18-06-2024 23:38

Etkisini hissettiren tehlike: İklim krizi

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 07/05/2024
.stripslashes($urun->baslik).

İnsanlığın, bireyselleşmeden çıkıp toplumsal düzene geçtiği ilk andan itibaren çok sayıda problemleri oldu. Savaşlar, kıtlıklar, devrimler, göçler, ekonomik sorunlar vb. Aslında temelinde, ortaya çıkan problemlerin hem kaynağı hem de çözümü insanoğluydu. Yani bir bakıma ister oligarşik bir düzeni temsil eden yönetim şekillerinin etkisi diyelim, ister toplumsal hareket diyelim; adı her ne olursa olsun problem oluşmakta (oluşturulmakta) ve buna ilişkin çözümler de beraberinde ortaya çıkmaktaydı. Bu döngü, kimi toplumların ilerlemesini kimi toplumların ise köleleşmesini sağladı. Aslında ortada bir problem-çözüm-sonuç ilişkisi mevcuttu. Problem ve çözüm, sadece belirli topluluk ya da zümrelere aitken, arada geçen zaman ise çaresizce bekleyenlerin sınavı olmuştu. Sonuç ise tüm insanlığın yeniden ve her seferinde tekrar yazılmış kaderiydi.

Şimdi diyebilirsiniz ki çevre ile ilgili bir yazıda neden bu kadar çok toplumsal olaylara, savaşlara, kıtlıklara vs. geldin. Cevabım basit. Çevre kirlilikleri, doğal değişimler ve buna bağlı ekosistem çöküşlerinin hepsi sosyoloji biliminin de konusudur. Çevre kirliliğini en yalın ifadeyle, doğal yaşamın insan eliyle bozulması olarak tanımlıyorsak, burada toplum davranışlarından mutlaka bahsetmemiz gerekmektedir. İnsanlık; sanayi devrimleri, nüfus artışları, tüketim hızıyla birlikte doğal çevreyi giderek bozmaya başladı. Başlarda çevre ve ekoloji biliminin de çok gelişmemiş olmasının vermiş olduğu bilgi eksikliği neticesinde doğal tahribatın etkileri tahmin edilemedi. Etkiler ortaya çıktığı ilk anlarda halen önlem alma şansı varken, ekonomik gerekçeler ve büyüme isteği nedeniyle aynı şekilde yaşamaya devam edildi. İşte kritik nokta aslında tam da burası. İnsanlık, bir süre gerçekten yaptığı hamlelerin doğaya ve canlılara zarar vereceğini bilmiyordu. Fakat sonraları, yapılanların yanlış olduğu, önlem alınması gerektiği açığa çıktı. Bu noktadan sonra çıkardığı her problemi çözeceğine inanmış olmanın getirdiği güç, olayları kontrolden çıkardı. Artık karşısında, etkisini 7’den 70’e herkese hissettiren kendisinden daha güçlü bir düşmanı vardı: İklim Krizi.

İklimle ilgili kriz ifadesinin ilk kullanımı 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Çevre kirliliği nedeniyle, iklim kuşaklarında meydana gelebilecek değişimlerin küresel çevre krizine yol açacağı ve ekolojik tahribatın başladığı anlatılmaya başlanmıştır. Daha sonraları bu ifadeler, günümüzde bile hala popüler olan “küresel ısınma” ifadesiyle yer değiştirmiştir. Bu ifade, konuyu biraz daha insanların önüne getirmiş olsa da ciddiyetini ortadan kaldırmaya yetmiştir. İnsanlara, yıllar boyunca teorik ve üniversitede ders verilebilecek düzeyde terimlerle küresel sıcaklık artışlarından bahsedilmiş; konu ötelenmiş sanki yüz yıllar sonra etkisi hissedilecek bir olguymuş gibi lanse edilmiştir. Bunun neticesinde, ancak 2000’li yılların başında iklim koalisyonları kurulmuş ve konu daha ciddi olarak ele alınmaya başlanmış hatta ülkelerin resmi politikalarına girmiştir. Oxford’un konuya ilişkin kriz tanımlaması olayın ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Oxford iklim krizini, “İklim değişikliğinin sebep olacağı geri döndürülemez hasarı durdurmak veya azaltmak için acil olarak harekete geçilmesi gereken durum” olarak açıklamakta ve “Dünya geri dönüşü mümkün olmayan bir noktaya hızla ilerlemekte ve eğer bir şey yapmazsak geride yaşanacak bir gezegen kalmayabilir.” diyerek tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bu aşamadan sonra  en önemlisi, kömür, doğalgaz ve petrol gibi fosil yakıt kullanımının sınırlandırılması ve temiz/yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin önünün açılmasıdır. Düşük karbonlu ekonomi, artık devletlerin en önemli politikası olmalıdır. Çok sayıda bilim adamı, yaptıkları iklim modellemeleriyle, 2030 yılına kadar fosil yakıtlarda en azından %50’lik bir azaltma yapabilir ve 2050 yılına kadar da net sıfır emisyon hedefine ulaşabilirsek; iklim değişikliğinin en sert etkilerinden kaçınabileceğimizi, böylece konuyu “kriz” boyutundan bir nebze de olsa uzaklaştırabileceğimizi düşünüyor.  Bireysel olarak toplu taşımaya yönelmek, enerji ve su tasarrufu yapmak ve tüketim çılgınlığına bir son vermek bizlerin de bu mücadeleye katkısı olacaktır.  Konuya ilişkin şu film ve kitapları incelemenizi tavsiye ederim:

• Uygunsuz Gerçek (An Inconvenient Truth)-2006 yapımı belgesel

• 11. Saat (The 11th Hour)-2007 yapımı belgesel

• 99 Sayfada Küresel İklim Değişimi- Mikdat Kadıoğlu-İş Bankası Kültür Yayınları

• Doğanın Sonu- Bill McKibben Everest Yayınları

 

Alikahya Fatih Mah. Horasan Cad. No: 35/A Kat: 1 Daire: 2 İzmit/Kocaeli

Telefon: (0262) 226 16 18

Web: www.akencevre.com

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.