18-04-2024 11:11

Ayla Çelik: Gecem gündüzüm, sağım solum hep melodi…

2019-10-08    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2019-10-08
.stripslashes($urun->baslik).

RÖPORTAJ: BİLGE ÇOLAK

  

'Bağdat' şarkısı ile gönlüllerde taht kuran Ayla Çelik ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Merak ettiğiniz her şeyi Ayla Ablaya sordum.

Ayla Çelik şarkılarını sevenleri röportajımızı okumaya davet ediyorum...

 

Ayla Abla, ünlülerin sıra dışı bir hayat yaşadığı düşünülüyor. Ama aslında sizlerde çocukken seksek oynamışsınız, yere düşüp canınız acıdığında ağlamışsınız. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Hayatınız boyunca unutamadığınız bir olay veya bir kişi var mı? Şarkıcılığa nasıl adım attınız? Bu konu hakkında sizi mi keşfettiler yoksa siz mi sesinizin güzel olduğunu fark ettiniz? Sizi bu konuda yönlendiren biri oldu mu? “Bağdat” şarkısı çıktığı andan itibaren çok sevildi. “Ben Leyla’yı, Mecnun’u, Ferhat’ı, Aslı’yı, Kerem’i bilmem ama Bağdat’ı gözüm kapalı bulabilirim...” sözleriyle kalpleri fethettiniz. Fakat bu aniden olmamıştır herhalde. Bir “Bağdat” fırtınası estirmeden evvel neler yaptınız? Kendinizden bahsedebilir misiniz?

Çocukluğumdan başlayayım. Hayatımın en güzel yıllarıydı, öyle söyleyeyim. Çocukluğum muhteşem geçti. Yani bir çocuk ne yaparsa her şeyi yaptım. Yaramazlık da yaptım, oyun da oynadım… Çok oyun oynardım. Eve gelmek istemezdim oyun oynamaktan. İnanılmaz güzel yıllardı. Çok sevildim, çok şahane, kalabalık ve sıcak bir ailem var.  Öpüle öpüle, sevile sevile geçti çocukluğum. Çocukluğumla ilgili unutamadığım bir şey… Birçok şey tabii ki. Tüm çocukluğum unutamadığım aslında. Ama en belirgin olarak sana şunu söyleyebilirim Bilgeciğim; sokaklar. Çok güzel oyunlar oynadım. Sokak, sokak, sokak, sokak, sokak… Çok güzeldi sokaklar. Oyunların tamamını sokakta oynadık, evlere hapsolmadık biz. Güzel zamanlardı. İyi insanların çok olduğu bir dönemdi. Kötülük falan kimsenin aklına gelmezdi. Olmazdı çünkü kötü şeyler. Belki vardı ama bilmiyorum. Biz bilmezdik. Böyle yanaklarımız kızarana kadar oynardık. Ama aklıma bir şey geldi. Çok küçüktüm ve zor bir dönemdi, hatırlıyorum. Bizim evde para konuşulmazdı ama artık annem ne kadar sıkıldıysa bir şekilde evde paramızın olmadığını biliyorum. Babam da o dönem Edirne’de, bizim bir işletmemiz var. Bir dönem uzak kaldık. Ayda bir geliyordu ya da iki haftada bir geliyordu. Ama paramız bitmiş, onu biliyorum ben. Ben, bir tane bot istiyorum. Annem bana bot alacak ama paramız yok. “Paramız geldiğinde alırım.” diyor. Evde bir şeyler eksilmiş. Hep konuşuluyor, “Para yok, para olduğunda alırım.” falan. Bir gün sokakta yürüyorum. Sokakta yürürken, yaz günü aslında ama hafif  bir meltem esti o esnada. Film gibi aslında hatıramda bu. Bir kimlik gördüm yerde ve kimliğin arasından çıktığı belli olan iki tane para uçuyor. Bugünün parasıyla ikisi bin lira falan alım gücü o iki paranın, öyle düşün. İki tane para var yani. İki tane iki yüz lira uçuyor gibi düşün. Ama alım gücü işte bugünün parasıyla bin lira falan. İki para da peş peşe uçuyor. kimlik yerde paralara gittim, rüzgarla beraber tek tek aldığımı hatırlıyorum. Kimliği de elime aldım ama kimliğe bakmıyorum. Bir elimde kimlik var, bir elimde paralar var. Kimliğe bakarsam paraları iade etmek zorunda kalacağım. Tanıdık birinin de olabilir. Evde de hiç paramız yok, bir de bot istiyorum. Uzun bir süre donup kaldığımı hatırlıyorum. Parayı mı alayım, kimliğine bakıp sahibine mi vereyim. (güler) O çocuk aklımla. Bir anda, hiç kimliğe bakmadan, orada bayır gibi bir şey vardı, kimliği oraya doğru fırlattım. Parayı alıp, süratle eve koştum. “Anne, anne anne!” diye bağırdım. Annem de bana bir şey oldu sandı. Kapıya çıktı. “Para buldum. Para buldum.” diye çıldırdım. (güler) Annem, “Gerçekten mi? Nerede buldun?” diye sordu. “Anne, yolda buldum.” dedim. Paraları anneme verdim. Annem hemen bana kırmızı bir bot aldı. Hiç unutmam (güler).

