Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
55 yaşındayım. Hekimim. Üç tane harika çocuğun annesiyim. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı olarak çalışmaktayım. Görev aldığım hastanenin fizik tedavi ünitesini, tüm donanım ve ekibiyle Kocaeli’nin en iyisi haline getirmek için çaba gösteriyorum.
İş hayatına nasıl ve ne zaman atıldınız?
İlk görevime Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başladım. 32 yıldır keyifle hekimlik yapıyorum. Yaklaşık 20 yıl devlet ve özel hastanelerde uzman doktor olarak çalıştıktan sonra edindiğim bilgi, beceri ve deneyimleri kullanarak yeni fizik tedavi üniteleri kurup, işletmeye başladım. Ünitelerin fiziksel şartlarından verilen hizmet kalitesine kadar birebir her konuyla ilgilenerek, hasta ve doktor memnuniyetini en üst düzeye ulaştırmaya çalışmak tek hedefim.
Kariyer basamaklarını tırmanırken, itici gücünüz neydi?
Kariyer basamaklarını tırmanırken itici gücüm öz saygım, çalışkanlığım ve başarı odaklı yaklaşımımdı. En büyük amacım, çocuklarımın ‘İşte bu benim annem!’ diyerek gurur duyduğu, örnek aldığı bir insan olabilmek. Bundan daha güçlü bir itici güç düşünemiyorum.
Sizce başarının altın anahtarı nedir?
Sıkı çalışma, yeteneği ustalığa dönüştürür. Sporda, akademik hayatta, sanatta; hangi alanda olursa olsun, en başarılı bireyler becerilerini sıkı çalışma ve özveriyle geliştiren kişilerdir. Kendimizi mükemmelleştirmek için harcanan saatler, çalışarak geçirilen geceler ve inanç, bize başarının kapısını açan anahtardır.
Kadınların iş hayatında yaşadığı en temel sorun nedir? Siz bu sorunları aşmak için nasıl bir yol izliyorsunuz?
En temel sorun, erkeklerle eşit olarak algılanmamaktır. Kapasitemiz, becerilerimiz, eğitimimiz ve hatta başarılarımız bile sadece kadın olduğumuz için kolayca hafife alınabilmektedir. Özellikle anne olduktan sonra işler daha da zorlaşmaktadır. ‘Hem anne hem iş kadını olunamaz’ ön yargısı da eklenince, problem büyümektedir. Ben, 3 çocuklu bir doktor olarak hiç kimsenin (hastane başhekimleri, hastane sahipleri de dahil olmak üzere) çifte standartlarını kabul etmedim. Toplumun dayatmalarına veya ön yargılarına prim vermedim. Şunu çok erken fark ettim ki ne kadar alttan alırsanız, o kadar eziliyorsunuz. Yaptığım işin kalitesinden ve doğruluğundan emin olarak güçlü bir duruş sergiledim. Çocuklarım var diye kendimi geri plana çekmedim. Tıptaki yenilikleri takip ettim, kurslara katıldım. Yaş, cinsiyet, sosyal durum gibi şeylere çok da takılmadan ilişkilerimi saygı ve sevgi ile yürütmeye çalıştım. Böyle de devam ediyorum.
İş hayatının içerisinde bir kadın olarak, cumhuriyete neler borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Beni tanımlayan hemen hemen her şeyi cumhuriyete borçlu olduğumu düşünüyorum.
Cumhuriyetin size tanıdığı en büyük özgürlük nedir?
Kadın olarak değil, insan olarak yaşayabilmek için her alanda sunulan fırsat özgürlüğüdür.
‘Cumhuriyet kadını’ denilince, gözünüzde canlanan fotoğrafı birkaç cümleyle tarif eder misiniz?
Hayali değil, gerçek bir fotoğraf karesi geliyor aklıma. Giresun Görele’de, siyah döpiyesli anneannem, yanında sonradan hepsi hayatta çok başarılı olacak pırıl pırıl 5 çocuğuyla bir ev gezmesinden geliyor. Küçücük bir kasabada memur eşi olmasına rağmen, devrini aşan bir görgüyle, zerafetle parlıyor.
Atatürk’ün kadınlarla ilgili söylediği en sevdiğiniz söz hangisi?
“Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir! Artık, kadını süs tanımak fikrini tazelemek doğru değil!”
NASIL ARANDI: #uzm dr öge gür # kocaeli # 8 mart dünya kadınlar günü # atatürk # cumhuriyet