İlköğretime başlama yaşı gelmiş olsa bile her çocuk okula başlamaya hazır olmayabilir ve bu noktada atılacak yanlış bir adım, çocuğun tüm yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. İzmit Konak Hastanesi’nden uzman psikolog Angela L. Orge, çocuğu ilköğretime başlayacak anne-babaların yaşadığı endişelerden ve ‘okul olgunluğu’ seviyesinin tespit edilmesini sağlayan testlerin öneminden şöyle bahsetti:
“Eğer hayat bir sınav, hayatın içerisindeki yaşanmışlıklar da dersse; o zaman ezbere ilerlemektense bilinçli yaklaşım göstermek, bizi kaliteli bir sonuca daha rahat götürür.
Çocuğu okula başlama yaşına gelmiş olan ebeveynler için ‘hala erken, daha çocuk, küçük, yapamaz, beceremez, bu yaştaki çocuk bu yüklerin altından kalkamaz’ gibi düşünceler büyük endişe yaratmaktadır. Bu dönemde anne-baba kaygılıysa, bu duygu çocuklara da yansıyacak ve kısır döngü şeklinde devam edecektir. Anne ve babayı kaygılı gören çocuk korkacak, endişelenecek; çocuğu bu halde gören anne-baba daha çok panik yapacak ve endişelenecektir. Çocuğun evden ayrılıyor olması bir takım endişelerin ve kaygıların su yüzüne çıkmasına neden olacaktır ancak bu şekilde davranmak, kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi hem anne-babanın hem de çocuğun daha sıkıntılı bir süreç yaşamasına neden olacaktır.
Çocuğunuz okula başlıyor… Bu aşamadan sonra kaygılanmak yerine; nasıl davranacağı, neler yapacağı konusunda çocuğu bilinçlendirmek ve okula hazırlamak ona hem güven verecek hem de rahatlatacak yaklaşımlardır.
Okul öncesi dönemde, çocukların fiziksel, zihinsel, duygusal gelişiminin takibinin yapılması çok önemlidir. Bir uzman tarafından gözlemlenmiş ve çeşitli testlerden geçmiş (her çocuğun bireysel ihtiyacına göre) çocuğun değerlendirmesi ciddiye alınmalı ve gereken destek istikrarlı bir şekilde sağlanmalıdır. Her gecikme, çocuk için geri dönüşü olmayan bir eksiklik halinde kalabilir.
Her çocuğun ilköğretime başlama hazırlığı ve hazır bulunuş düzeyi farklıdır. İlköğretim yaşı gelen her çocuk, okula başlamaya hazır demek değildir. Başka bir deyişle, çocuğun yaşı, ilköğretime başlaması için hazır olduğuna karar vermemiz için tek başına yeterli bir kriter değildir.
Okul olgunluğu seviyesinin tespit edilmesi adına biz psikologların uyguladığı çeşitli testler ve değerlendirmeler vardır. Bu testlerle dil gelişimi, duygusal gelişimi, sosyal becerileri, iletişim becerileri, bilişsel gelişimi, genel bilgi düzeyi; motor gelişimleri yani küçük ve büyük kas becerilerinin gelişimi; odak ve algı gücü, dikkat ve konsantrasyon süresi, el-göz koordinasyonu, sayı bilgisi, kopya etme; farklılıklar, benzerlikler, şekil-zemin ilişkisi, neden-sonuç ilişkisi, yönerge alma ve aktarım kolaylığı; görsel ve işitsel kısa süreli hafıza gibi becerilerinin seviyeleri tespit edilebilmektedir. Testlerin sonuçları, çocuğun okula başlama ya da başlayamama uygunluğu da vermektedir.
Bu testlerin sonuçlarını değerlendirdiğimizde, anne ve babalara aktardığımız bilgiler ışığında, çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini desteklemek adına onlarla birlikte yapılan çalışmaların planlarını oluşturabilmekteyiz. Çalışma egzersizleri zaman sürelerine endeksli olup istikrar ve disipline bağlıdır. Çalışmalar ebeveynlerin gözlemi altında yapıldığı için aralarındaki iletişim ve takip, gerçek bir özdeğerlendirme ve özeleştirme oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak da çocuğun akademik hayatı boyunca, daha kolay bir destek sağlanabilmesine imkan verir.
Bana göre en önemli ve aslında büyük öncelik taşıyan değerlendirme, kişilik testidir. Kişilik testi; çocuğun keyif aldığı, meraklı ve keşfe açık olmak adına teşvik edildiği projektif bir testtir.
