24-03-2025 03:11

Letonya’nın mücevherleri: SIGULDA & RIGA

   0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 08/11/2024
.stripslashes($urun->baslik).

Hazırlayan: Diş Hekimi Müzeyyen Topçu Tan

 

 

Letonya’nın mücevherleri SIGULDA & RIGA

Yemyeşil doğanın, masmavi denizin ve tertemiz akan nehirlerin yer aldığı bir coğrafyada konumlanan Letonya’nın; doğa ve tarihi zenginlikleri ile Baltıkların İsviçre’si denilen Sigulda ve Baltıkların en önemli liman şehirlerinden, tarihi zenginlikleri Unesco Dünya Mirası Listelerinde yer alan, kuzeyin Paris’i başkent Riga’nın tarihi, sanatsal ve kültürel zenginlerini keşfederken kendinizi Orta Çağ’a ışınlanmış gibi hissedeceksiniz.  

 

 

Estonya’nın 19. ve 20. yüzyılların kırsal yaşam tarzını ve ulusal geleneklerini canlandıran Estonya Açık Hava Müzesi’ni gezip, yerel dansçıların danslarını izledikten sonra; Baltık Turumuzun bir sonraki durağı olan Letonya’nın İsviçre’si diye isimlendirilen Sigulda ve başkent Riga’ya gitmek üzere otobüsümüze bindik. Baltık ülkelerinin yüzölçümleri küçük olduğu için ülkeler arası mesafeler de kısa. Bir ülkeden diğerine gitmek yaklaşık 4-5 saat sürüyor. Önceleri bu yolculuk insanın gözünü korkutuyor. Helsinki’ye uçakla gitmek 2 saat 40 dakika sürüyor ama Helsinki’den başlayıp Leipzig’de bitecek olan turun otobüsle katedilecek bölümü 1.780 kilometre yani 21 saat 40 dakika. Arada ekstra uğranılan kasabaları da ilave edersek, neredeyse bir gün otobüste geçiyor. Lakin keyifli bir yolculuk; mesafeleri kat ederken başka şehirleri de panoramik olarak görmüş oluyorsunuz. Tek sorun her seferinde bavulları, indir bindir ile uğraşmak.

Estonya’nın başkenti Tallinn’den Letonya’nın başkenti Riga'ya otobüsle gitmek yaklaşık 4 saat 25 dakika sürüyor. Dağ, tepe yok; ülkenin en yüksek tepesi 300 metreyi biraz geçiyor. Geri kalan her yer dümdüz. Yol boyunca yemyeşil ovalar, ağaçlar, düzenli tarlalar uzanıyor. Göze batan tek bir dal, uzamış tek bir ot göremiyorsunuz, zira otlar 35-40 cm olduğunda kesmezseniz; belediye ceza yazıyor. Bizim yol kenarlarında görmeye alışık olduğumuz naylon poşet, pet şişe ve bilumum çöplerden bir tane bile görmediğimizi söylememe gerek yok sanırım.

 

 

Letonya

 Letonya, Baltık Denizi'nin doğu kıyısında yer alan ve Avrupa'nın kuzeydoğusunda bulunan bir ülke. Komşuları Estonya, Litvanya, Rusya ve Belarus. Letonya’nın yüzde altmışı ormanlarla, yüzde otuzu tarım arazileri ile kaplı yemyeşil, tertemiz bir ülke. Doğal manzaraları ve ormanları kadar gölleri ve plajları da popüler. Ülkenin 1,9 milyona yakın nüfusu var ve bu nüfusun neredeyse bir milyona yakını başkent Riga’da yaşıyor. Resmi dili Letonca, nüfusun üçte biri Rusça biliyor. İngilizce ve Almanca bilen sayısı da oldukça fazla.

Tarih boyunca Polonya, İsveç, Rus İmparatorluğu egemenliğinde kalan Letonya; 1918 yılında bağımsızlığını ilan etmiş; ancak 20. yüzyılda Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası tarafından işgal edilmiş. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nden ayrılarak tekrar bağımsızlığını kazanmış. 1 Mayıs 2004'ten beri de Avrupa Birliği üyesi dedikten sonra gelelim Letonya’nın İsviçre’si olarak bilinen Sigulda’ya…

 

Sigulda

Başkent Riga'ya yaklaşık 53 kilometre uzaklıkta olan Sigulda, Letonya'nın Vidzeme bölgesinde yer alan 17 bin nüfuslu şirin bir kasaba. Baltıklar dümdüz bir coğrafya olduğu için 300 metre yüksekliği ile Sigulda, Letonya’nın İsviçre’si olarak anılıyor. Gauja Nehri vadisi boyunca konumlanan Sigulda, tarih ve doğa tutkunları için görülmesi gereken bir destinasyon. Orta Çağ kaleleri, şatolar, mağaralar, özellikle sonbaharda rengarenk yapraklı ağaç manzaraları ile ziyaretçileri hayran bırakan kasaba, doğa yürüyüşleri ile de ünlü. Zamanı olanlar için mevsimine göre bungee jumping, zip-line, kano ve kızak etkinlikleri olduğunu da hatırlatayım.

