05-05-2025 11:56

Ecz. Şengül Uygun

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 04/05/2025
Meslekte 40. yılını kutluyor...
.stripslashes($urun->baslik).

Röportaj: Serpil Çolak

Fotoğraflar: Rıza Öziriç

Bazı insanlar mesleklerini yalnızca bir iş olarak görmez; ona ruhunu, yüreğini, sevgisini de katar. Tıpkı İlim Eczanesi’nin sahibi, eczacı Şengül Uygun gibi.
Tam 40 yıldır İzmit’in kalbinde, İstiklal Caddesi’nde hizmet veren Şengül Hanım, bu süre zarfında bir eczacıdan çok daha fazlası olmuş: Bir danışanının sırdaşı, bir annenin güvenle kapısını çaldığı dost, bir çocuğun tebessümle hatırladığı “eczacı teyze”si…
Şengül Hanım’ın hikâyesi sadece bir meslek yolculuğu değil, insan sevgisiyle anlam kazanmış, içtenlikle örülmüş bir yaşam öyküsü. Büyük bir emek ve özveriyle kurduğu eczanesi yıllar içinde bir sağlık durağına, bir güven merkezine dönüşmüş. Bugün hala danışanlarına aynı sabır, aynı özen ve aynı sevgiyle yaklaşan Şengül Hanım’ı dinlerken, şifanın yalnızca ilaçla değil; ilgiyle, anlayışla ve samimiyetle verilebileceğine bir kez daha inandım.
Bu satırları okurken siz de belki bir an için geçmişe dönecek, o eczanenin kapısından girdiğiniz günleri hatırlayacaksınız. Çünkü bazı izler, sadece mekânda değil, insanın kalbinde kalır… 
Tıpkı Şengül Hanım’ın dediği gibi: “Eczacılığın en kıymetli sırrı şifa vermekmiş. Ve 40 yılın ardından anladım ki en güzel reçete, kalplerde iz bırakabilmekmiş.”

Şengül Hanım, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Soğuk ve karlı bir aralık ayında Bolu’da dünyaya gelmişim. Babam emniyet mensubu olduğundan, çocukluğum ve gençliğim Türkiye’nin farklı şehirlerinde geçti. Bu durum, sosyal açıdan son derece hareketli ve renkli bir hayat yaşamamı sağladı. En son İzmit Lisesi’nden mezun oldum, ardından Ankara Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdim. Ve 1985 yılında İzmit’te, İstiklal Caddesi’nde kendi eczanemi açtım. Evliyim, iki erkek çocuk annesiyim ve iki de çok tatlı kız torunum var.

 

40 yıl önce mesleğe adım attığınızda sizi en çok heyecanlandıran şey neydi?
Mezun olup İzmit’e döndüğümde eczane açmak için uzun bir süre uygun yer aradık. Sonunda, yıkılan defterdarlık binasının yan tarafındaki evin altında ilk eczanemi büyük bir heyecanla açtım. O dönem, o sokak çok hareketsizdi hatta ben eczanemi açtıktan sonra defterdarlık binasının ve Ziraat Bankası’nın inşaatları başladı. Uzun bir süre inşaatların arasında zorlu bir mücadele verdim ancak azmim ve mesleğime duyduğum sevgi sayesinde tüm zorlukların üstesinden geldim. O günleri düşündüğümde beni en çok heyecanlandıran şeylerin başında eczaneme isim arayışım geliyor. Kentte hem ‘Kocaeli Eczanesi’ hem ‘İzmit Eczanesi’ vardı. Rahmetli annem ‘İlim’ ismini önerdi, “Hem ilin eczanesi olur hem de Mustafa Kemal’in ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözünden esinlenerek bilim dağıtan bir yer olur” dedi. Bu öneri beni çok heyecanlandırdı. O günden beri tam 40 yıldır bu ilin eczanesi olduk.

ECZACI ROL MODEL OLMALI
Sizce bir eczacı sadece ilaç satan biri midir yoksa toplumsal bir görev de taşır mı?
Öğrencilik yıllarımda yaz stajımı çok değerli bir eczacının yanında yapmıştım. Kent Eczanesi artık kapandı ve eczacısı da rahmetli oldu. Bana bir gün şöyle demişti: “Eczacı yalnızca sağlık hizmeti sunmaz, sadece ilaç vermez; aynı zamanda bir mahallenin, bir semtin muhtarı gibidir. Hastaların dert ortağı, sırdaşı, danıştığı kişidir. Bunu asla unutmayın.” Zamanla bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu birebir yaşadım ve anladım. Eczacı, toplumda birçok açıdan rol model olmalıdır. Bizler üniversite sınavından yüksek puanlar alarak lisans eğitimi alıyoruz, ardından ciddi bir sermaye ile kendi iş yerimizi açıyoruz. Üstelik günün büyük bir kısmını da iş yerimizde, halkla iç içe geçiriyoruz. Tüm bunlar, bizlere hem mesleki hem de toplumsal anlamda büyük bir sorumluluk yüklüyor.

