Eğitimini okul öncesi öğretmenliği üzerine aldığı halde, kendisini özel çocukların eğitimine adayan Hilal Şahinarslan Yaran, genç yaşına rağmen pek çok hayata dokunmayı başarmış bir isim. Yönetici olarak göreve başladığı Özel Şefkat Özel Eğitim Okulu’nu devralan Yaran, burada özel eğitim gerektiren her yaştan bireye eğitim veriyor. Yaran, özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklara bir şeyler öğretmenin hazzının hiçbir duyguyla kıyaslanamayacağını söylüyor ve ekliyor: “Bu hazzı bir kez tattıktan sonra vazgeçebilmeniz mümkün değil.”
1985, Tokat Turhal doğumluyum. Aslen Egeli olmama rağmen ailemin tayin durumu nedeniyle ilkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Kütahya’da tamamladım. Muğla Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünü bitirdikten sonra özel eğitim sektöründe, bir rehabilitasyon merkezinde çalışmaya başladım. Şu anda Özel Şefkat Özel Eğitim Okulu’nun sahibiyim. 2014 yılında evlendim, 14 aylık bir kız çocuğum var.
Benim annem, babam, ablam ve kız kardeşim öğretmen. Zaten eğitim camiasının içinde doğup büyüdüm. Yıllardır öğretmenlerle içli dışlıyım. Ben de bu kutsal mesleği seçtim. Ailecek öğretmenlik yapıyoruz.
Mezun olduktan 2 sene sonra Kocaeli’ye yerleştim. Burada Şefkat Özel Eğitim Okulu’nda müdür olarak görev yapmaya başladım. Görevim sürerken satılan bir hisseyi aldım ve kuruma ortak oldum. Daha sonra diğer ortağım yurt dışına gitmek isteyince 2010 yılında okulu tamamen devraldım. O tarihten bu yana Şefkat Özel Eğitim Okulu’nu tek başıma işletiyorum.
Aslında özel bir sebebi yok. Mezun olduktan sonra aldığım bir teklifi değerlendirerek bu alana geçtim. Çok fazla bildiğim bir alan olmadığı için ilk zamanlar biraz sıkıntı çektim. Bu alanda görev yapmaya başladığım ilk dönemde çokça kendimi ve hayatı sorguladım ama özel eğitim gerektiren çocuklara verilen eğitimin hazzını aldıktan sonra bir daha bu sektörden çıkamadım.
Aslında, özel eğitim ile ilgili çalışmaya başlamadan önce çok kapsamlı bir anaokulu açmak gibi bir fikrim vardı hatta halihazırda bununla ilgili bir projem de var. Ancak az önce de söylediğim gibi özel eğitim sektörüne giren kolay kolay çıkamıyor. Şu anda burada olmaktan son derece memnunum. Hayalim olan kapsamlı anaokulu projesini şimdilik ileri bir zamana erteledim.
Özel eğitim bir çok farklı engel grubundan oluşuyor. Bizim kurumumuzda bu gruplardan zihinsel engelli bireyler, otizm (yaygın gelişimsel bozukluk) ve özel öğrenme güçlüğü (disleksi) programlarında eğitim veriliyor.
Biz ‘her çocuk bir şey öğrenir’ inancıyla eğitim veriyoruz. Her çocuk mutlaka bir alanda ilerler. Bunun örnekleri, dünya üzerinde çokça vardır. Otizm ve ya disleksi tanısı olan ve çok iyi yerlere gelmiş sayısız insan var. Her çocuk öğrenir. Farklı yöntemlerle, farklı duyularıyla öğrenir ama mutlaka öğrenir. Önemli olan çocuğun hangi yönleriyle, nasıl bir eğitimle ilerleyeceğini keşfederek ona uygun bir program oluşturmak. Çocuklarımız, kurumumuzda birebir eğitim alıyor. Önce çocuğun hangi eğitim yöntemiyle bir şeyler öğrenebileceğini keşfediyoruz ve sonra onu hayata kazandırmayı amaçlıyoruz.
Okulumuzda yaş sınırlaması yok. Yukarıda bahsettiğim sorunları yaşayan, her yaş grubundan bireye eğitim veriyoruz. 7 aylık bebeğimiz de var, 40 yaşında öğrencimiz de var. Okulumuzun kapasitesi 500 öğrenci. Şu an 180 öğrenciye eğitim veriyoruz.
