda yıkılan başka bir saat kulesinin yerine 1905 yılında inşa edilmiş ve Sultan Abdülaziz’in saltanatının 29. yıl dönümünde yapılan bir törenle açılmış. Kare bir yapıya sahip ve 6 katlı bir kule. Her katında bir pencere bulunuyor. İçinde de 89 basamaklı ahşap bir merdiveni varmış. İçinden de görüntü alacaktım ama kapısı kilitliydi. Bu bölge, burada sergilenen toplardan alıyor adını. Bu toplar İstiklal Savaşı’nda Bursa’yı savunan askerlerimizce kullanılmış ve o günlerin anısına orada bulunuyorlar. Tıpkı az ilerisinde yatan 14 İstiklal Savaşı şehidiyle birlikte.

Hazır merkezdeyken bir diğer Bursa lezzeti olan cantık pide ve tahinli simidin de tadına baktık. Gerçekten anlatıldığı gibiydi. ‘Simidini Al Gel’ kafeler çok hoşumuza gitti. Simidinle mekâna gidip, çay-kahve içmek oranın çok hoş bir âdeti olmuş gerçekten. Süt helvayı da anmadan geçmek istemem. Sakın siz de denemeden gelmeyin!

CUMALIKIZIK KÖYÜ

İkinci günümüzü Cumalıkızık Köyü’ne ve birkaç müzeye ayırdık. Cumalıkızık, Osmanlı döneminin en korunaklı köyü olarak günümüze kadar gelmiş. Kiminin görmek istediği, kiminin burada yaşadığı; yaşayanların da dibine kadar Osmanlı kültürünü sentezlediği bir köy burası. 

Günümüzde Osmanlı mimarisinin kırsal kesim örneklerinin en iyi korunduğu köy olarak da anılıyor. Dünyada “Ölmeden önce görülmesi gereken köyler” listesinde yer alan Cumalıızık gerek yerli gerekse de yabancı turistlerin uğrak noktası. Kaldırımları bulunmayan daracık sokaklarında doya doya köy havası alıp, kaybolma endişesi olmadan rahatlıkla dolaşabileceğiniz şirin bir köy burası. Kaybolma konusunda endişe etmeyin, yokuş aşağıya indiğinizde köy meydanına ulaşıyorsunuz zaten.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Cumalıkızık’ın kuruluş hikâyesinin 1300’lü yıllara kadar uzandığı biliniyor. Osmanlı’nın erken dönem sivil mimari örneklerine ev sahipliği yapan köy, bu dönemde Uludağ çevresine kurulan 7 kızık köyünden biri… O zamanlar dağ eteklerinde kurulan köyleri tanımlamak için “kızık” sözcüğü kullanılıyormuş. Bu köylerden Cumalıkızık, Derekızık, Hamamlıkızık, Fidyekızık ve Değirmenlikızık olmak üzere beşi günümüze kadar ulaşmış. Aralarında orijinal dokusuna en yakın şekilde korunmuş olanı ise Cumalıkızık.

Eskiden tüm kızık köylerindeki halkın cuma namazı için toplandığı yer olması sebebiyle köyün bu ismi aldığı rivayet ediliyor. Köyün en ilginç noktalarından biri ise Cin Aralığı.  Bu enteresan aralığın hikâyesi şöyle: Kurtuluş Savaşı zamanında Cumalıkızık Köyü’nü basan Yunan askeri, köylüleri bir camiye toplar ve camiyi yakmaya karar verir. Bir fırsatını bulup kaçan köylüler çıkmaz bir sokağa gelirler. Aslında sokağın bittiği yerde, evlerin sağa sapan kısmında çok ufak bir aralık vardır. Bir insanın çok zor geçtiği bu aralıktan kaçan köylüler, aralığın sonundaki tepeye ulaşır ve buradaki Türk askerlerine haber verir. Arkalarından koşan Yunan askerleri sokağa girdiklerinde gözlerine inanamaz. ‘Bu insanlar buradan kaçamamıştır, bu iş olsa olsa cinlerin işidir’ der ve o günden bugüne buranın adı Cin Aralığı olarak kalır.

TOFAŞ ANADOLU ARABALARI MÜZESİ: SÜRÜŞÜN TARİHİ

Otomobillere ilginiz olmasa bile bu müze kesinlikle görülmeli. Tofaş’ın kurduğu bu etkileyici müzede, Türkiye’nin otomotiv geçmişi gözler önüne seriliyor. Eski kağnılardan klasik Murat 124’e kadar birçok araç sergileniyor. Hem nostaljik hem de eğitici bir deneyim. Araba meraklıları için adeta bir hazine.

