15-09-2024 19:07

Şalvarını al gel; Kakava Şenlikleri

2018-06-09    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2018-06-09
.stripslashes($urun->baslik).

Hazırlayan: Efsun Akkaya

 

İlk kez geçen yıl mayıs ayında on altı kişi olarak gittiğimiz Edirne’den, bu yıl aynı tarihte Kakava Şenlikleri’ne katılma kararı alarak dönmüştük… Bu kez daha büyük bir grupla organizasyon yapacağım için gecikmemem gerekiyordu. Otel arayışına mart ayında başladım ama yine de gecikmişim… Kaç oteli aradığımı, kaç otelden olumsuz yanıt aldığımı hatırlamıyorum. Önceki yıl yaptığımız seyahatin tadı o kadar damağımızda kalmıştı ki ısrarla pek çok oteli aradım. Sonunda Saray Otel’de yer bulabildim. Böylece, konaklama sorunumuzu halletmiş oldum.

5 Mayıs günü sabah erkenden yola çıktık. Seyahatimiz oldukça keyifli başladı. Yol boyunca sohbet ederek, şarkılar söyleyerek, dans ederek Edirne’ye vardık ve otelimize yerleştik. Otelimiz merkezdeydi. Şenlik için hazırladığımız kıyafetlerimizi giydik ve namını çok duyduğumuz Aydın Ciğerci’sine gittik. Geçen yıl da aynı yerde ciğer yemek istemiş ama bitmez tükenmez kuyrukta beklemekten yorulup başka bir mekâna geçmiştik. Bu sene kararlıydık, kuyruk ne kadar uzun olursa olsun sıramızı bekleyecektik. Bekledik de… İyi ki de beklemişiz, gerçekten çok lezzetliydi.

 

HIDRELLEZ ATEŞİ YAKILDI

Ciğer ziyafetinin ardından Sarayiçi’ne, şenlik alanına doğru yola çıktık. Edirne’de baharın habercisi olarak kabul edilen Hıdırellez ve Kakava Şenlikleri 5-6 Mayıs tarihlerinde iki ayrı mekânda kutlanıyor; konser, yarışma ve dans gösterileri Saraçlar Caddesi’nde, diğer etkinlikler ise Kırkpınar güreşlerinin de düzenlendiği Sarayiçi’nde gerçekleşiyor.

Hızır ve İlyas peygamberlerin bir gül ağacının dibinde buluştukları gün olduğuna inanılan Hıdırellez’in, Romanlardaki yansıması, Kakava. Kakava, Romanlar için bir yıl boyunca sabırsızlıkla beklenen ve büyük hazırlıklar yapılarak kutlanan önemli günlerden biri olduğu için bu dönemde sokaklar inanılmaz kalabalıktı. Şenliğe uygun giyinmiş çocuklar, kadınlar, erkekler akın akın alana gidiyorlardı. Hepsi aynı renk giyinmiş orkestra elemanları, farklı farklı kostümler giyinmiş dansçılar, Romenleri temsil eden uzun tahta bacaklı bir kadın ve erkek dansçı çok ilgi çekiciydi. Sarayiçi’ne vardığımızda, geleneksel Hıdırellez ateşi yakılana kadar dans ettik, halay çektik. Ortam çok renkli ve eğlenceliydi. Bereketin artması, güzelliklerin paylaşılması arzusunu simgeleyen Kakava Ateşi’nin yakılmasının ardından, gösterileri izledik ve bir süre sonra akşamki yemek organizasyonumuza hazırlanmak için otelimize doğru yola çıktık.

 

DOĞANIN UYANIŞINI SELAMLADIK

Geçen yıl yemeğimizi yediğimiz Gazibaba Meyhanesi’nden çok memnun kalmıştık. Otelde olduğu kadar Gazibaba Meyhanesi’nde de yer bulmak çok zor oldu ama neyse ki başardım. Yemekler yine çok lezzetliydi, müzik yine çok iyiydi. Çok keyifli saatler geçirdik.

Gece otelimize dönüş yolunda, önceden hazırladığımız dileklerimizi gül ağaçlarının dallarına bağladık; sabah 04.00 ile 06.00 arasında Tunca Nehri’nin kenarında düzenlenecek olan arınma ve doğanın uyanışını selamlama amaçlı programa kadar birkaç saat de olsa uyumak için odalarımıza çekildik.

Sabah uyanınca ilk iş olarak, gül ağacının dallarına asmış olduğumuz dileklerimizi alıp Tunca Nehri’ne gittik ve onları nehre bıraktık. Alaca karanlıkta davul, zurna ve lazer ışıkları eşliğinde dileklerin yazılı olduğu kâğıtların köprüden aşağı atılması, farklı bir tecrübeydi. Bizim gibi binlerce insan programı seyretmek üzere yerini almıştı. Ortam çok eğlenceliydi. Belediye başkanı yaptığı konuşmada, Kakava Şenlikleri’nin 634 yıldır var olduğunu ama 400 yıldır böyle coşkuyla kutlandığını söyledi. Geçmişte, arınmayı temsilen Tunca Nehri’ne girip yıkanma adetleri de varmış ama son yıllarda hijyen nedeniyle buna izin verilmiyormuş. Belediye başkanının bu yıl için güzel dileklerini içeren konuşmasını dinleyip, nehre çelenk atma ritüelini seyrettikten sonra otele dönüp biraz daha uyuduk.

Otelde kahvaltı yaptıktan sonra Edirne’nin tarihi yerlerini gezmek üzere tekrar yola çıktık. Yolumuzun üzerindeki Saraçlar Caddesi, İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benzetilebilir… Bu cadde, Edirne halkının en çok alışveriş yaptığı yerler arasındaymış. Caddenin trafiğe kapalı olması büyük avantajdı.  İlk gezdiğimiz yer Selimiye Camisi oldu. İstanbul’dan önce Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirne ile özdeşleşerek bu kentin simgesi haline gelen ve Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği cami, mimarisiyle hepimizi büyüledi.

