26-04-2024 11:18

Özden Boğaziçi Koleji’nin kurucusu: Mehmet Özden

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 03/02/2023
Özden Boğaziçi Koleji’nin kurucusu Mehmet Özden temel yapının akademik başarı üzerine kurulacağı ancak öğrencilerin hatta velilerin sosyal merkezmiş gibi kullanacağı Avrupai bir okul kurmak üzere kolları sıvadı
.stripslashes($urun->baslik).

Daha ortaokulda okurken öğretmenlerinin ‘İleride ne olmak istiyorsunuz?’ sorusuna ‘dershane veya okul açacağım’ şeklinde yanıt vermişti. Ve öğrencilik hayatı boyunca zihninde hep özel okul açtığını hayal etti. Hayallerinin peşinden koştu, çok çalıştı, çabaladı, hiç vazgeçmedi. Sonunda çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürdü. Karşınızda Özden Boğaziçi Koleji’nin kurucusu Mehmet Özden…
 

Şimdilik sadece ortaokul öğrencilerine eğitim veren Özden Boğaziçi Koleji’nin kurucusu olan Mehmet Özden’in yeni hayali ise Değirmendere-Gölcük bölgesinde standartların üzerinde, Avrupai bir okul yapmak. “Son 11 yılda yaptıklarımız böyle bir okulu artık ihtiyaç haline getirdi” diyen Mehmet Özden, öğrencilerin bu okulda okumak için can atacağını iddia ediyor.

Mehmet Hocam, kendinizi nasıl tanımlarsınız, kısaca bahseder misiniz?

Ailesine çok düşkün, işini çok seven ve başarılı biriyimdir. Hayattaki en önemli kavramın sağlık olduğuna inanırım. İnsanların dertlerine dertlenen, sevinçlerine en az onlar kadar sevinen bir yapım var. Bu sayede çok kuvvetli arkadaşlıklara ve aile yapısına sahibim. İş anlamında önemli kararlar almadan önce yalnız kalır, beni kolay kolay yanıltmayan iç sesimi dinlerim, daha sonra hayatımda çok önemli yere sahip olan iki arkadaşımla beraber beyin fırtınası yapıp, öyle karar veririm. Beni tanımayan insanlar özel okul sahibi olmam sebebiyle genellikle işimin odağında para olduğunu düşünür fakat Boğaziçi ailesinin içine girince hem kendi değerlerim hem de kurum değerlerimizin odağında öğrenci olduğunu görür.

Öğrencilik hayatımda bile zihnimde özel okul açtığımı hayal ederdim, öğrenciler için farklı neler yapılabilir diye düşünürdüm. Eğer hayal etmezseniz gerçekleştirmeniz imkânsıza yakındır. Bu sebeple hayal gücümün çok iyi olduğuna inanırım. Hayattaki en iyi motivasyonum hayalini kurduğum düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi ve bunların insanlar tarafından takdir görmesi. Bunun mutluluğunu ve verdiği özgüveni size anlatamam. Bizim insanımız; kendi bilinçaltını yönlendirmeyi öğrendiği ve zihin gücünü hayata geçirdiğini anladığı gün çok daha farklı yerlerde olacak, inanılması güç başarılara imza atacak, bunu yakın ve orta gelecekte daha iyi anlayacağız. Sözlerimden de anlaşılacağı üzere inanç ve zeka en önemli değerlerimdendir.

HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ

Özden Boğaziçi Koleji’nin kuruluşundan bugüne geldiği noktayı özetleyebilir misiniz?