Okulumuz, 800 metrekare kapalı alana sahip, ayrıca 250 metrekarelik de bir bahçemiz var. Eğitim binamızda grup eğitim odaları, bireysel eğitim odaları, atölye, yaşam ve uygulama odası ve beden eğitimi odalarımız bulunuyor. Öğrencilerimiz ihtiyaçlarına göre uygun alanlarda eğitim alıyor. Ayrıca bahçemizi de eğitimlerimiz ve sosyalleşmek için kullanıyoruz.
Kurumumuzda özel eğitim alanı öğretmenleri, çocuk gelişimi uzmanları, psikolog ve sınıf öğretmenleri görev yapıyor. Okulumuzun sağlam bir ekibi var. Tamamı işinin uzmanı ve kendisini bu işe adamış öğretmenler.
Ücretsiz servis hizmetimiz var, öğrencilerimizi evlerinden alıp yine evlerine teslim ediyoruz.
Son dönemlerde toplumumuzun disleksi ve otizm konusunda bilinçlenmeye başladığı görüyoruz. Bu durum işinizi kolaylaştırıyor mu?
Son dönemlerde bir çok engel grubunda bilinçlenme çok hızlı bir şekilde ilerledi. Artık aileler çocuklarında herhangi bir sıkıntı olduğunda daha erken fark ediyor, eğitime daha erken başlatarak vakit kaybının önüne geçebiliyor. Fakat bizim çalıştığımız ailelerin en büyük ortak sıkıntısı, çocuklara alınan raporlarda geçen ‘engelli raporu’ ifadesi. Aileler, çocuklarına tanılama için hastanelerden sağlık kurulu raporu alıyor; biz de çocuklara bu rapor doğrultusunda eğitim veriyoruz. Raporlar, ‘engelli sağlık raporu’ olarak geçiyor. Eskiden ‘özürlü’ deniliyordu neyse ki bu yanlış ifade düzeltildi. Şimdi ‘engelli’ deniliyor ama bu da doğru bir ifade değil. Biz öğrencilerimiz için ‘özel eğitim gerektiren bireyler’ ifadesini kullanmayı daha doğru buluyoruz ancak sağlık raporunda bu ifade yer almıyor. Ailelerin de yaşadığı en büyük sıkıntı bu. Özellikle disleksi, normal ve üstün zekalı çocuklarda görülen bir sorun; disleksili öğretmen, mühendis arkadaşlarımız var. Bu çocuklara hastanede engelli raporu verildiğinde aile de ister istemez tedirgin oluyor. ‘Bu rapor sürekli çocuğumun karşısına çıkar mı?’ endişesi yaşıyorlar. Bu nedenle eğitim aldırmak istemeyen bir çok kişiyle karşılaşabiliyoruz. Ailelere bunları anlatıyoruz ve sağlık raporunda yazan ifadenin bir prosedür olduğunu açıklamaya çalışıyoruz. Bu noktada zaman zaman velilerin tedirginlikleri ile karşı karşıya kalıyoruz.
Devletin destek verdiği bireysel eğitim, aylık 8 saat. Eğer raporunda varsa, 4 saat grup eğitimini de devlet karşılıyor fakat bu yeterli değil. Biz özel eğitim gerektirmeyen çocuklarımızı bile normal okullardaki eğitim yetmediği için dershanelere gönderiyoruz. Özel hocalar tutarak birebir dersler aldırıyoruz. Aslında bizim kurumumuz sadece bir rehabilitasyon merkezi değil, aynı zamanda özel eğitim okulu. 2012 yılına kadar tam zamanlı okul olarak da hizmet veriyorduk ama devlet desteği yoktu. Biz tamamen kendi imkanlarımızla çocuklara ayda 120 saat okul eğitimi veriyorduk. Devletin okullara destek yapacağıyla ilgili beklentiler vardı. Çok uzun süre burada eğitimler verildi fakat bütçe bir yere kadar yetebiliyor. Bu nedenle okul kısmını kapatmak durumunda kaldık hatta kapattığımızda velilerden çok tepki aldık. Velilerimiz çok üzüldü. Ne yazık ki her işte olduğu gibi bu işin de bir maddiyat kısmı var. Şu anda sadece destek eğitimi veriyoruz. Devletin kendi bünyesinde açmış olduğu özel eğitim uygulama merkezleri var fakat yeterli değil. Umarım çocuklarımızın çok daha iyi bir şekilde eğitim alabileceği kurumların sayısı artar.
