Anıl Acurman, Kocaeli Barosu’nun genç ve en başarılı avukatlarından birisi.
Henüz 31 yaşında olmasına rağmen 10 yıldır avukatlık yapan ve ilimizin ilk arabuluculuk merkezlerinden Kocaeli Arabuluculuk Merkezi’nin de kurucusu olan Acurman, aynı zamanda Kocaeli’nin tanınmış isimlerinden, CHP İl Sekreteri avukat Hüseyin Acurman’ın da oğlu.
Babasından devraldığı bir değil, birkaç bayrağı başarıyla taşıyan genç avukat, hem meslek yaşamında hem de siyasi arenada koşar adım ilerliyor.
Yaklaşık 5 yıl önce hayatını, “ışıltısına aşık oldum” dediği güzel eşi Ceren Acurman ile birleştiren Acurman; iş, siyaset ve özel yaşamını Kocaeli Life okurlarıyla paylaştı.
Evet, 31 yaşındayım ve 10 yıldır avukatlık yapıyorum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandığımda 17 yaşındaydım, 21 yaşında da mezun oldum. Biraz hızlı hareket ettiğim söylenebilir.
Babam, hukuk okumamı hiç istemedi. Üniversiteye hazırlandığım dönemde, avukatlığın çok yorucu bir meslek olduğunu söyler ve beni başka bir dala yönlendirmek isterdi. Ne var ki ben üniversite sınavına, masamın üzerine İstanbul Üniversitesi’nin giriş kapısının fotoğrafını koyarak hazırlandım. Hakimlik ya da savcılık yapmayı da hiç düşünmedim. Ceza hukuku alanında kendimi geliştirdim. Bu esnada ilimizin ilk arabuluculuk merkezi olan Kocaeli Arabuluculuk Merkezi’ni açtık.
Biz aile olarak siyasetle, ülke politikalarıyla ilgilenen insanlarız. İstanbul Üniversitesi de politikaya oldukça yakın ve siyasi gelişmelerin takip edildiği bir okuldur. Babam uzun yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında siyaset yapıyor olsa da benim siyasete atılmamda Cengiz Sarıbay’ın etkisi çok büyüktür. Cengiz Başkan beni karşısına alıp gençlik kolları başkanı olmamı teklif etmeseydi belki bu işe çok daha geç başlardım. Sonrasında ise Gökhan Ercan ile birlikte yürüdük. Partide çeşitli görevler alarak bugünlere kadar geldik. 2009 yılında il gençlik kollarıyla başladım, sonrasında da il, ilçe ana kademe birimlerinde partim ne görev verdiyse yaptım.
Bu 10 yıllık süreç içerisinde 30-35 yıllık bir tecrübe edindim diyebilirim. Mesleki anlamda da sosyal hayatta da çok iyi bir figürün oğlu olmak ve onunla çalışmak kısa sürede aşama kaydetmenizi sağlıyor. Hüseyin Acurman’ın gölgesi her zaman üzerimdedir. Bu yanlış bir durum değil... Hep ileri gitmem için beni teşvik etmiştir. Bu anlamda Ceren’in hayatımdaki etkisi de fazladır. Kişi meslek hayatında kendini geliştirebilir ancak kendine farklı bir şeyler katabilmesi için teşvik edilmesi de gerekir. Klasik hayatlar yaşamıyoruz. Sadece para kazanmak ve harcamak üzerine kurulu bir yaşamım hiç olmadı. Hep bilmediğim konuların üzerine gitmenin derdinde oldum. Üzerime lüks kıyafetler almaktansa yelken öğrenmeyi ya da şarap kültürüyle ilgili eğitimler almayı tercih ettim. Bu anlamda Ceren’in bana desteği çok büyüktür.
