Kimse beni sevmiyor diye bağırdım…
Annem; ben daha ölmedim dedi…
Cemal Süreyya
Ve bizler biliriz ki bir annenin yüreği asla ölmez, ölmemeli…
Bir kitapta okumuştum, diyordu ki çocuklar, annelerinin hayatına kuşlar gibi gelir, hani yolunu şaşırmış da sanki açık bir pencereden girmiş evin içerisine. Öyle şaşkın, öyle çaresiz, öyle uçarı...
Anneler ise çocuklarıyla birlikte bir de kalp kuşu getirirler dünyaya... Çocuğu hayata salıverirken, o kuş gelir yüreğe iyice yerleşir.
Yerleşmez mi?
Yüreğinde kuşlar çırpınan annelerin hikayesi bu…
Hayata baktığımız şu kenarları sivri çerçeve var ya hani dokunduğumuzda hem bizlerin parmağını, hem sahibinin açık bütün yaralarını kanatan, bazen bir kahkahayı sığdırmak için aynı hatadan, aynı düz yoldan defalarca bizi yürüten ve en iyisini seçmeye çalışırken, gözden kaçırdıklarımızı bir çırpıda sildiren şu yaşam kareleri...
Kimisi için çok süslü, kimisi için ömürlük olan…
Doğduğumuz andan itibaren bizimle birlikte emekleyen, yürüyen ve koşan, kimimizin kader, kimisinin şans, kimisinin ‘bahtımı seveyim’ dediği... İşte her gün yaşadığımız, gördüğümüz, bildiğimiz ya da bilmeden es geçtiğimiz farklı hayatlar...
Çocuk olmak, kadın olmak, anne olmak, insan olmak… Seçim hakkı sunulmadan kazandığımız yaratılış sıfatları... Şimdi bunları sizlere bir çırpıda anlatmak isterdim ama şu an elimde tuttuğum pandemi maskeleri bana bu satırların pek de bir çırpıda yazılamayacağını hatırlatıyor.
Özet geçmeye çalışırken, insan olmaktan, vicdan vasıflarımı bir daldan bir dala uzatmaktan kendimi alamadığım pandemi maskelerinin hikayesi bu.
Sevgili OÇEM annelerinin, ‘iyilik yaratmak için fırsat yarat’ sloganıyla yola çıkan sevgili Körfez Rotary ailesi için hazırladığı maskelerin hikayesi…Hikayesi uzun, hadi başlayalım...
★ ★ ★
Çocuklar okula gittiğinde bazı anneler işlerine, bazı anneler evde çaylarını yudumlamaya, bazı anneler ise evlatları eğitimdeyken onları dışarıda beklemeye başlar.
İşte ben, sosyal hayata karışma olanakları evladını beklediği okulun salonu ve sınıf önü olan, özel çocukların annelerinden ve onların hikayelerinden bahsetmek istiyorum.
Aslında pek çoğumuzun tanıdığı, senelerdir bu kentin kadınlarına nakış işleterek terapi yaptıran, aslına bakarsanız kendisini de ilmek ilmek onlarla birlikte bu kanaviçelere, nakışlara işleyen, hazırladığı Bağ Projesi ile bir çok kadına iş ve aş imkanı sağlayan, hatta bir arkadaşının ‘ayağına taş değmesin ben önüne dururum’ dediği sevgili Arzu Danyer’in öğrencileri onlar...
Otizimli özel çocukların, sabırlı, koca yürekli anneleri...
Bu hikayenin başlangıcında detaylarda boğulmamak için elimden geleni yaptım ama heyecanı öyle büyük ki kelimeler çoğaldıkça çoğaldı.
Pandemi sonrası hayatımızın olmazsa olmazı, bizi bu virüsten koruması için sonuna kadar bel bağladığımız bu maskelerin en güzel işlenmiş halini sunuyorum sizlere.
★ ★ ★
Sevdiğim dostlarımla bir akşam çay içmeye çıktık, tabii ki sosyal mesafe kuralları uygulanarak, yoğun özlem içerir şekilde... Sohbet sohbeti açarken, Arzu ablanın çantasından külçe altın çıkarırmışçasına masaya maskeleri koymasıyla birlikte sanırım şu filmlerde görülen meşhur ‘beynimde şimşekler çaktı’ durumunu yaşadım. Kendim için bir maske aldım, eve geldim ve işte ne olduysa orada oldu.
Eşimle konuşurken bu maskelerin aslında ne kadar güzel olduğunu, üstelik bin bir emekle yapıldığını söylerken, kendisinin Rotary Kulüp başkanı olmasından mütevellit aklıma harika bir proje geldi.
Bu maskeler yapılıp, nakışla bezenip satılabilir ve bu güzel kadınlara maddi-manevi bir destek, hayatlarına bir nefes molası olabilirdik.
Gönlümün başkanı projeyi çok beğendi, dayanamayıp o heyecanla Arzu Ablayı aradık ve onay aldıktan sonra bu emek serüvenimiz başlamış oldu.
★ ★ ★
Şimdi böyle net böyle keskin yazıldığına bakmayın, telefon görüşmelerinde her defa gözyaşlarımız bir bir pıt pıt oldu, düşündük neler yapılır, nereden tutulur da bir nebze bu kadınlara derman olunur?
Sonra sevgili Körfez Rotary Kulübü eşleriyle bir toplantı düzenledik, konuya nasıl başlayacağımızı bilemeden, maskeleri soluksuz anlattık. Sanırım her kötülükten bir iyilik doğar felsefesi tam da bu oluyordu. Günlük hayatımızda ‘bizi sınıyorsun’ dediğimiz maskeler, şimdi hünerli ellerde renk renk, desen desen umut oluyordu, moral oluyordu, terapi oluyordu.
Sanırım yaptığım en keyifli toplantılardan biriydi. ‘İyilik bulaşıcıdır’ diyordum içimden, bulaşıcı kelimesi şu dönem hepimizin korkulu rüyası olsa da bu defa gönüllere su serpmek için kullanılıyordu.
Renkler seçildi, nakışlar başladı ve ben bu süreçte teşekkürle o kadar çok kişinin başını ağrıttım ki saymakla bitmez, bitmedi de…
Başlayan bu güzel proje, kulaktan kulağa yayılıp destekler arttıkça, insan olmanın vebali, yardım etmenin gururu, mutluluğu işte adına her ne denilirse birleşti, gelen her mesaj ve telefonla ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu anladık…
Aslında yapmak istediğimiz bir gelir kapısı oluşturmaktı ama bir yandan da nakış yapmanın onların hayatında renkli bir pencere açmak, kafalarındaki bazen yoran, bazen üzen düşüncelerden uzaklaştırmak olduğunu anladık…
Kolay değildi, evlat ile her gün yeni bir sınava, savaşa, umuda yürümek…
Ama baldan da tatlıydı bu işlerle onların yanında olabilmek…
Şimdi bu yazı yayınlanırken bizim maskelerimiz hazırlanıyor ve yeni yeni siparişler almaya devam ediyoruz…
Maskelerimizin ardına kederi, üzerlerine nakışlar ile umudu işledik, daha ne olsun… Emeği geçen Sevgili Körfez Rotary Kulübü eşleri, değerli başkanı eşim ve tabi ki Sevgili Arzu Danyer desteğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum…
Ben hissettiklerimi sizlere ne kadar iyi anlatabildim bilmiyorum ama iyilik yapma eyleminin herkese mutluluk getirdiğini söylemek istiyorum…
NASIL ARANDI: #şehbal özbek # köşe yazarı # iyilik # maske # kadın # üretim # el yapımı # kocaeli