 

 

Otobüsümüz bizi Letonya’nın en büyük milli parkı olan Gauja Milli Parkındaki Sigulda Kalesinin bulunduğu alanın otoparkında indirdi. Kale kapısından girmeden önce “Şövalyelerin geçit töreni” isimli taş ve demirden yapılmış bir heykel grubu karşıladı bizi. Şövalyeden ziyade müzisyen gibi duran küçük heykeller, eskiyen mutfak gereçlerini değerlendirmek için mi yapılmış bilemedim ama sonuçta ilginç bir çalışma olmuş.  

 

 

Gauja Milli Parkı

Gauja Nehrinin vadisinde; biyolojik çeşitliliğin, doğal alanların, tarihi ve kültürel eserlerin korunması amacıyla 917 kilometre kareden fazla alanı içine alan park, bölgede sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla kurulmuş. Park; Baltık bölgesinin en büyük mağarası olan Gutmanis Mağarasını, çok sayıda şato ve kaleyi barındırıyor. Parkın tamamını detaylıca gezmek, parkın ismini aldığı Gauja Nehri boyunca yürüyüş yapmak keyifli olsa gerek ancak bunun için en az 1-2 gün ayırmak gerek. Bizim kısıtlı bir zamanımız olduğu için surlarla çevrili, gösterişli bir kale kapısından girilen büyük bir arazinin içinde yer alan Yeni Kale (1878 yılında Kropotkin ailesi için inşa edilen malikane) ve müştemilatların olduğu alanı ve Sigulda Orta Çağ Kalesini gezebildik. Kale kapısından girince uzun bir yolun sonunda Neo-Gotik tarzda inşa edilen malikane karşınıza çıkıyor.

 

 

Yeni Kale'nin yanında Yaz Kalesi olarak bilinen sarı uzun ahşap bir binayı (Kropotkin ailesi binayı kilisesi olarak kullanmış) Yazarlar ve Gazeteciler Birliği binayı satın almış ve restore etmiş. Yeni Kalenin geniş terasından inen merdivenlerle Sigulda Orta Çağ Kalesi karşınıza çıkıyor.    

 

 

Sigulda Orta Çağ Kalesi

İlk olarak 1207’de inşa edilen kale daha sonra Cermen Tarikatı'na dahil edilen Livonya Kılıç Kardeşleri* tarafından alınarak manastır tipi bir binaya çevrilmiş. 1432'den beri Livonya Düzeni Kara Mareşali ikametgahı olarak hizmet veriyor. Günümüze kadar önemli ölçüde zarar görmüş olan kalenin sağlam kısmı ziyarete açık.

Sigulda’da her yıl mayıs ayında çiçeklerin açmasıyla birlikte düzenlenen bir festival olduğunu da öğrendikten sonra “Sonbaharda mı yoksa ilkbaharda mı gelmek daha iyi olur” kararını veremeden Ağaç, seramik ve deriden yapılmış hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlardan alışveriş yapıp fotoğraflarımızı çektikten sonra Riga’ya gitmek üzere otobüsümüze dönüyoruz.  

 

 

Şehre varıp, otelimize (Rixwell Elefant Hotel) hızlıca yerleştikten sonra yakında bulunan Lido’ da akşam yemeğimizi yemek için çıkıyoruz. Baltık gezisinde sabah kahvaltıları otellerde yapıldığı için sorun yok ama; öğle ve akşam yemekleri, düzenli yemek saatleri olanlar için biraz sorun oluyor. Zira öğle yemeği saatlerinde genelde seyir halinde olunduğundan, otobüste aperatif bir şeyler yiyerek geçiştiriliyor. Akşam yemek saatleri de genelde şehre varış saatine göre sekiz- dokuz civarı oluyor.

Lido, bizim AVM’lerin üst katlarındaki yeme-içme bölümleri gibi, dekorasyonu şirin, self-servis hizmet veren bir kompleks. Hemen her çeşit yiyecek ve içecek bulabilirsiniz. Biz deniz ürünleri ve sebze yedik. Yediklerimiz lezzetliydi, memnun kaldık. Ertesi sabah kahvaltımızı yapıp Riga’yı keşfetmek için yola çıktık.

 

 

Riga

Riga; Letonya Cumhuriyetinin başkenti ve en büyük şehri. Riga körfezinin güney kıyısında, Baltık Denizi boyunca uzanan şehir, ortasından geçen Daugava Nehri’nin iki yakasında konumlanmış. Şehrin coğrafi konumu itibarı ile Baltık ülkelerinin merkezinde olması, tarih boyunca Doğu Avrupa’nın en büyük liman şehirleri arasında yer alması, eşsiz güzellikteki doğası, tertemiz kum plajı, tarihi, Art Nouveau binaları, masalsı kaleleri, görkemli katedralleri ile popüler bir şehir. Aynı zamanda ülkenin kültür, ticaret, siyaset, ekonomi ve bilim merkezi.

