
Azerbaycan’ın çok eskiye dayanan tarihini ve zengin kültürel mirasını keşfedebilmek için taş sokakları, geleneksel evleri, hanları, kervansarayları ve el sanatlarıyla öne çıkan Şeki ile şairleriyle ünlü Şamahı’yı ziyaret etmelisiniz
Kafkaslar turumuzun Bakü’den sonraki rotası Şamahı ve Şeki. Bakü yazımda değinememiştim, fırsat bulmuşken söyleyeyim: Azerbaycan “Ateşler ülkesi veya ateşler diyarı” manasına geliyor. Ülkenin, Bakü’nün de içinde bulunduğu Abşeron Yarımadası ve çevresinde çok miktarda doğalgaz kaynağının olması ve bu gazların yer yer yüzeye çıkarak kendiliğinden yanması nedeniyle bu ismi aldığı biliniyor. Aslında bizim gezi programında olan ama yaz sıcağından zaten bunaldığımız için gitmekten vazgeçtiğimiz, yüzyıllardır hiç sönmeden yanan “Yanar Dağ” en ünlü örneklerinden. Yine Yanar Dağ’a 30 kilometre uzaklıkta, doğalgazın yüzeye çıkıp sürekli yandığı bir yere inşa edilmiş, Zerdüştler tarafından kutsal kabul edilen Ateşgah Tapınağı var ki uygun mevsimde gidilirse, mutlaka görülmeli.
Bakü’de dolu dolu geçirdiğimiz iki günden sonra Bakü’ye 370 kilometre mesafede olan Şeki şehrine gitmek üzere sabah erkenden yola çıktık. Yol güzergahında Azerbaycan’ın en önemli şehirlerinden bir olan Şamahı şehrini panoramik olarak gördük ve rehberimiz şehir hakkında bizi bilgilendirdi.
ŞAMAHI
Şirvanşahlar Şehri olarak anılan Şamahı (Şamaxı), Azerbaycan’ın Şamahı Rayonu*’nun idari merkezi. Tarih boyunca çok sayıda büyük deprem geçirmesine rağmen her seferinde yeniden inşa edilmiş, İpek Yolu üzerindeki önemli şehirlerden biri olma özelliğini kaybetmemiş. Şehrin coğrafi ve ticari öneminin yanı sıra Güney Kafkasya’da ağırlıklı olarak da Azerbaycan’da 9. yüzyılda kurulan ve 16. yüzyıla kadar hüküm süren Feodal devletlerden biri olan Şirvanşahlar Devleti’nin ilk başkenti olmuş. Bakü başkent olana kadar uzun süre başkentlik yapmış olması da şehrin önemini pekiştirmiş. Ayrıca Şamahı tarih boyunca Azerbaycan’ın kültürel merkezlerinden biri olmuş, dünyaca ünlü şair ve yazarlara da ev sahipliği yapmış. Bölgenin en eski ve en büyük camisi olan Şamahı Cuma Camii’ni ziyaret etmek için durduk.


ŞAMAHI CUMA CAMİİ
Şamahı Cuma Camii bir diğer adıyla Şamahı Ulu Camii, 743–744 yıllarında inşa edilmiş olan Azerbaycan’ın en eski camilerinden biri olarak biliniyor. Aynı zamanda Güney Kafkasya’daki İslam mimarisinin en erken örneklerinden biri olan cami, sadece dini değil aynı zamanda kültürel bir simge. Tarih boyunca depremlerde yıkılmış veya hasar almış ve tekrar restore edilmiş.
Bizim zamanımız olmadığı için şehri gezemedik ama eğer zamanınız varsa; Şamahı Astrofizik Gözlemevi’ni ve 18. yüzyılın başlarında, Şamahı’nın son hanı olan Mustafa Han’ın ailesi için inşa edilen, depremlerde bir kısmı yıkılsa da üç tanesi ayakta kalan Yeddi Gumbaz Mozolesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Cami ziyaretimizden sonra yol güzergahındaki Topçu bölgesinde öğle yemeği için otantik bir restoranda mola verdik.

Bu bölgeden Şeki’ye kalan kilometreleri iki saatte aştıktan sonra taş sokakları, geleneksel evleri, kale surları, hanları, sarayları ile tarihsel dokusunu ve kültürünü hala koruyan kadim şehir Şeki’ye geldik.