 

KÜÇÜK PARİS: KARAAĞAÇ

Selimiye Camisinden sonra yine Mimar Sinan tarafından yapılmış, revaklı avlunun ilk kez kullanıldığı, avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiş olan Üç Şerefeli Cami’yi gezdik. Sonraki duraklarımız ise şehrin ilk ulu camisi olan Eski Cami ve Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi idi. Bu sağlık müzesi, Osmanlı darüşşifasını günümüzde yaşatan tek müze olması özelliğiyle geçmişteki Selçuklu ve Osmanlı darüşşifalarının, tıp tarihimizdeki önemine ışık tutmakta.

Gezdiğimiz her yere hayran kaldık, fotoğraf çekmeye doyamadık. Zamanımız elverdiği ölçüde şehrin turistik yerlerini gezdikten sonra alışveriş için Alipaşa ve Bedesten çarşılarını merakla ve keyifle gezdik. Merkezden ayrılmadan önce arkadaş tavsiyesi ile Sivrikaya Peynircilik’ten çeşit çeşit peynir aldık ve yola koyulduk. Meriç Nehri’nde otobüsümüzden inerek bir fotoğraf molası verdik ve Karaağaç beldesine gitmek üzere yeniden hareket ettik.

Karaağaç, özellikle yaz aylarının Edirne’ye oranla daha serin geçmesi ve şehre yakın olması nedeniyle sayfiye yeri olarak nitelendiren bir yer. 19.Yüzyıl’dan itibaren İstanbul’a bağlanan tren yolu için Edirne Garı’nın Karaağaç’ta yapılmasından sonra köy gelişmeye başlamış; artan ticaret ve nüfusuyla birlikte köy konumundan kaza konumuna gelmiş. Oteller, lokantalar, kafeler, sinemalar, dans salonları gibi gösteri ve eğlence yerleriyle çeşitli spor etkinliklerinin yapıldığı Karaağaç, ’Küçük Paris’ olarak anılıyor.

 

ŞALVARINIZI UNUTMAYIN

Geçen yıl konakladığımız bu beldeyi, bir kez de aramıza yeni katılmış arkadaşlarımızla birlikte gezdik; Trakya Üniversitesi Rektörlüğü alanında yer alan Lozan Anıtı’nı ziyaret ettik. Edirne Tren Garı olarak inşa edilmiş, Trakya Üniversitesi Rektörlük Binası olarak kullanılan Karaağaç Tren İstasyonu’nu da gezdikten sonra oldukça acıkmış ve yorulmuştuk. Geçen sene keyifle çay içtiğimiz tahtalı kahveyi bulduk, mis gibi çayını keyifle içtik, salçalı tostlarını afiyetle yedik. Yola çıktığımızda hâlâ şenliklerdeki ortamın, gezdiğimiz yerlerin etkisindeydik. Yol boyunca yine şarkılar söyledik, dans ettik.

İlk kez gidenler de dâhil hepimiz Edirne’yi çok sevdik. İnsanlar son derece özgür. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Geçen seneki akşam yemeğinde de aynı şeyi hissetmiştik. Mekânda pek çok kadın grubu vardı ama herkes kendi âlemindeydi. Son derece keyifli bir akşam geçirmiştik. Bu sene 38 arkadaş gittiğimiz seyahatimizden hepimiz çok mutlu döndük.

Bizler geçen seneden tecrübeli olduğumuz için şenlik kıyafetlerimizi yanımızda götürmüştük, etkinlik boyunca renkli giysilerimiz ve şalvarlarımızla gezdik. Hazırlıksız gelenler için kıyafet satış noktaları olup olmadığı, belki de bu yüzden dikkatimizi çekmedi. Ancak, hemen hemen her yerde çiçekli taçların satıldığı tezgahlar vardı. Bazı noktalarda yiyecek, içecek satışı yapılıyordu ama hatıra fotoğrafı çektirmek isteyenler için oluşturulmuş köşeler eksikti.

Geçen yıl 30 bin kişinin katıldığı, bu sene 60 bin kişinin katılmasının beklendiği ama 80 bin kişinin akın ettiği bu organizasyonda belli eksikliklerin olması gayet normaldi. Önümüzdeki yıllarda bunların da telafi edileceğini düşünüyorum. Kesin olan bir şey var ki bu kadar kalabalık bir organizasyona ev sahipliği yapmak çok ciddi bir iş. Bu nedenle eksiklere rağmen Kakava Şenlikleri’nin altından başarıyla kalkıldığını düşünüyorum.

Sizlere tavsiyem henüz gidip görmediyseniz ilk fırsatta Edirne’yi programınıza alın. Şehrin o günlerdeki kalabalığını dert etmeyin, seyahatinizi Kakava şenliklerine denk getirin ama otel rezervasyonunuzu mutlaka erkenden yaptırın.

Şenliklerin havasını daha fazla hissetmek için yanınıza ortama uygun kıyafetler alarak gitmenizi öneririm, aksi takdirde o ışıl ışıl ve rengârenk ortamda “keşke biz de şalvar giyseydik, saçımıza güller taksaydık” diye hayıflanmanız kaçınılmaz.

Bize gelince… “Seneye aynı tarihte Edirne’ye yine gider misiniz?” diye soracak olursanız, tereddütsüz, yine gideriz. Biz bu şehri o kadar çok sevdik anlayacağınız… Çok az vaktimiz olsa bile en azından ciğer yer, bir tur halay çeker döneriz.

NASIL ARANDI: #kakava şenlikleri # edirne #

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.