Geçmişin fotoğraf sanatı olarak bilinen ve eski dönmelere ait pek çok yazılı eserde kullanılan minyatürü günümüzde yaşatan en başarılı sanatçılardan birisi de Deniz Gülsün Sarıbay. Sarıbay, aşkla bağlı olduğu bu sanatı sadece yaşatmakla kalmıyor, sayısız öğrenci yetiştirerek gelecek nesillere de aktarıyor. Türkiye’nin sayılı tarihçilerinden yazar ve akademisyen İlber Ortaylı’nın öğrencisi olan; hocasının kendisine yüklediği kültürel ve sanatsal misyonu hakkıyla taşıyan Deniz Gülsün Sarıbay, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı çatısı altındaki Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Merkezi’nde minyatür sanatının yeni kuşak temsilcilerini yetiştiriyor. Büyük bir incelik isteyen bu sanatın, tarih bilincinin oluşturulması ve Türklük sevgisinin kazandırılması için geleceğe taşınmasının şart olduğunu söyleyen başarılı sanatçıyla minyatür sanatının geçmişi ve önemi üzerine konuştuk.
1962 yılında Gölcük Askeri Hastanesi’nde doğan bir asker kızıyım. Ailemde pek çok kişi sanata ve el sanatlarına yatkındı. İzmit Lisesi mezunuyum. Eğitimim sırasında edebiyatla çok ilgilendim fakat Ankara Üniversitesi’nde siyasal bilimler okumayı tercih ettim. Orada çok sevdiğim hocalarımdan İlber Ortaylı’nın en başarılı öğrencilerinden biriydim.
Selçuklu Dönemi’ni araştırmam ve minyatür sanatına eğilmem konusunda beni İlber Hocam teşvik etti. Bana kültürel ve sanatsal misyonlar yükledi. Selçuklu Dönemi üzerine çok çalıştım. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Atölyeleri’nde muazzam bir el yazmaları koleksiyonu vardı ve o koleksiyona erişebildiğim için çok şanslıydım. Süheyl Ünver, Bedia Altunbaş ve Nusret Çolpan’ın öğrencisi oldum; onlardan muazzam bilgiler aldım. Minyatür sanatının inceliklerini öğrendim. Selçuklu Dönemi’ni anlatan ilk sergimi 2007 yılında Ankara’da açtım. Sonrasında da sayısız eser ürettim, sergiler açtım. Minyatür sanatını öğrettim, öğrenciler yetiştirdim, yetiştiriyorum.
1993 yılından beri minyatür sanatıyla ilgileniyorum. Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ve Kültür Bakanlığı’na bağlı Milli Kütüphane’de 2007-2008 yılında çok ses getiren bir sergi açtım. Sergilenen eserler 11. Yüzyıl’dan beri ilk defa yapıldı. Selçuklu dönemine ait ve bugün pek çok mimaride kullanılan sekiz köşeli yıldızı minyatür olarak çalıştım.
Sekiz köşeli yıldız; dört Türk boyunun dört yönde fetihler gerçekleştirmesini ve sınırlarını genişletmeye devam etmesini temsil ediyor. Bu sekiz köşeli yıldız Alaaddin Keykubat’ın Konya’daki Kubad Abad Sarayı’nın duvarlarında kaplıdır. Eserler 11. Yüzyıl’dan bu yana ilk kez arkadaşlarım ve benim tarafımdan yapıldı. Daha sonra valilik tarafından Konya’ya davet edildim ve büyük bir şerefle sergimi Mevlana Müzesi’nde açtım. Aylarca ziyaretçilere açık kaldı. Bazı eserleri de müzelere hediye ettik. Öyle ki bizim bu sergilerimizden sonra Selçuklu Dönemi’ni anlatan diziler yapılmaya başlandı.
Çünkü çok uğurlu. Selçuklu’nun iki uğuru var. Biri firuze rengi, diğeri altın rengi. Semerkant’tan, Ahmet Yesevi Dönemi’nden beri firuze ve altın yan yana gelince çok farklı bir enerji boyutu, bir ruhaniyet ortaya çıkıyor.
Minyatür geçmişin fotoğraf sanatı aslında. O dönem fotoğraf makineleri olmadığı için bazı konuları resmederek anlatmak gerekiyormuş. Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahlara rapor vermek gerektiğinde, kimi konular minyatür sanatıyla resmedilerek anlatılırmış. Daha sonra savaşlar, güzel olaylar da minyatürle anlatılmaya başlanmış. Örneğin III. Ahmed’in oğlunun 52 gün süren sünnet töreni minyatür sanatıyla albüm haline getirilmiş ve ciltlenerek padişaha hediye edilmiş. Ardından çıkılan büyük seferlerde askeri topografyaların çizilmesinde de bu sanat kullanılmış. Kısacası günümüzün fotoğraf albümleri, o yıllarda minyatür sanatıyla tarihe kazandırılıyor.
