27-07-2024 13:06

Selma Demirhan Tulpar artık burada: Asya Pedagoji

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 05/09/2023
Çocuğunuzu yetiştirirken bir uzman yardımına ihtiyaç duyduğunuz anda Asya Pedagoji ve Aile Danışmanlığı merkezine başvurabilirsiniz
.stripslashes($urun->baslik).

Röportaj: Serpil Çolak Türkoğlu

Fotoğraflar: İsmail Hakkı Timuçin

 

Onun hayatı çocuklar…

25 yıllık meslek yaşamında kimsesiz çocuklardan kreş çocuklarına, anaokulu çocuklarından ortaokul öğrencilerine kadar her yaştan sayısız çocukla ilgilenmiş, hala da ilgilenmeye devam ediyor. Evde ilgilendiği iki çocuğunu da unutmamak lazım. Bu arada ‘çocukları’ gibi sevdiği, sokaktan kurtarıp merkezinin bahçesinde barındırdığı sevimli dostları da var Selma Hoca’nın.

Hayvan sevgisinin çocukların kişisel gelişimine katkısını bildiğinden ‘Asil’ ve ‘Karakız’ için bahçede özel alanlar oluşturmuş Selma Hoca.

Evet, tahmin ettiğiniz gibi Asya Pedagoji ve Aile Danışmanlığı merkezinin sahibi Selma Demirhan Tulpar bu ay dergimize konuk oldu. Selma Hanım ile hem mesleki kariyerini hem de merkezde verdiği hizmetleri konuştuk. Çocuk yetiştiren ya da anne-baba olmaya hazırlanan herkesin okuması gereken bir röportajla baş başa bırakıyoruz sizleri.

Selma Hanım, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü mezunuyum. Okuldan mezun olur olmaz bir devlet kurumunda çalışmaya başladım, bu arada anaokulu ve lise öğretmenliği de yaptım. 25 yıllık meslek hayatım kimsesiz çocuklar, kreş çocukları, anaokulu, ilkokul ve ortaokul öğrencileri gibi her yaştan çocukla geçti diyebilirim. Bu süreçte sürekli eğitim alarak yaptığım işi destekledim. Şu anda klinik psikoloji dalında doktorama devam ediyorum. Öte yandan aile danışmanı ve yaşam koçuyum. Uzun yıllar görev yaptığım devlet kurumundan emekli olarak ayrıldım, Asya Pedagoji ve Aile Danışmanlığı çatısı altında çalışmaya devam ediyorum. 21 yıllık evliyim, Arda ve Asya adlarında iki çocuk annesiyim.

Pedagoji bilinçli bir seçim miydi?

Çocukların gelişim süreçlerine, anne ve babaların davranış biçimlerine karşı hep bir ilgim vardı. “Ben çocukları çok seviyorum” gibi bir duyguyla seçmedim bu mesleği. Çocukları tanımak istedim. Çocukları tanımak da çoklu değerlendirme gerektiren bir durumdur. Bir çocuğu tanıyabilmek için psikomotor gelişiminden fiziksel gelişime, sosyal gelişiminden cinsel gelişimine kadar değerlendirmek gerekir. Üniversite eğitimimi bu yönde tamamladıktan sonra anne ve babaları doğru şekilde yönlendirebilmek için çok sayıda eğitim alarak kendimi geliştirdim hala da devam ediyorum.

 

Selma Hanım, Asya Pedagoji ve Aile Danışmanlığı Merkezi ne zaman kuruldu?

Asya Pedagoji ve Aile Danışmanlığı Merkezi’ni 7-8 yıl önce eşim kurdu, şimdi birlikte devam ediyoruz. Merkezimizde özel eğitim uzmanı, hareket eğitimi uzmanı ve bir ergoterapist arkadaşımız daha var.

YOL GÖSTERİYORLAR

Merkezde ne gibi hizmetler veriyorsunuz?

