Basketbolla çocuk denecek yaşta tanıştı… 17 yaşında İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü, 22 yaşında milli takım yardımcı antrenörü oldu. Kız Milli Basketbol Takımı’nın baş antrenörü olduğunda henüz 28 yaşındaydı; Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı’nın başına geçtiğinde ise 36... Gencecik yaşta başarıdan başarıya koşarken yaptığı işin eğitimini almayı da ihmal etmedi; kariyerini İÜ Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Bölümü’nden mezun olarak taçlandırdı.
Evet, İzmit Belediyespor Kadın Basketbol Takımı’nın antrenörü Hasan Fırat Okul’dan bahsediyoruz. Tüm deneyimi, eğitimi ve enerjisiyle geldiği kentimizde, ayağının tozuyla hepimize final heyecanı yaşatan Okul, ülkemizin yetiştirdiği en başarılı basketbol antrenörlerinden birisi. Bugüne kadar Türk basketbolu için yüzlerce kadın sporcu yetiştiren Fırat Hoca’nın şimdiki hedefi, önce Avrupa Kupası’nı sonra da önümüzdeki sezon şampiyonluk kupasını İzmit’e getirebilmek. İsterseniz şimdi gelin, kentimize basketbolu yeniden sevdiren Hasan Fırat Okul’u biraz daha yakından tanıyalım.
Ben 1980, İstanbul doğumluyum; çocukluğum Karagümrük’te geçti. Basketbol ile ortaokulun son dönemlerinde tanıştım. Kabuğuma sığmadığım o ilk gençlik yıllarımda, zamanımı top peşinde geçiriyordum. Basketbola olan ilgim, lise döneminde de devam etti. Salonlarda basketbol oynarken, İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü (İÜSK)’nün erkek takımına seçildim. Kulübün bir de kız takımı vardı. Bir süre sonra kız kardeşimi de oraya götürmeye başladım ve böylece basketbol, hayatımda her geçen gün daha fazla yer tutar oldu.
Hem kendim basketbol oynadığım hem de kız kardeşimi sürekli antrenmana getirip götürdüğüm için vaktimin çoğu salonda geçiyordu. Hal böyle olunca, bir gün dediler ki ‘En iyisi, sen gel buradaki spor okullarında asistanlık yap. Sen bize yardımcı olursun, biz de sana işi öğretiriz.’ Hayatımın dönüm noktalarından ilki, bu teklifi kabul etmem oldu.
Böylece kulüpte asistanlık yapmaya başladım, bu arada basketbol oynamaya da devam ettim. Bununla beraber baktım ki oyunculuk yönünde pek bir ilerleme kaydedemiyorum, antrenörlük alanında ilerlemeye karar verdim. Kız kardeşim profesyonellik yolunda ilerlerken, ben İÜSK’ün A takımı yardımcı antrenörlüğüne başladım. Daha 17 yaşındaydım…
Endüstri meslek lisesinde okuyordum ve iş yaşamı, işçilik, çalışma, üretme kavramları konusunda çok erken yaşta bilinçlenmiştim. Okulumun bana büyük katkısı oldu ancak yolumu spor alanında çizmek istiyordum. Üniversite sınavına gireceğim yıl, İstanbul Üniversitesi’nin BESYO bölümü açıldı. Bu bölüme girdim ve ondan sonra hayatım tam anlamıyla spordan ibaret oldu. Spor artık benim hem işim hem de hobimdi. Akademik olarak bu eğitimi almak benim için çok değerliydi ve avantajını hayatım boyunca yaşadım.
Bir yandan okurken diğer yandan İÜSK’de antrenör abilerimizle beraber çalışmaya devam ettim. 2002 yılında, 22 yaşımdayken Derya Özyer’in baş antrenörlüğünü yaptığı U16 Kız Milli Takımı’nın yardımcı antrenörü oldum. Böylece İÜSK ve milli takımı birlikte yürütmeye başladım. Bu tarihten itibaren 5 yıl boyunca milli takımda, tüm kategorilerde yardımcı antrenörlük yaptım; ikinci 5 yıllık dönemde ise baş antrenör olarak birçok jenerasyondan, A takım seviyesinde oyuncular yetiştirdik. Milli takımlar, İÜSK ile birlikte 10 yıl boyunca devam etti. Yıldız milli takımın antrenörlüğünü yaparken 15-20 yaş aralığındaki çocuklarla beraber ben de büyüdüm. Gönüllü olarak görev yaptığım milli takımda; kadın basketbolunda görmediğimiz, emek vermediğimiz, gelişimine katkıda bulunmadığımız sporcu yoktur diyebilirim.
Sadece bir kulüpte kalırsanız, dünyada ve Avrupa’da basketbol adına neler yapıldığını, neler olduğunu göremezsiniz. Milli takımlar bana bu anlamda çok şey kattı. Bir yandan işimi alaylı olarak öğrenirken, diğer yandan okulda antrenman bilimi görüyor ve psikolojik eğitimini alıyordum. Erken yaşta hem teorik hem de pratikle tanıştım.