 

Bu meslek size neler kattı?
Mesleğe başladığım ilk yıllarda, eczanelerde ilaçların yanı sıra “itriyat” olarak adlandırdığımız kişisel bakım ve hijyen ürünleri de satılırdı. O dönemlerde bugünkü gibi AVM’ler ya da büyük zincir marketler yoktu. Zamanla bu tür alışveriş noktaları yaygınlaştıkça, eczanelerde yer alan pek çok ürünün satışı da büyük marketlere kaydı. Ancak 1987 yılından itibaren, eczanelerde dermokozmetik ve bitkisel takviyeler gibi yeni ürün kategorileri ortaya çıkmaya başladı. Bu alandaki gelişmeleri yakından takip ettim ve İzmit’te bu dönüşümün öncüsü oldum. Eczanemin düzenini, ürün çeşitliliğini ve danışmanlık hizmetlerini bu yeni anlayışa göre şekillendirdim. Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği’ne üye olarak yurt içi ve yurt dışında çeşitli eğitimlere katıldım, kendimi sürekli geliştirdim. Hatta tekrar sınava girerek eczacılık yüksek lisansımı tamamladım. Yanımda çalışan teknisyenlerime de kategori bazlı eğitimler aldırarak onların da uzmanlaşmalarını sağladım. Danışanlarımıza yalnızca beden sağlığı değil, aynı zamanda cilt, ruh ve kişisel bakım alanlarında da güvenilir ve doğru ürünleri sunmaya özen gösterdim. Bu yaklaşım, eczanemi sadece bir ilaç temin yeri olmaktan çıkarıp, bütüncül sağlık hizmeti sunan bir merkez haline getirdi.

ECZACI, SAĞLIK DANIŞMANIDIR
40 yıl boyunca değişmeyen en önemli ilkeniz ne oldu?
Ben, insan sevgisiyle yola çıktım. Hem mesleki hayatımda hem de özel yaşantımda bu sevgiyi ilke edindim. Her insanın bu dünyaya bir geliş sebebi olduğuna inanıyorum. 40 yıl boyunca tek amacım, bir şekilde insanların hayatına dokunabilmek oldu. Hatta bunu vurgulamak için sıkça “Ben oğlumun adını bile İlke koydum” derim. Biz eczacılar, aslında birinci basamak sağlık danışmanlarıyız. Bu rolümüzü her zaman ön planda tutmalıyız. Dışarıdan bakıldığında yaptığımız iş, yalnızca ürün alıp satmak gibi görünebilir ancak işin özünde sağlığa dair doğru bilgi ve yönlendirmeyle insanlara destek olmak vardır. Gerçek eczacılık da tam olarak budur.

 

Bu uzun yolculukta sizi en çok zorlayan dönem neydi, nasıl atlattınız?
Bu uzun meslek yolculuğumun en zorlu dönemi pandemi dönemiydi. Hepimiz çok zor bir süreçten geçtik. Hem danışanlarımızın sağlığını korumak hem de kendi sağlığımızı riske atmamak için ciddi çaba harcadık. Tüm zorluklara rağmen işimizin başındaydık, elimizden geldiğince herkese rehber olmaya çalıştık. Bugünlerde ise ülkemizin içinde bulunduğu zorlu ekonomik süreçte ilaç temini konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Döviz kurundaki artışlar hem hastalarımızı hem de biz eczacıları oldukça zor durumda bırakıyor.

 

Yıllardır aynı bölgede hizmet veriyorsunuz, hastalarla zaman içinde dostluk kurduğunuz oluyor mu?
Evet, 40 yıldır İstiklal Caddesi üzerinde hizmet veriyorum. Aynı cadde üzerinde ve İzmit’in merkezinde mesleğimi icra ediyor olmak bana çok büyük hayat tecrübesi kazandırdı. Bu sayede çok güzel dostluklar kurdum, çok geniş bir çevre edindim. Benim mamalarımla büyüyen bebekler yıllar içinde iş güç sahibi oldu, evlendi, çocukları oldu, şimdi onların çocuklarına destek oluyoruz. Neredeyse üçüncü kuşak geliyor. Bu benim için gurur verici. 


Kadın bir eczacı ve işletme sahibi olarak bu şehirde iz bırakmak nasıl bir duygu?
Umarım böyle bir iz bırakmışımdır. Bir kadın ve işletme sahibi olarak, erkek egemen bir toplumda varlık göstermek hiç kolay değil. Kendi emeğimle bir işletme kurmak ve zamanla insanların güvenle başvurduğu bir sağlık noktası haline gelmek benim için hem gurur verici hem de büyük bir sorumluluk. İzmit gibi köklü bir şehirde iz bırakmak sadece bir işletmenin değil; aynı zamanda emeğin, güvenin, kadın kararlılığının bir hikayesidir. Bu iz yalnızca bana değil, birlikte çalıştığım kadınlara, bana güvenen danışanlarıma ve bu yolda bana inanan herkese aittir.