BURSA GÖÇ TARİHİ MÜZESİ

Bursa Göç Tarihi Müzesi, şehrin göç geçmişini incelemek ve canlandırmak amacıyla 2014 yılında belediye tarafından ziyarete açılmış çok yönlü bir müze. Müze, Türklerin Anadolu’ya göçünden başlayarak Bursa’nın Osmanlı tarafından fethine, ardından Osmanlı’nın Balkanlar’a doğru yayılışına kadar uzanan tarihsel süreci ziyaretçilerine aktarıyor. Bunun yanı sıra Balkanlar, Kafkaslar, Kırım ve çevresinden Anadolu’ya gerçekleşen göçleri de canlandırmalar ve objelerle detaylı biçimde sunuyor. Göç yolları; Balkanlar’dan gelenleri temsil eden tren, Kafkaslar’dan göçü anlatan kağnı ve at arabası, Kırım’dan gerçekleşen göçü ise bir vapur canlandırmasıyla görselleştiriyor.

İpek kozasının kumaşa doğru adım adım nasıl gittiğini de gösteren müze aynı zamanda sanat sergilerine de açık. Örneğin biz gittiğimizde son zamanlarda popüler olan “Alaca” isimli sergi ziyaretçilere açıktı. Hande Erçel’in de eserinin olduğu sanat sergisine denk gelmek bizim için güzel bir sürpriz oldu.

BURSA ATATÜRK EVİ MÜZESİ

Atatürk Evi Müzesi, 19’uncu yüzyıl sonlarında yapılmış bir köşk olup Atatürk’ün 20-24 Ocak 1923 tarihinde Bursa’ya gerçekleştirdiği ikinci ziyaretinde Bursa Belediyesi tarafından satın alınarak, Atatürk’e hediye edilmiş. 1938’de Atatürk tarafından Bursa Belediyesi’ne hibe edilen ve 1968’de Kültür Bakanlığı’na devredilen bu köşk, 29 Ekim 1973’te Cumhuriyet’in 50’inci yılında müzeye dönüştürülerek, ziyarete açılmış. Müzenin birinci katında kabul salonu ile buraya açılan dinlenme odası, ikinci katında ise yatak odaları ve çalışma odaları bulunuyor. Köşkte bulunan eşyaların tamamına yakını, Atatürk’ün burada kaldığı sürede kullandığı orijinal eşyalar. Burayı ziyaretimiz 19 Mayıs Bayramı’na denk geldiği için bizim için ayrı anlamlı oldu.

Son günümüzü Uludağ Milli Parkı’ndaki bir otelde geçirdik. Uludağ’da güne başlamak gerçekten harikaydı. Arabayla zirveye doğru çıkarken Bursa’nın yemyeşil manzarası adeta gözlerimizin önüne serildi. Tepede içtiğimiz sıcak çay, ciğerlerimize dolan tertemiz hava ve etrafı saran sessizlik, şehirden uzaklaşmanın huzurunu bize tam anlamıyla hissettirdi.

Bursa, sadece tarih ya da doğa değil; aynı zamanda bilim, teknoloji ve kültürle de iç içe. Her ziyaretçi için farklı bir yüzünü gösteriyor. Bu şehirde geçirdiğimiz her saat, yeni bir sayfa açmak gibiydi.

NASIL ARANDI: #esin alçıoğlu # gezi # bursa # iznik # cumalıkızık

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Neşeli haziran

2 gün önce
Hoş geldin mayıs…

1 ay önce
Mısır'ın Borum'u: Şarm El Şeyh

Dergimizin köşe yazarlarından Esin Alçıoğlu, ailesi ve dostlarıyla birlikte çıktığı gezide bu kez Mısır’ın Şarm El Şeyh bölgesini keşfetti. Alçıoğlu, “Mısır’ın Bodrum’u” olarak nitelendirdiği bu çok özel destinasyonla ilgili izlenimlerini Kocaeli Life okurlarıyla paylaştı

2 ay önce
Tarihi değiştiren zafer

3 ay önce
Çanakkale

İzmit Rotary Kulübü’nün düzenlediği Çanakkale gezisine katılanlar bu büyük destanı adeta iliklerine kadar hissederek yaşadı. İzmit Rotary Kulübü üyelerinden, dergimizde yer ay yayımlanan ‘Minik Kalpler’ sayfasının mimarı, yazar Esin Alçıoğlu, Çanakkale izlenimlerini Kocaeli Life için kaleme aldı. “Ben ne kadar anlatsam da bir şeyler eksik kalır. Bu yüzden imkânı olan herkesin Çanakkale’ye ilk fırsatta gitmesini tavsiye ediyorum” diyen Esin Hanım, özellikle çocukların milli bilinç kazanması için bu toprakları görmesi gerektiğini belirtiyor. Şimdi sözü Esin Hanım’a bırakalım ve onun kaleminden Çanakkale ruhunu birlikte keşfedelim.

