Yaşımız ilerledikçe tüm organlarımız gibi cildimizde de bazı değişiklikler olduğunu biliyoruz. Çoğu kez bizi mutsuz eden bu değişikliklerin başında kırışıklıklar, sarkmalar ve lekelenmeler geliyor. Peki, yılların yüzümüz üzerindeki bu gibi etkilerini önlemek, yavaşlatmak ya da onları tedavi ederek olabilecek en iyi görünümü elde edebilmek için neler yapılabiliriz? Tüm bu soruların cevabını Medical Park Gebze Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Kübra Esen Salman’dan aldık.
Yaşımız ilerledikçe tüm organlarımız gibi cildimizde de bazı değişiklikler olduğunu biliyoruz. Bu değişikliklerden ilki, kırışıklar.
Yüz kaslarımız diğer kaslarımızdan farklı özelliklere sahip. Bu kasların bir ucu deriye diğer ucu yüz kemiklerimize yapışıyor. Kasıldıklarında sert bir doku olan kemiği çekiştiremeyecekleri için yumuşak bir doku olan deriyi çekiştirerek gülmek, kızmak, ağlamak gibi birçok duyguyu ifade etmemizi sağlıyorlar. Bunlara ‘mimik hareketleri’ ve bu hareketlerle yüzümüzde oluşan çizgilere ‘mimik çizgileri’ diyoruz. Zaman içerisinde güneş ışınlarının zararlı etkileri; yaş ile birlikte derimizde meydana gelen incelme, derimizin su tutma kapasitesinin azalması; sağlıksız beslenme, sigara gibi faktörler bir araya geldiğinde mimik çizgileri derinleşerek sadece mimik yaptığımızda (dinamik çizgiler) değil, mimik yapmadan istirahat halinde de (statik çizgiler) fark edilir hale geliyor.
Bu çizgilerin yüzümüze yerleşmemesi için yapılan işlemlerin başında botoks uygulamaları geliyor. Botoks işlemi, mimik çizgilerine sebep olan kasların gücünü azaltmak için kullanılıyor. Etkisi yaklaşık 4-6 ay kadar devam ediyor.
Aslında bu uygulama için net bir yaş aralığı yok. Mimik çizgilerimizin derinleşmeye ve belirginleşmeye başladığını ne zaman fark edersek, o zaman yapılabilir. En sık karşılaştığımız mimik çizgileri göz kenarlarındaki kaz ayağı çizgileri, kaş arasında görülen kaş çatma çizgileri, alındaki yatay çizgilenmeler ve dudak üzerindeki ‘barkod çizgileri’ olarak da adlandırılan dikey çizgilenmelerdir. Bu bölgelerde mimik yapmadan da fark edilen çizgiler oluşmuşsa ve bu görüntü kişiyi rahatsız ediyorsa, artık botoks vakti gelmiş kabul edilebilir.
Bu bazen 20’li, bazen 30’lu yaşlarda olabilir. Botoksa başlama zamanımızın geldiğini anlamamızda, mimik çizgilerimizin istirahat halinde bile belirgin hale gelmesini önemli bir işarettir.
Mimik çizgileri oluştuktan sonra yapılan botoks uygulamaları, maalesef oluşmadan önce yapılan uygulamalar kadar etkili olamıyor. Bu durumda kişinin ihtiyaına bağlı olarak farklı uygulamalara da başvurulabiliyor.
Sarkmaların nedeni, 40’lı yaşlardan itibaren yer çekiminin etkisiyle deri altındaki yüzeysel yağ yastıkçıklarının aşağı doğru sarkması ve bu sırada üzerindeki deriyi de aşağıya doğru çekmesidir. Derin yağ dokusunun hacminin yaş ile birlikte azalması da derimizin sarkık görünmesine neden olur. Bununla birlikte, yüz derisini aşağı doğru çeken kasların tonusunun (gücünün) yaş ile birlikte artarak derimizi aşağı doğru çekmesi de sarkık görüntünün ortaya çıkmasına neden olan faktörlerdendir. Bu değişiklikler sonrasında ortaya çıkan göz altlarında çökme, ağız kenarı çizgilerinde belirginleşme, ağız köşelerinin aşağı doğru sarkması, çene hattının eski netliğini kaybedip girintili çıkıntılı bir hal alması ve gıdı oluşumu yüzümüzün yaşlı, yorgun ve mutsuz görünmesine neden olur.
Cildimizi çeşitli kremlerle beslemek, uyarmak çok önemli ama yeterli değil. Derinin sarkmasına sebep olan yukarıda bahsettiğim tüm faktörlerle mücadele etmek gerekir. Deri altı yağ dokusundaki hacim azalmasını, çeşitli dolgu maddeleriyle destekleyerek düzeltebilir; boyunda yer alan ve yüzü aşağıda doğru çeken platizma kasının artan tonusunu botoks uygulamalarıyla azaltabiliriz. Derideki kollajen yapıların da yaş ile birlikte azalması sarkmalara sebep olabilir. Kollajen oluşumunu uyaran çeşitli mezoterapi, PRP, altın iğne tedavilerini de deri sarkmalarının önlenmesinde kullanabilmekteyiz.
Yaş aldıkça derimizde oluşan üçüncü değişiklik ise cilt lekeleridir. Güneşin zararlı ultraviyole ışınlarının etkisiyle cildimizde açıklı koyulu kahverengi lekeler oluşabiliyor. Fazla güneşlenme, solaryum gibi yollarla maruz kalınan ultraviyole ışınları, derimizde pigment artışlarına neden olarak deri rengimizin bozulmasına ve renk düzensizliklerine sebep olabilir. Bu lekelerin derinliği uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesinde oldukça önemlidir. Öncelikle dermatoloğunuzun yapacağı muayeneyle lekenin türü ve en uygun tedavi şekli belirlenir. Düzelme miktarına göre de tedaviye yön verilir.
Leke tedavisinde kontrollü bir şekilde yapılan çeşitli yüz soyma tedavileri (kimyasal peelingler), mezoterapi, PRP, lazer işlemleri yapılabilmektedir.
Cildimizi, uygun bir nemlendiriciyle düzenli olarak beslemek ve uygun bir güneş koruyucuyla güneşin zararlı etkilerinden korumak çok önemli. Beslenme şeklimize ve alışkanlıklarımıza dikkat ederek de yaşlanmanın cildimiz üzerindeki olumsuz etkilerini yavaşlatabiliriz. Yaş ilerledikçe ortaya çıkan değişiklikleri düzeltmek mümkün.
Tecrübeli ellerde, uygun zamanda yapılan uygun işlemlerle ilerleyen yaşlarda daha canlı, parlak, daha az sarkmış ve daha az yorgun bir cilde sahip olabiliriz.
NASIL ARANDI: #kırışıklıklar # sarkmalar # lekelenmeler # yaş # yaşlanma # önlem # botoks # Medical Park Gebze Hastanesi # Dermatoloji Uzmanı # Dr. Kübra Esen Salman # kocaeli