Değerlendirmede; duygusal zeka gelişimi ile ona bağlı olarak yaşanılmış ve kodlanmış olan korkular, fobiler, bağımlılıklar; rutin ve alışkanlıklara bağlı kazanılmış olan farklı savunma mekanizmalarında yer alan davranış, tutum ve tavırlar önem arz etmektedir. Kişilik testi değerlendirmeleri sonucunda, ihtiyaçlarına göre ebeveynler ve çocuklarla grup ve bireysel terapi seansları yapmaktayız.
Duygusal zeka gelişimine göre çocuğun hissettiği duyguları anlayabilmesi, adlandırabilme ve aktarabilme imkanı veren becerilerinin gelişmesi; gösterdiği çaba, gayret, istikrar miktarı ve kalitesi, değerlendirilme kolaylığı yaşaması; öz eleştiri yapabilme ve yenilikleri kolay kabul edip alışmasına, sorun çözme becerisini geliştirmesine imkan sağlamaktadır. Okul hayatı boyunca akranlarıyla ilişki kurabilmek ve kabul edilmek; kendini ifade etme ve ortaya koyma kolaylığı; örnek olabilmek ve lider konumuna gelebilmek; özel ya da önde olma isteğinin tatminini yaşayabilme imkanı her çocuğun hakkıdır. Bununla birlikte aile içi iletişimde; ebeveynler arasındaki iletişim tarzları, aile tutumları ve talepkarlığına maruz kalan çocuklar, okul hayatı boyunca etkilenmektedir. Onun için aile terapileri sırasında, her bir üyenin kazandığı farkındalık, ikili ve aile ilişkisi için önemli bir unsurdur. Anlaşıldığı gibi çocuğun okula başlamasıyla birlikte her aile için yeni ve önemli bir serüven başlamaktadır. Her birinin önemi tartışılmaz.
Ancak yukarıda anlattığım durumun sadece okula başlamaya hazırlanan çocuk için geçerli olmadığının altını çizmek istiyorum. Bizler gibi yetişkin yaşta olanlar için de okul hayatının başlangıcı önemli ve bir şekilde zorlayıcı oldu. O halde bu duygular bilinçaltımızda kayıttadır. Çocuklarınız okula başladığı gün hep birlikte bir yolculuğa çıkıyorsunuz… Bu yolculuk en değerli varlıklarınız yani çocuklarınızın eğitim yolculuğudur. Çocuklarınızı, sizlerin geçmişte yapamadıklarınızı yapacak, başaramadıklarınızı başaracak, gizli bir ‘proje’ ya da gizli bir ‘bahçe’ olarak görmeyin. Onlara doğru yerleri gösterelim ki kendi bahçelerini kurabilsinler, kendi fidanları ve çiçeklerini diksinler, büyütsünler. Zaman zaman neyi nasıl yapacakları konusunda onlara yol gösterelim, tecrübelerimizle fikir verelim ancak onların yerine geçmeyelim.
Her çocuk bir bireydir ve keşfedilmeyi bekleyen yetenekleri vardır. Bize düşen görev onların ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerini, geliştirilmelerini sağlamaktır. Haydi gelin, eğitim yolculuğunda çocuklarınıza küçük dokunuşlarla yön verin. Onlara varlığınızı daima hissettirin, güven ve şefkat verin ki güzel bir gelecek inşa edebilsin. Bunları geçmişe takılıp kalmadan, etkisi altında olmadan ama geleceğin kaygısıyla bu günü de yitirmeden yapabilmek için çaba gösterin. Çocuklarınızla yaşadığınız her anın paha biçilemez olduğunu göz ardı etmeyin.
Çocuklarımız evimizden 3 sebep için çıktıklarında, ebeveyn olarak katlanmak daha kolay: Okumak için, çalışmak için, evlenmek için. Başka sebeplerden ötürü uzaklaştıklarında ardında kalan acı veren duygular yükümüz olur.
Evimize dönen çocuklar 2 temel sebepten ötürü geri gelirler: Geleneksel tutum (nezaket, mecburiyet) ve yaşanılmış güzel anılar… Gerçekçi ve sevgi dolu. Ailede güçlü ve değerli bir iletişim adına bir ‘YASAK’ unsuruna önem verin:
Yargılama Aşağılama Suçlama
Azarlama Kıyaslama.
NASIL ARANDI: #özle konak hastanesi # izmit # okul # öğrenci # öğretmen # eğitim # öğretim # okula başlamaya hazır mı # uzman görüşü # psikolog Angela L. Orge # kocaeli