Kanser, dünyada kalp ve damar hastalıklarından sonra en çok ölüme sebep olan ikinci hastalıktır. Erken teşhisi çok önemlidir. Günümüzde biorezonans yönteminden, hem kanserin erken teşhisinde hem de tedavisinde tamamlayıcı tıp yöntemi olarak yararlanıyoruz. Kanserin erken tanısında enerji alanları üzerinden tarama yapılarak teşhis konulmaktadır. Kanser tedavisinde biorezonansın en önemli rolü, bağışıklık sistemini güçlendirebilmesidir. Kanser, bağışıklık sistemimizi zayıflatarak oluşan bir hastalık olduğu için biorezonanstan bu konuda etkin şekilde yararlanabiliyoruz. Biorezonans tedavisinin amacı, vücutta oluşmuş kanserli hücrelerin tespitini; vücuda bu hücrelerin frekansının tersini göndererek ve vücudun doğal frekanslarını da kullanarak düzeltme yapmasını; vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmesini ve vücudun kendi kendini düzenleyen sistemlerinin düzgün bir şekilde çalışmasını sağlamaktır.
KEMOTERAPİNİN ETKİSİNİ ARTIRIR
Biorezonans, toksik yükü azaltırken vücudun sistemlerini ve organlarını güçlendirerek bunu yapar. Biorezonans bütünsel bir tedavi metodudur; diğer bütünsel tedavi metotlarında olduğu gibi hastalığı değil hastayı ele alır. Bu metoda göre hastalığın bir oluşum süreci olması ve hastalık şartlarının oluşması gerekmektedir. Bunu bir bardağa benzetecek olursak; bardağın alt kısmında genetik nedenler, üzerinde çevresel faktörler, en üstünde de çözümlenmemiş iç çatışmalar bulunur ve bunlar değişik oranlarda bardağı doldurabilir. Yaşanan ani bir travma, şok, kronik üzüntü bardağın taşmasına sebep olur ve kişinin genetiğinde bulunan kanserin başlamasını tetikler.
Biorezonans tedavisi modern tıpla birlikte rahatlıkla uygulanabilir. Birbirine ters etki oluşturmaz, aksine birbirini destekleyici etki yaratır. Kemoterapinin etkinliğini arttırırken, yan etkilerini azaltabilir. Hasta kemoterapi sonrasında daha rahat bir dönem geçirebilir. Ayrıca etkinliği bir yıl kadar süren ve ciddi yan etkisi olan radyoterapinin olumsuz etkilerini de biorezonans ile azaltmak, ilk doz etkisinden sonra radyasyonu hastanın vücudundan temizleyip sağlıklı hücreleri rahatlatabilmek mümkündür. Kanser hastalığında biorezonansın nasıl uygulandığına bakacak olursak:
Blokajları ortadan kaldırmak: Frekans sinyallerinin sinir sistemi ve dokulardaki protein zincirleri içerisine iletilmesinin önüne geçen, engelleyen veya iletimi bozan faktörlerin düzeltilmesi. Burada ağır metaller ve toksinler başta olmak üzere birçok neden vardır. Tedavinin başarısı için öncelikle bunlar düzeltilir.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek: Kanser vücudumuzun bağışıklık sisteminin iyi çalışmaması nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Biorezonans yöntemi ile bağışıklık sistemi desteklenmekte ve kanserli hücrelerin yok edilmesinde önemli rol oynayan NK (Natural Killer) lenfositler desteklenmektedir.
Detoks organlarını desteklemek ve detoksifikasyon yapmak: Kemoterapi ile radyoterapi alan hastaların vücudunda toksik madde birikimi çok artmaktadır. Biorezonans metodu, atılım organlarına destek vererek detoksifikasyonu hızlandırmaktadır. Bu da hastanın tedavisine ciddi katkı sağladığı gibi kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinin etkinliğini artırmaktadır.
Kanserli hücrenin ters frekansının verilmesi: Hücrelerin bilgi alışverişi, bilinen metotların yanı sıra biofiziksel anlamda yani titreşim yolu ile olur. Biorezonans metodunda vücuda yabancı olan kanser hücrelerinin biofiziksel bilgileri (bu hücreler kan testi ile tespit edilir veya hastanın patolojik preparatı kullanılır) biorezonans cihazına aktarılır ve faz kaydırması ile modüle edilir, güçlendirilir, uygun frekans aralığında hastaya geri aktarılır. Faz kaydırması aslında bir nevi kanserli hücrenin frekansının tersinin üretilmesi olduğundan, hastaya verilen modüle edilmiş kanser frekansları kanser hücrelerinin biofiziksel frekanslarını nötrüleştirir. Bu da kanser hücrelerinin etkisini kaybetmesini aynı zamanda da bu hücrelerin bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını sağlar.
Psikolojik destek: Hastalığı tetikleyen nedenler arasında yaşanmış bir travma, bir şok genelde vardır. Aynı zamanda kanser hastaları, hastalığın verdiği kaygıdan dolayı da psikolojik açıdan çökmüş kişilerdir. Dolayısıyla bu hastalara psikolojik destek mutlaka verilmelidir. Burada, kişinin serotonin düzeylerini artırıcı anksiyolitik tedavi frekanslarıyla hastanın desteklenmesi sağlanır. Hastanın yaşamış olduğu şok, travma veya kronik üzüntünün biofiziksel bağlantısını kesmeye dayalı tedavi gerçekleştirilir..
Biorezonans metodu ile tedavi, her hastaya haftada iki defa uygulanır. Bu hastaların takibi klasik tıp metotları ve biorezonans test sistemi ile olur. Farkında olmak ve korunmak için risk faktörlerinden kaçınmak, kötü alışkanlıkları hayatınızdan çıkarmak ve düzenli tarama yaptırmak gerekir.