Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’da 20 yıldır emek veren saç tasarımcısı ve makyöz Hülya İlkay Emek, tiyatronun perde arkasını anlattı.
Tiyatronun perde arkasındaki o heyecan dolu dünyayı anlatan İlkay Hanım, oyuncuların en çok hangi makyajı sevdiğini, nelerden hoşlanmadığını, tiyatroda yaşadığı acı tatlı anıları paylaştı…
İsmim İlkay Emek. Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları kurulduğu günden beri tiyatronun kuaför ve makyözüyüm. Aslında 12 yaşında kuaförlüğe ve makyaj çıraklığına başladım. Bu meslekte 37 yılı geride bıraktım.
11 yıl boyunca tek başıma çalıştım. Sonra oyun sayısı arttı, doğal olarak oyuncu sayısı da. Ondan sonra bir arkadaşımız başladı. Sonra biri daha derken şu an 3 kuaför ve makyözüz.
11 yıl çok zor geçti. O zaman benim çocuğum da küçüktü. Düşünün kızım doğalı 9 ay olmuş ben 18 günlük Karadeniz turnesine gitmişim. Çok zorlanıyordum. Çünkü o zaman daha az evime gidebiliyordum. Çocuğuma az zaman ayırabiliyordum. O zamanlar akşam oyunları ayrıydı. Çocuk oyunları ayrıydı. Bazen sabah gidiyordum, bazen akşam gidiyordum. Sonrasında da aslında çok bir şey değişmedi. Çünkü oyuncu artışı yapıldı tiyatroda. İlk başladığımızda 18 oyuncu ile başlamıştık. Gebze Sahnesi, Gölcük Sahnesi, Oda Tiyatrosu, Tatbikat Sahnesinde günde ben 3 oyuna girdiğimi biliyorum. Aslında gördüm ki hiç hafiflememiş, daha da artmış. Sadece iki arkadaş daha gelince ben biraz dinlenebildim arada.
İş ahlakım ve mesleğime olan sevgim. Oyuncuları hazırlamaya başladığım an sanki dünya duruyor. Zaman nasıl geçiyor anlamıyorum.
Sanatsal anlamda işler daha stilize olmaya başladı. Çok daha profesyonel saçlar ve makyajlar yaparken daha stilize çalışmaya başladık. Çünkü eskisi kadar klasik oyunlar yok. Daha güncel oyunlar oynanıyor. Daha güncel oyunlar oynanması bizi kurtaran bir şey oldu. Aslında benim işim hafifledi gibi. Ama ondan öncesinde çok ağırdı gerçekten. Oyunların geneli eski dönemlere aitti. O dönemin saçları ve makyajı ciddi anlamda beni zorluyordu.
Kişisel olarak söylemeyeyim ama yanında rahat hissettiğim, enerjisini güzel bulduğum isimler var. Zuhal Gencer Erkaya ve Esra Bezen Bilgin ile çalışmayı çok seviyorum. Yani aslında hepsini çok seviyorum. Ben onlarla büyüdüm. Hep birlikte büyüdük aslında. Biz ailelerimizden çok onlarlayız. Hepimiz birbirimizin her şeyini biliyoruz. Dolayısıyla hepsini farklı seviyorum ama iş ve rahatlık anlamında derseniz onlarla çalışmak daha keyifli oluyor tabi ki.
O kadar çok var ki… Mesela Azizname’de Tarık’ın düşme sahnesini hiç unutmam. Sahne arkasında çok kötü düşmüştü ama biz çok gülmüştük. Kafasındaki fes sahneye kadar gitmişti. Kendi sahneye gidememişti. En son 3 Kuruşluk Operada Engin Benli merdivenin arasına düştü, kaburgasını kırdı. Depremde çalışan çok arkadaşımızı kaybettik. Böyle üzücü anılarımız olsa da her anı ayrı güzel.
Yutmaz olur muyum…
Bu işin erleri varken, bana ne hacet. . Zaman zaman iyi oyuncu arkadaşlarımı izlerken, ‘Ay keşke bende olabilseydim’ dediğim zamanlar olmuştur. Ama bunu kıskançlıktan değil özendiğim için söylerdim. Ama maalesef hayat şartları buna müsaade etmedi. Daha doğrusu ailem müsaade etmedi. Ben konservatuar ikinci sınıftan terkim bu arada. Maddi durumumuzun olmaması, babamın rahatsızlığı, ailemin sorumluluğu derken, hayat beni buralara getirdi. Hiç oyunculuk yapmadım ama şarkı söyledim sahnede sanat müziği dalında. Derecelerim de var
İnsanların ulaşamadığı insanlarla sen hayatını paylaşıyorsun. Onun evine gidiyorsun. O senin evine geliyor. Ailesini paylaşıyor. Çok başka bir şey tabi. İnsanlar şaşırıyor işte ‘Barış Falay sizin evdeydi’. E, bu gayet normal. O da bir insan sonuçta. Onlar ulaşamadığı için insanlara garip geliyor.
