Gençler arasında mutfağa girme merakı giderek artıyor. Kimi iyi bir aşçı olup, bir lokantanın mutfağını idare etme hayalini kuruyor, kimi ise evinin mutfağında lezzetli yemeklere imza atmaya çalışıyor. Bu hevesi taşıyanların çoğunluğu da sosyal medyada popüler olma peşinde. Yemek okulları, yemek kursları, üniversitelerin gastronomi bölümleri yemek dünyasına meraklı olanlarla dolup taşıyor. Hal böyle olunca, tencerelere doldurulan, porsiyon diye ortaya konulan ancak yenilemeyen, kısacası şov amaçlı heba edilen yüzlerce malzeme...
★ ★ ★
Oysa ki yemek yapmak, bir mutfakta aşçı olmak, bu mesleği icra etmek bu değil ki! Meseleye kafa karıştırmadan usulünce, bilinçli bir şekilde ve ruhunu vererek yaklaşmak lazım. Bakın şöyle ifade edeyim; Yemek yapmak, öyle ‘ha’ deyince olacak bir şey değil. Yemek yapabilmek önemli bir zenaattır. Yemek yapmaya niyetlenen kişinin, öncelikle yemek yemeyi seven birisi olması gerekir çünkü yemeğe lezzetini veren en önemli şey, ona katılan sevgidir.
Sonrasında ‘Ben yumurta bile kıramam’ gibi saçma sapan övünmelerden kaçınmak gerekir. Daha sonra; bir bilenin yanında bulunup, bıçağın nasıl kullanılacağını, soğanın nasıl kavrulacağını, pirincin ne kadar su çektiğini, salçanın ne zaman konulması gerektiğini, ne zaman ne kadar tuz atılacağını, asit dengesinin nasıl sağlanacağını öğrenmek gerekir. Yani mutfakta bir süre çıraklık yapmak, ter dökmek şarttır.
★ ★ ★
Bir de en önemlilerden bir tanesi, koklamayı bilmek gerekir çünkü bir çok yemek, kokusuyla lezzetini ele verir. Onun için yemekleri bol bol koklayıp, bir koku hafızası geliştirmek gerekir.
Malzemelerin huyunu suyunu bilmek de yemek pişirmenin en önemli şartlarından biridir. Hangi malzemeler yan yana gelirse nasıl bir lezzet ortaya çıkar? İşte mutfaktaki en önemli soru budur. Ayrıca malzemelerin pişme sürelerini bilmek gerekir. Bilmezseniz ya yemeğiniz çiğ kalır ya da dibi tutar.
Sözün özüne gelirsek: Lezzetli yemek yapmak zahmetli bir iştir. Öyle şov amaçlı yapılacak bir şey değildir. Asıl şovu; yemeğinizin tadına bakan, yiyen ve size ‘teşekkürler’ diyen yapar, siz değil!
★ ★ ★
Bu yüzden ben diyorum ki ‘Lütfen şov yapma yemek yap’ ve usulünce servis et, hijyene dikkat et, temiz ol, saygılı ol ve en önemlisi herkese örnek davranışlar sergile. O zaman yıldızın parlar.
Haydi şimdi mutfağa, ter dökmeye! Ağustos ayındayız, yazın son ayı. Tam ayına yakışır şekilde, terimizi soğutacak, ev yapımı taze limonata tarifimizle yaza damgamızı vuralım. Hep hatırlanalım, aynı şarkılardaki gibi.
Haydi mutfağa!
Şimdiden afiyet olsun...
Malzemeler
• 3 adet limon
• 1 adet misket limonu
(İsteğe bağlı)
• 2 adet sıkmalık portakal
• 2 dal taze nane
• 1,5 su bardağı şeker
• 4 su bardağı sıcak su
• 5 su bardağı soğuk su
Yapılışı
Limonların ve portakalların kabukları güzelce rendelenir. Püf nokta şudur, rendelerken meyvenin kabuğunun altındaki beyaz doku alınmaz. Buna çok dikkat etmeniz lazım, yoksa limonatanız acılaşır.
Ayrı bir kapta tüm bu meyvelerin suyu sıkılıp, kabukların bulunduğu kaba dökülür. Taze nane yaprakları ve şeker ilave edilerek, 2-3 dakika kadar ovulur. Süre sonunda üzerine 4 su bardağı sıcak su eklenir, şeker eriyene kadar karıştırılır.
Oda ısısına gelene dek bu şekilde bekletilir. Ilındığında üzerine 5 su bardağı daha su eklenir ve 15-20 dakika daha bekletilir. Tüm bu işlemler bittikten sonra; büyük bir süzgeç yardımıyla sürahiye süzülerek alınır.
Buzdolabında soğuyana dek bekletilen limonatamız, servise hazırdır. Afiyet olsun.
NASIL ARANDI: #serkanyeşildağ #yemekköşesi #köşeyazısı #köşeyazarı #şovyapmayemekyap #limonata #evyapımılimonata #tarif #yemektarifi #içecektarifi #öneri #yazı #yeşildağlar #kocaeli