EN GÜZEL REÇETE…
40 yıl sonra geriye dönüp baktığınızda “iyi ki” dediğiniz şeyler nelerdir?
Geriye dönüp baktığımda her günüm için ‘iyi ki’ diyorum. Mesleğimi onurla sürdürdüğüm için her gün ‘iyi ki eczacı olmuşum’ diyorum. Bu yolculuk boyunca hem eczacılığın hem de hayatın pek çok zorluğunu yaşadım; aynı zamanda çok insan tanıdım, birçok hikâyeye tanıklık ettim. Bıraktığım izler, yürüdüğüm yollardaki taşlar, dostça kurduğum bağlar hep eczanemde birikti. Zamanla fark ettim ki eczacılığın en kıymetli sırrı şifa vermekmiş. Ve 40 yılın ardından anladım ki en güzel reçete, kalplerde iz bırakabilmekmiş.

 

Bugün tekrar başlasaydınız yine aynı yolu seçer miydiniz?
Beş yaşımda ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorduklarında, ‘Eczacı olacağım’ derdim. Çok şükür bu dileğim gerçekleşti. Tekrar dünyaya gelsem yine eczacı olmak isterdim. Olumlu ve olumsuz her şeye rağmen hiç pişman olmadım. 

 

40 yıl boyunca sizinle birlikte bu yolculuğa eşlik eden ekibinizden ve ailenizden de bahseder misiniz?
Eczaneyi ilk açtığımda bekardım. En büyük destekçim, rahmetli babamdı. Hem meslek seçimimde hem de bu hayali hayata geçirmemde emeği çok büyüktür. Rahmetli annem de ilk yıllarda büyük bir fedakârlıkla yanımda oldu. O dönemde bugünkü gibi hazır yemek sektörü yaygın değildi. Annem, çalışanlarıma öğle saatlerinde ve nöbet günlerinde yemek getirirdi. Bu destekler benim için unutulmaz. Evlendikten sonra eşim de yanımda oldu. Kendisi kimya mühendisi olduğu için mesleki konularda da bana büyük katkı sağladı. Hayatımın her aşamasında desteğini hiç esirgemedi. Oğullarım ise iş hayatımda ve uzun yıllar emek verdiğim meslek örgütü çalışmalarımda bana hep anlayışla yaklaştı. Hatta zaman zaman, “Sen bize rol model oldun” diyerek moral verdi. Ve elbette eczane ekibim… Yıllardır aynı arkadaşlarla çalışıyorum. Onlar da ilk işe başladıklarında çok gençtiler; yanımda büyüdüler, evlendiler, çocuk sahibi oldular. Sürekli eğitimlere katılarak kendilerini mesleki anlamda yetiştirdiler. Güler yüzle ve sabırla danışanlarımıza yardımcı olmaya devam ediyorlar. 

MİMOZA AĞACI GİBİYİZ
Şengül Hanım, bu 40 yılı bir cümle ile özetlemenizi istesem, ne derdiniz?
Bu 40 yılı özetlemek kolay değil ama kökleri babamın büyük desteğiyle atılan, her gün sevgiyle suladığımız bir mimoza ağacı gibiyiz.  Zamanla büyüdü, dallandı, çiçek açtı. Bu 40 yıl, bir ailenin hikayesi, bir kadının ayakta kalma gücü ve İzmit’in kalbinde sessizce bırakılan bir izdir. 

 

Emeklilik planınız var mı yoksa bu meslek bir ömür boyu sürer mi?
Bizim meslekte zorunlu emeklilik olmasa da yeri ve zamanı geldiğinde kenara çekilmeyi tabii ki bilmek gerekir ama daha bırakacağımız izler, dokunacağımız hayatlar var. Tabii ki sağlığım el verdiği sürece. 

 

Genç kadınlara ve eczacılık öğrencilerine ne gibi tavsiyeleriniz olurdu?
En büyük tavsiyem, işlerini sevgiyle yapmaları. “Ne yaparsan yap, aşk ile yap…” Staj yaptığım yıllarda meslekte duayen bir eczacı abimiz bana “Buralar modern hapishane, iyi düşün” demişti. Günümüzün neredeyse yarısı dört duvar arasında geçiyor. Bu meslek sabır ister ama karşılığı çok kıymetlidir. Gençler her şeyi hızlı tüketiyor, acele ediyor. Benim tavsiyem; sabırla, adım adım ilerlemeleri. 

 

Röportajı okuyanlara ve size yıllardır tercih eden danışanlarınıza bir mesaj vermek ister misiniz?
Yıllardır kapımızı çalan, bir derdini, bir tebessümü ya da sadece bir selamını paylaşan herkese gönülden teşekkür ederim. Sizin güveninizle büyüdük, sizin iyi olma halinizle güç bulduk. Bu meslek sadece ilaç vermek değil bir kalbe dokunabilmekmiş, bunu sizden öğrendik. Röportajı okuyan herkesle ve bizi tercih eden danışanlarımızla iyi ki yollarımız kesişti. İyi ki varsınız.

NASIL ARANDI: #eczane # ilim eczanesi # şengül uygun # kocaeli # izmit

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.