 

Ben kendimi bildim bileli, bir şekilde hep müziğin içindeydim. Seviyordum, dinliyordum. Hayalim konservatuvar okumaktı. Benim hayalim ünlü olmak değildi, okumaktı. Ben, ünlü olmayı bilmiyordum. Konservatuvara gitmeyi biliyordum. Biz böyle yetiştik. Eğitim çok önemliydi çünkü. “Ben bir gün konservatuvara gideceğim” derdim. Benim böyle bir hayalim vardı. Kimi, “Ben bir gün ünlü olacağım” der ya ben de “Ben bir gün konservatuvara gideceğim. Okul okuyacağım. Şöyle olacak” Hep önceliğim buydu. Çocukken bile. Çok şarkı söylerdim. Bütün hatıralarımın mutlaka bir bölümünde benim şarkı söylediğim bir bölüm var. Böyleydi. Ailem, çok müzik seven, dinleyen, çalan söyleyen bir aileydi. Hayat da beni böyle ilerletti ya da ben seçtim, bilmiyorum. Hep böyle seçenekleri daha çok değerlendirdim. Okula gittim. Okulda tabii bütün hayatım değişti. Çünkü bir sürü yeni şey öğrendim. Bu sefer beste yapmaya başladım. Bu arada sen beni sadece söz yazarı olarak düşünmüşsün ama ben aynı zamanda besteciyim, bunun altını çiziyorum. Söz yazarı ve besteciyim. Tabii beste başka bir dünya, inanılmaz bir dünya ve sonsuz. Her gün yeni bir şey öğreniyorsun. Her an değişiyorsun. Çok önemli bir renk, çok önemli bir güzellik. Buna çok kafayı sardım. Yani inanılmaz! Gecem gündüzüm, sağım solum hep melodi oldu. Beste yapmaya başladım. Tabii bu çok uzuuun, uzun, uzun, uzun bir zaman aldı. Hâlâ da alıyor açıkçası. Hayatımı şekillendirmemde çok önemli oldu.

 

 

Günümüzde sıkça rastladığımız bir durum var. Müzik ile ilgili eğitim almamış kişiler şarkı söylüyor ve tanındıkları için şarkılarını her yerde duyabiliyoruz. Örneğin; Youtuberlar. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Her alanda olduğu gibi müzikte de önemli olan tanınmak mı?

Ben, müzikte, birilerinin eğitimli ya da eğitimsiz şarkı söylemelerini eleştirmiyorum. Aslında destekliyorum. Çünkü şarkı söyleyen insanlar çok hoşuma gidiyor. İyi, kötü, eğitimli, eğitimsiz… Bence çok iyi bir şey. Hayatın çok önemli bir güzelliği. Bunu insanların paylaşması bana iyi geliyor. Kendimi iyi hissettiriyor. Başka bir açıdan da şunu söyleyebilirim; profesyonel olarak bunu hayatlarına alıp devam etmek istediklerinde bir eğitim almaları, onlara bir artı katar. Daha büyük bir zenginlik getirir diye düşünüyorum. Ama bir yorumcu çok eğitim almadan bu işi profosyonel yapan birçok insan var ve çok iyiler. Sonuçta Allah vergisi. Yetenekleri olan insanlar var. Bir de bu iş kendi içinde de seni eğitiyor. Yani stüdyoda öğreniyorsun, orkestranda öğreniyorsun, yönetmeninden öğreniyorsun. Eğer buna yeteneğin, isteğin, arzun varsa, gözün kulağın açıksa ve en önemlisi bunu istiyorsan, başka insanlardan da faydalanabiliyorsun.

 

Şarkı söylemenizin yanında şarkı sözü de yazıyorsunuz. Şarkı sözü yazarken dikkat ettiğiniz bir şey var mı? Şarkı sözü yazmak için müzik dilimizin mi yoksa yazma yeteneğimizin mi olması gerekir? Şarkı sözü yazarken bir konu veya bir kişi üzerine mi yazıyorsunuz?

Şarkı sözü yazarken her şeyden etkileniyorum. Bazen bir fikir oluyor kafamda ya da bir cümle oluyor kenara not aldığım. Onunla ilgili düşünüyorum, büyütüyorum. bir resim çiziyorum. Bu şekilde yazıyorum. Müzik biliyor olmak bir avantaj. Ama bazen sadece şiir yazan insanlar da var. Yazdıkları bu şiirleri daha sonra besteleyebiliyoruz da, bu da olabiliyor. Ama ben, çoğunlukla beraber yazıyorum müziği ve sözü. Bu biraz zorlayıcı da oluyor. Kolay anlaşılabilir olmasına özen gösteriyorum herkesin şarkıyı söyleyebilmesi için. Çünkü önce anlayabilmemiz lazım. Anlayacağız ki içimize girecek o şarkı, daha sonra dilimize takılacak. En çok buna özen gösteriyorum. Ama zor bir iştir, onu söyleyeyim. Baya zordur müziğe söz yazmak özellikle. Benim de çok zorlandığım ve çok zamanımı alan bir şey. Ama tabii çok da keyifli bir şey, bunu söyleyebilirim.