ŞEKİ
Azerbaycan’ın en eski şehirlerinden ve önemli turistik bölgelerinden biri olan Şeki, Azerbaycan’ın kuzeyinde, Büyük Kafkas Sıradağları eteğinde yer alıyor. Şeki Rayonu’nun merkezi olan şehrin ismi 1968 yılına kadar Nuxa olarak anılmış. Kiş Nehri’nin kıyısında yer alan şehrin ortasından Gurjana Nehri geçiyor. Bu sayede verimli toprakları bulunan Şeki, yeşil bir doğaya ve zengin ormanlara sahip. Aynı zamanda Antik İpek Yolu üzerindeki önemli duraklardan biri olan şehir, yüzyıllardır ipek üretiminin merkezlerinden biri. Şehirde bulunan iki ipek fabrikasının yanı sıra geleneksel yöntemlerle çalışan yerel üreticiler ipek halı, çeşitli baş örtüleri ve şal üretiyor. Dünyaca ünlü ve ödüllü Şeki ipeğinden yapılan geleneksel şala “kelağayı (kəlağayı)” deniyor. Bölgeye özgü desenlerle süslenen, günlük hayatta veya özel günlerde kullanılan bu başörtüsü, sadece bir aksesuar değil aynı zamanda ülkenin kültür ve tarihinin sembolü olarak kabul ediliyor. 2014 yılında, kelağayı yapımı ve kullanımı, UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras listesine dahil edilmiş. Bu tanıma, Azerbaycan’ın geleneksel el sanatlarının korunması ve tanıtılması açısından büyük bir adım olarak görülüyor. Otobüsümüz Şeki’nin tarihi merkezini geçerek bizi kale bölgesinde indirdi. Böylece şehri kale bölgesinden keşfe başladık.


ŞEKİ KALESİ
Tarihi Şeki şehrinin en önemli simgelerinden biri olan Şeki Kalesi, 18. yüzyılda Şeki Hanlığı döneminde inşa edilmiş. 4 metre yüksekliğinde kalın taş duvarları, gözlem kuleleri, klasik mimarisi ve tarihî geçmişiyle bölgenin kültürel mirasını yansıtan kale, Büyük Kafkas Dağları’nın eteklerinde, stratejik bir noktada yer alıyor. Günümüzde açık hava müzesi olarak hizmet veren kalenin içinde Şeki Han Sarayı, eski hamamlar, askeri yapılar ve depo alanları bulunuyor.


ŞEKİ HAN SARAYI
Etrafı taş duvarlarla çevrili saray 1760’lı yıllarda inşa edilmiş. Sarayın bahçesine kemerli büyük bir ahşap kapıdan giriliyor. Bahçenin ortasında 600 yıllık iki ulu çınar ve havuz karşılıyor ziyaretçilerini. Güzel freskleri, ahşap çerçeveli ve adeta cam sanatları şaheseri olan renkli vitray şebekeleri, taş ve tuğla karışımı dış cephesi ile görkemli bir mimariye sahip binanın yapımında hiç çivi kullanılmamış. Dönemin hanları tarafından yazlık saray olarak kullanılan yapının içi de muhteşem işlemeleri ve minyatürleriyle oldukça ihtişamlı. Sarayın en güzel anlatımı; 1950’lı yıllarda Azerbaycan’ı ziyaret eden Nazım Hikmet’in “Azerbaycan’ın başka sanat eseri olmasa bile sadece bu saray onu tanıtmak için yeterli” sözü olsa gerek.

Şeki tarihi merkezi ile birlikte 2019 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen sarayın bahçesinin hemen yanından duvarla çevrili başka bir bahçeye geçiliyor. Ortasında yine bir süs havuzu bulunan bahçede seramik atölyelerinin ve dükkanların olduğu, Şeki’ye özgü mimariyle yapılmış ‘Sanatkarlar Evi’ var.


Bahçe duvarında kilden yapılmış heykeller ve binanın ön cephesindeki duvarda seramik eserler oldukça çarpıcı. Sanat Evi’nin bir bölümünde ise şebekenin nasıl yapıldığını uygulamalı gösteren bir usta var. Bu bölümde şebeke örneklerini görüp şebeke ustasından, şebeke sanatını öğrenebilirsiniz.

ŞEBEKE SANATI
Şebeke (Pencere) Şeki’ye özgü bir sanat türü. Minik minik renkli camların ve ahşabın tutkal veya çivi kullanılmadan, yap-boza benzer bir tarzda birleştirilmesiyle ortaya çıkan sanat eseri gibi pencerelere deniliyor. Bu sanat formu UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alıyor. Azerbaycan’daki tarihi binalarda ve Şeki Han Sarayı’nda en güzel örneklerini görebilirsiniz. Şeki Han Sarayı ve Sanat Evi’ni ziyaret ettikten sonra şehrin tarihi merkezine doğru yürümeye başladık.

ŞEKİ TARİHİ MERKEZİ
Şehir ilk olarak Kiş Çayı’nın kenarında kurulmuş ancak 1772’de büyük bir sel felaketiyle harap olunca, nehir vadisinden dağ yamacına doğru olan bölüme taşınarak, yeniden inşa edilmiş. Şeki’nin tarihi merkezi, Azerbaycan’ın en önemli kültürel miras alanlarından biri. Yukarıda da değindiğim gibi 2019 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan hem mimari hem de tarihsel açıdan olağanüstü bir zenginliğe sahip bölge sadece Azerbaycan’ın değil, tüm Kafkasya’nın kültürel hazinelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Şehirde çok sayıda taş ve tuğla karışımı dış cephe, büyük ahşap pencereler, cumba gibi geleneksel mimariyle yapılmış konak, cami, medrese, kervansaray ve kamu binası bulunuyor. Geleneksel Azerbaycan mimarisinin tüm örneklerini kapsayan bu bölgeyi detaylı gezebilmek için en az iki gününüzü ayırmanız gerekiyor. Kale ve eski şehri gezdikten sonra otelimize vardık. Otelimiz eski şehirdeki Yukarı Kervansaray’ın tam karşısında, geleneksel tarzda inşa edilmiş (Shaki Palace) bir binaydı. Odaları ve banyosu hiç beklemediğimiz kadar büyüktü, memnun kaldık. Otele yerleşir yerleşmez hava kararmadan otelin çevresine göz atmak için dışarı çıktık. Otelin hemen karşısında olduğu için keşfe Yukarı Kervansaray’dan başladık.



