RÖPORTAJ: ENSAR GERÇEK
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliği eğitimi almış olmasına rağmen kariyerini tutkuyla bağlı olduğu müzik üzerine kuran İzi Eli, ülkemizin yetiştirdiği en başarılı müzisyenlerden birisi. Genç yaşından itibaren büyük üstatlardan aldığı derslerin yanı sıra hayatı boyunca müzik alanında kendisini sürekli geliştiren İzi Eli, aralarında Galatasaray Lisesi, Pera, Joker gibi kurumların da olduğu pek çok platformda dersler vermiş ve bugüne dek çok sayıda profesyonel müzisyen yetiştirmiş bir sanatçı. Müziği “Dünyanın ve hayatın acımasız gerçekleri karşısında denge unsuru olarak tinsel boyut ve daha güzel bir dünyaya ulaşma hedefinde bir kutup yıldızı” olarak tanımlayan başarılı sanatçı, 1994 yılından beri Nautilus isimli grubuyla birlikte sahne alıyor ve geniş bir hayran kitlesine hitap ediyor. İzi Eli ile müzik hayatının başlangıcından bugünlere uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…
İzi Eli, bizlere anlatır mısın? Çocukluğunu, nasıl bir mahallede, nasıl bir ev ve ailede büyüdüğünü öğrenebilir miyiz?
1 Ağustos 1955 yılında İstanbul’da, Galata Kulesi meydanındaki bir apartmanda dünyaya geldim. Aynı evde iki aile olarak oturuyorduk. Alt katta teyzem, eşi, oğlu, gelini ve torunu otururdu. Yakın evlerde de akrabalar... Dolayısıyla evin zili sürekli çalardı. Yazları Heybeliada’da ev kiralardık. Kısacası mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim.
Peki, müzik serüvenine nasıl başladın?
Müzik tutkum 4 yaşımdan itibaren dinlediğim taş plaklarla başladı. Pikabın başından ayrılmadığım için New Orleans Jazz, Chanson, Fox-Trot Tango, Chachavs tarzında kulağım duyarlılık kazandı. Müzik serüvenim ise Musevi 1. Karma İlkokulu’nda 4. sınıftayken müzik hocamızın açtığı mandolin kurslarıyla başladı. Çok kısa zamanda her parçayı kulaktan çıkarmayı başardım. Ortaokulu ve liseyi okuduğum Beyoğlu Özel Musevi Lisesi’nde orta 2’deyken okulda açılan gitar kursunda sıradan bir akustik gitarla çok kısa zamanda akorları öğrenip geçişleri sağladım. Günün popüler parçalarını söyleyerek kendime eşlik edecek düzeye geldim, 15-20 parçalık bir repertuarım oluşmuştu. Yazlıkta o parçaları hem çalıp hem söylerken insanlar etrafımda toplanmaya başlamıştı. Adada çok popüler olmuştum ve gitar artık benim ayrılmaz bir parçamdı. Aynı yılın yazında, Yahudi erkek çocuklarının ergenliğe geçiş yaşı olarak kabul edilen 14 yaşına basmıştım. Dinsel ‘Bar Mitzvah’ töreni akşam Heybeli Plajı’nda yapılmıştı. Orada orkestra eşliğinde gitarcının elektrosunu kullanıp 200 davetli önünde 4 popüler parçayı söylerken bir alkış tufanı koptu… Bu alkışlar bende öylesine bir etki yaratmıştı ki artık zihnimde bir takım hedefler canlanmaya başlamıştı. Gitarist-şantör Moreno Barokas’dan gitar dersleri almaya başladım ve çok faydasını gördüm. Lise sondan sonra ülkede çok değerli gitaristler yetiştiren Antonio Doumezich’den jazz gitar dersleri, arkasından ünlü gitaristimiz Neşet Ruacan’dan jazz armonisi ve doğaçlama dersleri aldım. Rock gitarı tamamen kendi çabamla öğrendim ve bugünlere geldik.
KADIKÖY’DE SAHNE ALIYORUZ
Neden rock müzik yapmayı tercih ettin?
Lise 2’de, radyodaki spiker “Şimdi Deep Purple grubundan Blacknight adlı parçayı çalıyoruz“ anonsunu yaparken henüz bu grubu tanımıyordum. Daha ilk melodilerde öylesine bir coşkuyla kendimi kaptırdım ki parça boyunca kafa salladım ve zıpladım. Bu örnek, kendi doğal duyarlılığımı ifade eder, muhakkak. O zamanlar takip ettiğim dergilerden birçok yabancı underground müzik grubu ve felsefi yönü hakkında bilgi sahibi oluyor, resimlerini keserek defterime yapıştırıyordum. Bir de o yıllarda dünyada protesto niteliğinde “flower power hippy” gençliği zihnimde bir model oluşturmuştu. Herhangi bir parçayı dinlerken nasıl bir konunun felsefesini anlattığına dair yorumlarda bulunuyor ve nasıl bir dünyanın vaadi olduğunu düşünüyordum. Yaşımız ilerledikçe bu fantastik dünyanın gerçekleşmesinin ütopik olduğunun farkına varsam da içimde çocuk olarak saklamamın duyarlılığı beni icracı olarak rock müziğine itti.