 

Ben, “Türkan” adlı şarkıyı severek dinliyorum. “Türkan” adlı şarkıyı yazarken Türkan ŞORAY’dan mı esinlendiniz?

Türkân… (güler) Evet, aslında Türkân tamamen depresyondaki bir kız hikâyesi. Türk filmleri izleyen bir kızın hikâyesi. Depresyon demeyeyim, kendime haksızlık etmiş olurum. Hani böyle yaramazlıklar yapıp kenara saklanan çocuklar olur ya. Suçludur ama hiçbir şey yokmuş gibi kenara saklanır. Öyle bir dönemde, evdeyim, sakin bir dönem geçiriyorum güya, gözlerden uzak. Televizyonda da Türkân ŞORAY’ın oynadığı bir Türk filmi var. Tam kadınla adam öpüşecek. Ben de adamla beraber eğildim, otomatik olarak, izlerken. Sonra birden durdum, “Aaa, Türkân ŞORAY öptürmüyor ki.” dedim. Onun üzerine, gülüp “Türkân” adlı şarkıyı yazdım. Sonra Gökhan TEPE, beraber çalıştık, biliyorsun. Benim çok kıymetli arkadaşımdır. O da bestesini yaptı. Tabii, bahsettiğim Türkân ŞORAY’dı. Ona çok şey borçluyuz öptürmediği için. (güler)

 

2 Ağustos’ta 14 şarkıdan oluşan albümünüz çıktı. “Daha Bi’ Aşık” ile sadece Türkiye’de değil, Orta Doğu’da da yankı uyandırdınız. "Bağdat" sonrasında Türkiye'de olduğu kadar Arap ülkelerinde de büyük bir hayran kitlesi edindiniz. Orta Doğu'nun en çok dinlenen dijital müzik platformlarından Anghami'de yer alan Türkçe hit şarkılar listesinin kapağı oldunuz. Ülkemizde olduğu kadar diğer ülkelerde de tanınmak, sevilmek ve yaptığınız şarkılarla adınızı duyurmak nasıl bir duygu?

Orta Doğu’dan çok güzel tepkiler alıyorum, doğru ve artık Orta Doğulu hayranlarım da oldu. (güler) Orta Doğu’dan, İran’dan, Azerbaycan’dan… Aslında çok fazla, böyle tek tük başka yerlerden de. İnanılmaz tabii. Güzel bir şey ve beni duygulandıran da bir şey. Ben burada, dört duvarın arasında hiç kimse yokken bir şeyler yazıyorum, binlerce kilometre öteden, birileri dinliyor ve bana yolluyor. “Burada dinliyoruz, seviyoruz, biliyoruz, duyduk” diye. Çok şahane bir şey. Bunun üzerimde yarattığı etkiyi sana anlatamam. Çok inanılmaz iyi bir şey.

 

“Daha Bi’ Aşık” adlı albümünüzü Türkiye turnesiyle renklendirmeyi düşünüyor musunuz? Gelecek sene yeni projeleriniz var mı?

Evet Bilgeciğim, “Daha Bi’ Aşık” albümü için bir konser programı hazırlıyoruz. Çok yakında paylaşacağım bunu. Yeni projeler olacak tabii. Hatta şimdiden heyecanlıyım yeni projeler için. Şimdiden kara kara düşünmeye başladım, “Tanrım, ne yapacağım ben?” diye. (güler) Ufak ufak kenara ayırdığım bir şeyler vardı yeni projeler için. Tahmin edersin ki bu albüm beni biraz yordu. Uzun bir zaman çalıştım. Açıkçası hem biraz bunun keyfini yaşamak istiyorum, birazcık dinlenmek istiyorum. Öncesinde yeni şarkılarım için nefes almak istiyorum. Sonra yine konserlerle beraber, stüdyo da olacaktır beraberinde. Ben, yavaş yavaş yeni şarkılarım için stüdyoya gelip bir hazırlık yapacağım. Ama artık böyle uzun bir ara olmayacak, onu söyleyeyim. Biliyorsun, Bağdat’tan sonra üç yıl sürdü diğer albümüm. Ama takdir edersin ki üç yılın sonunda ön dört tane şarkıyla geldim. Konser tempomun sonrasında tekrar stüdyoya gireceğim ve yeni albümüm için hazırlıklara başlayacağım.

 

Ayla Abla, çok yoğun olmana rağmen röportaj yapma teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Sizler hep şarkı söyleyin, biz de sizi hep dinleyelim.

NASIL ARANDI: #ayla çelik # bilge çolak # röportaj # sanat # kültür # müzik # melodi # beste # şarkı # şarkıcı

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.