Ortaokulda öğretmenlerimiz sınıfa ilk girdiklerinde ‘İleride ne olmak istiyorsunuz?’ diye sorardı. Sınıf arkadaşlarımın cevabı klasikti; avukat, polis, öğretmen, doktor… Sıra bana geldiğinde, ‘ben dershane veya okul açacağım’ derdim. Verdiğim yanıt, öğretmenlerimi gülümsetirdi. O dönem dershane veya okul açmak ulaşılmaz bir şeydi. Hatta bir dershanede öğretmenlik yapmak da… Beni bu düşünceye sevk eden şey ise tanıdığım bir   dershane sahibiydi. Hep onu izlerdim ve onun gibi olmak isterdim. Üniversiteden mezun olur olmaz Aydın’da, kendi köyümde bir yıl öğretmenlik yaptım ama aklımda hep önce dershane sonra okul açma fikri vardı. Bir rutine bağlanmak, sabah okula gidip öğleden sonra çıkmak bana göre değildi. Hayallerimi gerçekleştirme zamanımın geldiğini düşünüp, istifa ettim.

Değirmendere’de bir dershane ile anlaştım. İlk etapta bana çok düşük ücret teklif ettiler ama önemsemedim, ‘ben nasıl olsa kendimi gösteririm’ diye düşündüm. Ve dershane yöneticilerinden 6 aylık süre istedim, ‘sonra tekrar oturur, ücreti konuşuruz’ dedim. Bu süre zarfında inanılmaz çalıştım, öğrenciler benden çok memnundu. Kısa bir sürede nasıl bir öğretmen olduğumu ispatlamıştım. Çalıştığım kurum devam etmem için bana ortaklık teklif etti. 5 ortaktık, zamanla diğer ortakların hisselerini de aldım, tek başıma dershanenin sahibi oldum. Dershaneyi aldıktan sonra öğrenci sayımız artmaya başladı. Öğrenci sayımız iki sene içerisinde 60’tan 856’ya çıktı. Daha fazla da öğrencim olabilirdi ama kontrollü bir büyüme gerçekleştirmeyi tercih ettim, öğrenci sayısı artınca bir kurum daha açtım. Tempom 10’a katlanmıştı ama halimden çok memnundum. Eskiden Değirmendere’de yaşayan veliler bile bizi bilmezken ben yönetimi tek başıma devraldıktan sonra çevre ilçelerden bile veliler çocuklarını bize getirmeye başladı.

Devlet o sene bir karar daha alarak   dershaneleri etüt merkezine çevirdi. Bazı kuruculara da etüt merkezlerini okula dönüştürme hakkı verdi. Ben de fırsatı değerlendirdim, etüt merkezimi Özden Boğaziçi Koleji’ne dönüştürdüm. Devletin aldığı karardan sonra eski dershaneci yeni okulcuydum ve bir hayalimi daha gerçekleştirmiş oldum.

ÖĞRENCİ ODAKLI SİSTEM

Aileler neden Özden Boğaziçi Koleji’ni tercih etmeli?

Biz şimdilik sadece ortaokul öğrencilerine eğitim veriyoruz. 5, 6, 7. ve 8. sınıf öğrencilerimizi hem akademik olarak bilgiyle donatıyor hem de hayata hazırlıyoruz. Bizi diğer okullardan ayıran en önemli özellik ise uyguladığımız ikili sistem. Okulumuzda her branştan en az 2 öğretmen bulunuyor. Mesela matematik dersindeyiz, öğretmen sınıfa girer, dersi anlatır, ödev verir. Bir hafta sonra aynı sınıfa başka bir matematik öğretmeni gelir, aynı konuyu hiç işlenmemiş gibi tekrar anlatır. Öğrencilerin yapması gereken tekrarı biz okulda yaptırıyoruz. Aynı dersi iki ayrı öğretmenden dinleyen öğrencinin hata payı olmuyor.

Başarımızdaki en büyük pay uyguladığımız bu sistemindir. Sınıftaki öğrenci sayımızı en fazla 14’te tutmaya çalışıyoruz. Düzenli bir şekilde bilgiyi ölçeceğimiz denemeler yapıp, eksik konuları tespit ediyoruz. Bu eksiklere göre bireysel veya grup etütleri yapıp, işi şansa bırakmıyoruz. Öğretmen kadromuzu çok zorunlu sebepler olmadıkça değiştirmeyiz. Öğrenci odaklı ve duygunun içinde olduğu bir eğitim anlayışımız vardır.