Anıl Acurman: Ciddi bir şekilde kapana kısıldığımızı düşünüyorum. Ben, aynı zamanda Kocaeli Üniversitesi’nde ders veriyorum. Öğrencilerle konuştuğumda, ‘Biz buraya sadece puanımız tuttuğu için geldik’ diyorlar. Bu memnuniyetsizliğin sebebi, sosyal yaşantılarının olmayışı. Deniz kenarında nargile içmenin ötesine geçemiyorlar. Kocaeli kültürel ve sosyal yönden çok eksik. Ufkumuzu açacak, bizi geliştirecek bir şey yok. Günlük yaşantımızda evden işe, işten eve giden, sosyal hayatını sitelerin içerisinde yaşayan insanlar olduk. Yeni insanlarla tanışabileceğimiz sosyal alanlarımız yok. Ufkumuzun açılmasına ihtiyacımız var. Türkiye de Kocaeli’nin geniş bir açılımı aslında. Biraz değişime, aydınlık düşünmeye ihtiyacımız var.
Ceren Acurman: Ben de sosyal etkinlik açısından kentimizde çok büyük bir açlığın olduğunu düşünüyorum. İnsanlar Kocaeli’den kalkıp İstanbul’daki festivallere gidiyor. Halbuki Kocaeli çok güzel bir doğaya sahip. Neden burada da sağlıklı yaşam ya da dans festivalleri yapılmasın? İnsanları kaynaştıracak, farklı statülerdeki insanları bir araya getirecek çok güzel festivaller yapılabilir.
Anıl Acurman: Gençleşen nesilde bir arayış var. Genç kardeşlerimiz gerçekten dünyaya farklı bakıyor. Dönüşüm, önünde durulabilecek bir şey değil. Muhakkak bu yenilenme, toplum içerisinde kendi kendine yaşanacak. Bu atılımın bir an önce olmasını, daha farklı şeyler yaratabilen insanların öne çıkmasını ve güzel örnekler oluşturmasını temenni ediyorum. Yoksa o kadar da iç karartacak bir durum yok. İnsan fikren hür kılındığı zaman her şey bir şekilde yoluna girer. Bu kent yeniden yaşanabilir bir yer olabilir.
Ben, 1986 Ankara doğumluyum. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunuyum. Memur çocuğu olduğum için üniversite çağıma kadar ailemle birlikte Türkiye’nin dört bir yanını dolaştım. Mezun olduktan sonra 1,5 yıl İspanya’da master yaptım; şu anda özel bir şirkette AR-GE sorumlu uzmanı olarak çalışıyorum.
Evet, ailemle birlikte son durağımız İstanbul’du. Okulda ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla Anıl’la tanıştık. 2005 yılından beri birlikteyiz, 5 yıldır da evliyiz. Evlendikten sonra Kocaeli’de yaşamaya başladık.
İlk gördüğüm gün değil de buluştuğumuz ilk gün ne kadar heyecanlandığımı unutmam mümkün değil. O heyecanla kaç fincan kahve içtiğimi hatırlamıyorum ama Ceren’in ağzından dökülen kelimelere kilitlenmiş halde ışıltısına aşık olduğumu gayet iyi hatırlıyorum. Ceren’le hayata bakış açılarımız benzer; kafa yapısı olarak birbirimize çok uyarız. Farklı yönlerimiz olmasına rağmen ortak noktalar bulabiliyoruz. O günden beri heyecanla, samimi bir tutkuyla yürüttüğümüz bir ilişkimiz var.
Burada fazla çevrem yoktu ancak sosyal ve aktif bir yapıya sahibim. Resme ve heykele tutkum vardı. Anıl’ın yönlendirmeleriyle gittiğim kurslarda çok güzel çevreler edindim. Heykel eğitimimi Atölye Kakule’de Yasemin Demirel hocamızdan alıyorum. Bu kurs sayesinde ÇYDD, KYÖD gibi önemli derneklerle tanışma imkanı buldum, bazılarına üye oldum. Bunların yanı sıra bir süre drama dersi aldım. Artık Kocaeli’de de İstanbul’daki kadar çevrem oldu.
Biz Bahçecik’te, doğanın içine kurulmuş bir sitede yaşıyoruz. Kocaeli’ye geldiğim ilk hafta sessizlikten uyuyamamıştım. Bu güzelliğe çabuk alıştım. Kocaeli’de her şeye kolay ulaşabiliyorsunuz. İstanbul’da bir konsere gitmek 2 saatinizi alırken, burada her yer yakın olduğu için 15-20 dakikada istediğiniz yere gidiyorsunuz. Her şeyi içinde barındıran ama İstanbul’a göre daha küçük bir yer burası. Şu an için sıkılmadım.
