Bizleri hastalıklardan koruyan, aslında bağışıklık sistemimizdir. Hastalıklardan korunmak için maske takmak, ellerimizi yıkamak gibi alınan fiziksel önlemlerden sonra bu hastalıklara yakalanmamak için bağışıklık sistemimize çok iş düşmektedir. Aşağıdaki besin öğeleri bağışıklık sistemimizin aktif çalışması için önemlidir.
Glutamin: Hücre yaşamı, çoğalması için önemli bir amino asittir. Enerji metabolizmasında önemli rolü vardır. Bu nedenle ‘bağışıklık sisteminin yakıtı’ olarak adlandırılır. Nötrofil olarak adlandırılan bağışıklık sistemi hücreleri tarafından çok kullanılır. Glutamin, antioksidan enzim glutatyon üretimi için elzemdir.
Arjinin: Bu amino asidin, bağışıklık sistemimizde B lenfosit, doğal öldürücü hücrelerin işlevlerini görmesinde önemi büyüktür. Yine arjininden oluşturulan nitrik oksit, hücre içi öldürmede yüksek öneme sahiptir.
Omega 3: Omega 3 yağ asitlerinin otoimmün ve inflamatuar hastalıklarda bağışıklık sistemini düzenleyici rolü olduğu bilinmektedir. Anjinin ve glutaminden farklı olarak omega 3 yağ asitleri bağışıklık sistemini doğrudan aktive etmez. Biyokimyasal yolakları ve sinyal iletimini etkileyerek bağışıklık sisteminde etkili olur.
D vitamini: Yağda çözünen vitaminlerdendir. Diyetten alınabildiği gibi derinin güneşe maruziyetiyle deride de üretilebilir. Bağışıklık gücümüzden kanser savunmamıza, kas kemik bütünlüğümüzden belleğimize, kalp damar sistemimizden metabolik ayarlarımıza ve kilo dengemize kadar etkili bir vitamindir. Ölçümü yapılarak D vitamini seviyemizin normal olduğundan emin olmalıyız.
D vitamini dışında A, B, C, E, K vitaminleri başta olmak üzere birçok vitamin de bağışıklık sisteminin aktivasyonu ve düzenlenmesinde gereklidir.
Selenyum: Bağışıklık sisteminde önemli etkileri vardır. Makrofaj adındaki bağışıklık sistemi hücrelerinin aktivasyonunda oldukça önemli etkiye sahiptir. Önemli bir antioksidandır. Selenyum desteği fagosit ve doğal öldürücü hücre aktivitesini, T hücre çoğalmasını ve immünoglobülin sentezini arttırır.
Çinko: Çinko eksikliği bağışıklık sisteminde hücre çoğalması ve farklılaşmasını baskılamaktadır. Lenfosit adı verilen bağışıklık sistemi hücrelerini azaltırken enfeksiyona yatkınlığı arttırmaktadır. Bakteriyel ve viral hastalık etkenlerine karşı yanıtı bozmaktadır.
Biorezonans metodu, başlı başına bağışıklığımızı güçlü tutmak için önemli bir metottur. Tüm bunlarla birlikte hastalıkların kök nedenlerini araştırıp onlara göre tedavi planı ve programı oluşturan fonksiyonel tıp yaklaşımı da bağışıklığımızı güçlü tutacak önemli bir diğer yoldur.
NASIL ARANDI: #dr. fatih güray # biorezonans # sigara # alkol # sağlık # tedavi # doktor # kış # hastalık