 

 

1200’lü yılların başında kurulan Riga; 12. yüzyılın sonlarına doğru liman şehri olunca, Alman ticaret gemileri uğramaya başlamış ve şehrin önemi artmaya başlamış.  Coğrafi konumu, tarihi ve kültürel zenginlikleri ve muhteşem mimarisi ile dikkat çeken şehir “Kuzeyin Paris’i” olarak anılıyor. 2014’te Avrupa Kültür Başkenti seçilen Riga, aynı zamanda şehrin ilk kurulduğu yer olan tarihsel merkezi "Vecriga" ile Unesco Dünya Mirası Listelerinde yer alıyor.

 

 

Mimari olarak önceleri Alman-Baltık etkisi altında olan Riga; Polonya, İsveç ve Rusya'nın egemenliğindeyken bu mimarilerden de etkilenmiş ve ortaya Viyana, Sankt-Peterburg ve Barselona ile karşılaştırılabilecek güzellikte sekiz yüz adet Art Nouveau yapısı ortaya çıkmış. Her biri birbirinden güzel olan bu binalarla göz dolduran eski Riga, “görülmesi gereken yerler” listesinin üst sıralarında yer alıyor. Bir açık hava müzesini andıran şehrin sokaklarını gezerken, tarihi bir romanın içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Doğayla iç içe olmayı sevenler içinse şehirde geniş yeşil alanlar ve parklar bulunuyor. Otobüsümüz bizi önünde rengarenk çiçeklerin olduğu güzel bir parka bakan opera binasının önünde indirdi. Bir gün önce otobüsten panoramik olarak gördüğümüz şehri yürüyerek keşfetmeye başladık.   

Letonya Ulusal Opera ve Balesi (LNOB)

Riga Kanalı kıyısında yer alan opera binası, 1782 yılında inşa edilmiş ve 1995'de tamamen yenilenmiş. Eylül ayının ortasından mayıs ayının sonuna kadar 200’den fazla performans sergileniyormuş. Dört ayrı salonuyla üç bin kişilik oturma kapasitesine sahip opera binasında dünyanın en ünlü opera, bale eserleri sergileniyor ve konserler düzenleniyormuş.

 

 

Tarih boyunca Wagner vb. gibi dünyaca ünlü müzik ustalarının görev aldığı binada, günümüzde de Letonya opera sanatçıları ve orkestralarını dünyaca tanınıyor. Yolumuz tekrar Riga’ya düşerse, en azından bir gösteriye mutlaka katılmak isterim. Şehri anlatmaya opera binasından başlamışken, bir gün önce otobüsten görüp çok beğendiğim eklektik stildeki mimari ve sanatsal bir anıt olan Ulusal tiyatro binasından da bahsetmek isterim.

 

 

Letonya Ulusal Tiyatrosu

1902 yılında açılan tiyatro, 1918 yılında Letonya'nın bağımsızlık ilanını ettiği yer olması itibarıyla Letonya için önem arz eden bir bina. Üç ana sahnesi olan tiyatro hem yerel hem de uluslararası eserleri sergilemeye devam ediyor. Letonya’nın kültürel ve sanatsal faaliyetlerinin ne kadar köklü olduğunu birkaç cümle ile anlatmak elbette kolay değil ve başlı başına bir yazı konusu ancak birçok müzik festivali ve etkinliğine de ev sahipliği yaptığını, sanatseverlerin gitmeden önce şehirdeki etkinlikleri araştırmasını söyleyerek Riga şehir turunda gezilmesi gereken önemli yerlere döneyim. Riga’daki popüler ve turistik yerler birbirine çok yakın olduğu için birkaç saatlik bir yürüyüşle şehrin Vecriga (Eski Riga) denen merkezini keşfedebiliyorsunuz. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Vecriga arada Rus mimarisinin dokunuşları olsa da Orta Çağ Alman veya Fransız kasabalarını andırıyor. II. Dünya Savaşı sırasında eski şehirdeki binaların yalnızca üçte biri yıkıldığı ve yıkılan binalar da aslına uygun inşa edildiği için bugün şehir; eski hali ile karşımızda… Kanal boyunca yeşil parkların arasından yürüyerek Riga’nın en büyük anıtı ve şehrinde simgesi olan Özgürlük Anıtının olduğu meydana geliyoruz.

 

 

Özgürlük Anıtı

Letonya Bağımsızlık Savaşı'nda (1918-1920) mücadele etmiş kahramanların anısına, 1935 yılında dikilen bu anıt; Letonya’nın en önemli tarihi yapıları arasında yer alıyor. Granit, traverten ve bakırdan yapılan 42 metre yüksekliğindeki anıtta yer alan Milda isimli kadının elinde tuttuğu üç yıldız, ülkenin üç önemli bölgesini (Kurzeme, Vidzeme and Latgale) temsil ediyor.

