Bugün, kim olduklarını öğrendiğinizde yüzünüzde tebessüm oluşturacak iki kişiyi tanıyacağız. Aslında, Bilge’nin Penceresi’ne konuk olan bu iki kişiyi, zaten tanıyoruz: Onlardan biri Yeşilçam’ın pos bıyıklı, babacan ve tonton dedesi… Onu filmlerde bazen fabrikatör, bazen komiser, bazen bahçıvan, bazen de hakim olarak izledik. Fötr şapkası ve ropdöşambırı ile aklımıza kazındı, hep iyi karakterleri canlandırdı. Ah Nerede, Evcilik Oyunu, Yumurcak, Oyun Bitti gibi beş yüz tane filmi kırk beş seneye sığdırdı; birlikte rol almadığı Yeşilçam oyuncusu neredeyse yoktur diye düşünüyorum. Adile Naşit’in eşi, Halit Akçatepe’nin babası, Tarık Akan’ın kayınpederi, Yumurcak’ın dedesi ve daha neler neler…
Kim olduğunu hemen anladınız, değil mi? Evet efendim, bugün Bilge’nin Penceresi’nde, Hulusi Kentmen’i tanıyacağız. Bir de torunu Melek Kentmen’i. Bence, Hulusi Kentmen gibi başarılı bir oyuncuyu, onu yakından tanımış bir kişinin anlattıklarıyla daha yakından tanımak çok güzel bir şey. Melek Kentmen, çok yakında dedesi Hulusi Kentmen ile ilgili bir kitap hazırlığı içerisinde. Ben de filmlerini çok severek izlediğim Yeşilçam’ın tonton dedesi Hulusi Kentmen’in hayatını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. Lafı fazla uzatmayayım. Şimdi, Hulusi Kentmen’i ve torunu Melek Kentmen’i yakından tanıyalım.
1975 doğumluyum. Babam deniz astsubayı, annem ev hanımı. Uzun yıllar özel bir şirketin pazarlama departmanında çalıştım. Sonra bu işin bana göre olmadığını fark ettim ve radikal bir kararla, hep hayalini kurduğum kafeyi açtım. Fakat memur zihniyetiyle yetişmiş bir insanın ticaretle uğraşması çok zor hatta imkânsızmış. Böylelikle hep aklımda olan ve yapmak istediğim işe yöneldim: Yazarlığa.
Aslında hep içimde var olan bir şeydi yazmak fakat nasıl ve nereden başlayacağımı bilemediğim için hep erteledim. İşe öncelikle eğitimini almakla başlamalıydım. Tabii ki en başta, Hulusi Kentmen gibi bir insanın torunu olmak kamçıladı beni çünkü dedem hakkında yazılmış bir kitap yoktu ve torunu olarak bu görev benimdi.
Ben kitap okurken karmaşık olmamasına dikkat ediyorum. Yani, “Yazar burada ne demek istemiş? “ diye düşünmek istemiyorum çünkü hiçbirimizin artık karmaşık şeyleri çözmeye vakti yok. Zamanla yarışıyoruz. Hayat hepimiz için yeterince zor zaten. Açık ve net olmalı bir kitap. Yazarken de buna dikkat ediyorum.
Anlaşılır olması, okuyucuya bir şeyler vermesi, okurken düşündürmesi, düşündürürken belki de okurun yüzünde ufak bir tebessüm oluşturması.
Öncelikle Hulusi Kentmen gibi bir duayenin torunu olmak ve onun soyadını taşımak bana gurur veriyor. Televizyonda filmlerini izlemek, “Bu mükemmel insanın torunuyum, onun kanındanım“ demek sanırım hep bana gurur verecek.
Aslında dedemi çok fazla görmezdim çünkü çoğu zaman film çekiminde olurdu, gece geç saatlerde gelirdi. Ama tabii ki bu, hiç vakit geçirmezdik anlamına gelmiyor. Fotoğraflarımı çekmek ve beni kameraya almak en büyük zevkiydi. Kendimi bilmeye başladığım zamanda, beni götürmeyi en çok sevdiği yer de Kadıköy’deki Baylan Pastanesi’ydi.
“Ben sana, annemin adını koydum. Onun gibi naif ve kalbi güzel ol diye“ derdi. O zamanlar gençtim. Bu sözün güzelliğinin farkında değildim. Umarım dediği gibi olmuşumdur. En azından ona layık olmaya çalışıyorum.
Aslında ilk olarak sinemayla değil, tiyatroyla başlamış. Sonra sinemayla devam etmiş. İlkokul çağlarında, Akçakoca İlkokulu’nda bir tiyatro salonları varmış. Atıf Kaptan da İzmitliymiş ve o da okulun yüksek sınıflarındaymış. Başı o çekermiş. Birkaç defa orada sahneye çıkmış dedem de. Mikrop bulaşmış bir kere, girmiş kanına. Sonra da bırakamamış.
Ben doğal olarak Yeşilçam’ın içine doğdum ve Yeşilçam ile büyüdüm. Şimdiki şartları ve teknolojiyi düşünürseniz tabii ki daha güzel ve daha kaliteli filmler çekiliyor ama Yeşilçam’ın içinde büyüyen biri olarak, ben her zaman Yeşilçam diyorum.
O dönemde yaşımın küçük olması sebebiyle tek başıma böyle bir karar vermem imkânsızdı fakat dedem çok istemişti. Bunun için babama danışmıştı ama maalesef kabul ettirememişti. Şimdi olsaydı dedemin bu sektördeki bayrağını taşımayı, Kentmen soyadıyla bu piyasada olmayı ve onun yolunda ilerlemeyi çok isterdim.
Tamamen araştırmaya dayalı bir kitap olduğu için üç ay daha süresi var. Hiç kurgu yapmıyorum. Tamamen gerçeğe dayalı olsun istiyorum. Bu yüzden süreç uzadı.
En çok merak edilenleri dile getirmeye, filmlerindeki Hulusi Kentmen ile özel hayatındaki Hulusi Kentmen arasındaki farkı göstermeye çalıştım. Umarım keyifle okunur.
NASIL ARANDI: #hulusi kentmen # melek kentmen # bilge çolak # röportaj # yeşilçam # sinema # oyuncu # usta oyunca