Çocuklarda görülen davranış bozuklukları, korku, kaygı, tikler, öğrenme güçlüğü, konuşma ve iletişim geriliği, uyku düzensizliği, yeme bozukluğu, kardeş çatışması, boşanma sürecinde çocuk, kaybetme korkusu, saldırganlık, içe kapanıklık, gelişim geriliği gibi konularda hizmet veriyoruz. Çocuğu değerlendirip, gerekli testleri uyguladıktan sonra ne yapılması gerektiği konusunda aileleri yönlendiriyoruz ya da anne ve baba bizden ne istiyorsa, ona göre bir yol çiziyoruz. Örneğin, çocuğuna nasıl davranacağını bilmediği durumlarda veya ‘yetersiz kaldığımı hissediyorum’ dediği anlarda, anne ve babayı destekliyoruz. Merkezimizde aile danışmanlığı ve yaşam koçluğu hizmetini de veriyoruz. Çocuk yetiştirme konusunda ailelere rehberlik ediyoruz, boşanma aşamasındaki çiftlere süreç yönetiminde destek oluyoruz.

 

Peki, sizin özel ilgi alanınız var mı?

Davranış problemleri diyebilirim. Alışkanlıklara ya da geçmişten gelen etkenlere bağlı olarak tırnak yeme, parmak emme, alt ıslatma, kendine vurma ya da dış alana saldırma, öfke krizleri gibi… Anne ve baba ile paralel hareket ederek kısa sürede çözüme kavuşturduğum alanlar bunlar.

ÖFKE KRİZLERİ ARTTI

Selma Hanım, aileler son zamanlarda en çok hangi şikayetle çocuklarını getiriyor?

Çocuklarda öfke krizleri nedeniyle gelenlerin sayısı bir hayli fazla. Birçok nedeni var ancak özellikle 2-6 yaş arasındaki çocuklarda telefon ve tablet kullanımına bağlı olarak ortaya çıkıyor öfke krizleri. Bilgisayar oyunlarındaki karakterler çocuklardaki öfkeyi tetikliyor. O yüzden anne ve babaların bu konuda çok dikkatli olması lazım. Her ağladığında çocuğun eline telefon ya da tablet vermemeliyiz.

   

Peki ne yapmalıyız?

‘Ağlamasın, yeter ki sussun’ diye yaptığımız her şey öfkeyi besliyor. Her konuda çocuğun istediğini yapmak zorunda değiliz. Çocuk ağlaması gerekiyorsa ağlayabilir, bu duygusal enerjisini atmasını sağlar. Her ağladığında üzüldüğünü düşünüyoruz, aslında öyle değil. Anne-baba ağlama tonundan çocuğunun bir ihtiyacı var mı anlayabilir. Tabii ki ihtiyaçlarını karşılayacağız, sevgimizi de göstereceğiz ancak çocuğun her istediğini yapmak, doğru değil. Çocuğun istekleri sınırsız olamaz, bunun adı özgürlük değildir.

OKUL KORKUSUNUN NEDENİ

Eylül geldi çattı, okullar açıldı. Çocuğu ilk defa okula giden aileler için sıkıntılı bir süreç başladı. Çocuklardaki okul korkusunun nedeni nedir?

Bağımlı çocuklar yetiştiriyoruz. ‘Bensiz hiçbir şey yapmaz. Bensiz bir yere gitmez, bensiz uyumaz, ben olmadan yemek yemez’ diyerek, çocukların özgüvenini yerle bir ediyoruz. Oysa zamanı geldiğinde bir çocuk marketten aldığı bir şeyin ücretini kendisi ödeyebilmeli. İstediği bir meyve suyunu masaya gelen garsona söyleyebilmeli. Kısacası kendi ihtiyacını kendi görmeli. Seçimleri olmalı. Kendisine sunulan üç kıyafetten birini seçip giyebilmeli. Önce çocuklarımıza bunu kazandırmalıyız ve bunu okul öncesinde yapmalıyız.

Bakıyorsunuz, çocuk okulda, annesi öğlene kadar okul bahçesinde çocuğu bekliyor. Veya kapı önünde uzun vedalaşmalar yaşanıyor, “Ben buradayım, seni alacağım, sakın merak etme” deniliyor. Bunları duyana kadar çocuğun aslında bildiği bir şey yok. Anne böyle söylediğinde çocuk da “İçeride bir sorun var herhalde” diye düşünüyor. Aslında korkuyu biz yüklüyoruz çocuklara. Çocuk doğduğunda korku nedir bilmiyor, bu duygu üç yaşından sonra gelişiyor. “Orası karanlık gitme, köpek gelir ısırır, bensiz dışarıya çıkma, merdivenden düşersin, yapamazsın” diyerek, kendi korkularımızı karşı tarafa yüklüyoruz, sonra o korkuyu yenmesini bekliyoruz. Kendi düşünme sistemimiz ile çocuklarınkini eşdeğer tutuyoruz. Çok uzun açıklamalar yapıyoruz, çocuğun kafası karışıyor. İçinden alması gereken bölümü alamıyor çocuk.