 

Meslek hayatınızda yaşadığınız en ilginç olay nedir, anlatır mısınız?

Dershane zamanlarında bir gün asistanım bir velinin kayıt için görüşmek istediğini söyledi. Kendisini odama davet ettim. Öğrencisinin akademik olarak çok iyi olmadığını, konu eksiklerinin olduğunu ve notlarının düşük olduğunu söyledi. Kendisine çok üzülmemesi gerektiğini söyledim ve kaydını yaptık. Aradan yaklaşık 6 ay geçtikten sonra aynı veli tekrar geldi. Öğrencisinin artık notlarının çok iyi olduğunu, özgüveninin yerine geldiğini belirtti, ‘size nasıl teşekkür etsem azdır’ gibi söylemlerde bulunarak, beni çok mutlu etti. Arkasından, öğrencisi artık gerekli başarıyı sağladığı için kaydı sildirmek istediğini ifade etti. Çok şaşırmıştım çünkü genelde başarı yakaladığımız öğrencilerin aileleri ‘hocam seneye de buradayız’ derlerdi. Daha önce hiçbir veli ‘çocuğum sizde çok başarılı oldu o yüzden artık kaydını silmek istiyorum’ dememişti. Öğrenciyi toparlamak için öğretmen arkadaşlarım ve ben çok emek verdiğimiz için haksızlık yaşadığımızı düşündüm ama hiç karşı gelmeden kaydını sildim. Bilin bakalım 3 ay geçmeden ne oldu? Aynı veli geri geldi, ‘hocam çocuğumu tekrar kayıt yaptırmaya geldim’ dedi. İkimiz de sadece gülerek konuşabiliyorduk. Öğrenciyi tekrar aldım ve başarılarla dolu bir dönem geçirdik.

NEDEN DEĞİL NASIL DEMELİYİZ

Mesleğinizin en zor yanı nedir?

Öğretmenlerimin her anlamda daha iyi standartlara sahip olmasını isteyip, yapamamak. Düşünsenize; ülkemizi kalkındıran, değer katan o kişileri yetiştiren öğretmenlerin toplumumuzdaki hem maddi hem manevi en değerli kişiler olduklarını. Önce hayal etmemiz lazım.

 

Mesleğinizin en keyifli yanı?

Birçok öğrencinin hayatına dokunduktan sonra ailenizle bir yerlerde otururken yanınıza gelen bir kişinin ‘Hocam beni tanıdınız mı?’ cümlesi. Bunun mutluluğu bambaşka. Eski öğrencilerimle dışarıda karşılaşınca, eşime, çocuklarıma, anneme, babama, onun için neler yaptığımı anlatmaya başlarlar, ben de sessizce dinlerim öğrencimden dökülen kelimeleri, anın tadını çıkarırım, huzur dolar içim. ‘Doğru yoldasın Mehmet’ derim kendi kendime.

 

Çocuklarının başarılı olmasını isteyen ailelere önerileriniz var mı?

Ebeveynlerin görevi çocuklarını korumak değil, onları hayata hazırlamaktır aslında. Daha bebekken bile düştüğünde kaldırmamak, kalkmayı öğretmek lazım. Evinizin merdivenlerini 1 dakikada inmek yerine onun küçük adımlarını bekleyip 10 dakikada inmek gerekir. Başarılı çocukların eğitimi bebeklik zamanlarında başlar. Çocuklarımızın her ihtiyacını karşılamamak lazım çünkü olumsuzluklar karşısında yeni beceriler edinen çocuklar kendilerini yetenekli ve becerikli hissedeceklerdir. Neden sorusu yerine nasıl sorusu sorulmalıdır. Mesela ‘NEDEN sınavda bu kadar dikkatsiz davrandın’ şeklinde eleştirmek yerine ‘Sınavda çok dikkatsiz davrandın bunu NASIL çözmeyi düşünüyorsun’ denmelidir. Bu tutum sorumluluğu çocuğa verir ve kendi problemini çözmeye çalışır.

