Son 20 yılda etkilerini hep birlikte izlediğimiz sağlıkta dönüşümün bir sonucu da normal doğumlara oldu. Doğum eğitimlerine başlarken katılan çiftlere soruyoruz, ‘Sizin doğum şekliniz nasılmış?’ diye. Sezaryen oranı %10-20 arası çıkıyor yani Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği oranlarda. Sonra çıkan yönetmelik, ardından hoppp oranlar tepetaklak. Bunların nedenlerini farklı yerlerde tabii ki konuşuyoruz ama burada değinmek istediğim şey eğitimini tamamlayarak gelen yeni nesil ‘sezaryen’ yaklaşımından dolayı doğal doğumu unutuyor mu, ne dersiniz?
Doğum, insanoğlu ile başlayan, binlerce yıldır süregelen bir durum. Tabii ki yıllar içinde doğumda karşılaşılan olumsuzluklara karşı önceden fark edilebilecek öngörüler geliştirilmiş, takip süreci oluşturulmuş. Amacımız her zaman anne ve bebeğin doğum sonrası bir arada odalarına çıkmalarını sağlamak.
Günümüzde neler oluyor bir bakalım mı? Kadın gebe kalır kalmaz hemen doğum şekli sorulmaya başlanılıyor? Doğum şekli bilinç altına ‘isteğe bağlı seçilebilen bir durummuş’ gibi yerleşiyor. Sonra geliyor kötü doğum hikayeleri. Hal böyle olunca doğum anı gelip çattığında, çoğu anne adayının aklına hep kötü senaryolar geliyor ve doğum korkusu ile direk sezaryene geçiliyor.
Bir diğer etken de anneanneler :)
Doğumu başlayan kadın, anne olmaya hazırlanıyor. Bu süreçte eğer kendi annesi de yanındaysa, anne olma rolüne mi bürünsün, yoksa annesinin yanında ağrı çekmesine izin verilmeyen küçük kız mı olsun, beyni bu duruma ayak uyduramıyor ve eskiden beri bildiği tanıdık gelen rol gereği küçük kızın ağrı çekmesine izin verilmiyor.
Bu yüzden eğitimlerimde diyorum ki anneannelere doğum anında değil doğum sonrası tecrübelerini aktarmaları için ihtiyacımız var. Bırakın küçük kızınız da büyüsün ve istediği doğum şekliyle anne olsun.
Peki gelelim bebeğin doğum zamanına. Dünya Sağlık Örgütü ve kadın doğum dernekleri bir bebeğin miadını 40 hafta olarak söyler, ‘42 haftaya kadar da beklenilebilir’ der. Peki bu süreyi biz bebeklere tanıyor muyuz? Yoksa ‘Hadi hafta sonu gelmeden suni sancı ile doğurtalım’ ya da doğum sancıları güzel başlamış birine ‘Mesai saati bitmeden doğumu hızlandıralım biraz’ mı diyoruz? Maalesef bu konu tek başına kadın doğum doktorunun çözeceği bir durum değil. Doğum için herhangi bir mesai veya tatil stresi yaşanmaması için 24 saat vardiyalı ameliyathane ekibinden çocuk ekibine ve doğumhane ekibine kadar tüm personeli çalışan bir hastaneye ihtiyaç var. Bu sağlandığı taktirde doğum gece yarısına mı denk gelecek, aktif faza geçip epidural takılması gerektiğinde anestezi doktoru hastanede olacak mı endişesi yaşanmaz. Doğum için hastane seçerken bunlara dikkat etmelisiniz.
Ve annelerin asıl korktuğu, ‘Kesi olacak mı, çok yırtılacak mı?’ sorusu. 2013 yılından beri kadın doğum uzmanı olarak binlerce bebeği annesine kavuşturdum. Bu süreçteki tecrübemde gördüm ki doğumu uzaktan takip ettiğinizde, hiç müdahale etmediğinizde, perine öyle güzel esniyor, bebek yolunu öyle güzel buluyor ve bebeği dışarı çıkarabilmek için kasılmalar öyle güzel dizayn ediliyor ki hayranlıkla izliyorsunuz. Yani aslında doğum kendi kendine oluyor. Buradan bir kadın doğum hekiminin görevi, yolunda gitmeyen bir şey olduğunda ona müdahale ederek durumu yoluna koymak olmalı aslında.
Ve tabii ki bir gebenin ona doğum yolculuğunda eşlik edeceği tecrübeli bir ebesi olmalı. İdeal ekip ve ideal ortam oluştuğunda ne karından basmak, ne epizyotomi açmak, ne suni sancı takmak standart hale gelir. Bu sayede doğum travmaları azalır, yeni kuşaklara anne olmanın hazzını anlatan, deneyimlemiş kişiler tarafından normal doğum anlatılır ve teşvik edilir. Böylece gerçek bir doğal doğum yaşanmış olur.
ANTE KLİNİK
Yahya Kaptan Mah. Şht. Ali İhsan Çakmak Sok. No:10 İzmit/Kocaeli
Telefon: 0542 311 26 83
I drbilgeogutcuoglu
NASIL ARANDI: #op. dr. bilge öğütcüoğlu # doğum # kadın doğum # bebek # çocuk # doktor # ante klinik # kocaeli # izmit # yahya kaptan
15 günde Amerika turu yaptık. 11 gün boyunca New York’u keşfederken, sonraki 3 günü Washington’a ayırarak, bu büyülü ülkenin en canlı iki şehrine göz kırptık
