Öğrencilik yıllarında edindiğimiz hobileri meslek sahibi olup da iş hayatına atılınca, rafa kaldırırız çoğu zaman. Bunu yaparken gerekçemiz de hazırdır: İş yoğunluğunda hobilere ayıracak vakit yoktur. Hele bir de aile kurulmuşsa, çoluk çocuğa karışılmışsa, imkansızdır. Ancak böyle düşünmeyip, hayallerinin peşinden koşmaya devam edenler de var. Hatta yoğun iş temposu arasında hobilerine vakit ayıramadığı için strese girenler bile var. Tıpkı, diş hekimi Volkan Severcan gibi.
Çocukluğundan itibaren sporla iç içe olan, gençliğinde yelken sporuyla ilgilenen, sonrasında dalışa merak salan ve bu alanda 3 yıldızı almak için son dönemece girmiş bir isim Volkan Severcan.
Volkan Bey’in ilgi alanında sadece spor yok. Müzik kulağı da iyi olan Volkan Bey aynı zamanda saksafon çalıyor ve “Nefesime çok güveniyorum” diyor. Kayak yapmayı ve fotoğraf çekmeyi de seven Volkan Severcan, ‘hala sevgiliyiz’ dediği eşi Gizem Hanım ve oğlu Bora ile zaman geçirmekten de keyif alıyor. Gelin; hobilerini, hayallerini ve mutlu evliliğinin sırlarını Volkan Bey’den dinleyelim.
1980, İzmit doğumluyum. Aslen Yarımcalı’yım, orada büyüdüm. Petkim İlköğretim Okulu ve Oruç Reis Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 2003 yılında mezun oldum ve Kocaeli’ye döndüm. 2008 yılında evlendim, bir oğlum var.
Kocaeli’yi seviyorum. İstanbul öğrencilik için çok güzel ancak hayat kurmak için zor geldi. Ben biraz daha sakin bir yaşamı seviyorum. Kocaeli’ye döndükten sonra evlendim, eşim Gizem ve oğlum Bora ile Maşukiye’de yaşıyoruz. Özellikle çocuğumun yeşillikler içinde ve rahat büyümesi için burayı tercih ettim.
Eşim Gizem, komşu kızıydı (gülüyor). Şu an Bilnet’te matematik öğretmeni olarak görev yapıyor. Yarımca’da aynı apartmanda oturduk birkaç yıl. Daha sonra taşındılar ancak biz arkadaş olarak görüşüyorduk. İkimiz de İstanbul’da üniversiteyi kazanınca, görüşmelerimiz daha da arttı. Birbirimize destek amaçlı görüşmelerimiz sıklaştıkça, arkadaşlığımız aşka dönüştü. 8 yıllık bir birlikteliğin ardından nişanlandık ve 2008 Mayıs’ta evlendik. Aslında hala sevgiliyiz.
Aynen. Bence çocuk doğduktan sonra o evliliğin içinden yeni bir aşk doğuyor. İnsan eşinin yanında bir de çocuğuna aşık oluyor. Aşık olduğum insanla beraber bir aşkı daha paylaşıyorum. Bu da çok güzel bir duygu.
Bence ikimizin yüreğinde hissettikleriyle alakalı bir şey bu. Evlenirken aslında hayat arkadaşınızı da seçmiş oluyorsunuz. Biz ömrümüz yettiğince birbirimize hayat arkadaşı olmayı seçtik.
Öncelikle birbirimize katkımız çok fazla. İkimiz de insanlarla ilgilendiğimiz için paylaşacak şeylerimiz bitmiyor.
Evet, saksafon çalıyorum. Çok iyi seviyede olmasam da kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Aslında müziğe ilgim üniversite yıllarında başladı. Bir grubumuz vardı ve basgitar çalıyordum. Hatta İstanbul Üniversitesi’nde pek çok konser de verdik. Daha sonra araya askerlik, iş, evlilik girince basgitar bir kenarda kaldı. Böyle olunca biraz soğudum ama müzik içimde bir ukde olarak kaldı.
Nefesime çok güvenirim, kuvvetli bir nefesim vardır. İlk etapta sol klarnet denedim ama tarzım olmadığını anlayınca vazgeçtim. Nefesli enstrümanlar araştırmaya başladığım sırada İzmit’te, Sabancı Kültür Merkezi’nde Mehmet Erdem konseri vardı. Onu dinlemeye gitmiştim. Konserde saksafonist Batuhan Şallıel’e hayran kaldım. Türkiye’nin bu alanda virtüözlerinden birisidir. Ona duyduğum hayranlıkla saksafona yöneldim.
2 yıl önce saksafon çalmaya başladım. Öğrenmek bitmiyor ve hala ders alıyorum. Nefesli enstrümanlar zordur. Bir de saksafon yüksek desibelli bir enstrüman. Ben bu aleti almaya karar verdiğimde bir hoca desteğiyle almayı uygun gördüm. Bir müzisyen arkadaşım beni Özgür Şengül Hoca ile tanıştırdı. Donanmanın bandosunda görev yapan bir isim kendisi. Bana ilk sorduğu şey nerede oturduğum oldu. ‘Neden sordunuz’ diye karşılık verdim. ‘Apartmanda oturuyorsan hiç çalışamazsın, çalışamayacaksan hiç almayalım enstrüman’ dedi. Ben de müstakil evde oturduğumu söyleyince, hemen çalışmaya başladık.
Benimkisi bir hobi ama çok fazla müzisyen arkadaşım var. Belli bir seviyeye gelirsem değişik yerlerde müzik yapan arkadaşlarıma misafir enstrümanist olarak eşlik edebilirim diye düşünüyorum.