 

Dikkatle bakıldığında yıldızların arasında bir çocuk silueti görünüyor. Anıtın önünde grup fotoğrafımızı çektikten sonra Dome Katedralinin olduğu meydana doğru yürümeye başladık. Binaların arasından bizim Galata Kulesi gibi bir kuleyi görünce fotoğrafını çekmeden geçemedim.

 

 

Pulvertornis (Barut Kulesi)

 1330 yılında inşa edilen kule, başlangıçta şehrin savunma sisteminin bir parçasıymış. Ancak 1621'de İsveç'in Polonya'ya saldırısı sırasında, bodrum katı haricinde tamamen yıkılmış. 1650 yılında ayakta kalan bodrum katın üzerine tekrar inşa edilen kule, 1937 ile 1940 yılları arasında yenilenerek savaş müzesi binasına ilave edilmiş. “Barut Kulesi” ismi, içinde barut depolandığı 17. yüzyıla dayanıyor.

 

 

Riga Katedrali

Katedralin yer aldığı Dome Meydanı da UNESCO Dünya Miras listesinde. Tarihi 1211 yılına dayanan Riga Katedrali, aynı zamanda Saint Mary Katedrali veya Dom Katedrali olarak da biliniyor. Baltık ülkelerinin en büyük Orta Çağ Kilisesi olarak kabul edilen katedral aynı zamanda Riga Başpiskoposunun da bulunduğu Riga Evanjelist Lüteriyen Katedrali…

Riga’da çok sayıda tarihi dini yapı mevcut. Ancak en önemlilerinden biri olan 13. yüzyılda Gotik mimarisiyle inşa edilen Aziz Peter Lüteriyen Kilisesinden bahsetmeden geçmeyeyim. Zira 78,8 metre uzunluğundaki kulesiyle şehrin her yerinden görülüyor.

Dome Meydanından, Riga’nın önemli yapılarının başında gelen Kara Kafalılar Evi’nin olduğu diğer önemli bir meydana geçiyoruz.

Kara Kafalar Evi (House of the Blackhead)

Eski Riga’nın merkezinde, 1300’lü yıllarda inşa edilmiş görkemli bir Orta Çağ anıtı karşınıza çıkıyor. Hollanda Rönesans mimarisinden etkilenerek yapılan Kırmızı tuğlalarla ve heykellerle karakterize bina Riga’nın sembollerinden biri. 1500’lü yıllarda bir Orta Çağ loncası olan bekar tüccarlar ve yabancıların kurduğu “Kara Kafa Kardeşliği” üyeleri bu binayı satın alarak, şehre gelen bekar tüccarların ve yabancıların konaklayacakları bir mekan haline getirmişler. Yedi yüzyıllık bir geçmişe sahip ve Riga’nın en ünlü, en güzel yapılarından biri olan bina II. Dünya Savaşında hasar görmüş ancak aslına uygun restore edilmiş. Günümüzde müze olarak hizmet veren binada konser ve gala etkinlikleri de yapılıyor. Limana çok yakın olan binanın hemen karşısında ise belediye binası bulunuyor. Meydanın önemli olmasının başka bir nedeni de tarihteki ilk Noel ağacının Kara Kafalılar Evi önünde kurulması.

 

Meydanın yan tarafında ise devasa boyutlarda kırmızı granitten yapılmış paltolu üç Letonyalı askeri tasvir eden “Letonyalı Tüfekçiler Anıtı” bulunuyor. Anıt I.Dünya Savaşında ve Ekim Devriminde kahramanlık gösteren askerleri temsil ediyor.

 

Meydandaki dükkanlardan alışveriş yapıp, kafelerde biraz soluklandıktan, büyük “RIGA” yazısının her köşesinde fotoğraflar çektirdikten sonra; şehrin sokaklarını keşfetmeye geliyor sıra. Her sokakta ayrı bir hikayesi olan yüzlerce sanat eseri tadında Art Nouveau binalarından, hikayesi en ilginç olanını, günümüzde şehirde en çok fotoğraflanan ‘Kedi Evi’nden bahsedeyim.  

 

Kedi Evi (Cat House)

Riga’nın tüccarlar derneğine kabul edilmeyen zengin bir tüccar, duruma bozulur ve derneğin genel merkezinin karşısına bir ev inşa ettirir. Bugün Kedi Evi olarak bilinen evin kulelerine, kedilerin arkası dernek binasına dönük olacak şekilde iki kedi heykeli diktirir. Tüccarları kızdıran bu küçümseyici tavır, evin sahibi tüccarın derneğe kabul edilmesi ile tatlıya bağlanır ve kedilerin pozisyonu değiştirilir.