Kesinlikle öyle. Minyatür, zor ve çok incelik, emek isteyen bir sanattır. Kat kat yapılır minyatür. Zemin boyasını yaparsınız, kuruması için en az 3 gün beklersiniz. 30x40 ebadında bir minyatür çalışmasını ancak 1 ayda bitirebilirsiniz. Daha büyük boyutlu çalışmalar en az 3 ay sürer ve saatlerinizi bu sanata vermeniz gerekir. Konsantrasyon, yetenek ve incelik bu sanat için önemli. Bir de aşkla yapmak... Bunun yanında bu sanatta semboller çok önemlidir. Örneğin, boyalar deniz kabuğuna konulur. Deniz kabuğundaki sedef boyayla bütünleştiğinde boya daha parlak olur. Bunu da geçmişteki minyatür eserlerinde o dönemin ünlü minyatürlerinin ellerinde deniz kabuğunu görünce anladık. Bir de 5’li sembollerimiz var. İslam’ın 5 şartından dolayı 5 rakamı minyatür sanatı için önemlidir. Örneğin, ben 5 rakamı şeklinde yapılan bir çiniyi fırçamı üzerine koymak için kullanıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim; geleneksel Türk süsleme sanatları atölyemizdeki eserlerin hepsi Topkapı’da veya İstanbul’daki el yazmaları kütüphanesinde sergileniyor. Eserlerin gerçeği deri üstünde veya altın varakta oluyor. Yani biz hayali bir eser ortaya çıkarmıyoruz, üstatların eserlerini yapıyoruz. Ben bir eseri yaparken önce araştırıyorum. Bir konu üzerinde çalışacaksam o yere gidiyorum, görüyorum ve fotoğrafını çekiyorum. Çektiğim fotoğrafların birebir ölçüsünü çıkarıp düzenledikten sonra minyatür sanatına kazandırıyorum. Mesela Niğde’de ahşap bir kapı kepenginin fotoğrafını çekip doğrudan doğruya resimlendirip, renklendirmiştim. Yine Bilecik Söğüt’te Ertuğrul Gazi Kuruluş Şenlikleri’ne gittim, Dede Korkut’un deyişlerini ve oba hayatını yansıtan 4 eser hazırladım ve orada sergiledim.
Siyasal bilgiler fakültesinin derneği olan Mülkiyeliler Birliği Vakfı Müdürlüğü’nden emekli olunca, Kocaeli Üniversitesi’nde yurt müdürlüğü görevine davet edildim. O vesileyle Kocaeli’ye geri döndüm. Sonra Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Merkezi’nde öğrenci yetiştirmem istendi. Sekapark kültür alanındaki evlerden birini bize tahsis ettiler. Geleneksel sanatlarımızdan ebru, hat, tezhip ve minyatürü burada öğretmeye ve yaşatmaya devam ettim. Atölyemiz Türkiye’deki sayılı atölyelerden biri. Dolayısıyla burası emekliliğimde de bu sanatı devam ettirebilmem, gelecek nesillere aktarmam için çok büyük bir şans oldu benim için.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı bünyesinde 6 yıldır eğitim veriyorum. Atölyenin ders programlarını yazıyorum. Akademik ciddiyette programlar düzenliyorum. Bu sanatı çok seviyorum ve öğretmek için can atıyorum.
Biz konservatuvara yetenek sınavıyla öğrenci alıyoruz. Öğrencilerimizin 18 yaşının üzerinde, 65 yaşın altında olması gerekiyor. Eğitim 3 yıl sürüyor. İlk olarak yaprak çizdirerek başlıyoruz. Bileği inceltmek için ilk 3 ay yalnızca yaprak çizdiriyoruz. Bir minyatür çiziminde daha narin dokunuşlar, hareketler gerekiyor.
Benim için gençlerin tarih bilincine kavuşması ve Türklük sevgisini yüreklerinde hissetmesi önemli. Bütün gençlere meraklı olmalarını öneririm. Tarihi bilmek şart. Yalnızca Osmanlı ile de sınırlı kalmamak gerek. Bu toprakları çok zor almışız. Çok içli bir millet olduğumuza ve çok ileri gideceğimize inanıyorum. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz muhakkak bir hobi edinmeli ve minyatür sanatı bu hobi için çok uygun.
Evet. Yolumuz tiyatromuzun genel sanat yönetmeni sevgili Aydın Sigalı ile kesişti. Kılıçarslan Bey ile ilgili bir oyun hazırlığındalar. Oyunun afişlerini ben yapıyorum. Selçuklu Dönemi ile ilgili çok kıymetli bir oyun sergilenecek. Şu bir gerçek ki tarihi ne kadar iyi bilirsek, geleceğe o kadar güçlü ilerleriz. Yani oku, ne kadar ileri fırlatmak isterseniz kolunuzu o kadar geriye çekmeniz gerekir.
Emekliliğim yaklaşıyor. Bu sanat bitmez ancak insan yaş aldıkça sanatı yapması zorlaşıyor. Ben de yavaş yavaş bırakacağım. İlber Hocam, Anadolu’da Evliya Çelebi araştırmalarının coğrafi özellikleri dışında, dokuması, yemeği, halk şiiri ve deyişleriyle kadın gözüyle incelenmesini istemişti. Bu araştırmayı yapmak için Evliya Çelebi’nin yaşadığı şehirlerde yaşamam gerekiyor. Mesela, Tokat bu anlamda çok zengin bir şehir, orada en az 1 yıl yaşamam gerekiyor. Bunları yapmak istiyorum. Bakalım neler olacak…
NASIL ARANDI: #deniz gülsün sarıbay # minyatür # sanatçı # sanat # kocaeli # sergi # ilber ortaylı