Hayatın içinde maalesef var olan, ne zaman ya da ne şekilde yaşanacağı bilinmeyen kötü senaryolar karşısında, maddi olarak dik durabilmenin en önemli anahtarıdır, sigorta...
On yıl arabanızı sigorta yaptırırsınız, bir çizik olmaz; 11’inci yılın sonunda aracınız pert olabilir. Trafikte seyir halindeyken bir yayaya çarpıp ölümüne sebebiyet verebilirsiniz, eviniz yanabilir, işyeriniz sular altında kalabilir, sağlığınız elden gidebilir ve pahalı tedavilere ihtiyaç duyabilirsiniz. İşverenseniz iş kazalarıyla, üreticiyseniz ürününüzün defosundan kaynaklı hukuki süreçlerle sınanabilirsiniz. İnşaatçıysanız yan binaya zarar verebilirsiniz. En değerli çalışanınızın çocuğu, dünyanın en pahalı ameliyatını olmak zorunda kalabilir, işveren olarak ona destek olmak ister ama içinden çıkamazsınız. Belki vergiden düşebileceğinizi bilseydiniz çalışanlarınıza; uygun koşullarla da bağımlılarına sağlık sigortası yaptırabilirdiniz. Orada ödediğiniz ve vergiden düşebildiğiniz prim, sizin bugün kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilirdi, ne dersiniz?
Peki, kendi hayatınız?
Birikim yapabiliyor musunuz? Ya da bireysel emeklilik sistemine katılımız var mı? Siz öldüğünüzde geride kalan aileniz için bir plan yaptınız mı?
Ben bunları sıralarken, içinizden “Hangi birine prim ödeyeceğiz?” dediğinizi duyar gibiyim. Sürekli hasar dosyalarıyla uğraşan biri olarak, yazdıklarımın hemen hemen hepsinin sigortalılarımdan edindiğim kötü tecrübeler olduğunu üzülerek söylemek zorundayım. İşin içinde olunca, ödediğimiz primlere hiç acımıyorum açıkçası.
Özellikle hayat sigortası hususunda insanlar, kısa vadede ölmeyeceklerine inandığından, ödedikleri primin havaya gideceğini düşünerek yaptırmak istemiyor. Bir sigortalının vefat etmesi durumunda kanuni varisleri için maddi açıdan ilaç niteliğindedir hayat sigortası… Hele ki ihtiyaçları olacaksa. Ancak kişinin ölmediğini düşündüğünüzde, havaya giden bir para gibi görünüyor. Mantık aynı aslında… 10 yıl arabanızda çizik olmaması ve boşuna prim ödediğinizi düşünmeniz ve sonrasında aracınızın perte çıkması gibi. Hiç farkı yok. Gerçi kimse arabası için on yıl boşuna prim ödediğini düşünmez ama hayat sigortası yaptırıp ölmezse süre sonunda buna hayıflanabilir
Peki sigortadan yararlanmak için mutlaka bu kötü senaryolardan birinin gerçeklemesi mi lazım? Tabii ki hayır; iyi senaryolar da var, mesela ‘Prim İadeli Hayat Sigortası’. Sistem şöyle işliyor: Geleceğiniz için her ay dolar ya da euro seçeneklerinden birini biriktirdiğinizi düşünün. Minimum 12 yıla tekabül eden bir birikim… Bu süre içinde vefat ederseniz, kanuni varislerinize iyi bir tazminat ödeniyor. Eğer risk gerçek olmazsa, sürenin sonunda yatırdığınız toplam parayı güncel kur üzerinden geri alabiliyorsunuz ya da aynı şartlarla para biriktirmeye devam ediyorsunuz. Peki, prim iadeli hayat sigortasının şartları nedir?
• Minimum 12 yıl düzenleniyor.
• Bu sigorta ile ‘hayat sigortaları genel şartları’ esas olmak üzere, her türlü vefat riski teminat altına alınıyor.
• Riskin gerçekleşmesi halinde vefat tazminatı ödeniyor, riskin gerçekleşmemesi durumunda ödenen primler sigorta ettirene iade ediliyor.
• Primler yaşa ve teminata göre belirleniyor.
• Yaş ilerledikçe prim de artıyor.
• 18-58 yaş arasındaki herkes bu sigortaya girebiliyor, sigortalının yaşı ile sigorta süresi toplamı 70’i geçemiyor.
• Sözleşmesi, Amerikan Doları veya Euro’ya endeksli olarak düzenlenebiliyor
• Prim ödemeleri; aylık, 3 aylık, 6 aylık ve senelik olarak kredi kartı veya talimatla kolayca yapılabiliyor.
NASIL ARANDI: #elif sarıgülle tan # manej sigorta # iş kadını # sigorta # sigortacılık # köşe yazarı # kocaeli life #