1994 yılında kurulan Nautilus adlı gruptan biraz bahseder misin? Şimdiki üyeleri kimler, nerelerde sahne alıyorsunuz?
1994 yılında Gürcistan’dan çok güçlü bir klasik hard rock vokalisti olan Vakhtang (Vaho) Makalatia’nın kuracağı gruba gitarcı olarak çağırıldım ve kabul ettim. Nautilus’a girişim böyle oldu. Vaho’nun çok güçlü bir sesi ve yorumu vardı, klavye çalıyordu, çok iyi müzisyendi. Kendisinden çok şeyler öğrendim. Zamanla elemanlar değişti, konserler devam etti. Vaho’yu maalesef 2016 yılında kaybettik. Hepimiz sarsıldık ama hayat bizim için devam ediyordu. Şu anda vokalde Barış Yaman, klavyede Barış Göker, basta Arif Ortakmaç, davulda Canberk Emir ve gitarda ben varım. Kadıköy’de belli aralıklarla sahne alıyoruz, bu sene Beyoğlu’nda da sahne alacağımızı tahmin ediyorum.
TÜRKÜLER EVRENSEL DEĞER TAŞIYOR
Türküler ve Anadolu sana neler çağrıştırıyor?
90’lı yıllarda gitar dersi verdiğim Nurdan İpek adlı halk müziği vokalisti, Anadolu rock tarzındaki bir albüm projesinin aranjörlüğünü ve yönetmenliğini üstlenmemi önerdi. Halk müziği konusunda deneyimim olmadığını ifade etmeme rağmen ısrarını sürdürdü, kaydını yolladığı 30 türkünün hangisinden etkilendiysem onun üzerinde çalışmamı talep etti. 30 parça içerisinden en beğendiğim, Aşık Veysel’in ‘Güzelliğin on para etmez’ adlı eseriydi. Piyasa kurallarını kale almadan gerçekleştirdiğim aranjeyi demo olarak stüdyoda kaydettiğimizde, ortaya ciddi anlamda tam bir senfonik rock formatı çıkmasına çok şaşırmıştım. Sonra zihnimde cevabı buldum… Bu aranjeyi ben yapmadım, bana Aşık Veysel’in kendisi yaptırdı. Türkülerimizin, saf güzelliklerinin yanı sıra kendi içlerinde keşfedilmemiş gizli bir evrensel değer taşıdıklarına tanık oldum. Türkülerimizle gurur duymalıyız
Sahne öncesi neler yaptığını anlatır mısın? Sahneye çıktığında seni en çok ne mutlu eder?
Sahneye çıkacağım akşamın gündüzünde ders vermem. Evde kendimi çok yormamak şartıyla yaklaşık bir saatlik antrenman yaparım. Sahne alacağım mekana en az 2 saat öncesinde giderim, müzik aletlerini yerleştirdikten sonra tanıdık müzik seyircileriyle espri dolu bir sohbete dalarım. İçimdeki pozitif enerjiyi hissettikten sonra kuliste dinlenirim ve sonrası soundcheck ve sahne. Benim mutlu olmam için kişisel ve grup performansının gerçekten iyi olduğuna inanmam gerekir, ayrıca kalabalık seyirciye içimdeki enerjiyi hissettirip aynı enerjiyi onlarda görmek beni çok mutlu eder.
TİNSEL BİR BOYUT
Müzikle ilgili bir çok eğitim veriyorsun. Hobi olarak veya akademik eğitim almak isteyenlere neler söylemek istersin?
Mükemmel bir gitarist olmak, iyi bir hoca olacağının garantisi olmadığı için akademik bir eğitimden geçmiş, deneyimli bir gitarcıdan ders almalarını öneririm. Youtube’da her türlü eğitim söz konusu… Oradan çok şey öğrenebilirler ama Youtube öğrencinin hatalarını ve zayıf noktalarını belirleyemez. Deneyimli birisinin eğitim sistemi Youtube’u her zaman aşar. Ayrıca öğrencide de mutlaka azim, inanç, istikrarlı çalışma ve sabır olmalı.
Türk müziğine kattığın ve yetiştirdiğin bir çok gitarist var. Bu senin için nasıl bir duygu bizlerle paylaşır mısın?
Topluma bir değer katmanın yarattığı
İzi Eli, bizlere anlatır mısın? Çocukluğunu, nasıl bir mahallede, nasıl bir ev ve ailede büyüdüğünü öğrenebilir miyiz?