İÜSK’de 2004 yılında genç takım antrenörü oldum ve çok başarılı çalışmalara imza attım. Henüz 24 yaşındayken, 1986 doğumlu sporcularla ilk Türkiye şampiyonluğunu aldım. Türkiye şampiyonluğundan 2 yıl sonra da yine gençlerde ikinci Türkiye şampiyonluğumu elde ettim. O süreçte Avrupa’da iki kere yarı finale kadar geldik; düşük kadrolu takımları hep ilk 8’e yükselttik. Böyle olunca da adım çok duyuldu ve hayatımın en önemli dönüm noktasına geldim.
Evet… 2016 yılında, sezon ortasında Fenerbahçe’den baş antrenörlük teklifi aldım. Bu büyük bir gelişmeydi. Sözleşmem devam ettiği halde İÜSK’nün de yolumu açmasıyla, uzun yıllar sonra ilk Türk antrenör olarak Fenerbahçe’ye geçtim. Fenerbahçe’de, finale kalmış bir takımla çok keyifli bir sezon geçirdim. Hani basketbolda mucizeler vardır ya… İşte öyle bir mucize sonucu, dünyaca ünlü sporcumuz iki faul atışını da baskete çeviremeyince Türkiye şampiyonluğunu kıl payıyla kaçırmış olduk. İlerleyen dönemde Fenerbahçe ile bir sezon daha yol aldıktan sonra, karşılıklı olarak anlaşıp yollarımızı ayırdık.
Hayatımda ilk defa yaklaşık 1,5 yıl basketboldan uzak kaldım. Bu durum beni etkiledi; iniş çıkışlar yaşadığım oldu. Bununla beraber, epeyce de dinlendim, kendimi dinledim. Fenerbahçe kariyerimin dönüm noktası olmuştu ama artık kulüpler ücret yönünden bana teklif getirmeye korkuyordu. Tam bu dönemde İzmit’ten bir teklif aldım ve bu teklifi değerlendirerek İzmit’e geldim.
Şu anda çoğu kulübün bulunduğu çizginin çok üstündeyiz, maddi olarak da iyiyiz. Elimizdeki imkanlarla neler yapabileceğimiz, nasıl daha başarılı olabileceğimiz konularında sürekli çalışıyoruz. Türkiye Kupası’na gelirsek… Galatasaray ile Beşiktaş’ı eleyerek Fenerbahçe’yle final oynadık. Öncelikle ortada inanılmaz bir bütçe farkı var. Şunu mutlaka belirtmek isterim… Bazen takımlar, karşı tarafın güçlü olduğunu düşünerek maçı alamayacaklarını zanneder. Ben bu takımda, bunu hiç yaşamadım. Her maça inançla çıktık, her şeyin sahada belli olduğunu göstermeye çalıştık. Türkiye Kupası maçı bizim için çok yararlı oldu. Fenerbahçe gerçekten iyi oynadı ve kazandı ama biz de hem insanlara hem de basketbol camiasına bir şeyleri ispat ettik. Çok takdir topladık.
Aslında hedeflerimizin çoğuna ulaşmış durumdayız. Şu anda lig beşincisiyiz. Play-off oynamaya ve Avrupa Kupası’na gitmeye hak kazandık. Kulüple olan sözleşmem önümüzdeki yıl da devam ediyor. Elimizdeki bütçeyle yeni bir kadro kurmamız gerekiyor. Bunu da gerektiği şekilde başarabileceğimizden eminim. İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in desteğini her an hissediyoruz. Yöneticilerimizle ilişkilerimiz çok güzel, bana gösterdikleri saygı için çok teşekkür ediyorum. Yeri gelmişken, İzmit seyircisinin basketbola olan ilgisinin de beni çok sevindirdiğini eklemek isterim. Her maçta salon doluyor. Bu hem benim için hem de takım için büyük bir motivasyon kaynağı. Uzun yıllar burada kalmak istiyorum.
Evet, evimi İzmit’e taşıdım. Eşim, 4,5 aylık oğlum ve kayınvalidemle birlikte geldik. İzmit’te yaşamanın bu kadar keyifli olacağını düşünmemiştim. Burası çok aktif, hareketli bir kent. Ben Yahya Kaptan’da yaşıyorum. Etrafımda ne istediğini bilen, kültürel düzeyi yüksek insanlar var. Hayatı İstanbul’da geçmiş birisi olarak; her yere en fazla 10- 15 dakikada ulaşabilmek benim için büyük konfor.
Her şey elimizin altında. Deniz var, Kartepe var, piknik için ormanlık alanlar var, göl var… Kocaeli’de yaşamak gerçekten keyifli. Bir de insanların burada beni tanıyor olması ve karşılaşınca tebessüm etmesi çok hoş.
NASIL ARANDI: #spor # basketbol # eğitmen # antrenör # istanbul # izmit # deneyim # başarı # izmit belediyesi # fırat okul