-Kendinizden ve kariyer yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?
Yapı ve Kredi Bankası’nda bankacılık, Yapı Kredi Bankacılık Akademisi’nde eğitmenlik, kurum-içi iç koçluk sistemi oluşturma projesi ve yönetici koçluğu alanlarında toplam 12 yılı aşan deneyimin ardından, eğitim hizmetleri sektörüne girişimci olarak adım attım. 2011 yılında Rana Kaplan Competence Academy’yi kurdum. ICF’de iki yıl proje lideri olarak görev yaptım. Üniversitelerle ortak çalışmalar yürüttüm, ülkemizin çok sayıda büyük ve orta ölçekli firmasına ‘insan merkezli büyüme’ ilkesiyle ölçme değerlendirme de dahil, ihtiyaçla eşleşen gelişim ve büyüme sistemleri kurdum. Avrupa Birliği Brüksel Parlementosu’nda; Avrupa’nın başta Almanya, Belçika ve Hollanda olmak üzere pek çok ülkesinde liderlik seminerleri ve eğitimleri verdim. 2019’da da Almanya Frankfurt merkezli ikinci şirketimizi kurdum. Harvard Business Review TR yazarıyım. Birikimlerimi bir araya getirdiğim Koçluk Kitabı’N isimli uygulama kitabım bulunuyor.
Kadınların iş dünyasında eşit temsilini hedefleyen Women in Sales Network sosyal projesine aktif destek sunuyor ve bu program çerçevesinde kadın yöneticileri hedefleyen mentörlük programında gönüllü mentör olarak yer alıyorum. Rana Kaplan Competence Academy’de liderlik, yönetim ve sistem dönüşümü projelerinde aktif rol alıyorum.
-Bugün sahip olduğunuz başarıyı elde etmek için neyi farklı yaptınız? Bu yolda aldığınız en büyük risk neydi?
İnsan odaklı olmak bence günümüzde en farklı yaklaşım. Daha doğrusu bunu, sözcüklerin ötesinde anlamak, algılamak ve hissetmek… Bu da ilk okunduğunda anlaşılması muhtemel olan ‘insan sevgisi’yle çerçevelenecek kadar sığ bir durum değil. Yeryüzünün en büyük sorunu ‘insan’. Onda kendi yaşamı için oluşacak her zerre iyinin, yerküreye katkısının bilinciyle onu odağa alıyor olmak aslında. Bence, bende farklı olan bu olabilir belki. Risk mevzusuna gelince… Aslında riskin büyüklüğünün ‘şartlara’ bağlı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, normal bir zamanda kalkıp Hatay’a gitmek büyük bir risk sayılmaz. Yolda olumsuz şeyler yaşama ihtimaliniz vardır tabii ancak bu ihtimal düşük risk algısı içerir. Oysa ki deprem sabahında canhıraş oraya gitmek, büyük risk ölçeğine girer. Olumsuz şeyler yaşama ihtimalin, yaşamına mal olacak kadar yüksektir. Benim kariyer yolumda aldığım riskler göze aldıklarımla oranlanınca oldukça fazla diyebilirim. Burada şunu da belirtmeden geçmek istemem: Soyuttaki nedenleriniz ne kadar büyükse somutta aldığınız riskleriniz de o kadar büyük oluyor…
-Kariyerinizin bir ‘dönüm noktası’ var mı?
Cesaret gösterdiğimiz her an bir dönüm noktasıdır ki sonucu çok iyi de olabilir, çok kötü de… Bilemezsin. Fakat mutlaka dönüm noktasıdır. Bankadan ayrılmam, ilk Avrupa girişimim bunlardan sadece ikisi.
- Sizce ‘güçlü kadın’ kimdir? Siz, gücünüzü nereden alıyorsunuz?
Lütfen bana kızmayın ancak bu ‘güçlü kadın’ sıfat tamlamasını sevmiyorum. Dayatma olarak görüyorum sanırım biraz. Güçlü olmak zorunda değiliz ama kadın olmanın değerini bilmek zorundayız. Hatta kadın ya da erkek olsun, insan kendine biçtiği değer kadar güçlü olabilir. Ben gücümü inadımdan alıyor olabilirim. Ailem, ekip arkadaşlarım, tabii ki destekleyenim çok fakat ‘olmaz, yapılamaz’ gibi yargılara karşı ilk duygum, genelde kabullenmeme oluyor. Sağlığın yerindeyse her şey mümkün kardeşim! Uğraşmamayı tercih edebilirsin, kapasiten yetmiyor olabilir, korkuyor olabilirsin, “değmez” diyebilirsin ama “yapılamaz” deme. Zorluklarda, yalnız kaldığımda, yarı yolda bırakıldığımda, anlaşılmadığımda, haksızlığa uğradığımı düşündüğümde, acayip bir potansiyel aktivasyonu oluyor bende. Arızalı bir durum olabilir bu ama çok değerli. İnsan, özellikle girişimcilikte, gerektiğinde tek kişilik dev kadro olabilmeli. Sahip olduklarının farkında olmazsan bu nasıl olabilir?
- İşinizle ilgili kendinizi en güçlü hissettiğiniz an hangisiydi?
Aklıma ilk gelen, Avrupa Birliği Brüksel Parlementosu’nda liderlik üzerine konuşma yaptığım gün oldu.
- Kendinizi güçsüz hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Bu duygunun üstesinden nasıl geldiniz?
Evet, oldu tabii. Evrende zerre olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayarak üstesinden geliyorum ☺ Güçlü olmak yorucu değil mi? Hepi topu insanız işte. Başımız sonumuz belli. Yapabileceğinin en iyisini yapma gayretin oldu mu? Oldu. O zaman şefkatle sarıl kendine. Bu, yaşamdaki en değerli şey. Sindiremedin mi, huzursuz musun, öfken geçmiyor mu? O zaman bir şeyleri yanlış yaptın. Şefkatle sarıl kendine, bir daha yapmazsın olur biter. Her şartta yanında olanlarla devam… “Gemi su alıyor” dediğinde ilk atlayanlarla da asla.
- Yarının güçlü ve başarılı kadınlarına nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Önce kendini tanıman lazım kardeşim. Bu öyle kendi kendine yapabileceğin bir şey değil. Kendine yapacağın eğitim gelişim yatırımları bu anlamda çok kıymetli. İkincisi rahat olduğun dönemlerden rahatsız ol. Rahatlık acımasız bir tuzak. Yaşam stabil değil, son derece dinamik. ‘Bu iyi böyle, tamam oldu’su yok. Böyle dönemlerin tabii ki tadını çıkar ancak en azından ufak farklar oluşturma gayretin baki olsun. Güçlü ve başarılı olmaya çalışma. Sahip olduklarını ziyan etme ve üretimde kullan, yeter. Yapmışken yaptığının daha iyisini de yaparsan bu iş tamamdır. ‘Başarılılık’, olmaya çalışarak olunabilen bir durum değil. Başarılı olmak diye bir hedef de olmaz. Yaptığım şeyin yaşama nasıl bir katkısı olacak? Doğru soru bu kız kardeşim. Başarı, peşi sıra gelir. Gelmezse de kendi bilir… Vicdan rahatlığı ve iç huzur seni asla yarı yolda bırakmaz. Oysa ki başarı ve güç şımarık çocuk gibidir, yetinmesi yoktur.
NASIL ARANDI: #8 mart dünya kadınlar günü # kocaeli life # rana kaplan # kocaeli # Competence Academy