Bir de ilkokula başlayan bir çocuk ‘alt beceriler’ dediğimiz psikomotor, dil gelişimi, bilişsel gelişim, öz bakım gibi alanlarda kendi kendine yetebilecek düzeyde olmalı. Aksi taktirde korku devreye girer, kaygı düzeyi arttıkça yapabileceği şeyleri de yapamaz hale gelir.

Adaptasyon süresinin kısalması için okul öncesi dönemde neler yapılmalı?

Okul öncesi dönemde gruplama, sıralama, ilişki kurma, benzerini bulma gibi şeyleri öğrenmesi lazım. Diğer becerilerinin de gelişmesi lazım. Okul korkusunun nedeni geçmişe dayanıyor yani. Kendi kendine yeten bir çocukta okul korkusu olmaz.

 

Anne babalar için çok önemli bir şey daha var; başarı. Başarının sırrı nedir sizce? Çok zeki olmak mı çok çalışmak mı planlı çalışmak mı?

Kendi açımdan baktığımda benim  için başarı mesleğimde en iyi yerlere gelmek değil çünkü bunun zaten sonu yok. Bir çocuğun konuşmasını sağlayabilmek ya da hayatına dokunabilmek, ona iyi gelebilmek benim açımdan bir başarıdır diyebilirim. Çocuklarımı büyütürken de aynı şekilde düşündüm. Biz genelde sonuç odaklıyız ama benim için süreç önemli. Bu süreçte eğlenmek çok daha önemli. Anaokulundan itibaren sürekli çocukları kıyaslamaya tabi tutuyoruz. Oysa yapamayabilir, başaramayabilir. Her çocuğun bir kapasitesi var. Kapasitesinin üzerinde beklenti içine girmek yanlış. Herkes doktor, mühendis, mimar olmak zorunda değil. Kimi çok güzel resim çizer, kimi müzik yapar. Sadece akademik başarıya odaklanmamak gerek. Karşımızdaki kişiyle iletişim kurabilmek, kendimizle barışık olmak, ruh sağlığımızın yerinde olması, mutlu olmak, bunlar çok daha önemli şeyler. Mesleğimizde kendimizi yeterli hissetmemiz, ahlaki değerlerimizin olması, empati kurabilmemiz, duygusal zekayı kullanabilmemiz de çok önemli.

Aileler size hep bir sorunla mı geliyor?

Bana gelen ailelerin bir kısmı çocuğunda hiçbir sorun olmayan aileler. “Ben çocuğumu doğru yetiştirmek istiyorum” diye gelen de oluyor, gelişim aşamalarını takip etmemi isteyen de. Çocuklarını daha iyi yetiştirebilmek için yönlendirilmek istiyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor.

 

Selma Hanım, son olarak sormak istiyorum, anne babalar çocuk yetiştirirken ilk önce neye dikkat etmeli?

Öncelikle ‘Bu çocuğa hazır mıyım?’ diye sormalılar kendilerine. Evlilik kurtarmak için çocuk yapılmaz. Çocuğa hazır olup olmamak çok önemlidir çünkü ‘istenmeme’ durumu çocuğun gelişimini de etkiler. Annenin sağlıklı hamilelik geçirmemesi de çocuğun gelişiminde önemli bir etkendir, buna da dikkat edilmeli. Çoklu kişiyle çocuk yetiştirmemek gerekir. Anne, baba, dede, anneanne, babaanne gibi. Mümkünse 0-2 yaşa kadar çocuğa kendimiz bakmalıyız. Eğer bir bakıcımız olacaksa ya da anneanne bakacaksa aynı kelimeleri kullanarak, paralel ilerlemeliyiz.

 

Alikahya Fatih Mah., Akyazı Sok. No:3, İzmit/Kocaeli

Telefon: 0 532 243 68 12

Instagram: asyapedagoji41

NASIL ARANDI: #asya pedagoji # aile danışmanlığı # çocuk # ruh sağlığı # çocuk gelişimi # selma demirhan tulpar # kocaeli # izmit

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.