Az önce özel çocuklara eğitim vermenin hazzından bahsettiniz. Zor yanları da vardır mutlaka…
Özel çocuklarla çalışmaya başlayan öğretmen arkadaşlarım, burada çalıştıktan sonra normal çocuklarla çalışmakta zorlandıklarını söylüyor. Normal çocukların algıları açık ve öğrenmeye hazır. Zaten kolay bir şekilde öğreniyorlar. Fakat özel eğitim gerektiren bireylerde büyük bir uğraş vermemiz gerekiyor. Bir örnek vereyim. Yıllarca eğitim verdiğimiz otizmli bir çocuğumuzun zihinsel olarak ilerlediğini gözlemleyebildiğimiz halde, çocuk dil konuşma anlamında yalnızca hecelemeye yakın sesler çıkartıyordu. Hareketlerinde, kişisel gelişiminde hiçbir sıkıntısı yoktu ancak konuşmada bir türlü ilerleyemedik. 5. yılın sonunda çocuk bir ay içerisinde hızlı bir şekilde konuşmaya başladı. O dönemde onunla iletişim kurmak, konuşmasını sağlamak için tekrarladığımız her şeyi bize geri dönüş olarak verdiğinde göz yaşlarımızı tutamadık. Yıllarca uğraştığımız, emek verdiğimiz bir şeyin karşılığını aldığımızda inanılmaz bir mutluluk yaşadık. O hazzı yaşadıktan sonra normal çocuklara bir şeyler öğrettiğimizde aynı hazzı yaşayamıyoruz. Bu işi iğneyle kuyu kazmak gibi düşünün. Gerçekten çocuktan geri dönüş almaya başladığınızda, yaşadığınız mutluluk başka hiçbir şeyle ölçülemez. Bu noktada zor yanları geri planda kalıyor.
Benim en sevmediğim şey telefonda iş görüşmektir. İlk izlenim, karşımdaki kişiden aldığım elektrik çok önemlidir. Telefonla görüştüğüm öğretmen arkadaşlara da hep bunu söylerim. Eğitim çok farklı bir alan. Bu nedenle görüşmelerin yüz yüze yapılması, öğretmenin çalışacağı yeri görmesi, benim ondan alacağım ilk izlenim, onun gözünde bu işi yapabilecek ışığı görmek çok önemli. Çünkü bizim işimiz sadece gelir kaynağı için yapılabilecek bir iş değil. Daha önceden tecrübeli, donanımlı olması da çok mühim. Ancak tecrübesi olmayıp, gerçekten çalışma aşkıyla buraya gelen öğretmenleri de geri çevirmiyorum. Kendi imkanlarımla onun eğitimlerini aldırıp daha donanımlı bir şekilde kadroya dahil etmeye çalışıyorum. İlk günden beri birlikte çalıştığımız öğretmen arkadaşlarım var. Bu durum insanlar üzerinde olumlu bir etki yaratıyor. İstikrarımız, güvenilirliğimizi artırıyor.
Sadece işletmeci gözüyle değil, her zaman öğretmen gözüyle de bakmaya çalışıyorum çünkü ben de öğretmen olarak bu işe başladım. Eğitimlere çok önem veriyorum. Eğitime verdiğim değeri onlara her zaman yansıtmaya çalışıyorum. Buradaki öğretmenlerim, benim reklamımdır. Benim öğretmenim iyi bir eğitim verirse, iyi geri dönüşler alabiliriz. Bu nedenle ben de öğretmenimi en iyi şekilde donatmalıyım ki çocuklara iyi eğitim verebilsin. Bunun en büyük görevlerimden birisi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, burada çok zor bir iş yapıyoruz. Her gün yeteri kadar strese maruz kalırken, bir etkinliğe tek başıma gitmenin bencillik olduğunu düşünüyorum. Onları da her organizasyona dahil etmeye çalışıyorum. İnsanların motive olması gerçekten yaptığı işe yansıyor. Biz burada bir aileyiz. Çalışanlarım genel olarak mutlu çalışırlar. Bunların geri dönüşünü de olumlu bir şekilde görebiliyorum.
