İklim Kanunu teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu’nun şubat ayındaki toplantısında görüşülerek kabul edildi. 2019 yılından bu yana çalışmaları sürdürülen kanun teklifi, mecliste onaylanmasının ardından Türkiye’nin ilk ‘İklim Kanunu’ olma özelliğini taşıyacak. Hem sanayide hem de gündelik yaşantımızda çok sayıda değişikliği beraberinde getirecek olan İklim Kanunu; eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme yaklaşımlarını ilke olarak belirleme gayesinde. Bugüne kadar yazdığım köşe yazılarında çoğu kez iklim değişikliği, sürdürülebilirlik, küresel ısınma gibi kavramlardan bahsetmiştim. Bu ayki yazımda da çok kısa süre içerisinde hayatımıza girecek olan İklim Kanunu’ndan ve neleri beraberinde getireceğinden bahsetmek isterim.
***
20 madde, 2 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeren kanun teklifi ile İklim Değişikliği Başkanlığı’nın görev ve sorumlulukları belirlenmiştir. Kanun ile tarım ve gıda gibi sektörler başta olmak üzere, ekonomik düzenin ve şehirlerin iklim krizinden minimum düzeyde etkilenmesi hedeflenmektedir. Sektörel anlamda uluslararası rekabet gücünün arttırılması, bu süreçte de daha temiz ve verimli üretimin yasal güvenceye alınarak işletmelere konfor alanı oluşturulması planlanmaktadır. Kanunun yayımlanmasıyla birlikte Türkiye Yeşil Taksonomisi kurulacaktır. İklim Değişikliği Başkanlığı, ulusal, sektörel ve tematik raporlar hazırlayacak ve iklim değişikliği teşvik sistemini geliştirerek, kurulan Türkiye Yeşil Taksonomisi’ni yürütecektir. Yeniden kullanım, atıkların yan ürün ve/veya alternatif hammadde olarak kullanımı, geri dönüşüm/geri kazanım ile elde edilen ürünlerin zorunlu kullanım yüzdeleri belirlenecektir. İklim Kanunu ile birlikte devreye alınacak bir diğer sistem ise Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) olacaktır.
***
SKDM ile Türkiye Gümrük Bölgesi’nde ithal edilen malların gömülü sera gazı emisyonları ele alınabilecek olup, SKDM’ye ilişkin raporlama, kapsam, içerik, usul ve esaslar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenecektir. Yaşanacak en önemli değişiklik ise hiç şüphesiz Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) olacaktır. Kanunun yaşamımıza girmesinin ardından, İklim Değişikliği Başkanlığı, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum konusundaki faaliyetleri izleyecektir. Öte yandan karbon fiyatlandırmasına ilişkin piyasaya dayalı mekanizmayı da başkanlık koordine edecektir. Bu bağlamda, ETS, başkanlık tarafından kurulacak ve tahsisat dağıtımı başkanlık uhdesinde olacaktır.
***
Afet uyarı sistemleri, gıda güvenliği, yeşil teknoloji gibi çok daha farklı uygulamalar da kanun ile devreye alınacak. Ben sadece en temel olanları ve sıklıkla dile getirilenleri sizleri sıkmadan kısaca anlatmak istedim. Buraya kadar anlattıklarımda herhangi bir şekilde yorumum da yoktur. Kendi yorumumu yapmadan önce, son söyleyeceğimi ilk olarak söyleyeyim. Çevrenin ve doğal kaynakların korunması, iklim düzensizliklerinin önüne geçilmesi, sürdürülebilir yaşam tarzının benimsenmesi konusunda yapılan ya da yapılacak her türlü çalışmanın yanında olduğumu belirtmek isterim. Fakat. Bu kanunla ilgili de kocaman bir “fakat”ımız var. Kanun teklifini incelediğimde, iklim değişikliğinin bazı yönleriyle “fırsat” olarak görüldüğünü söyleyebilirim. Taslaktaki genel gerekçe kısmında yer alan “iklim değişikliğinin de etkisiyle değişen ve dönüşen dünyada, bu dönüşümün aynı zamanda fırsatlar sunduğu ve bazı sektörlerde olumlu etkiler yaratabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir” ifadesi, konunun yoğunluklu olarak ekonomik kazanç üzerine kurgulanma ihtimalini arttırmaktadır. Üretimde yapılacak değişimlerin, iklim konusunun ardında, alınabilecek finansal teşviklerle yatırımcıların desteklenmesinin yaratacağı “olumlu etkilere” yer vererek açıklanması konuyu özünde tamamen ekonomi odaklı hale getiriyor. Yine “adil geçiş” kavramıyla; iklim değişikliğinden en çok kadın, çocuk ve yaşlıların etkileneceğinden bahsediliyor fakat bu hassas grupların nasıl korunacağına ilişkin detaylar taslakta yer almıyor. Öte yandan, karbon yoğun sanayide çalışan kişilerin hakları ya da iklim değişikliğinden etkilenme düzeyleri hakkında bir bilgilendirme de yine açıklanmaya ihtiyaç duyuyor. Sözü edilen adil geçiş belki de en çok karbon yoğun sanayide çalışanları kapsamalı diye düşünmekteyim.
Kısaca konu ekonomik açıdan ele alınmış ve bazı sosyal yönleri zayıf kalmıştır. Sizleri çok sıkmadan İklim Kanunu olayının özetini çıkarmaya ve benim yorumlarıma yer vermeye gayret ettim. Umarım ülkemizin çıkarlarına uygun güzel ve teşvik edici çalışmaları bu kanun kapsamında görebiliriz. Saygı ve sevgilerimle…
AKEN ÇEVRE DANIŞMANLIK
Alikahya Fatih Mah. Horasan Cad. No: 35/A Kat: 1 Daire: 2 İzmit/Kocaeli
Telefon: (0262) 226 16 18
Web: www.akencevre.com