 

Şehri dolaşırken hemen her yerde karşımıza kedi ile ilgili heykel resim, süs eşyası, ev eşyası vb. çıkması “Acaba bu kedi evi hikayesi sonrası mı kedi figürü sembolleşti yoksa kedi semboldü de tüccar o nedenle mi kedi heykeli dikti?” gibi gereksiz bir soru takıldı nedense aklıma… 

Riga’nın Art Nouveau binalarının yanı sıra caddeleri ve su kanalı da ünlü:  

 

Rozena iela (Rozena Caddesi)

Eski Riga'nın en dar caddesi olan Rozena İela, Doma Meydanından başlayıp, Kramu Caddesi ile kesiştiği noktada bitiyor. 16. yüzyılda çanların ve topların döküldüğü şehrin ilk metal dökümhanesine ev sahipliği yaptığı için ismi Kalēju iela (Demirciler Caddesi) imiş. Ancak 17. yüzyılda demirciler günümüzdeki Kalēju Caddesi'ne taşınınca; caddenin ismi eski Alman-Baltık Rozen ailesinin onuruna Rozena (Gül) Caddesi olarak değiştirilmiş.

 

Caddede 300 yıl boyunca Riga Kent Konseyi'ne ait şarap mahzenlerine ev sahipliği yapan, günümüzde restore edilerek Orta Çağ tarzında hizmet veren "Rozengrals" isimli restoran bulunuyor.

 

Pilsetas Kanalı

Riga'nın içinden geçen Daugava Nehri’nin paralelinde, eski şehir bölgesinin ortasında, Pilsetas kanalı bulunuyor. Geçmiş dönemlerde savunma amaçlı kazılmış hendekler kanal projesine dönüştürülmüş. Kanalın etrafı yemyeşil park ve bahçelerle çevrelenmiş ve üzerine köprüler yapılmış. Eğer yeterli zamanınız varsa, hava koşulları da uygunsa tekne turu yaparak, şehri keşfetmek keyifli olabilir.

Birçok Orta Çağ kentinde şehrin en yüksek tepesinde görmeye alıştığımız kaleyi, Riga’da tepe olmadığı için nehir kenarında görüyoruz.

 

Riga Kalesi

Daugava Nehri kıyısında bulunan kale 1330 yılında inşa edilmiş. 1497 ile 1515 yılları arasında yeni baştan düzenlenmiş. 1641 yılında İsveçliler tarafından ele geçirildikten sonra 19. Yüzyıla kadar çeşitli eklentiler yapılarak genişletilmiş ve restore edilmiş. 1938 yılında Letonya hükümeti kaleyi ikametgah olarak ilan etmiş ve günümüzde Letonya Cumhurbaşkanı'nın resmi ikametgahı olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda birçok müzeye de ev sahipliği yapıyor.

İçine giremedik, sadece otobüsten görebildik ama Ulusal Kütüphaneden bahsetmeden geçmek istemiyorum. Gördüğümüz Baltık ülkelerinde bilime, eğitime ve dolayısı ile kütüphanelere verdiği değer ve emek göz ardı edilemez.

 

Letonya Ulusal Kütüphanesi

Kuzey Avrupa'nın en büyük kültürel yapılarından biri olan Ulusal Kütüphane Daugava Nehri kıyısında devasa yapısıyla dikkati çekiyor. Kütüphane 21. yüzyılın en büyük Letonya projelerinden biri olarak görülüyor. Yolumuz tekrar Riga’ya düşerse operadan sonra ikinci olarak yapmak istediğim şey; bu kütüphaneyi ziyaret etmek olabilir.

 

Nasıl gidilir?

Biz turla gittiğimiz için Estonya’dan tur otobüsümüzle Riga’ya geçtik. Baltık turu size meşakkatli gelirse, İstanbul’dan 3 saatlik direkt uçuşla Riga’ya varabilirsiniz. Riga Uluslararası Havaalanından şehir merkezine de taksi, otobüs ya da araç kiralayarak gidebilirsiniz. Şehir içi ulaşımı oldukça kolay olan Riga’da Old Town yani eski şehir bölümünde konaklarsanız, görülmesi gereken tarihi ve kültürel yapıların çoğu yürüme mesafesinde olduğu için ulaşım sorunu da olmayacaktır ama şehir dışında konaklayacaksanız, tramvay, troleybüs, otobüs gibi toplu taşıma araçları ile şehir içi ulaşımı kolayca gerçekleştirebilirsiniz.

Ne zaman gidilir?

Riga ve Sigulda’yı ziyaret etmek için en güzel dönem haziran-ağustos ayları arası. Havanın çok soğuk olmadığı bu aylarda birçok festivalin yapılıyor olması da sezonu cazip hale getiriyor. Soğuk sizi rahatsız etmiyorsa, kasım veya aralık ayında da Letonya’yı ziyaret edebilir böylece renkli Christmas pazarlarını da görmüş olursunuz.