Tabii birçok farkı var. Bizim kullandığımız bir far bile Euro üzerinden alınıyor. Makyaj malzemelerinin genelini yurt dışından getiriyoruz. Kryolan marka kullanıyoruz. Sahne ışıklarına dayanabilen tek sinema ve tiyatro malzemesi. Yeni markalar çıktı ama Kryolan’dan şaşmam. Her yıl nereden baksanız 150 bin TL’lik malzeme alıyoruz. Aslında oyunun arkası iş. İhaleyle alıyoruz malzemeleri. İhaleyi kazananlar malzemeleri alıyorlar. Bir malzeme eksik gelse geri gönderiyoruz.
Yaşlandırmak ya da gençleştirmek biraz zorlayıcı. Ama onun dışında zaten plastik makyaj çok zor bir şey. Kişiyi tamamen farklı bir karaktere dönüştürüyorsunuz. Ama biz oyunlarda zamanla yarışıyoruz. O yüzden elimden geldiğince en kısa sürede yapıyorum. Kullanacağınız malzemeyi tanıyor ve işinizi severek yapıyorsanız o zaman işiniz biraz daha kolaylaşıyor. Çok fazla tecrübem olan bir konu O yüzden artık beni zorlamıyor.
Erkekler çoğu zaman makyajı sevmezler. Seven erkek oyuncularımız da var tabi. Aydın Sigalı hiçbir zaman saçına fön çektirmeden sahneye çıkmaz mesela. Hatta kendi fönler çoğu zaman. Ama makyaj konusunda öyle bir şeyi yoktur. Sadece gözaltlarını kapatır. Engin Benli’nin hiç makyajla saçla işi yoktur olmaz. Ama karakteristik bir sahnesi varsa mecbur kalır. Zaten oyuncu bunlara karışamıyor. Çalışırken ki sistemimiz şu; biz oyuncu gibi teksti okuyoruz. Karakterleri çıkarıyoruz. Dönemine göre, sahne sahne, yönetmen ve kostüm kreatörüyle birlikte karar veriyoruz. Ortak bir nokta buluyoruz.
Peruk konusunda pek sıkıntı yaşamıyoruz. Bizim oyunlarda en büyük sorunumuz kirpik. Kirpiği oyunun ortasında düşen arkadaşımız çok oldu mesela. Bütün oyunların korkulu rüyası kirpik. Peruğu bir şekilde daha kontrol edebiliyorsunuz. Kirpik öyle değil ama. Oyuncu saatlerce sahnede duruyor, doğal olarak da terliyor. Bu sefer hemen kirpikler düşüyor. Erkeklerde de en büyük sıkıntımız bıyık. Yalvarıyorlar bıyık takmayalım diye. Bıyık zor sonuçta. Mimiklerini etkiliyor. Erkekler dua ederler makyaj yapmayalım diye.
3 Kuruşluk Opera. Takma saçlar, kirpikler… yaklaşık 20 oyuncunun makyajını tek başıma yapıyordum. Akşam beşte geliyordum sekize kadar bitiriyordum. Benim elim biraz hızlıdır. Çalışırken beni tanıyamazsınız. Canavara dönüşüyorum.
Geliyor tabi ki. Çok insan yetiştirdim. 13 yıl boyunca kendi dükkanımı işlettim. Tabii burayla da ilgileniyordum.
20 yaşında bir kızım var. Muğla’da okuyor. O da oyuncu olmayı çok istedi. Burada oynadı hatta.
Hayır, işletme bölümünde öğrenci. Ben engelledim onu. Çünkü çok zor bir hayatınız var. Ona da söyledim nedenini; konservatuar mezunu olursan eyvallah ama herkes bir kuruma girebilecek kadar şanslı değil. O yüzden bana burada güvenme. Seni buraya aldıramam. O bana güvendi çünkü biraz. E sonra zorluklarını kendisi gördü. Beni göremiyor çocuk. Tabi ki çok isteseydi ben ona ailemin bana yaptığını yapmayacaktım. İstiyorsan ben sonuna kadar arkandayım derdim.
Dediğim gibi geceniz gündüzünüz yok. Şimdi oyuncu arkadaşlarımızla farkımız şu; oyucu arkadaş haftada 3 gün geliyor mesela 3 hafta yok. Ama biz haftanın her günü buradayız. Her prova anında biz varız.
Bir kere gerçekten en önemlisi sevmek. Sonra çalışmak, tecrübeli insanlara saygılı olmak. El becerisi çok önemli. Olmasa bile seversen becerini geliştirirsin. Ben çok güzel makyaj yaparım mesela ama bir çöp adam bile çizemem. Çok acayip değil mi? Makyaj bir sanat. Yaratıcılığım çok fazla mesela. Klasik oyunlar oynanmalı. Yeni yazarlara çok ihtiyacımız var. Konservatuarda okuyan çocukların sahneye çıkması gerekiyor. Çocuklar mezun olduğunda sahne görmemiş oluyor. Ben gerçekten insanların tiyatro izlemeye gelerek, tiyatroya sahip çıkmalarını istiyorum.
NASIL ARANDI: #tiyatro # sahne # kültür # sanat # kocaeli büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları # Hülya İlkay Emek # makyöz # saç #