Eğitim verdiğimiz alan nedeniyle bir çok farklı birime bağlı bir kurumuz. Sağlık Bakanlığı’na bağlıyız, Milli Eğitim Bakanlığı’na da bağlıyız. Bunun yanı sıra iş kanunları, muhasebe kısmı gibi birçok prosedür var. Ayrıca, özellikle okulu devralmadan önce, ortaklık yapısının içindeyken ciddi zorluklar yaşadım, çokça yıprandım. Ben bu işi tek başıma yapıyorum, zaman zaman bunun sıkıntısını da yaşıyorum. Çoğu kez sorunların üstesinden tek başıma gelmek zorunda kalıyorum. Bu noktadan bakıldığında, öğrenci ile çalışmak işin en kolay kısmı.
Kesinlikle ailem ve öncelikle babam. Her zaman maddi ve manevi destek olmuştur. Babam öğretmen olmasına rağmen aynı zamanda ticaretle de uğraşıyordu ve başarılıydı. Okulda ilk hisse alacağım zaman sektörle ilgili pek bir bilgim olmadığı için tereddütlerim olmuştu. Babam benim hep en büyük destekçim oldu. Onun bana verdiği desteklerle ayakta durduğumu söyleyebilirim.
Annelik uzun zamandır ulaşmak istediğim bir mertebeydi. Hem anne olup hem de bir kurum idare etmek gerçekten zor. Eşimin bu konuda bana çok desteği oluyor. İlk zamanlarda kızımla sürekli birlikteydik, burada onun için bir oda yapmıştım. Zaten herkesin öğretmen olduğu bir ortamdan daha güvenilir bir yer olamazdı. Ancak hareketlenmeye başladıktan sonra evde bakıcıyla birlikte zaman geçirmeye başladı.
Hem eğitimci hem anne olmak daha zormuş. Çocuk gelişimi mezunu olduğum için kızımın neyi yapıp neyi yapmadığını sürekli takip ediyorum. Hep bir değerlendirme halindeyim. Hele bir de çalıştığım alan dolayısıyla üzerine fazla düştüğüm noktalar olabiliyor. Hoş değil belki ama böyle bir meslek hastalığımız var.
Duyularıma hitap eden her şeyi severim. Müzik, resim, kitap, birçok şey… Ancak resme karşı ekstra bir ilgim var. Resim yapmak, boyalarla uğraşmak beni deşarj ediyor. Aklım çok dolu olduğunda puzzle ya da boyama yaparak ciddi anlamda rahatlıyorum.
Hayır, almadım hatta ortaokul ve lisedeyken, resim dersi ödevlerimi annem yapıyordu ama resim yapan özellikle karakalem çalışması yapan insanları gördüğümde çok hoşuma giderdi. Resim, bir gün ‘boyama yapayım’ diye başlayıp beni çok rahatlattığını fark ettiğim bir uğraş aslında.
Başlangıçta da söylediğim gibi bir anaokulu projem var. Çok büyük bir proje. Aslında eğitim sektörüne girişim bu şekilde olacaktı. Çevreyi tanımak, Kocaeli’nin bunu kaldırıp kaldıramayacağını görmek adına biraz beklemeye karar vermiştim. Kendimi bu sektörün içinde bulunca o proje üzerinde tekrar yoğunlaşamadım ancak ilerleyen yıllarda hayalini kurduğum anaokulu projesini hayata geçirebilirim.
Eğitim çok farklı bir sektör. Tabii ki hayatımızı idame ettirecek bir gelire sahip olmamız şart ama eğitim, sadece maddi anlamda düşünülmemesi gereken bir iş. Eğer bir eğitim kurumu açmak isteyen varsa, öncelikleri öğrencilere verilecek eğitim olmalı. Ticari kaygının ikinci planda olması gerekir. Yeni mezunlar içinse her şey aldıkları maaş ya da yaptıkları tatiller değil. Çocuklara sadece genel kültür ya da genel yetenek anlamında değil; sevgi, şefkat, merhamet gibi değerlerin kazandırılması yönünde de eğitim verilmesi gerekiyor. Eğitimcilerin bu noktalara dikkat etmesini bekliyoruz.
NASIL ARANDI: #Hilal Şahinarslan Yaran # Özel Şefkat Özel Eğitim Okulu # çocuk # özel çocuk # eğitim # öğretim #