 

Alışveriş

Riga alışveriş yapmayı sevenler için de cazip bir şehir. Modern alışveriş merkezlerinden tutunda, tarihi pazarlar, bit pazarlarına kadar herkesin ilgisini çekecek alışveriş mekanları var. Ancak biz zamansızlıktan sadece eski şehirdeki hediyelik eşya satan dükkanları gezip, ufak tefek hediyelik eşyalar alabildik. Bu dükkanlarda Baltıkların en önemli hediyelik eşyası kehribardan yapılmış süs eşyaları, takılar, ahşaptan yapılmış ev eşyaları vb. bulabilirsiniz. Ben en çok el yapımı seramik objeleri beğendim. Zamanımız olsaydı eskiden uçak hangarı olan şimdilerde Avrupa’nın en büyük pazarlarından biri ve UNESCO Dünya Miras Listesinde olan Riga Merkez Pazarı (Riga Central Market)’nı görmek isterdim.

Riga hakkında yazacak daha çok şey var ama bana ayrılan sayfanın sonuna geldim. Büyüleyici atmosferleri ile Orta Çağ ruhunu yaşatan şehirlerden birini daha geride bırakarak bir başka Baltık ülkesine doğru yola çıkmanın zamanı. Litvanya’da görüşmek üzere, seyahatle kalın…

Livonya Kılıç Kardeşleri: 1202'de Riga başpiskoposu Albert tarafından, kurulmuş askeri Katolik tarikat.

 

NASIL ARANDI: #kocaeli Life # Müzeyyen Topçu Tan # gezi

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.
Diğer Yazılarını İnceleyin;
Termal turizm için cazip bir destinasyon; Macaristan

Macaristan’ın Mako ve Hodmezövasarhely şehirleri; tarihi zenginlikleri, kültürel mirası, doğal güzellikleri, termal suları ve SPA kültürüyle keşfedilmeye değer

1 ay önce
Antik efsanelerin izinde bir keşif: Yunanistan

Efsanelerle dolu Antik Yunanistan’ın zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfederken, yeni yıla hazırlanan modern Yunanistan’a doğru zamanda bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?

2 ay önce
Litvanya’nın kalbinde: Vilnius’tan Trakai’a

Tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle gezginlerin gözde destinasyonlarından biri olan Litvanya’yı keşfedebilmek için başkent Vilnius ve Trakai’yı mutlaka ziyaret etmelisiniz

3 ay önce
Baltıkların masal şehri; Tallinn

Avrupa'nın en temiz, okuryazarlık oranı ve yaşam kalitesi en yüksek ve güvenli ülkesi olan Estonya’nın başkenti Tallinn; ülkenin finans, sanayi, siyasi, kültür merkezi ve ana liman kenti olarak biliniyor. Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı listesinde olan Tallinn dünyanın en iyi on dijital şehri arasına girerek çağı yakaladığını da ispatlıyor.

5 ay önce
Baltıkların gözdesi adalar şehri: Helsinki

İsveç ve Rus etkisiyle şekillenmiş kültürü, sanatı ve mutluluk endeksi ile gıpta edilen; tertemiz, yemyeşil ormanları, masmavi denizi ve üç yüz küsur adası ile güzel bir coğrafyaya sahip olan Helsinki, soğuk iklimine rağmen Kuzey Avrupa’da en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor.

7 ay önce
Yeşil ile mavinin dans ettiği ada Samos

Antik dönemde zengin, güçlü bir şehir devleti ve kültür merkezi olan Samos; dünyaca ünlü filozofların doğduğu, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış tarihi bir bölge olmasının yanı sıra temiz ve güzel sahilleri, bölgeye özgü yemekleri, şarapları, tavernaları ve doğal güzellikleri ile ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak eden bir lokasyon. Hem deniz hem de kültür tatilini birlikte yapmak isteyenler için ideal bir seçim.

7 ay önce
Heykeller şehri Üsküp

Balkanlarda gezilecek yerler arasında en popüler rotalardan biri olan Üsküp, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Tarihi eserlerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de kendini kanıtlayan Üsküp’ü gezerken, Osmanlı’dan kalan izler nedeniyle kendinizi zaman zaman Anadolu’da bir şehirde hissedecek, damak tadımıza uygun yemekleri sayesinde de hiç yabancılık çekmeyeceksiniz, Bir de baktığınız her yerde devasa heykellere rastlayacaksınız.

9 ay önce
Balkanların Rio’su İskeçe Karnavalı

Yunanistan’ın en iyi korunmuş tarihi şehri unvanına sahip İskeçe’de her yıl şubat sonu- mart başına denk gelen zaman diliminde yapılan renkli karnavala dünyanın her yerinden genç, yaşlı binlerce kişi katılıyor. Yunanistan’ın ve Balkanların en renkli karnavalı olan; müzik, dans, kültür ve eğlence dolu etkinlikleri kapsayan İskeçe Karnavalı, Yunanistan’ın turizm ekonomisine de ciddi katkı sağlıyor.