Evet, sporcu bir geçmişim de var. Ortaokul yıllarımda Yarımca Yelken Kulübü’nde yelken sporuna başladım. Belirli bir seviyeye geldikten sonra hem Kocaeli bölgesinde hem de Marmara bölgesinde yarıştım. Uluslararası düzeyde Adıyaman’da bir yelken yarışına dahi katıldım, derecelerim var. Ancak yelken sporu vakit alan bir şey. Profesyonel olarak yapmaya başlayınca neredeyse tüm gününüzü yelkene ayırmanız gerekiyor. İş hayatına atıldığımda yelken sporundan eski tadı alamadığımı anladım. Bu sırada bir meslektaşım sayesinde Kocaeli Doğa Sporları Kulübü (KODOSK) ile tanıştım. Pek çok doğa sporu yaptım. İlk rafting deneyimimi KODOSK’ta yaşadım. Raftingi yaptığım günün ertesinde tüplü dalış vardı. Deneme dalışı yaptım ve o andan itibaren su altı sevdalısı oldum. Zaten suyun üstünü çok seviyordum, suyun altı da çok cazip geldi. 2 yıldızlı dalıcıyım, 3 yıldızı yakında alacağım.
Hobilerim müzik, dalış, doğa sporlarıyla sınırlı değil. Aynı zamanda kayak da yapıyorum. KODOSK sayesinde kayak sporuna da başladım. Böylelikle kış mevsimi, benim için anlam kazandı. Kartepe bile anlam kazandı benim için. Kocaeli’de yaşadığımız için aslında çok şanslıyız. Bu sporları yapmak için çok uzaklara gitmek gerekmiyor.
Eşim dalış hariç diğer sporlarda bana eşlik ediyor. Müzikle de ilgileniyor. Örneğin perküsyon çalıyor. İleride belki oğlum da bize katılır.
Aslında fotoğraf çekmek, eşimin hayaliydi. Kendisi fotoğraf çekmeyi çok sever, bana da bulaştırdı. İzmit’te Kocaeli Fotoğraf Sanatı Kulübü (KASK)’nde eğitim gördük. Çok güzel ekipmanlar, bilgilendirici kitaplar aldık. Fotoğraf gezilerine, yarışmalara katıldık. Hala fotoğraf çekmeyi çok seviyoruz. Son dönemde fotoğraf makinesi taşımak zor geldiği için cep telefonlarımızla fotoğraf çekmeye başladık ki bana göre cep telefonlarının profesyonel makinelerden aşağı kalır yanı yok. Doğru kompozisyonu yakaladığınızda elinizdeki makinenin bir önemi kalmıyor.
Bazı arkadaşlarım ‘Her şeyi denedin’ diyorlar. Evet, her şeyi deniyorum, denemeye de devam edeceğim. Bu durum insana çok şey katıyor. Bir uğraşıda başarılı olmak, iyi bir yere gelmek ya da çok iddialı olmak önemli değil. Tüm bunların insana kattığı değerler önemli. Bir enstrüman alıyorsunuz müziğe ilginiz artıyor. Bir spora başlıyorsunuz o sporla ilgili her şeyi öğreniyorsunuz. Bunlar insanı geliştiren şeyler. Bu kadar şeyin mesleğime de bir miktar katkısı oluyor.
İnsan sporla birlikte mücadele etmeyi öğreniyor. Bu mücadele içerisinde centilmen olmayı öğreniyor. Sanat, insana farklı bakış açısı kazandırıyor. Çok yönlü olmak, tanıştığım insanlarla diyalog kurmamı kolaylaştırıyor.
Yeni yılda hobilerime biraz daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Bu röportajı farklı farklı kişiler okuyacak. Onlara şunu söylemek istiyorum; çocuklarınızı çok yönlü yetiştirin. Her şeyden anlayan, her şey hakkında bilgisi olan nesillere çok ihtiyacımız var. İnsanlar hayallerinin peşinden koşmalı, yaşı ne olursa olsun yapmalı bunu. ‘Artık benim yaşım geçti. Bu saatten sonra yeni bir enstrümana mı başlanır, yeni bir spora mı başlanır’ düşüncelerinden sıyrılsınlar. Hayalleriniz, hayalde kalmasın, gerçeğe dönüşsün. Bir insan severek yaptığı her şeyde başarılı oluyor.
Mesleğimi yapmasaydım, yelkene ve denize yakın olduğum dönemlerde belki bir sörf hocası olabilirdim diye düşünüyordum. Spordan uzaklaşıp müziğe yakınlaşınca, belki müzik hocası olabilirdim. Mesleğimi de severek yapıyorum ama biz Türk insanı olarak çocuklarımızı belirli meslek grupları üzerine yönlendiriyoruz. Ben çocuğumu ne istediğini bilen bir birey olarak yetiştireceğim. Oğlum neye karar verirse ben de onu destekleyeceğim.
Piyanoyla başlamasını isterim. Biz sonradan müzik eğitimi aldık ama oğlumun temeli sağlam olsun istiyorum.
‘Ne olursa olsun hayallerinin peşinden koş ve mutlu ol’ derdim. Her zaman ona destek olacağımı söylerdim.
Ben oğlum Bora’nın oyun arkadaşıyım. Bir gün beni çok mutlu eden bir şey söyledi. Arkadaşlarıyla oyun oynuyordu, beni görünce “Arkadaşlar babam geldi. Babam her oyunu oynar” dedi. Orada arkadaşlarına hava attı. Bu benim çok hoşuma gitti. Belki ileride okul arkadaşı, iş arkadaşı olacağım. En büyük hobim, oğlumla ilgilenmek aslında.
NASIL ARANDI: #volkan severcan # diş hekimi # hobi # saksafon # yelken # sualtı # dalış # müzik # gizem severcan # bora severcan