Çevresel problemlerin önüne geçebilmek, etkilerini veya oluşturabilecekleri hasarı en aza indirgemek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilme hedefini gerçekleştirebilmek için sürdürülebilirlik politikalarını benimsemek artık kaçınılmaz olmuştur. Sürdürülebilirliğe ulaşmak için ise insanların pratik ve kullanışlı yollar bulması gerekmektedir. Bu doğrultuda çevreciler, bilim adamları ve aktivistler tarafından, gündelik hayatta sürdürülebilirliği işlevsel hale getirme sistemi oluşturulmuş olup; bu sisteme “yeşil mühendislik” adı verilmektedir.
SOSYAL BİR KÜME
Yeşil mühendislik, sürdürülebilir gelişme ile sürdürülebilirlik arasında köprü görevini gören bir sistem bütünüdür aynı zamanda. Sürdürülebilir gelişme, sürdürülebilirliğe ulaşmak için ortaya çıkan bir ideal olup, her yönüyle yeşil mühendisliğe ihtiyaç duymaktadır. Bu açıdan bakıldığında, yeşil mühendislik giderek büyüyen bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknoloji ve bilim sürdürülebilirliği desteklemektedir fakat sistemi organize eden yeşil mühendislik adımları olmadan, her derde deva olması mümkün değildir. Hatta bazen teknolojinin sağladığı bazı konforlar, sürdürülebilirlik ilkelerini baltalayabilir. Yeşil mühendislik, farklı disiplin ve kültürdeki insanların, tek bir amaç uğruna bir araya geldikleri sosyal bir küme olarak düşünülmelidir. Burada amaç, sürdürülebilir yaşamın oluşturulmasında, bilim ve teknolojinin her türlü nimetinden faydalanmak, öte yandan gerektiğinde bazı sözde gelişmişlik adımlarından kaçınmaktır.
YASALARA UYULMALI
Yeşil mühendislik kavramı konuyu yasal, ekonomik ve etik açıdan ele alarak hareket etmektedir. En yalın haliyle, yapılan tüm çalışmalar yasalara uymak için yapılmalıdır. Yasaların da tümüyle, sürdürülebilir gelişme ideallerine uygun olması gerekmektedir. Aksi durumda yasaya uygun ilerlemenin reelde bir karşılığı olmayacaktır. Bazı durumlarda yasaya uygun ilerlemenin seçilmesinin tek nedeni, cezadan kaçınmaktır. Yani süreci yürüten kişiler; aslında çevreyi, doğayı ya da sürdürülebilirliği düşünmezler. Tek düşünce, ödenecek cezanın mali anlamda kendilerini zora sokma ihtimalidir. Bu gibi durumlarda, uygulanacak para cezaları, işletmeler ya da kişiler tarafından mali açıdan karşılanması zor olmazsa, cezaya rağmen hatalı işlem yapılmaya devam edilebilir, çevre kirletilebilir.
DOĞAYA OLAN BORÇ
Bir başka açıdan durumu ele alacak olursak, yine fabrikalarda, işyerlerinde çevresel süreçleri yürüten kimseler, cezalar caydırıcı olmasa bile etik açıdan çevreyi kirletmeyi, doğaya zarar vermeyi uygun bulmazlar. Yasaya uymak onlar için bir zorunluluk değil aynı zamanda doğaya olan borçlardır. Yaşadıkları çevrenin sadece kendilerine ait olmadığını, tüm canlıların yaşam hakkı olduğunu bilirler. İşte yeşil mühendislik kavramı bu yüzden çok önemli. Bir yandan etik açıdan doğayı korumayı kendine görev edinmiş insanları bir diğer yandan da cezadan korktuğu için zorla da olsa doğayı koruyanları bir araya getirmekte ve sürdürülebilirliği sağlamaktadır. Yeşil mühendislikte, tek amaç doğanın korunması ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasıdır. Burada çok fazla ikna yoluna gidilmez. İster gönüllü ister zorlamayla hedeflerin gerçekleştirilmesi prensibi benimsenir.
HAYATIMIZIN MERKEZİNDE
Tüm bu anlattıklarımdan yola çıkarak, yeşil mühendisliğin var olmasının yolunun yasalardan geçtiğini görmekteyiz. Zaten etik açıdan yapması gerekenleri yapanlar sorunsuz olarak süreci işletmekteler. Peki, ya sürece zorla katkıda bulunanlar? Gönül ister ki herkes aynı bilinçte olsun fakat gerçekçi olmak gerekirse bu mümkün değil. En azından yasal açıdan uygulanabilecek cezalarla bir şekilde önlem alınabiliyor ya da böyle umuyoruz. Tabii burada da yasa koyucuların adil, tarafsız ve tüm kişi/kurumlara eşit mesafede olmasının önemi ortaya çıkıyor. Öyle ya da böyle yeşil mühendislik kavramı artık kaçınılmaz bir olgu olarak hayatımızın tam da merkezinde yer almakta.
AKEN ÇEVRE DANIŞMANLIK
Alikahya Fatih Mah. Horasan Cad. No: 35/A Kat: 1 Daire: 2 İzmit/Kocaeli
Telefon: (0262) 226 16 18
Web: www.akencevre.com
