Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1983, Konya doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Konya’da tamamladıktan sonra İstanbul Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimimi, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de kadın doğum ihtisasımı tamamladım. 2013 yılında kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak Kocaeli’ye atandım. Gölcük Devlet Hastanesi ve ardından Acıbadem Kocaeli Hastanesi’nde görev yaptım, şimdi de kendi yerim olan Yahya Kaptan Mahallesi’ndeki Ante Sağlık’ta kadınların sağlığına dokunmaya devam ediyorum. Evliyim, 8 ve 14 yaşlarında 2 kızım var.
İş hayatına nasıl ve ne zaman atıldınız?
Aslında tıp fakültesini kazandıktan sonra yolum belli olmuştu. Henüz ikinci sınıftayken kadın doğum bölümünü sevdiğimi anlayıp, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmaya karar vermiştim. 2007 yılında pratisyen hekim olarak göreve başladım, akabinde uzmanlık sınavı, sonrasında kadın hastalıkları ve doğum ihtisasımı tamamladım.
Kariyer basamaklarını tırmanırken itici gücünüz neydi?
Görevim, insan sağlığı olduğu için hataya yer olmayan bir meslek koluydu. Bize ilk öğretilen cümle ‘primum non nocere’ idi, yani ‘önce zarar verme’… Hocalarımız bize eğer tedavi edemiyorsak hastaya dokunmamayı öğretti önce. Dolayısıyla önce zarar vermemeyi öğrenirken, komplikasyonları yönetmeyi ve tedavi etmeyi öğrenmek zaten sizi kariyerinizde yukarılara taşıyan bir konuymuş, bunu da yaşayarak görmüş oldum.
Sizce başarının altın anahtarı nedir?
Çalışma hayatımda önceliğim hiçbir zaman para kazanmak olmadı. Yapmak istediğim şey her ne ise önce onu çok iyi öğrenmeye gayret edip, uyguladım. Bu da başarıyı peşinde getiren şey oldu.
Kadınların iş hayatında yaşadığı en temel sorun nedir? Siz bu sorunları aşmak için nasıl bir yol izliyordunuz?
Maalesef erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. İş hayatında da ilk başladığım dönemlerde yöneticilerimizde erkeklere yönelik pozitif ayrımcılığı zaman zaman hissettiğim olmuştu. Yapım gereği bunu dile getirerek değil de onların yaptığının daha iyisini yaptığımı göstererek bu durumu düzeltemeye çalıştığımı hatırlıyorum. Tabii ki zaman ve güç kaybı olarak daha fazla yorulmama neden olmuştu. Benim fikrim, bu durum tüm iş kollarında aynıdır. Kadınlar kendi işlerine odaklanıp en iyisini yaptıklarını gösterdikçe bu algının değişeceğine inanıyorum.
İş hayatı içinde bir kadın olarak cumhuriyete neler borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Ben bulunduğumuz bölgeye göre iyi bir ailede doğduğumu düşünüyorum. Okumanın, kadının çalışmasının normal ve en doğal hak olduğunu düşünerek büyümüştüm. Büyüdüğümde gördüm ki aile istese bile ülke yönetimleri bunu onaylamıyorsa, kız çocuklarının elinden bir şey gelmiyormuş. Çok acı ki hala birçok ülkede kadınların hiçbir hakkının olmadığını görüyoruz. Bunları öğrendikçe bizim rahatça yaşayabiliyor oluşumuzu cumhuriyete borçlu olduğumuzu görüyorum. Az önceki soruda bahsettiğim gibi içten içe zaten erkek egemen bir ülkedeyiz. Kadınlar çalışıp ürettikçe, toplum içindeki statüleri ve çalışma hayatının içinde olmalarına karşı gelişen bakış açısı değişiyor. Ama bunu deneyimleyebilmek için önce kadınlara bu fırsatın veriliyor olması gerekir. Bu fırsatın verilişini yine cumhuriyete borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Cumhuriyetin size tanıdığı en büyük özgürlük nedir?
Biz bu sistemin içine doğduğumuz için şu an sahip olduklarımızı sanki olması gerekenlermiş gibi düşünüyoruz. Cumhuriyetin uygulanmadığı ülkelere baktığımızda nelere sahip olduğumuzu kıyaslama imkânımız oluyor. En büyük özgürlüğüm; kendime ait bir mesleğimin olması ve bunu özgürce, tabii ki tıbbi çerçeveler dahilinde uygulayabiliyor olmak diyebilirim.
Cumhuriyet kadını denilince gözünüzde canlanan fotoğrafı birkaç cümleyle tarif eder misiniz?
Eski resimlerde cumhuriyet öncesi ve sonrası fark çok güzel görünüyor. Cumhuriyet sonrası fotoğraflarda kadınlar daha özgüvenli, kendinden emin, gözlerinin içi gülüyor. O fotoğraflarda gördüğümüz, geleceğe güvenle bakan kadınlar bugün çalışma şevkimizi ve motivasyonumuzu artırıyor.
Atatürk’ün kadınlarla ilgili söylediği en sevdiğiniz söz hangisidir?
Atatürk’ün kadına verdiği değeri hepimiz biliyoruz. Anne-baba çocuklarına sahip çıkarsa, tüm toplum tarafından değer görür. Bu sebeple Atatürk’ün kadına değer veren tutumu, şu an kadının ülkemizde daha çok söz sahibi olmasını sağlamıştır. Atamızın en sevdiğim sözlerinden bir tanesi: ‘Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden daha çok aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.’
Atatürk’ün bizlere verdiği bu sorumlulukla daha çok çalışıp, onun bu tutumunun ne kadar doğru olduğunu göstermeliyiz.
NASIL ARANDI: #op. dr. bilge öğütcüoğlu # kadın hastalıkları # 8 mart dünya kadınlar günü # cumhuriyet # atatürk