YUKARI KERVANSARAY
Üç katlı görkemli taş bina, Azerbaycan’ın tarihi İpek Yolu üzerindeki önemli yapılarından biri olarak biliniyor. 18. ve 19. yüzyıllarda inşa edilen kervansaray, tarih boyunca zengin tüccar ve yolculara hizmet vermiş. Taş duvarları, ahşap büyük kapısı, şebeke sanatıyla yapılmış pencereleri, kemerli geçitleri ve geleneksel avlusu ile tarihi dokusu korunmuş. Günümüzde hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar, otel, restoran ve kafe olarak hizmet veriyor. Kervansarayın yine karşısında 19. yüzyıldan kalma bir taş köprünün bulunduğu Gurjana Nehri akıyor.

Şehirdeki eski eserlerin tamamı çok bakımlı olunca, taş köprü ve nehir yatağının biraz bakımsız olmasına şaşırdım doğrusu! Kervansarayın içinde çok zaman harcamadık zira kervansarayın dış kısmındaki hediyelik eşya satan dükkanları dolaşmak istiyorduk. İyi de oldu zira Şeki ipeğinden geleneksel tarzda üretilen “kelayağı” şalları, Şeki’ye özgü tatlılar ve müzik aletleri hakkında bilgi aldık. Hatta müzik aletleri satan dükkanda satıcının torunuyla kısa bir konser bile verdik.

MÜZİK KÜLTÜRÜ
Şeki, tarihi boyunca hem saray hem de halk müziği açısından önemli bir merkez olmuş. Azerbaycan’ın geleneksel klasik müzik türlerinden olan mugam* geleneğinin yaşatıldığı şehirlerden biri. UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras olarak tescillenen mugam, sadece bir müzik türü değil aynı zamanda bir düşünce biçimi, yaşam felsefesi ve kültürel bir köprü olarak görülüyor. Alışverişlerimiz bittikten sonra yolumuza devam ettik ve karşımıza Aşağı Kervansaray çıktı.

AŞAĞI KERVANSARAY
Mimari olarak daha geniş bir yapıya sahip olan kervansarayın kapısı kapalı olduğu için gezme şansımız olmadı.
MİNYATÜR MÜZESİ
Otelimizin hemen üst kısmında Minyatür Müzesi vardı. Şeki şehrinin tüm yapılarının minyatürleri bulunuyormuş ancak müze de kapanmıştı, gezemedik. Akşam yemeği için tavsiye edilen, ismini Sovyet kozmonotu Yuri Gagarin’den alan nostaljik restorana gittik.

YEME- İÇME
Şeki mutfağı ile de oldukça meşhur. Şeki denilince akla ilk gelen lezzet Piti. Kuzu eti, kuyruk yağı, nohut, erik vb. gibi malzemelerle yapılan; safran, sumak gibi baharatlarla tatlandırılan bu geleneksel yemek toprak kaplarda 8-10 saat pişiriliyor. Çok yağlı olduğu için yaz aylarından ziyade kış aylarında yenilmesi daha uygun diye düşünüyorum.

Yine toprak kapta pişirilen etli yaprak sarması, safranlı pilav, sokak lezzetlerinden olan ve gözlemeye benzeyen yöresel otlar ve peynirle yapılan Qutab,

tatlılardan ise pirinç unundan yapılan içinde ceviz veya fındık olan Şeki baklavası (helvası)nı sayabiliriz. Tatlılarda dahil safran ve kişniş en çok kullanılan baharatlardan. Azerbaycan’da içecek olarak en çok çay ve kuru veya taze meyvelerin kaynatılmasıyla yapılan kompostolar içiliyor. Çayın yanında reçel veya kuru meyve servis ediliyor.
NE ZAMAN GİDİLİR?
Şeki’yi ziyaret etmek için en ideal zaman ilkbahar ve sonbahar ayları. Yazın çok sıcak, kışın ise soğuk ve kar yağışı nedeniyle bazı yollar kapalı olabiliyor. Azerbaycan’ın keşfederken Çamur Volkanları’na gittiğimiz yol hariç şehir içi ve şehirler arası yollar geniş ve düzenliydi, dolayısıyla rahatça dolaştık. Başka bir macerada görüşmek üzere, seyahatle kalın…
*Rayon: Sovyetler Birliği’nden kalma bir yönetim birimi. Ülkemizdeki idari yapı ile karşılaştırıldığında “İlçe”ye denk olarak ifade edilebilir.
* Mugam: Kökeni Arapça “makam” kelimesine dayanan hem duygusal derinliği hem de karmaşık yapısıyla tanınan müzik türü.











