Seramik sanatçısı Seçil Nebioğlu’nun tüm dünyada yaşanan kadına şiddet olaylarına ve kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla başlattığı ‘Sanatsal Yakarış’ projesi, Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki pek çok seramik sanatçısından gelen destek ile kısa sürede bir dayanışma, ortak emek ve sorumluluk hareketine dönüştü. Projeye dahil olan sanatçılar; ürettikleri kuru dallara asılı seramik kadın elbiseleri ve kuru kafa formundaki rengarenk maskelerle ‘Sanatsal Yakarış’ sergisine hazırlanıyor. İçi boş seramik elbiselerin, yitirilen kadınların ‘yokluğunu’ ve ‘boşluğunu’ ifade ettiği projede; çeşitli renk ve desenlerde üretilen kuru kafalar ise ölüme inat üretmeyi ve umudu simgeliyor.
Kocaeli’den de iki seramik sanatçısının katkı sunduğu ‘Sanatsal Yakarış’ın çıkış noktasını, detaylarını ve vermek istediği mesajı, seramik sanatçısı Seçil Nebioğlu’ndan dinledik.
1961 yılında İstanbul’da doğdum. 1984 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Ana Sanat Dalı’ndan master yaparak mezun olduktan sonra 2000 yılına kadar birkaç firmada üretim müdürlüğü ve şirket ortaklığı yaptım. 2001 yılından itibaren sanat çalışmalarıma ağırlık verdim. Şu ana kadar yurt içi ve yurt dışında, karma ve bireysel olarak toplam 47 sergi açtım. Ayrıca, İstanbul ve Ankara metrolarının bir çok istasyonu için kalıcı duvar panoları çalıştım.
Akademide öğrenciyken, model-alçı-kalıp dersleri veren hocamız merhum Ünal Cimit’in, “Seramik, toprakla şiir yazmaktır” sözünden çok etkilenmiştim. Tanımın kendisi bile kulağıma çok şiirsel gelmişti. Ben, bu tanımı aldım gönlüme yazdım, o günün üzerinden uzun yıllar geçse de hiç unutmadım.
Toprakla şiir yazabilmek özlemim, seramikteki hedefim. 42 yıldır durmaksızın çalışıyorum. Toprakla içli dışı olmak, kendimi, düşüncelerimi çamura şekil vererek ifade etmeye çalışmak, çok güzel ve iyi geliyor bana. Bu nedenle, 2000 yılında açtığım serginin adı, ‘Acımı, umudumu toprağa yazdım’ idi.
Bir sanatçı olarak, ülkemizde ve dünyada kadına yönelik şiddete ve cinayetlere sanat ile tepki göstermek istedim. ‘Sanatsal Yakarış’ projesinin çıkış noktası bu oldu. Proje kapsamında seramikten ürettiğimiz kuru kafa formundaki çeşit çeşit maskeler ve kuru dallara asılı içi boş elbiseler ile “Kadına şiddete hayır!” diyoruz. Birlikteyken daha güçlü olduğumuzu bildiğimden, bu çalışma için atölyemi tüm sanatçı arkadaşlarıma açtım. İstanbul dışındaki arkadaşlarım da projeye bulundukları ilden katkı sundu. Sanatçının bu yakarışı, çok kısa sürede bir dayanışma, ortak emek ve sorumluluk projesine dönüştü.
Ağaç dalına asılmış içinde kadın olmayan elbiseler, yitirilen kadınların yokluğunu, boşluğunu ifade ediyor ve bir ağıt niteliği taşıyor. Toprağa verdiklerimizi, toprakla anıyoruz. Bununla birlikte kuru kafa görünümündeki rengarenk, desen desen maskelerle de ölüme inat üreterek; kadınların anısına saygı duruşunda bulunuyor ve dişil enerjinin önemine dikkat çekiyoruz. Sergimiz, kaybedişten kazanıma, ağıttan umuda uzanan bir yolculuğu da barındırıyor. Sergide vurgulanmak istenen kadının, dişil enerjinin, merhametin ve yaratıcılığın yok edilmesinin bir ağıtı. Bununla beraber bu yakarış; birlikte üretmenin gücü, dayanışma ve emekle birleşerek sanat yoluyla umudumuzu yeşertmeye yönelik bir özlem. Çalışmalarımızı tamamladığımızda bu ağıtın içindeki umut ve doğanın, rengin, sevgiyle verilen emeğin harmanlanmasıyla oluşturduğumuz eserleri sergileyeceğiz.
Kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin; siyasetin, milletlerin, ülkelerin, farklı görüşlerin üstünde, büyük bir insanlık sorunu olduğunu düşünüyorum. ‘Sanatsal Yakarış’ projeme isteyen herkes katılarak çığlığın büyümesine yardımcı olabilir. Farklı ülkelerden de katılımcıların desteğiyle farkındalığın tüm dünyayı sarmasını hedefliyoruz. Amacım, sanatın etkisiyle ve yapıcılığıyla farkındalık oluşturmak; umutsuzluğu umuda, sessizliği çığlığa dönüştürmek. İsteyen herkesin kendisini ifade etmesini sağlamak. Projeye katkı sağlamak isteyen arkadaşlarımla haftanın beş günü üretim yapıyoruz. İstanbul’un dışından katılmak isteyenlerle de ‘Uzaktakiler’ grubunu kurduk, her gün çoğalarak üretiyoruz. Farklı ülkelerin sanatçılarıyla ve gönüllüleriyle de birleşeceğiz.
Evet, projemize Başiskele’deki Meltem Sanat Evi’nin kurucusu sevgili Meltem Çömlekçioğlu ve Gölcük’te bulunan Ada Seramik ve Sanat’tan Bahar Cabar da dahil oldu. Meltem Hanım ve Bahar Hanım’ın ürettiği kadın elbisesi figürü de sergilenecek eserler arasındaki yerini aldı.
İlk sergimizi Ekim 2021’de, İstanbul’da planlıyoruz. Doğrusu böylesine büyük bir sergi için malzeme ve sergi mekanı desteğine de ihtiyacımız var. Ürettiklerimizi önce Türkiye’de, daha sonra farklı ülkelerde sergileyeceğiz. Bu sergi tüm dünyayı dolaşsın istiyorum çünkü kadına şiddet ve kadın cinayetleri tüm dünyayı ilgilendiren ortak bir problem. Yarınlara umut ekmek istiyoruz.
NASIL ARANDI: #seramik #seramiksanatçısı #kadınaşiddet #sorumluluk #bilinç #seçilnebioğlu #sanat #şiir #sanatsalyakarış