EĞİTİMDEN ÖNCE SAĞLIK

Türkiye’de eğitim alanında sizce en büyük eksiklik nedir, çözümü için neler yapılması gerekiyor?

Ülkemizde eğitimi yüksek seviyelere getirmek için sağlıktan başlamalıyız. Yapılan araştırmalar sağlıklı bir şekilde okula başlayan öğrencilerin daha meraklı, araştırmacı ve hazır olduklarını ispatlamıştır. Çocuklarına erken yaştan itibaren destek veren ülkelerin eğitimde daha başarılı olduğu görülüyor. Bu bize eğitimin anaokulunda değil ana kucağında başladığını ispatlıyor. Bu verilere göre ülkemizde nüfus artış hızına göre anaokullarının sayısı da artırılmalıdır.

Özellikle Güney Kore ve Finlandiya’da öğretmen yetiştirme programları son derece seçicidir. Türkiye’deki eğitimin en büyük sorunlarından biri öğretmenlik mesleğini icra edecek kişilerin seçimlerinin kıstaslarla belirlenmemesidir. Örneğin üniversite sınavına girmeden önce öğretmenlik bölümünü seçecek adaylardan

• Diksiyon dersleri

• Sınıf hakimiyeti

• Olaylara ön yargılı bakmamak

• Eşitlik duygusuna sahip olmak

• Üst düzey empati yeteneğine sahip olmak

• Özgürlükçü olmak

• Sabırlı olmak gibi daha birçok özelliğe sahip olması istense güzel olmaz mı?

Bu özelliklere sahip olan adayların üniversite sınavında ilk 40.000 kişi arasına girmesi zorunlu tutulmalıdır çünkü ülkeye hizmet edecek bireyler yetiştirecek öğretmenlerin toplumdaki herkesten daha üst düzey donanıma, zekâya ve gelir durumuna sahip olması gerekir. Ayrıca başarılı eğitim sistemlerini okullarda denetlemek için öğretmeni destekleyen nitelikli eğitim yöneticilerine sahip olmamız gerekir. Eğitimde bireyselliğin ve kalitenin bu kadar öne çıkması sebebiyle artık okullarımızın fiziki yapısı da binlerce öğrenciyi barındıran devasa binalar yerine, öğrenci sayısı 350 ve 700 olan iki tip okula dönüşmelidir. Bu okulların sınıf mevcutları 18 öğrenciyi geçmemelidir. Yeni okullarımız, öğrenci ve velilerinin okul saatleri dışında spor, sanat gibi sosyal aktivitelerden faydalanacağı şekilde tasarlanmalıdır. Hafta içi aldığı kaliteli eğitimin yanında hafta sonları ailesiyle birlikte yüzme, tenis vb. etkinlikler için kendi okuluna gitmelidir. Böylece okulları sadece ders işlenen sıkıcı duvarları olan bina yerine öğrencinin ve ailenin kendini bulduğu merkezler yapabiliriz.

YENİ PROJELER YOLDA

Mehmet Hocam son olarak yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Değirmendere - Gölcük bölgesinde standartların üzerinde, Avrupai bir okul yapacağız. Öğrenciler bu okulda okumak için can atacaklar. Son 11 yılda yaptıklarımız böyle bir okulu artık ihtiyaç haline getirdi. Anaokulundan liseye kadar eğitimin verileceği, yüzme havuzundan atölyelere kadar her türlü sportif ve kültürel etkinliklerin yapılacağı ama temel yapının akademik başarı üzerine kurulacağı, okul saatlerinin dışında da kendi velilerimizin ve öğrencilerimizin sosyal merkezmiş gibi kullanacağı bir kurum yapmak istiyoruz.

Adres: Atatürk Mahallesi, Sabiha Gökçen Caddesi, No:15/B Değirmendere/GÖLCÜK

Telefon: (0262) 427 16 16

Instagram: ozdenbogazicikoleji

NASIL ARANDI: #özden boğaziçi koleji # eğitim # mehmet özden # kocaeli # gölcük # değirmendere # okul # kocaeli # kocaeli life

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.