1 Ağustos 1955 yılında İstanbul’da, Galata Kulesi meydanındaki bir apartmanda dünyaya geldim. Aynı evde iki aile olarak oturuyorduk. Alt katta teyzem, eşi, oğlu, gelini ve torunu otururdu. Yakın evlerde de akrabalar... Dolayısıyla evin zili sürekli çalardı. Yazları Heybeliada’da ev kiralardık. Kısacası mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim.
Peki, müzik serüvenine nasıl başladın?
Müzik tutkum 4 yaşımdan itibaren dinlediğim taş plaklarla başladı. Pikabın başından ayrılmadığım için New Orleans Jazz, Chanson, Fox-Trot Tango, Chachavs tarzında kulağım duyarlılık kazandı. Müzik serüvenim ise Musevi 1. Karma İlkokulu’nda 4. sınıftayken müzik hocamızın açtığı mandolin kurslarıyla başladı. Çok kısa zamanda her parçayı kulaktan çıkarmayı başardım. Ortaokulu ve liseyi okuduğum Beyoğlu Özel Musevi Lisesi’nde orta 2’deyken okulda açılan gitar kursunda sıradan bir akustik gitarla çok kısa zamanda akorları öğrenip geçişleri sağladım. Günün popüler parçalarını söyleyerek kendime eşlik edecek düzeye geldim, 15-20 parçalık bir repertuarım oluşmuştu. Yazlıkta o parçaları hem çalıp hem söylerken insanlar etrafımda toplanmaya başlamıştı. Adada çok popüler olmuştum ve gitar artık benim ayrılmaz bir parçamdı. Aynı yılın yazında, Yahudi erkek çocuklarının ergenliğe geçiş yaşı olarak kabul edilen 14 yaşına basmıştım. Dinsel ‘Bar Mitzvah’ töreni akşam Heybeli Plajı’nda yapılmıştı. Orada orkestra eşliğinde gitarcının elektrosunu kullanıp 200 davetli önünde 4 popüler parçayı söylerken bir alkış tufanı koptu… Bu alkışlar bende öylesine bir etki yaratmıştı ki artık zihnimde bir takım hedefler canlanmaya başlamıştı. Gitarist-şantör Moreno Barokas’dan gitar dersleri almaya başladım ve çok faydasını gördüm. Lise sondan sonra ülkede çok değerli gitaristler yetiştiren Antonio Doumezich’den jazz gitar dersleri, arkasından ünlü gitaristimiz Neşet Ruacan’dan jazz armonisi ve doğaçlama dersleri aldım. Rock gitarı tamamen kendi çabamla öğrendim ve bugünlere geldik.
Müziğin hayatına neler kattığını düşünüyorsun?
Estetik zevklerin geliştiği muhakkak ama daha önemli kazanç, dünyanın ve hayatın acımasız gerçekleri karşısında denge unsuru olarak tinsel boyut. İnsanı yücelten değerlerin kriterlerini temel alarak, hayatın çirkin taraflarının elenmesi ve o kriterlerin iktidar olduğu bir dünyanın var olacağı hayali. Bu hedefi, gidilecek yönü belirleyecek bir kutup yıldızı olarak değerlendirirsek ve bunu sanatımızla ifade edebilirsek, daha duyarlı bir toplum oluşturmaktaki katkımız tartışılmaz. Sahnede bu konuda kendimi merkeziyetçi bir misyonda hissederim ve seyircinin bunu hissedip coşkuya katılması beni son derece mutlu eder.
KONSERLERE DEVAM
Yakın zamanda planladığın yeni projeler, konser programları var mı?
Nautilus var olduğu sürece konserler hep var olacak. Ayrıca müzisyen çevrem gerek Nautilus gerek benim adıma beni albüm yapmaya teşvik ediyor. Dilerim gerçekleşir.
İzi eli müziğin dışında nelerle ilgilenir?
Uygulanan siyasetin iğrençliğini takip ediyorum. Siyasi haberleri izledikten sonra derin bir oohhh çekmek için İz TV’yi izliyorum. Koyu Fenerbahçeliyim, maçlarını kaçırmam. Arada bir politik kitaplar okurum. Sosyal medyada yazılar yazarım, bazen yakın çevremden yazılarım ‘error’ içerdiği için ikazlar alırım. LP, taş plak ve çizgi roman koleksiyonum var.
İzmit’in ilk dergisi Kocaeli Life ve müzik sayfamız hakkında neler söylemek istersin?
Müzik, spor, sanatın her türlüsü, eğitim gibi konu başlıklarında önemli değerlerin düşüncelerini yayımlaması ve Atatürk’ün aydınlanmacı Türkiye doğrultusundaki katkısından dolayı içten teşekkürlerimi sunarım. Çok uzun yıllar devamlı yükselen bir başarı ile varlığını sürdürmesini dilerim.
NASIL ARANDI: #kocaeli # kocaelilife # kocaelinindergisi # kocaelidergisi # dergilik # müzik # sanat # izieli