11 ay önce
Güneş şehri Szeged

Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra üniversitesi, sıcak su kaplıcaları, festivalleri ve her sokakta karşınıza çıkan, bakmaya doyamayacağınız güzellikte ArtNouveau ve Neoklasik tarzdaki binalarıyla mutlaka görülmesi gereken bir şehir…

1 yıl önce
Noel'in rüya şehri: Drama

Son yıllarda trend olan ‘Noel Pazarı’ turlarını merak ediyorsanız, alternatif olarak Yunanistan’ın Drama şehrindeki ‘Noel Baba Köyü’ ya da ‘Drama’nın Rüya Şehri’ diye adlandırılan tema parkı ziyaret edebilirsiniz

1 yıl önce
Makedonya’nın gözbebeği: Manastır

Başta büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere II. Meşrutiyet, İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin önde gelen asker ve siyasilerini yetiştiren Askeri İdadi’nin de bulunduğu Manastır’ı gezmenin tam zamanı…

1 yıl önce
Balkanların incisi: Ohrid

Makedonya’nın en güzel şehri, en önemli turizm merkezi olan ve 1979’da UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Ohrid; arkeolojik eserleri, kalesi, camileri, kiliseleri ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişiyle tam bir kültür hazinesi…

2 yıl önce
Kurabiyesi kadar tatlı bir şehir: Kavala

Yüzyıllardır ayakta kalan tarihi dokuya tanık olmak; rengarenk, cumbalı, asırlık evlerin bulunduğu Arnavut taşlı dar sokaklarda yürürken geçmişe yolculuk yapmak; pırıl pırıl denizde yüzmek, tertemiz plajlarda güneşlenmek, taze deniz mahsullerinin tadına varmak Kavala’da mümkün

2 yıl önce
Ege’de güneşin en güzel battığı zümrüt ada:

Yemyeşil dağları, tertemiz plajları, çekici körfezleri, tarihi, fosil ormanları ve gastronomisi ile aradığınız her şeyi bir arada bulabileceğiniz Midilli; her zevke hitap eden bir ada…

2 yıl önce
Kendi küçük, ünü büyük yeşil ülke Slovenya

Doğa harikası manzaraları, gizemli mağaraları, Ortaçağ’dan kalma görkemli yapıları ile gezginlerin en çok görmek istediği ülkelerden biri olan Slovenya; ekolojisi ve sürdürülebilirliği ile Avrupa’nın en yeşil, en temiz ülkesi

2 yıl önce
Avrupa’nın en genç şehri:

Konumu nedeniyle Birleşik Krallık ve İngiltere için stratejik bir öneme sahip olan Birmingham, nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 25 yaş altındakiler ile Avrupa’nın en genç şehri olarak biliniyor

2 yıl önce
Bergama’dan Berlin’e Pergamon

Dünyanın ilk sağlık merkezi, ilk ve en büyük sunağı, ilk parşömen üretimi, ilk Asya kütüphanesi ve en dik tiyatrosu ile antik dünyada tarihe yön veren, ilkleriyle ünlü bir şehir; Bergama…

2 yıl önce
Sanatın, kültürün, modanın kalbinin attığı hayaller şehri: Paris

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’i gezerken kendinizi adeta bir açık hava müzesinde hissedeceksiniz

2 yıl önce
Avrupa’nın en romantik şehri: Paris

Paris, sadece Fransa’nın değil aynı zamanda sanatın, kültürün, modanın, finansın, gastronominin de başkenti. Paris denilince akla; moda, sanat, görkemli tarihi yapılar, parfüm ve kozmetik geliyor

2 yıl önce
İstanbul’dan Budin’e köprü olan şehir: Osijek

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Drava Nehri üzerine yaptırılan, İstanbul’dan Budapeşte’ye giden yolu kısaltan, o dönem dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırılan köprü sonrasında yok edilmiş olsa da Osijek görülmeye değer bir şehir

2 yıl önce
Akdeniz'in İncisi, Gaudi'nin Fantastik Şehri: Barselona

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri Barselona… Egzotik, fantastik, büyüleyici ve masalsı yapıları, zengin kültürünü yansıtan müzeleri, hareketli sokakları, lezzetli yemekleri ve eğlenceli gece hayatıyla sizi büyüleyecek

2 yıl önce
Eğlenceli ve açık fikirli şehir: Sitges

Küçük olmasına rağmen uluslararası film festivali, karnavalları, plajları ve marjinal gece hayatı ile son yıllarda Mikonos, İbiza ve Saint Tropez ile rekabet edecek kadar güçlü bir şehir: Sitges

3 yıl önce
Modern Tıbbın Kurucusu Hipokrat'ın Adası: KOS

Deniz-kum-güneş, spor, tarih, kültür, gastronomi, eğlen- ce... Bir tatilden beklenen her şeyi karşılayan ada: Kos

