FOTOĞRAFLAR: İSMAİL HAKKI TİMUÇİN
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarılı oyuncusu Ferdi Yıldız, yeteneği kadar kendisine has giyim tarzıyla da adından söz ettiren bir isim. 1978 Hamburg doğumlu olan yakışıklı oyuncu, 5 yaşındayken Almanya’da bale yaparak başladığı sanat yaşamına Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalında eğitim alarak devam etmiş ve bu alanda ilerlemeyi tercih etmiş.
Aldığı oyunculuk eğitimine rağmen danstan hiç kopmayan ve bir dönem Hürrem Sultan Dance Company’de de dans eden Ferdi Yıldız, daha sonra Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ailesine katılmış. 10 yıldır, Şehir Tiyatroları’ndaki görevini başarıyla sürdüren Ferdi Yıldız’ın stilini mercek altına aldık.
İki ayaklı bir hayatım var. Bunun bir ayağı İstanbul’da diğeri ise İzmit’te.
Işık. Bol bol ışık... Benim için en önemli kriter bu olsa gerek. İçinde bulunduğum evin aydınlık olması önemli. Bu konuda çok şanslıyım, yaşadığım her iki ev de deniz ve yeşil manzaralı.
Ben mutfakta vakit geçirmekten hoşlananlardanım. En basit sandviçi hazırlarken bile büyük özen gösteririm. Hal böyle olunca mutfak, sadece bir bardak su içmeye gittiğim yer olmaktan çıkıyor, beni rahatlatan, keyif veren bir yer olmaya başlıyor.
TV kumandası, sebebi malum.
Eğer bir oyuncuysanız, işten arta kalan zamanınızda yine işinizle ilgilisinizdir aslında. Sizi sahne üstünde besleyecek her şeyle alakalı olmanız gerekir. Kendinizi ve çevrenizi sürekli gözlemlersiniz; okumak, dinlemek, anlamak ve anlatmak üzere bir yaşam şekli kurarsınız. Ben de bol bol okuyorum, düzenli spor yapıyorum, sevdiklerime ve kendime zaman ayırıyorum.
Değişiyor. Bazı günler olur ki evden çıkmak istemem. “En güzel kahve, en güzel müzik, en güzel kitaba zaten sahibim” derim ve evden dışarı adım atmam. Bazen ise köpeğim Osman ile Maçka Parkı’nda saatlerce top oynarken görürsünüz beni. Sevdiklerimle, dostlarımla yaptığım hafta sonu buluşmalarıysa ayrı bir keyif tabii.
Evet, sadık bir Instagram kullanıcısıyım :) Facebook yoruyor, Twitter ise gündemi takip etmek için birebir.
Beni en çok eğlendiren, Instagram.
Siz sorunca fark ettim, uzun zamandır sinemaya gitmemişim, en son Gülse Birsel’in yazdığı, ‘Aile Arasında’ adlı filme gittim. Evimizdeki movie kanalları sanırım bizi eve çok bağlıyor.
Chad Lawson albümlerini günün her saati dinleyebilirim. Uyanır uyanmaz, kitap okurken, seyahat ederken vs.
Zor bir soru, tek bir isim vermek cidden zor. Nedenlerini bir kenara koyarsak; Murathan Mungan, Cezmi Ersöz, Küçük İskender, Tomris Uyar, Zülfü Livaneli, Haruki Murakami, Zadie Smith şimdi ilk aklıma gelenler.
James Dean ve David Backham dediğimde, aklınıza çoğunlukla basit beyaz bir tişört, sıkı bir blue Jean ve deri ceket gelecektir. Bir de aklınıza ben geleyim bundan sonra :) Ama şunu da ilave etmem gerek; nereye gittiğim, günün hangi saatinde gittiğim ve ne hissettiğime bağlı olarak giydiklerim değişir. Ne giyinmiş olursam olayım, kendimi şık hissettiğim için giyinmişimdir. Asla giymem dediğim (sahne hariç) iki şey var: Birincisi hakim yaka gömlek, ikincisi dirseği yama efektli kumaş ceketler ve gömlekler.
Karşıma çıktıkça alanlardanım.
Scotch&Soda, Diesel, Gap, Levis, G Star, Mango He, M.Dutti.
Yalnızsam daha kolay yapıyorum ama yanımda zevkine güvendiğim dostlarım varsa alışveriş yapmak kuşkusuz daha keyifli. Alışveriş sonrası yemek benden.
Hugo Boss ve Beymen.
Diesel.
Made in İtaly ise Diadora.
Çok önemli değil. Sentetik olmasın, şık dursun yeter.
Diş doktorum, sevgili abim Çağdaş Büyükyılmaz, “Bir insanın en şık aksesuarı, gülüşü ve beyaz dişleri” der. Çok katılırım bu söze. Ağız ve diş bakımına çok özenirim bu yüzden... Onun dışında aksesuar çok kullanmam ama dövmelerim en kıymetli aksesuarlarım.
Güneş gözlüğünde Giorgio Armani, saatte ise Tissot favorilerim. Fakat saat konusunda bir parantez açmak isterim, altın sarısı saatler kimilerinin beğenisine hiç uymazken benim özel tercihim olabilir. Beni eskilere götürüyor, babalarımızın gençliğine… O yüzden çok severim.
Tişörtlerim, özellikle dümdüz beyaz olanlar.
Hatice Gökçe. Uzun zamandır takibinde olduğum bir tasarımcı, bir gün özel bir tasarımını üstümde taşımayı çok isterim.
Düz beyaz tişört.
Bu konuda tutucuyum. Yaklaşık on yıldır aynı parfümü kullanıyorum: Christian Dior Intense. Ne zaman değiştirmek istesem yine dönüp dolaşıp onu alıyorum. Günlük kullanımda özel bir tercihim yok, sık sık değiştirebiliyorum neyse ki.
Paraben, sls, alkol vs. içermeyen vücut ürünlerini tercih ediyorum. Şampuana çok ihtiyacım yokmuş gibi görünse de saç derisi de temizlik istiyor malum. :) Raen ürünleri bu anlamda, son dönemde keşfettiğim ve çok memnun kaldığım, yüzde yüz doğal, hand made seçenekler sunuyor. Ben bir şey tavsiye ederken genelde çekinirim ama Raen ürünleri cidden harika...
Haftada bir ustura traşı oluyorum. Sağ olsun Berk Özkan, en ufak bir kazaya bile sebebiyet vermedi şimdiye kadar. Sakal tıraşım da yine ona emanet.
En son üç yıl önce tatil için yurt dışına çıkmıştım.
Kış tatili sevenlerden değilim, yazın eğer ki yurt dışına çıkacaksam bu kesinlikle Güney Avrupa ülkeleri olmalı.
Kesinlikle yaz... Her yaz yakın dostlarımla mavi tur yapıyoruz. En keyif aldığım, güneşe, denize ve huzura doyduğum tatil anlayışı bu.
Kaçtığım yerleri söylemiyorum.
Günün en sevdiğim öğünü kahvaltıdır. O yüzden tavsiye edilen her yere gitmeye çalışırım. Benim ise gitmekten hiç bıkmadığım iki sevimli mekan var. Biri İstanbul Balat’ta Forno, diğeri ise Karamürsel’de Papuli. Barista Plus ve Cheers Roof da sık ziyaret ettiklerimden.
Sürekli gittiğim lokasyon Bomonti Ada, İstanbul. İzmit’te henüz öyle bir mekanla tanışmadım.
NASIL ARANDI: #ferdi yıldız
Ferdi ilkokulda ve orta okulda sınıf arkadaşım dı herzaman karizmaydı