Benim için ülkenin sorunlarına uzak kalmak gibi bir durum söz konusu değil çünkü hayatımızı, hayallerimizi, geleceğimizi ülke koşullarına göre kuruyoruz. İçinde bulunduğumuz duruma karşı oldukça hassasım ancak siyasetin içinde değilim. Ben daha çok Anıl’a bu konuda destek oluyorum.
Anıl Acurman: Birlikte zaman geçirmeyi, okumayı, gezmeyi seven bir çiftiz. Ben bir erkek olarak ortalamanın üzerinde iyi yemek pişirdiğimi düşünüyorum, Ceren ise bu konuda hayli iddialı. Birlikte mutfağa girmekten zevk alırız. Avrupa’da gezmediğimiz şehir kalmadı diyebilirim. Farklı kültürlere çok açığız, sadece farklı lezzetler tatmak için bile seyahat edebiliriz. Bizim lüks anlayışımız, görmediğimiz yerleri gezmeye, bir şeyleri deneyimlemeye yönelik. Lüksün sınırı yok ancak insanı deneyimleri oluşturuyor. Bunun farkına erken vardığımızı düşünüyorum.
Ceren Acurman: Yemek konusunda gerçekten iyi bir ekibiz. Annelerimizden de öğrendiğimiz gibi dolapta ne varsa ona göre yemek yaparız. Anıl da mutfakta vakit geçirmeyi, beraber yemek yaparken sohbet etmeyi çok sever. Televizyondaki yemek programlarını takip ederiz, her gittiğimiz yerden mutlaka yemek kitapları alırız ve ara ara deneriz.
Hangi ülkeye gidersek gidelim Türk mutfağındaki yemeklerin yerini hangisi tutar bilmiyorum. Nohudu hiçbir şeye değişmem, bir de deniz ürünlerini seviyoruz.
Anıl Acurman: Yurt içinde Marmaris’e gidiyoruz. Bördübet’i çok seviyoruz. Neredeyse bir yıl boyunca, orada tatil yapacağımız günü iple çekerek çalışıyoruz. Ege’yi çok seviyoruz.
Genellikle, gelecekle ilgili para kazanmak, harcamak, çocukların hayatını ve geleceğini güvence altına almak gibi reel bir süreç öngörülür. Ben avukat olarak 40 yaşımdan sonrasını göremiyorum. Önümde bir baba figürü var ve onun hayatından ne kadar fedakarlık yaparak bizi bugünlere getirdiğini biliyorum. Bu nedenle mesleğimin belli bir yaştan sonra hayatımdan neler çalacağının farkındayım. 40 yaşımdan sonra yakındığım şeyleri yapmak istemiyorum. Para kazanılır, bunun birçok yöntemi var; ben eşimle daha huzurlu bir süreç yaşamak derdindeyim. Dünyanın neresi olursa olsun biz kendimizi var ederiz diye düşünüyorum. Bu yüzden bugünden o günlere yatırım yapıyor; bana farklı zevkler verebilecek hobiler bulmaya çalışıyorum. Geleceğe bakış açım bu. Siyaseti ise bir meslek olarak değil, kamu görevi olarak görüyorum.
Ceren Acurman: Çocuk sahibi olmak toplumsal bir görev… Bizim planlarımız hep belliydi. İlk 5 yıl kesinlikle bebek düşünmemiştik. Böyle bir sorumluluk için insanın hazır olması lazım. Artık ilişkimizin 10’uncu, evliliğimizin 5’inci yılındayız. Birbirimizi ve kendimizi tanıyoruz, birtakım isteklerimizi gerçekleştirdik, birlikte yol yürümeye alıştık. Bebek sahibi olmak artık planlarımız arasında.
NASIL ARANDI: #anıl acurman # ceren acurman # siyaset # hukuk # avukat # sanat # kocaeli barosu