3 yıl önce
Huzurlu Yeşilin, Sakın Maviyle Buluştuğu Kıymetli Bir Hazine: Balaton Gölü

Yeni yerler keşfetmek, spor yapmak, yüzmek, festivallere katılmak, termal kaplıcalarında tedavi görmek, üzüm bağlarında şarap tatmak isterseniz, 'Macaristan Denizi'ni yani Balaton Gölü’nü ziyaret etmelisiniz

3 yıl önce
Mimarisi, doğası ve etkinlikleriyle gündemde kalmayı başaran keyifli bir şehir: SUBOTİCA

Art Nouveau mimarisinin en güzel örneklerini görmek, doğanın kucağında sakin ve huzurlu bir tatil yapmak isterseniz, Subotica tam size göre

3 yıl önce
Açık Hava Müzesi Tadında Şehirler

Köklü geçmişi, buram buram tarih ve sanat kokan sokakları, mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü Münih, Salzburg ve Viyana’yı gezerken kendinizi açık hava müzesinde gibi hissedeceksiniz

3 yıl önce
İçinden Nehir Geçen Masalsı Şehirler

Neckar Nehri’nin iki yakasına kurulan, Almanya’nın en masalsı ve romantik şehirlerini gezerken, Ortaçağ’a doğru zaman yolculuğuna çıkacaksınız

3 yıl önce
Galler’in gözbebeği: Swansea

Swansea, Britanya’nın ve Galler’in en güzel kumsallarına, plajlarına ve görkemli yamaçlarına sahip doğa harikası bir şehir

3 yıl önce
Köklü bir geçmişe sahip önemli bir dünya şehri: Londra

Londra, İngiltere’nin ve dünyanın en önemli iş ve finans merkezi olduğu kadar turizm açısından da en çok ziyaretçi çeken, en hareketli kenti

3 yıl önce
Avrupa’nın kültür başkenti: Berlin

Berlin, her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş olsa da kendini toparlamış; tarihi, siyasi rolü, kültür-sanatı ve doğası ile de Avrupa’nın göz bebeği olmayı başarmış

4 yıl önce
Atamızın evini gezmenin tam zamanı Selanik

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, doğduğu şehir Selanik’e ve doğduğu eve gitmeye ne dersiniz?

4 yıl önce
Gemiyle Adriyatik gezisi

Yaz bitti, çoktan… Sonbaharı da ortaladık. İşlerinizin yoğunluğundan ya da başka sebeplerden dolayı henüz tatil yapamadıysanız; ekim ayında çıkacağınız en güzel tatillerden biri belki de ‘Gemiyle Adriyatik’ gezisi olabilir. Tabii denizden ve gemi yolculuğundan hoşlanıyorsanız…

4 yıl önce
Tarihi, kültürü, mimarisi, müziği ile ünlü Bulgaristan

Yakın bir yurt dışı tatili istiyorsanız; tarihi dokusu, göz alıcı dağları, yemyeşil parkları, altın sarısı kumsalları, zengin mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Bulgaristan sizi bekliyor

4 yıl önce
Yunanistan’ın en yeşil adası Thassos

Thassos; muhteşem kumsalları, turkuaz rengi denizi, resmedilmeye değer köyleri, tarihi yapısı ve eğlence hayatıyla bir tatilde aradığınız her şeyi size sunmaya hazır

4 yıl önce
Yunanistan’ın 5. Büyük adası: Sakız Adası

Dünya üzerinde sakız ağaçlarının yetiştiği ve damla sakızı üretiminin yapıldığı tek yer olan Sakız Adası hem köklü tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor

4 yıl önce
Şövalyeler adası Rodos

Her köşesinde binlerce yıllık tarih yatan, dar sokakları şövalyelerin izleriyle dolu olan Rodos Adası; turkuaz rengi denizi, tertemiz plajları, geleneksel mutfağı ve gece hayatıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor

4 yıl önce
Sardunya Adası

Masmavi ve berrak denizi, bembeyaz kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla meşhur Sardunya Adası, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kültürel gezileri tercih edenlerin de uğrak yeri

4 yıl önce
Dünyanın en güzel adalarından: Tenerife

Kanarya Adaları'nın en büyüğü Tenerife; muhteşem denizi, birbirinden güzel plajları, doğal güzellikleri hatta eğlenceli karnavallarıyla heyecan dolu bir tatil arayanların adresi...

4 yıl önce
Tarih kokan şehir: Kiev

Dünyayı iyilik kurtaracak

Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu; Mora Yarımadası

Vikingler diyarı; Norveç

Batının en uç noktası: Fas

Yunanistan’ın en büyük adası; GİRİT

Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde bir tarih yatıyor: Kral Kızı Hamamı

Lavanta kokulu köy

Rüya gibi bir gemi yolculuğu