01-05-2025 20:42

Suzan Kayganacı: Siz, üçgeninin neresindesiniz?

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 06/02/2025
SL Akademi Kurucu Ortağı Professional Certified Coach, PCC / AATC / Technical Trainer Suzan Kayganacı yazdı...
.stripslashes($urun->baslik).

Hayatımızda karşılaştığımız ya da karşılaşılması olası olayların ve durumların kontrolünü elimize alma becerisine sahip miyiz? Bu beceri, çoğu zaman kişisel tutumlarımıza, inançlarımıza ve deneyimlerimize bağlıdır. Belirli olaylar üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olamasak da tepkilerimizi ve yaklaşımımızı yönetme yeteneğimiz, yaşam kalitemizi büyük ölçüde etkileyebilir. Kendimizi geliştirme, esneklik gösterme ve olumlu bir bakış açısıyla hareket etme becerimiz, belirsizliklerle başa çıkma ve fırsatları değerlendirme konusunda bizi daha güçlü hale getirebilir ancak bu durum ne kadar proaktif olduğumuza bağlıdır. Proaktif veya reaktif olmak, karşılaştığımız olası durumlar karşısında nasıl davrandığımızı belirler. Beynimiz, içgüdüsel olarak hayatta kalmak için programlanmıştır. Bu içgüdü, insan davranışlarını şekillendiren temel bir faktördür ve genellikle iki ana yaklaşım olan reaktif ve proaktif tutumlarımızı etkiler.

HAYATTA KALMA İÇGÜDÜSÜ

Hayatta kalma içgüdümüz, geçmişte yaşanan tecrübelerle şekillenir. Stresli durumlar, travmalar ve tehlikeler, nasıl tepki vereceğimizi etkileyebilir. Bu durum reaktif davranmamıza neden olur ancak bu içgüdüyü yönetmemiz ve proaktif yaklaşım benimsememiz de mümkündür. Hayatta güçlü bir değişim oluşturmanın ilk anahtarı, koçlukta da hedeflediğimiz gibi güçlü bir farkındalık yaratmaktır. Bu farkındalığı yaratabilmek için de kendimize soru sorma bilincini güçlendirmeliyiz. “Ben şu anda neredeyim, ne istiyorum? Kendime güveniyor muyum yoksa korkuyla mı hareket ediyorum?  Duygularımı mı bastırıyorum veya her şeyi bir sorun, bir tehdit olarak mı görüyorum veya ne kadar açık ne kadar kırılganım?”

 

DRAMA ÜÇGENİ

Psikolog Stephen Karpman, hepimizin hayatta kendimize ya da başkalarına karşı oynadığımız bazı oyunlar olduğunu, bu oyunlarda kendimize bazı roller biçtiğimizi fark ederek buna “Drama Üçgeni” adını vermiş. Reaktif olduğumuzda, kendimizi bu üçgenin üç farklı noktasına  sıkışmış olarak görürüz. Karpman’a  göre kendimizi bir üçgenin içinde ve bu rollerden birini ya da birkaçını oynarken bulabilir, tıpkı  tiyatrocu gibi kendimize biçtiğimiz bu rolleri oynarken kendimizi yakalayabiliriz. Stephen Karpman, bir üçgenin içine sıkışmış ve her bir köşede farklı bir rol üstlenmiş halimizi kurtarıcı, kurban ve suçlayıcı olarak adlandırıp şöyle anlatıyor:

 

ÜÇ FARKLI ROL

Kurtarıcı olarak, hemen durumu çözmek ve ortamı rahatlatmak isteriz. Haklı olma isteğiyle motive olur ve bu nedenle sorunu ortadan kaldıran hızlı çözümler üretiriz. Genellikle başkaları tarafından saygı ve kabul görürüz. Etkisi sınırlıdır ve süreçte gerçek sorunu görmekten, keşfetmekten uzaklaşırız. Kurban olarak korkuyla motive olur, etrafımızdakilerin etkisinde kalırız. Her şeyden önce güvende olmanın peşindeyizdir. Bir kişinin, bir durumun veya koşulun gerçek kurbanı olmamızın sayısızca nedeni vardır: Yeterli zamanımız yoktur, kimse bizi dinlemiyordur, yapılması imkansız bir iş yüklenmişizdir ve zor süreçlerle uğraşıyoruzdur, kimse bize yardım etmiyordur veya işin nasıl yapılacağı bize hiç gösterilmemiştir… Kurban olarak tam da böyle güçsüzlük ve çaresizlik noktasından hareket ederiz hep. Suçlayıcı olarak, kimin hatalı olduğunu anlamak önemli değildir çünkü işaret parmağımız hep karşı tarafı gösterir. Nadiren de kendimize yöneltiriz. Genellikle sabotajcılarımız veya iç eleştirmenlerimiz tarafından yönlendiriliriz. Bir sorunla karşılaşıldığında, her şeyin arkasında olan belirsiz ve tanımlanmamış bir ‘başkaları’ vardır.

 

ÜÇGENİN DIŞINA ÇIKMAK

Drama Üçgeni’nde yaşamanın, tepkisel bir zihniyetle yaptığımız her şeyde olduğu gibi bir maliyeti vardır. Yorucudur, motivasyonumuzu düşürür, kısıtlayıcıdır; güven problemi yaşatır, ilişkilerimiz zedelenir, ciddi zarar görebiliriz. Drama Üçgeni’nden uzaklaşmanın ilk adımı, farkındalıktır. Tepkisel bir zihniyetle çalıştığımızı fark etmek, üçgeninin dışında kalmak, empati yaparak çözüm üretmek bizi geliştirir. Genellikle kızgınlık, ilgisizlik veya kaygı, suçlama gibi olumsuz duygular hissettiğimiz bir duruma düştüğümüzü fark ettiğimizde, “Şu anda Drama Üçgeni’ndeyim” demek ve çözüm üretmek bizi üçgenin dışına çıkararak proaktif yapar. Üçgenin içinde ya da dışında olmak elbette ki güçlü bir farkındalık ve güçlü bir tercihtir. Şimdi soru şu: Siz kendinizi genellikle bu üçgenin neresinde yakalıyorsunuz?

NASIL ARANDI: #suzan kayganacı

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.