3 ay önce
Yeni başlangıçlar

5 ay önce
Yeni bir yıla girerken…

6 ay önce
okula dönüş

10 ay önce
Büyüleyici Bir Şehir: Londra

İlimizin tanınmış iş adamlarından, EGDAŞ firmasının ortaklarından Hüseyin Alçıoğlu, eşi Esin Alçıoğlu ve oğulları Arel ile birlikte Londra’ya çıkarma yaptı. Tarih boyunca kraliyet ihtişamı, kültürel çeşitliliği ve eşsiz atmosferiyle dünya çapında bir cazibe merkezi haline gelen Londra gezisini Esin Alçıoğlu, Kocaeli Life okurları için kaleme aldı. Gotik katedrallerden zarif köprülere, tarihi saraylardan çağdaş sanat galerilerine kadar geçmişin izlerini modern yaşamla harmanlayan bu büyüleyici şehri merak ediyorsanız, başlıyoruz.

10 ay önce
Yepyeni öneriler

1 yıl önce
Survivor'da yarıştılar!

Karayipler’in en popüler turizm destinasyonlarından Dominik Cumhuriyeti’ne giden EGDAŞ firmasının ortaklarından Hüseyin Alçıoğlu, eşi Esin Alçıoğlu ve oğulları Arel, Survivor yarışmasını izlemekle kalmadı, yarışmacılarla aynı parkurlarda turnuvalara katılarak, büyük bir heyecan yaşadı. Esin Alçıoğlu, ‘büyülü bir yer’ diye tanımladığı Dominik Cumhuriyeti gezisini Kocaeli Life için kaleme aldı.

1 yıl önce
Bahar neşesi!

1 yıl önce
Ön yargıları yıkan Orta Doğu kenti: Doha

Vize kuyruklarında, konsolosluk kapılarında sürünmeden kolayca gidebileceğiniz Katar, kollarını açmış sizi bekliyor. Basra Körfezi’ne doğru uzanan bir yarımada ülkesi olan Katar, ışıl ışıl gökdelenleri, yemyeşil parkları ve modern sanatlara verdiği önemle Orta Doğu ülkeleri hakkındaki ön yargıları yerle bir ediyor

1 yıl önce
Merhaba şubat

1 yıl önce
Yepyeni bir yıl!

2 yıl önce
Yeni yıl yaklaşırken

2 yıl önce
Kış yaklaşırken

2 yıl önce
Yepyeni öneriler

2 yıl önce
AMERİKA RÜYASI

Dergimizin yazarlarından Esin Alçıoğlu, geçtiğimiz günlerde 2 haftalık Amerika seyahatine çıktı. Eşi Hüseyin Alçıoğlu ve oğlu Arel ile birlikte Güney Amerika’yı adım adım gezen Esin Hanım, izlenimlerini Kocaeli Life okurları için kaleme aldı

2 yıl önce
Diğerleri mevsimdi sen ise sanatsın temmuz...

2 yıl önce
Neşeli haziran

2 yıl önce
Esin Alçıoğlu: Güzel günler...

2 yıl önce
Lüksün ve ihtişamın başkenti: Dubai

İhtişamlı mimarisi, muhteşem residansları, sıra dışı AVM’leri, şık caddeleri, çölü ve kumsallarıyla lüksün doruklarda yaşandığı Dubai, ‘en’lerin bir araya toplandığı muhteşem bir şehir

2 yıl önce
Esin Alçıoğlu: İçimizde çiçekler açsın

2 yıl önce
Esin Alçıoğlu: Hoş geldin yeni yıl!

3 yıl önce
Esin Alçıoğlu: Hoş Geldin Yeni Yıl

3 yıl önce
Ekim ayında neler yapalım?

3 yıl önce
Okula Dönüş Vakti

3 yıl önce
Yazı Bı̇tı̇rı̇yoruz

3 yıl önce
Yaz Geldi!

3 yıl önce
Haziranda ne yapalım?

3 yıl önce
Güneş daha parlak

3 yıl önce
Gülümseyin

3 yıl önce
Hoş geldin yeni yıl

4 yıl önce
Kışa Merhaba

4 yıl önce
Rüya gibi bir tatil: Maldivler

Maldiv Adaları; turkuaz rengi denizi, bembeyaz kumsalları, tropik ormanları ve sessizliğiyle romantizmi doruklarda yaşamak isteyenlere rüya gibi bir tatil vaat ediyor

4 yıl önce
Sonbaharı uğurlarken

4 yıl önce
Ekim sakinliğine merhaba…

4 yıl önce
Merhaba ağustos…

4 yıl önce
Yaza merhaba

4 yıl önce
Anlamlı günlerin müjdecisi

4 yıl önce
Minik kalpler için en özel ay

Yazan: Esin Alçıoğlu

5 yıl önce
Baharın hatırlattıkları…

Yazan: Esin Alçıoğlu

5 yıl önce